Umut Hakkı

Umut Hakkı

“Suç işleyen kişilere ne biyolojik ne de medeni ölümü reva gören, infaz sistemini insan onuruna uygun biçimde düzenleyen bir toplum, ölüm cezasını ve tahliye olanağı olmayan hapis cezalarını, ait olduğu yere, yani asar-ı atika müzesine[1], çıkrık ve tunç baltanın yanına kaldıracaktır.”[2]

“Umut hakkı”[3], müebbet hapis cezası mahkûmunun bir gün salıverilmesine dair beklenti oluşturma hakkını ifade etmektedir. İlk olarak, Alman Anayasa Mahkemesi’nin “Müebbet Hapis Cezası Davası”nda[4], müebbet hapis cezası mahkumuna, sonraki bir tarihte özgürlük umudu verecek, somut, gerçekçi ve ulaşılabilir bir şans tanınması gerektiği; mahkumun kişisel gelişiminin göz ardı edilerek, bir gün özgür olma umudunun tamamen yok edilmesinin, kişiyi hapseden devlet tarafından insan onuruna ağır bir darbe vurulacağı tespit edilmiştir.[5]

Federal Alman Anayasa Mahkemesi “Savaş Suçlusu Davası”nda[6] da, “suçlarının niteliği ne olursa olsun bütün müebbet hapis mahkûmlarına uygulanacağını ve yalnızca yatalak veya ölüme yakın olanların serbest bırakılmasının yeterli olmadığını” açığa kavuşturmuştur. “Umut hakkı” tanınmaksızın gerçekleştirilecek müebbet hapis cezası, idam cezası yerine, müebbet işkenceye dönüşecektir. Böyle bir ceza infazı temel insan haklarına ve günümüz cezalandırma anlayışına aykırıdır. TC. Anayasası m. 104/16. fıkrada yer alan, cumhurbaşkanın, “Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebiyle” kişilerin cezalarının hafifletilmesi ya da kaldırılmasına dair yetkisi de, “umut hakkı” ihtiyacını karşılamaya yeterli değildir.[7]

Böylelikle Alman Anayasa Mahkemesi, hem indirimsiz olarak uygulanan müebbet hapis cezasının temel insan hakları ihlaline yol açtığına, hem de muhtemelen müebbet hapis cezası riski taşıyan suçluların iadesinin, Alman Anayasası’nın insanlara tanıdığı temel haklara aykırılık oluşturacağı yönünde kararlar verilmiştir.

AİHM kararı

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (Mahkeme) [8] de, Alman Anayasa Mahkemesi’nin kararlarından esinlenerek, “umut hakkı”na dair ilk kararını, Vinter ve Diğerleri[9]-Birleşik Krallık (Vinter) kararı[10] ile vermiş; Mahkeme bu kararını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) m.3’de yer alan, “Hiç kimse işkenceye veya insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele veya cezaya tabi tutulamaz.”  kuralına dayandırmıştır.

Mahkeme müebbet hapis cezasının ancak, mahkûmun somut ve gerçekleşebilir bir tahliye beklentisine sahip olduğu durumda insan onuru ile bağdaşabilir bir nitelikte olabileceğine hükmetmiş ve devamında “umut hakkı”na ilişkin sayısı gittikçe artan içtihat birikimi oluşmuş[11] ve bu kararlar Türkiye için de bağlayıcıdır.[12] Türk hukuku açısından Mahkemenin verdiği “umut hakkı” kararının yeni olan yönü, müebbet hapis cezasına mahkum edilmiş mahkumların ölünceye kadar, “bir gün tahliye olacağına dair herhangi bir umut vermeksizin” sürdürülmesine ve mahkumun yaşamı devam ettikçe de cezanın eşitsizlik yaratmasına dair tespittir.

