Varlık Fonu ve Arkasındaki Gerçekler
Yollar, köprüler, lüks rezidanslar, AVM'ler inşa edeceksiniz ama özellikle de iş, aş ve refah yaratan fabrikalar, üretim tesisleri kuracaksınız... Paranız varsa bu yatırımları kendi kaynaklarınızla finanse edersiniz. Yoksa da borçlanmayla yaparsınız, tabii borcun faiz maliyetini de üstlenerek…
Yeri gelmişken vurgulayalım, “bu faiz zülümdür” efelenmesiyle faizler düşmez, düşerse de matematiğe aykırı bir durum var demektir onun da bedelini üç vakte kadar ödersiniz.
Gelelim ekonominin gündemindeki son bombaya…
19 Ağustos'ta Türkiye Varlık Fonu'nun kurulmasına dair teklif yasalaştı. 26 Ağustos'ta da Varlık Fonu'nu yönetecek Türkiye Varlık Fonu Yönetimi A.Ş.’nin kurulmasına dair kanun Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
Peki nereden çıktı bu varlık fonu?
“Ülkemiz G20 ülkeleri içinde varlık fonu bulunmayan tek ülkedir” gibi ekonomi açısından içi boş bu lafı bir yana koyarsak, (Çünkü Türkiye, OECD içinde cari açığın milli gelire oranında açık ara ilk sıradaki ülkedir) ilgili yasada, fonun kurulmasına ilişkin ekonomik gerekçeler şöyle sıralanıyor:
-Sermaye piyasalarının derinleşmesi,
-İslami finansman varlıklarının kullanımının yaygınlaştırılması,
-Stratejik sektörlerin, firmaların proje bazında desteklenmesi,
-Otoyollar, Kanal İstanbul, 3. köprü ve havalimanı, nükleer santral gibi altyapı projelerine kamu borcu artırılmadan (nasıl olacaksa) finansman sağlanması,
-Arz güvenliğini sağlamak üzere Türkiye için önem taşıyan doğalgaz ve petrol gibi yurtdışındaki stratejik sektörlere YASAL VE BÜROKRATİK KISITLAMALARA BAĞLI KALMADAN doğrudan yatırım yapılabilmesi...
Ve 200 milyar lira kaynak toplaması hedeflenen bu fon, gelecek 10 yılda büyümeye yılık yüzde 1.5 oranında katkı verecekmiş. (eğer puan denmek istenmemişse, örneğin yüzde 4'lük yıllık büyümeye katkısı 0.06 puan olacakmış)
***
Peki kaynak?..
Fon yönetim şirketinin 50 milyon lira olarak belirlenen sermayesi Özelleştirme Fonu'ndan karşılanacak. Yasaya göre;
-Özelleştirme Yüksek Kurulu tarafından; özelleştirme kapsam ve programında bulunan ve Türkiye Varlık Fonuna devrine karar verilen kuruluş ve varlıklar ile Özelleştirme Fonundan Türkiye Varlık Fonuna aktarılmasına karar verilen nakit fazlasından,
-Kamu kurum ve kuruluşlarının tasarrufu altında bulunan ihtiyaç fazlası gelir, kaynak ve varlıklardan; Bakanlar Kurulu tarafından Türkiye Varlık Fonuna aktarılmasına veya Şirket tarafından yönetilmesine karar verilenlerden,
-Türkiye Varlık Fonu tarafından yurtiçi ve yurtdışı sermaye ve para piyasalarından ilgili mevzuat kapsamında yer alan izin ve onaylar aranmaksızın sağlanan finansman ve kaynaklardan,
d) Para ve sermaye piyasaları dışında diğer yöntemlerle sağlanan finansman ve kaynaklardan oluşacak…
Gelelim bu ifadelerin Türkçesine…
- Elde kalan son kamu işletmeleri de özelleştirilecek ve elde edilen gelir bu fona aktarılacak.
- Kamuda tasarruf fazlası bulunan tek kurum İşsizlik Sigortası fonu... Temmuz sonu itibarıyla fonda biriken paranın büyüklüğü yaklaşık 98.3 milyar lira ve yıl sonunda 100 milyar lirayı aşması bekleniyor. Harcamaları-ödemeleri 10 milyar liranın biraz üzerinde. 85 milyar lirayı aşkın kısmı devletin borçlanma kağıtlarına yatırılmış durumda. Yani devlete borç verilmiş… Anlaşılan o ki, çalışanlarından ve işverenlerden çalışan adına yapılan kesintilerle oluşan bu para, amacı dışında kullanılarak fona aktarılacak.
- YASAL VE BÜROKRATİK KISITLAMALARA BAĞLI OLMADAN ifadesinin anlamı ise şu; Fonun işleyişi ve faaliyeti Meclis ve Sayıştay denetimi dışında tutulacak. İhale mevzuatı uygulanmayacak.
