Tanıkların Anlatımı ile Eruh Baskını

Tanıkların Anlatımı ile Eruh Baskını

Eruh Eruh’ta, 15 Ağustos günü saatler 21’i gösterdiğinde Çırav Dağı’ndan ilçeye giren PKK’li grubun eylemi, askeri karakola roket atışı ile başladı.

Türkiye’de son 30 yıla damgasını vuran PKK, 27 Kasım 1978 tarihinde Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Fis köyünde kuruluşunu ilan etti. 1980 askeri darbesiyle birlikte halka yönelik başlatılan baskılar ve Diyarbakır Cezaevi’nde bulunun tutsaklara yönelik insanlık dışı işkenceler, yeni bir dönemin başlaması için kapının aralanmasına neden oldu. 15 Ağustos 1984 tarihinde Siirt’in Eruh ve Hakkâri’nin Şemdinli ilçelerine baskınlar düzenlendi ve her iki ilçe kısa süreliğine PKK’nin denetimine geçti.

Köy camisinden 15 Ağustos ilamı okundu

Eruh’ta, 15 Ağustos günü saatler 21’i gösterdiğinde Çırav Dağı’ndan ilçeye giren PKK’li grubun eylemi askeri karakola roket atışı ile başladı. Ardından ilçeye yerleşen grup, karakolu, garnizonu ve cezaevini bastı. Bir yandan ilçe ele geçirilirken bir yandan da köy camisinin hoparlöründen 15 Ağustos’un ilamı okudu. PKK’liler, karakoldaki askeri mühimmatları da aldı.

İstihbarat veren tek kişi yoktu

PKK’nin askeri kanadı komutanlarından Mahsum Korkmaz (Agit), öncelikli hedefin il veya ilçelerinden bazılarına baskınlar gerçekleştirmek olduğunu belirtirken, baskın öncesinde ilçe merkezinden bilgi-istihbarat verecek bir tek kişinin dahi olmadığına dikkat çekmişti. Daha sonra baskını değerlendirme raporuna kaydeden Korkmaz, “Kaza merkezinde istihbarat alabileceğimiz tek bir insan bulamadık. Köylerin birçoğu mücadelemize karşı derin bir yabancılık içindedirler” diye yazdı.

Mahsum Korkmaz’ın anlatımları

Mahsum Korkmaz (Agit)22 Ağustos 1984’te yazdığı raporda baskının amacını anlatan Korkmaz, yaptıkları planı şöyle anlattı: “Yapılan keşif sonucu yöneleceğimiz bütün kurum ve noktaların dar bir küme halinde bulundukları ve ortalarında da bölük düzeyinde askeri birliğin bulunduğu tespit edildi. Tasarlanan işgal ile kitlelere sözlü ve yazılı propaganda yapma olanağının ancak bölüğün etkisizleştirilmesi veya teslim alınmasıyla mümkün olacağı görüldü. Bu nedenle bölüğe yönelme hedeflerin dizisinde temel ve baş sıraya konuldu. İkinci sırada komutanların lojmanları ve askeri gazino, üçüncü sırada kahvehanelerde bildiri dağıtma, pankart asma (bombalı) ve banka soygunu. Dördüncü olarak cami hoparlöründen şehir halkına hitap etme, beşinci olarak şehir karayolunu iki ucundan keserek telefon hattını kesme hedef alındı. Sayımız 30 olarak belirlendi. 15 Ağustos 1984 Saat 21.00’de eylem yerine varılarak aksaksız mevzilenme ve atış sağlandı. Her şey planlama doğrultusunda işlemeye başladı.

‘Karakol ele geçirildi’

Baskının tanıklarından 67 yaşındaki Fevzi Aydın, baskından 15 gün önce Çırav Dağı’nda grupların dolaştığı haberini aldıklarını belirterek, 15 Ağustos gecesinin ise baskının yapıldığı gün olduğunu söyledi. Aydın, baskının yapıldığı gün evde olduğunu söyleyerek, akşam saatlerinde karakolun bulunduğu alandan patlama sesinin geldiğini ifade etti. Aydın, patlamanın ardından keleş seslerinin ardı ardına patlamaya başladığını dile getirerek, “Biz de evin penceresinden dışarıya baktık. Silah sesleri gittikçe artıyordu. Adeta kıyamet kopmuştu. Hemen hemen bir saat silah sesleri geldi. Daha sonra caminin hoparlöründen ses geldi. Hoparlörden ‘Eruh halkı, korkmayın. Biz Kürt’üz. Dağdan geldik. Bundan sonra her gün geleceğiz. Bu ilktir. Çekinmeyin, korkmanıza gerek yok. Biz PKK’yiz. Bundan sonra her zaman geleceğiz’ diyorlardı. Konuşmaları tamamlandıktan sonra hoparlörden Kürtçe marş okundu. Çok güzel söylüyorlardı. Marşlarını tamamladıktan sonra tekrar ‘Hoşçakalın, Eruh halkı biz gideceğiz artık. Hiç çekinmeyin, bundan sonra da gelmeye devam edeceğiz’ dediler.