Hapis cezasının temel işlevlerinden biri, bir suçlunun yeniden suç işlemesini engellemektir. Bu özellikle bir bireye, topluma ya da devlete karşı ağır suçlar işlemiş olan kişiler için de geçerlidir.[13] Cezanın başlangıcında hapsetmenin birincil haklı nedeni olabilecek gerekçe, cezanın uzun bir süre çekilmesinden sonra aynı haklılığı taşımaz. Cezanın uygun bir noktasında, devam eden hapsin haklılığının gözden geçirilmesi, değişen koşulların gerçekçi şekilde değerlendirilmesi gerekir.

İndirimsiz olarak, ölünceye kadar cezası infaz edilecek olan müebbet hapis mahkûmu, serbest bırakılma ümidi olmaksızın hapsedilirse, mahkûm cezaevinde ne yaparsa yapsın, rehabilitasyon yoluyla gelişimi ne kadar olağanüstü olursa olsun, cezası sabit ve gözden geçirilemez kalacaktır. Cezalandırma zamanla daha yüksek hale gelecek, mahkûm ne kadar çok yaşarsa, ceza o kadar uzun olacaktır.

Özü “insan onuruna saygı”ya dayanan Sözleşme sistemi, müebbet hapis mahkumları ile  bütün mahkûmlara uygulanan rehabilitasyon durumuna göre, serbest bırakılma şansı vermekte ve bu durum hem Avrupa ülkeleri Anayasa Mahkemelerinde ve hem de Mahkeme kararlarında kabul görmektedir. [14] Bir müebbet hapis cezası mahkûmu, süresi belli olmadan yıllarca beklemek ve cezasını çekmek yükümlülüğünde olmamalıdır. Bu hem hukuki kesinlik ilkesine hem de mağdur statüsü hakkındaki genel ilkelere[15] aykırı olacaktır. Belirsiz bir ceza infazı, rehabilitasyonda gösterdiği başarıya göre serbest bırakılmasının değerlendirilmesine olanak sağlamayacağı gibi, mahkûmun kendi rehabilitasyonu yönünde çalışmasını beklemeyi de tutarsız kılacaktır.

Müebbet hapis cezası

Müebbet hapis cezası, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne ek, ölüm cezasının kaldırılmasını öngören 6 nolu Protokolün onaylanmasının ardından Avrupa Konseyi üyesi bir çok ülke tarafından 1990'lı yıllarda uygulanmaya başlamıştır.[16] Türkiye’de, Sözleşmeye ek 6 nolu protokolün kabulünün bir sonucu olarak, 3 Ekim 2001'de “savaş tehdidi ve terör suçları halleri dışındaki” suçlar için 4709 syl. Kanun ile ölüm cezası kaldırıldı,[17] 3 Ağustos 2002'de 4771 syl. Kanun ile "Savaş ve çok yakın savaş tehdidi hâllerinde işlenmiş suçlar hariç" denilerek, “terör suçları” için de idam cezası kaldırıldı. Buna koşut olarak “terör suçluları” için “müebbet ağır hapis cezasının ölünceye kadar devam ettirilmesine” dair düzenleme getirildi.[18]

Sözleşmeye ek 13 nolu protokolün kabulünün bir sonucu olarak, 7 Mayıs 2004 tarihli 5170 sayılı kanun ile ölüm cezasına dair düzenleme Anayasa’dan tamamen çıkarıldı[19]. 14 Temmuz 2004 tarihli 5218 sayılı Ölüm Cezasının Kaldırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun ile Türk Ceza Kanunu'ndan ölüm cezaları ile ilgili sözcüklerin yerine “ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası” deyimi kabul edildi,[20] 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren yeni Türk Ceza Kanunu’nda da ölüm cezasına yer verilmedi. Böylece ölüm cezası Türk Hukuku'ndan tamamen kaldırıldı.[21] Artık ölüm cezası geride kaldı. Önümüzde ise, uygulamakta olduğumuz müebbet hapis cezası niteliğindeki cezaların infazının yarattığı sorunlar durmaktadır.

“Müebbet hapis cezası”, hükümlünün hayatı boyunca devam eden hapis cezasıdır[22]. “Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası” ise, hükümlünün hayatı boyunca devam eden, kanun ve Cumhurbaşkanınca çıkarılan yönetmelikte belirtilen sıkı güvenlik rejimine göre, ağır tecrit altında çektirilen bir hapis cezasıdır.[23]

Öcalan ve diğerleri

Türkiye’de müebbet hapis cezasına mahkum edilip de, “umut hakkı” kapsamında bireysel başvuruda bulunan Öcalan[24], Kaytan[25], Gurban[26] ve Boltan[27] kararlarında, Vinter kararındaki tespitlere atıfla, Sözleşmenin[28] 3. maddesine dayanarak ihlal kararı verdi.

Simge isim Öcalan, 15 Şubat 1999 tarihinde, mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesini ihlal ettiği gerekçesiyle[29] Kenya’da yakalandı, yapılan yargılama sonucunda, 29 Haziran 1999 tarihinde idam cezasına mahkum edildi, bu karar 22 Kasım 1999 tarihinde Yargıtay tarafından onandı. Öcalan hakkında hükmedilen ceza da, 3 Ağustos 2002'de “infazı ölünceye kadar devam edecek müebbet hapis cezası”na dönüştürüldü.

4771 syl. İdam Cezasının Kaldırılması Ve Bazı Kanunlarda Değişik Yapılması Hakkında Kanun[30] m.1/A uyarınca, “idam cezaları müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülmüştür.” Aynı kanun, aynı maddesinin B/2 ve 3713 syl. TEMK m.17/4. fıkrası, “idam cezaları müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülen” kişiler hakkında “şartla salıverilmeye ilişkin hükümleri uygulanmaz. Bunlar hakkında müebbet ağır hapis cezası ölünceye kadar devam eder.düzenlemesi yürürlüğe konulmuştur. 12.04.1991 tarihli 3713 syl. TEMK’de “Şartla salıverilme” kenar başlığı altında yer alan m.17’yi incelediğimizde, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından ölüm cezalarının yerine getirilmemesine karar verilenler için 36 yılını doldurduktan sonra serbest bırakılabilecekleri öngörülmüştür.

5275 syl. Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun m.107/2. fıkrada öngörülen, “Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar otuz yılını, müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar yirmi dört yılını, … infaz kurumunda çektikleri takdirde, koşullu salıverilmeden yararlanabilirler.” düzenlemesine karşılık, 16. fıkrasında ise, “siyasi suç” “işlenmesi dolayısıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde, koşullu salıverilme hükümleri uygulanmaz.” Kanunun yürürlük tarihi 01.06.2005’dir. Bu nedenle, Kanunun 107/16’da öngörülen “koşullu salıverilme hükümleri uygulanmaz.” kuralı Öcalan için uygulanmaması gerekir.

Zaman bakımından kanunların, sanık ya da mahkumun lehine olan hükümlerinin uygulanması, aleyhe olanlarının uygulanmaması esastır. Öcalan’a yüklenen eylem tarihinden sonraki tarihte çıkarılan, aleyhe kanuni düzenlemelerin uygulanamayacağı hukukun temel ilkelerindendir.

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Roma Tüzüğü 110. maddesinde yer alan düzenlemeye göre de, müebbet (ömür boyu) hapis cezasının 25 yılını (ki bu süre daha aşağıya çekilebilir) yattıktan sonra, UCM cezanın indirilip indirilmeyeceğine dair bir karar verebileceğini ifade etmektedir.

Sözleşme kuralları Türkiye için bir iç hukuk kuralıdır. Yanı sıra sorun, Türkiye Cumhuriyeti Anayasa m. 5’de yer alan “Devletin temel amaç ve görevleri,” olarak Devlete yüklenen görev, Anayasa m. 17’de yer alan, bireye bir hak olarak tanınan temel hak kapsamında da ele alınıp değerlendirilmelidir. Ceza Kanununun amacı; kişi hak ve özgürlüklerini, kamu düzen ve güvenliğini, hukuk devletini, kamu sağlığını ve çevreyi, toplum barışını korumak, suç işlenmesini önlemektir.[31] Bu temel kurallara rağmen, Türkiye ceza infaz hukukunda “umut hakkı” tanınmamaktadır. Dolayısıyla Türk hukuku, kategorik koşullu salıverilme yasakları nedeniyle “umut hakkı”nın “cezanın hukuken indirilebilir olması” şartı ile uyumlu değildir.