Öğle saatlerine kadar kimse dışarıya çıkamıyordu. Daha sonra çıktığımızda bayraklar dikilmişti, her yer asker doluydu. Daha sonra kahvelerde oturanlar bizlere, karakolun basıldığını, her şeyi ele geçirdiklerini anlattılar. Bir araca da el koymuşlardı. Karakolda bulunan silahlara ey koymuşlardı. Askerler daha sonra bizim eve geldi, beni sormuşlardı. Ben evde yoktum. Çarşıya gittiğimde ise askerler beni araca bindirdiler. Beni yatılı okula götürdüler. Bir hafta bizi orda tuttular. Çok işkence yaptılar o zaman. Daha sonra bizi Şırnak’a götürdüler. Burada ve Şırnak’ta 23 gün boyunca işkencede kaldım. Birçok arkadaşımız işkencede şehit düştü. 94 kişi gözaltındaydık. 3 kadın aramızdaydı. Onlara baya işkence yaptılar. Kadın çığlıkları, bağrışmaları yükselmeye başladı. Sesleri bize geliyordu. Kadınlar, ya peygamber ya Allah diyorlardı. Bir rütbeli asker, ‘Çağırın çağırın peygamber gelsin sizi kurtarsın’ diyordu. 23 gün sonra bizi bıraktılar” dedi.

‘30 kişiyle Eruh’u ele geçirdiler’

Aydın, baskında karakolda nöbet tutan askerlerin evlere sığındığını, karakolun içinde kalan askerlerin ise kısa süreliğine esir alındığını ifade ederek, şöyle devam etti: “Bir kişi tek öldürülmüştü. Esir aldıkları kimseyi öldürmediler. Çarşıda da halka çağrı yapıyorlardı, korkmamaları için. Agit onların arasındaydı. Yaklaşık 30 kişi vardı. Bu kadar sayıyla kenti ele geçirdiler. Bir süre şehirde bir şoför aradılar. Bulamayınca aralarında bulunan bir kadın, yanlarında götürdükleri aracı sürdü. YSE aracıydı, büyük bir araçtı. Baskından sonra askerler arkalarından gidemedi.

‘Olaydan sonra karakol komutanı baskına şaşırmıştı’

Tanıklardan Arif Beştaş (78) ise baskın yapıldığında kahvede olduğunu anlatarak, silah seslerinden sonra herkesin kendini yere attığını aktardı. Beştaş, daha sonra PKK’lilerin kahveye girdiklerini ve söyledikleri her şeyi tekrar ettiklerini ifade ederek, “Bize ‘Her Bijî Kürdistan’dememizi istediler. Biz de alkışlarla söyledik. Daha sonra bizi çıkardılar kahveden. Bize ‘Ne zamana kadar köle olacaksınız’ dediler. Burada propagandalarını yaptıktan sonra biz eve gittik. Araca binip gittiklerini gördüm ondan sonra.” dedi.

Tanıklardan Mehmet Faik Atabay (78) da kahvede bulunduğu sırada bir patlama sesi duyduklarını, ardından kurşun seslerinin geldiğini belirterek, “Hepimiz duvarların dibine oturduk. Başımı kapıdan dışarıya çıkardığımda bir baktım kurşunlar yağıyordu. Karakol bize yakındı, dışarıya çıktığımda postanenin önünde bir otobüs vardı. Oradan karakola bakıyordum. Daha fazla ileriye gidemedim. Bir baktım caddeden 7-8 kişi silahlarıyla geliyordu. Onların jandarma olmadığını yaklaştıklarında anladım. Kafalarına bir bez bağlamışlardı. Biri bana geldi su istedi. Kahvenin orada onlara su verdik. Mustafa Çimen isimli biri vardı, o caminin hoparlöründen konuşma yaptı. Konuşma yaptıklarında ne olduğunu anlamaya çalıştık. Sonraki gün karakol komutanı bize kaç kişi olduklarını sordu, yaklaşık 40 kişi olduklarını söylediğimizde bize, ‘Nasıl olur da bu kadar kişi karakolu basar’ diyordu. Adeta şaşkın bir haldeydi. Bir yıl boyunca yoğun baskı gördük” diye konuştu.

Olay 3 gün sonra medyaya yansıdı

Eruh baskını, 3 gün boyunca hiç gündeme gelmezken,15 Ağustos 1984 yılında Şemdinli-Eruh baskınını ilk duyuran 18 Ağustos’ta Hürriyet gazetesi oldu. “Güneyde Operasyon” sürmanşetini kullanan Hürriyet, o tarihte gerçekleştirilen baskına gazetede geniş yer verdi. Daha sonra eylem Türkiye’de ve dünya kamuoyunda günlerce ilk haber olarak duyuruldu.

Agit ismine 27 yıl yasak

Eruh’ta eyleme öncülük eden ve efsaneleşen Korkmaz’ın kod adı olan Agit ismi ilçede uzun yıllar yasaklandı. Eruh Nüfus Müdürlüğü’nce 2011 yılına kadar hiçbir çocuğa Agit ismi verilmedi. Yıllar sonra ilk kez Eruh ilçesinde 2011 yılında aileler, çocuklarına Agit ismini koymaya başladı. Bölgede ise Agit ismi birçok çocuğa verildi.

Kaynak: Yüksekova Haber (16 Ağustos 2013 günlü haber özetlenerek verilmiştir.)


Konuyla ilişkili diğer makaleler