“Siyasi suçlu” yönünden “iyileşme” koşulu, siyasi düşüncelerin değişimi ya da terkedilmesi şeklinde anlaşılmamalıdır. Hükümlü sisteme muhalif kimliğini sürdürebilir, hakim ideolojik prensipleri kabul etmeyebilir ve fakat yeniden suç işleme çerçevesinde tehlikelilik hali ortadan kalkmışsa koşullu salıverilmeden yararlanabilmelidir. Çünkü topluma yeniden kazandırma bir “beyin yıkama” faaliyeti olmamalı, kriminolojik esaslara dayanan bilimsel bir faaliyet şeklinde gerçekleşmelidir.[32]

Türk Hukuku’nda, müebbet hapis cezası alan mahkûmların koşullu salıverilmesini yasaklayan kurallar, suçlu addedilen bireyin yeniden toplumsallaştırılmasına dair yöntemleri inceleyen bilimsel (penolojik)[33] gerekçelere göre, hukuk dünyasında eleştirilmektedir. Bu kapsamda Mahkeme, “indirilemez” nitelikte müebbet hapis cezası uygulamaları ile kişilere hiçbir şekilde salıverilme imkânı tanımayan sözleşmeci devletlerin, 3. maddede yer alan “insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele veya ceza yasağı”nı ihlal ettiklerini, istikrarlı bir şekilde artık kabul etmektedir. “Umut hakkı”na imkan vermeyen infaz rejimi uygulaması temel insan haklarına aykırı olduğundan, suçluların iadesi bağlamında da sonuçlar doğurmaktadır.[34] Bu tür bir cezai müeyyide ile karşı karşıya kalan suç zanlılarının iadesini isteyen Türkiye’nin bu talepleri de, Avrupa Konseyi üyesi ülkeler tarafından olumlu karşılanmamaktadır.

Komite devrede

En yüksek karar ve denetim organı olarak Avrupa Konseyi[35]  Bakanlar Komitesi (Komite), Mahkeme içtihadı ışığında yasa taslaklarının Sözleşmeye uygunluğunun düzenli olarak denetlenmesi için yeterli ve etkin mekanizmaların bulunmasına dikkat etmeleri ve Sözleşmenin ihlalini önlemek amacıyla yasaların ve idari uygulamaların en uygun sürede uyarlanmasına dikkat etmelerini tavsiye ve talep etmektedir.

Komite, Türkiye’nin, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmış olan mahkumlar için, mevcut yasal çerçevesini, hem diğer ülke devletlerince kabul edilen reformların iyi örneklerinden ilham alınarak, Mahkemenin ‘umut hakkı’ kararında belirlenen standartlara uygun hale getirmesi çağrısında bulundu.[36] Komite tarafından, Mahkemenin kararında öngörülen tedbirler hakkında bilgi verilmediğinden, ne tür adımlar atıldığı ve mahkum sayısı hakkında, Eylül 2022 ayında sunulmak üzere bilgi istendi.[37] Nihai çözüm gerçekleşinceye kadar, her 6 ayda bir, Komite tarafından bu gündem tekrar edilecek. Komite’nin bu ve Osman Kavala ile Selahattin Demirtaş’ın[38] makul şüphe olmadan tutuklanmaları[39] ile Demirtaş’ın seçilme hakkının ihlali[40] hakkında verilen kararlara[41] dair de henüz olumlu cevap vermeyen Türkiye, tatmin edici şekilde ihlalleri gidermeyeceği ve Sözleşme kurallarını uygulamaktan kaçındığı algısını yarattı. Türkiye’nin Avrupa Konseyi Statü[42] hükümleri m.3’e aykırılık teşkil eden bu tutumu, Statü hükümleri 8’de belirtilen üyeliğin askıya alınması ya da tamamen üyelikten çıkarılması durumu yaratabilir. Komite şimdiye kadar bu yönde bir eğilim göstermedi. Örneğin Loizidou/Türkiye Davası’nda[43] Türkiye, ihlalleri ortadan kaldırmaktan ısrarla kaçındığında Komite, 24 Temmuz 2000 tarihli kararı ile  kendisine tanınmış olan birtakım yollara başvurabileceği hususunda ilk kez bir Sözleşme tarafına (Türkiye’ye) açık tavır koydu[44] ve Türkiye 1 milyon doların üzerindeki tazminatı ödemek zorunda kaldı.

Ne olmalı?

Mahkeme kararlarının muhatabı Sözleşme tarafı devletlerdir. Sözleşmeye aykırı durumun ortadan kaldırılması Devletin sorumluluğundadır. Öncelikle ulusal yargı organlarının içtihatları dikkate alması, ulusal hukukun da bu doğrultuda geliştirilmesi gerekmektedir.[45] Bunun için Dünya’da ve Türkiye’de siyasi ve hukuki çalışmalar arttırılmalıdır. İhlallerin ana yolu, radikal “yasal reform” ve “genel af”tan geçmektedir.

Güney Afrika’da Nelson Mandela hapis hayatının 27. yılında serbest bırakıldığı zaman 71 yaşındaydı. Türkiye’de ise, 4 Nisan 1948 doğumlu Abdullah Öcalan, hapis hayatının 24. yılında ama 74 yaşında. Öcalan’ın ceza evine girmesinden bugüne hem Dünya, hem Türkiye’de ciddi değişimler oldu. Güney Afrika Mahkemenin yetkisini tanıyan bir ülke değildi. Türkiye ise tanıdığını ifade ediyor.

Acaba Mandela için oluşan kamuoyu desteği, Öcalan için oluşmadı ya da oluşturulamadı mı?

 

OKUMA KAYNAKLARI:

1- DİKMEN, Ar. Gör. Pınar, Umut Hakkı Kapsamında Güncel Gelişmeler,

https://www.academia.edu/37054346/_UMUT_HAKKI_KAPSAMINDA_GÜNCEL_GELİŞMELER_CURRENT_DEVELOPMENTS_WITHIN_THE_CONTEXT_OF_THE_RIGHT_TO_HOPE_

2- YETKİN, Ar. Gör. Av. Erdi, İnfaz Hukukundaki Değişikliklerde Kendisine Yer Bulamayan Bir Hak: Umut Hakkı,

https://www.researchgate.net/publication/344135752_INFAZ_HUKUKUNDAKI_DEGISIKLIKLERDE_KENDISINE_YER_BULAMAYAN_BIR_HAK_UMUT_HAKKI

3-YETKİN, Ar. Gör. Av. Erdi, Vinter ve Diğerleri v. Birleşik Krallık Davasından Günümüze İndirilemez Müebbet Hapis Cezası ve Umut Hakkı,

 https://www.izmirbarosu.org.tr/pdfdosya/vinter-ve-diger20191212133652827.pdf  

4-ALTINOK VILLEMIN, Derya, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihatları Işığında Ağırlaştırılmış Müebbet Hapis Cezalarının Kesintisiz İnfazının İşkence Yasağı Açısından İncelenmesi, İstanbul Kültür Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2014,

  https://acikerisim.iku.edu.tr/handle/11413/1698

5- KIDIL, Ar. Gör. Fahrettin, Cezalandırmanın Amacı ve “Umut Hakkı” Bağlamında Koşullu Salıverilme Yasakları

  https://kutuphane.dogus.edu.tr/mvt/pdf.php

6- GÜNEBAKAN, Mustafa, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları Işığında Umut Hakkı, Yüksek Lisant Tezi,

 https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/tezSorguSonucYeni.jsp

7-ÖNCÜ, Dr. Mehmet, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3. Maddesi ve İndirimsiz Müebbet Hapis Cezaları,

 

[2] YETKİN, Ar. Gör. Av. Erdi, Vınter ve Diğerleri v. Birleşik Krallık Davasından Günümüze İndirilemez Müebbet Hapis Cezası ve Umut Hakkı,

[4] 21 Haziran 1977 tarihli Müebbet Hapis Cezası davası (lebenslange Freiheitsstrafe), 45 BVerfGE 187.

[6] Savaş Suçlusu davası 72 BVerfGE 105 (1986).

[7] Federal Almanya Anayasa Mahkemesi, Hamburg Eyalet Yüksek Mahkemesi’nin verdiği iade kararına karşı yapılan şikayete dair verdiği 2 BvR 2299/09 karar ile; Türkiye tarafından iadesi istenilen bir kişinin, TCK m. 302’den yargılanacağı ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alacağı anlaşılan bir kişinin iade istemi, cezanın orantılı olmadığı, cezanın infazı aşamasında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alanların tekrar özgürlükten yararlanma imkanına sahip olmadığı, mahkumun kişisel gelişimine bakılmaksızın, özgürlüğünü yeniden kazanma ümidinin olmamasının insan onuru ile bağdaşmayacağı, TC. Anayasa m. 104/16’da öngörülen cumhurbaşkanının daimi hastalık, sakatlık ya da kocama sebebiyle cezanın azaltılması veya kaldırılmasına dair düzenlemenin de yeterli ve Alman Anayasasında yer alan bireyin temel haklarına uygun düşmediği için, iade kararını iptal ederek, talebi reddetmiştir.

[9] BayVinter;1996 yılında iş arkadaşını öldürmekten mahkûm olmuş, şartlı tahliyeden yararlandıktan sonra ise eşini öldürmekten hüküm giymiştir. Bay Bamber; ebeveynlerini, üvey kız kardeşini ve onun 2 çocuğunu öldürmekten suçlu bulunmuştur. Bay Mooreise; mağdurları eşcinsel erkekler olan 4 kişiyi cinsel tatmin amacıyla öldürdüğü gerekçesiyle mahkûm olmuştur.

[10] AİHM Büyük Daire, Vinter ve diğerleri v. Birleşik Krallık Kararı, Başvuru No:66069/09, 130/10, 3896/10, T:09.07.2013,

[11] Trabelsi v. Belçika; Laszlo Magyar v. Macaristan; Harakchiev ve Tolumov v. Bulgaristan; Murray v. Hollanda; Bodein v. Fransa; T.P ve A.T v. Macaristan; Petukhov v. Ukrayna 2113; Marcello Viola v. İtalya 2114 kararları

[12] Anayasa m. 90, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi m. 46

[13] (Mastromatteo - İtalya [BD], no. 37703/97, § 72, ECHR 2002‑VIII; Maiorano ve Diğerleri - İtalya, no. 28634/06, § 108, 15 Aralık 2009 ve aralarındaki farkları dikkate alarakChoreftakis ve Choreftaki - Yunanistan, no. 46846/08, § 45, 17 Ocak 2012)

[14] https://hudoc.echr.coe.int/eng#_ftn3

   VINTER VE DİĞERLERİ DAVASI - BİRLEŞİK KRALLIK (Başvuru no. 66069/09130/10 ve 3896/10) kararı, 9 Temmuz 2013

[15] AİHS’nin m. 34.

[16] istatistikler 2014 yılında Avrupa Konseyi üyesi devletlerde yaklaşık toplam 27.000 müebbet hapis cezasına hüküm giymiş mahkumun olduğunu göstermektedir. Konuyla ilgili veriler 22 ülke örneğinde ele alındığında müebbet hapse mahkum olanların sayısında 2004 ile 2014 arasında yüzde 66'lık bir artış saptanmıştır.

[17] AİHS 6 nolu ek protokolünün kabul edilmesinden sonra, protokol hükümlerine uyarlı olarak, 03.10.2001 tarihinde kabul edilen 4709 syl. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun m.15 uyarınca, “Savaş, çok yakın savaş tehdidi ve terör suçları halleri dışında ölüm cezası verilemez.” denilmiştir. Daha sonraki aşamada, “ve terör suçları” hükmü de kaldırılarak,

[18] 03.08.2002 tarihli 4771 syl. İdam Cezasının Kaldırılması Ve Bazı Kanunlarda Değişik Yapılması Hakkında Kanun m.1

[19] 07.05.2004 tarihinde kabul edilen 5170 syl. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun m. 5 ile Anayasa m. 38/9. fıkra madde metninden çıkarılarak, “Ölüm cezası ve genel müsadere cezası verilemez.” düzenlemesi yapılmış, Anayasa m. 17/4’de yer alan “Mahkemelerce verilen ölüm cezalarının yerine getirilmesi hali ile” sözleri de kaldırılmıştır.

[20] 14.07.2004 tarihinde kabul edilen 5218 syl. Ölüm Cezasının Kaldırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun m.1 ile 765 syl. TCK’da yer alan “idam” ya da “ölüm” ibareleri, “ağırlaştırılmış müebbet hapis” olarak değiştirilmiştir. Aynı yönde, 647sayılı Kanun’a eklenen geçici 11.madde, TMK m. 17/4, İnfaz Kanunu geçici m. 2 düzenlemeleri de yapılmıştır.

[22] 5237 syl. TCK m. 48

[23] 5237 syl. TCK m. 47

[24] AİHM İkinci Bölüm, Öcalan v. Türkiye Kararı (2), Başvuru Numarası: 24069/03, 197/04, 6201/06, 10464/07, T:18.03.2014.

[25] AİHM İkinci Daire, Kaytan v. Türkiye Kararı, Başvuru Numarası: 27422/05, T:15.09.2015

[26] AİHM İkinci Bölüm, Gurban v. Türkiye Kararı, Başvuru Numarası: 4947/04, T:15.12.2015,

[27] AİHM İkinci Bölüm, Boltan v. Türkiye Kararı, Başvuru Numarası: 33056/16, T: 12.02.2019,

[29] 765 syl. TCK m. 125, 5237 syl. TCK’da, “Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak” kenar başlığı altında yer alan m. 302’ye denk gelmektedir.

[30] 4771 syl. İdam Cezasının Kaldırılması Ve Bazı Kanunlarda Değişik Yapılması Hakkında Kanun (Kabul Tarihi: 03.08.2002,R.G. Tarihi: 08.09.2002, R.G. NO: 24841)

[31] 5237 syl. TCK. m. 1

[32] KARAKAŞ DOĞAN, Fatma, “Müebbet Hapis Cezası ve Cezanın Amacı”, Ceza Hukuku Dergisi, S:13, Ağustos 2010, s. 47-69.

[34] KIDIL, Ar. Gör. Fahrettin, Cezalandırmanın Amacı ve “Umut Hakkı” Bağlamında Koşullu Salıverilme Yasakları,

[36] AİHS m. 46 uyarınca, sözleşme tarafı ülkeler AİHM’nin kesinleşmiş kararına uymayı kabul ve taahhüt ederler, bunun denetimini Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi yapar ve karara uyulmadığının tespiti halinde, durum mahkemeye bildirilir, Mahkeme karara uyulmadığını tespit ederse, alınacak önlemleri değerlendirmesi için davayı Bakanlar Komitesi'ne gönderir.

[40] İhlal dayanakları: Anayasa m. 83, Ek 1 nolu protokol m.3; AİHS m.5/1-3-4, 10, 18,

[44] 24 Temmuz 2000 tarihli Bakanlar Komitesi kararı, No.2000/105: “Türkiye’nin Mahkeme’nin vermiş olduğu bir kararı uygulamayı reddetmesi onun, Avrupa Konseyi’nin bir üyesi ve bir Yüksek Sözleşen Taraf olarak, uluslararası yükümlülüklerini önemsemediğini açık olarak göstermektedir... Komite, Türkiye’nin bu karar uyarınca yükümlülüklerini yerine getirmesini sağlamak amacıyla elinde bulunan tüm yollara başvuracağı kararını deklare eder.”

[45] https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/97882 Kahraman, Yard. Doç. Dr. Ebru, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Kararlarının Yerine Getirilmesinden Doğan Sorumluluk


Konuyla ilişkili diğer makaleler