- Varlık fonu, fonu yönetecek şirket ile bunların altında kurulacak şirketler ve alt fonlar gelir, kurumlar vergisinden muaf olacak, bir kısım işlemlerine de KDV istisnası uygulanacak.
***
Şimdi iktisat literatürüne bir gaz atalım…
1-İngilizcesiyle Sovereign wealth fund (SWF), -birebir Türkçe çevirisiyle “devlet refah fonu”- ulusal varlık fonları, cari işlemler fazlası veren, ağırlıkla doğal kaynak zengini ülkelerin kullandığı bir finansal yatırım aracıdır.
2- Büyük ağırlığı petrol olmak üzere belirli bir malın büyük üreticisi konumundaki ülkelerin yabancı para rezervlerindeki artışla oluşan kaynakların değerlendirilmesi arayışından ortaya çıkmış bir enstrümandır. Bir yandan da hani gün olur, bu kaynaklar veya bu kaynakların gelirinde sıkıntı olursa diye, belli alanlara ve sektörlere uzun vadeli yatırım yapılır. Bir tür sigorta diyelim…
Nitekim, bugün itibarıyla aralarında ABD, Körfez ülkeleri, S.Arabistan, Rusya, Norveç, Venezüela, Nijerya gibi petrol geliri olan 51 ülkenin 80’in üzerindeki fonlarının 43’ü, yani yarıdan fazlası petrol gelirlerine dayalı fonlardır. 7’sinin kaynağı maden ve kıymetli metallere dayalı, kalan fonların ağırlığı da yine cari fazlası bulunan ya da tasarruf oranı yüksek Çin, Almanya, Japonya, Hong Kong, Singapur, Kanada gibi ülkelerin emeklilik fonları vb. kaynaklardan oluşmaktadır.
***
Türkiye’nin petrolü yok, elması da… Dünya piyasasını belirleyecek bakır varlığına sahip değil… Cari fazlası olmak bir yana, daha birkaç yıl öncesinde -kıyı köşe ekonomileri hariç- cari açıkta dünya rekoruna imza atmış bir ülke… Tasarruf oranı yüzde 12-13’lerde ve tasarruf-yatırım dengesi negatif bir ülke…
Peki tablo bu iken, Türkiye niye bir fon kurma sevdasına kapılır ki?
Türkiye dünyada parasal bolluğun yaşandığı son 15 yılda dışarıdan aldığı düşük faizli borç parayla rant temelli altyapı ve üretken olmayan konut vb projelere devasa büyüklükte paralar aktardı. Bir yandan 2001 krizi sonrası getirilen geçici vergilerin kalıcı hale gelmesi, bir yandan da özelleştirme ve kamu arazilerinin satışı, varlık barışı adı altında kaynak yaratma vb tek seferlik gelirlerle bütçe dengesinde göreli bir istikrar sağladı. Nitekim son bütçe rakamlarında açığı dengeleyen gelirler, Merkez Bankası’nın kârı ve 4.5G ihalesinden gelen para olmuştu.
Dolayısıyla cari denge ve bütçe dengesi göz önüne alındığında, Türkiye’nin hangi varlığı ile varlık fonu kurduğu sorusunun rasyonel bir yanıtı bulunmuyor.
Ama bir yanıtı var: Görünen o ki, dünyada faizlerin yeniden artmasıyla birlikte -FED eylülde faiz artışı için güçlü sinyal verdi- Türkiye’nin başının büyük bir belaya girmiş olduğu ortaya çıkacak… İhracat, turizm ve dış müteahhitlik gelirleri gibi kalemlerde gidişat pek iç açıcı değil. Dolayısıyla Türkiye cari açık ve dış borç ödemeleri için ihtiyaç duyduğu kaynağı geçen 15 yıldaki kadar bulamayacak, bulduğu kaynağa da daha yüksek bir maliyet bedeli ödeyecek…
Aynı durum köprü, otoyol, Kanal İstanbul, nükleer santral gibi büyük projeler için de söz konusu. Her biri her yönüyle tartışmalı bu projelere artık dış kaynak bulunamıyor ya da bulunmasında ciddi güçlükler yaşanıyor. Nitekim bu projelerin büyük bölümü artık onlarca yıllık gelir garantisi verilerek kamu bankaları üzerinden alınan dış borçlarla finanse edilmeye çalışılıyor. İşte varlık fonu, bu değirmene su taşıyacak yeni bir kanal olarak inşa ediliyor…
***
Peki İşsizlik Fonu’na varlık fonu tarafından el konulması, özelleştirme gelirlerinin bu fona aktarılması, Maliye Bakanı’nın ifade ettiği gibi kıyılardaki kiralık hazine arazilerinin gelirlerinin fon kaynağı olarak kullanılması gibi esasen bütçe gelirlerini artıran ve daha az borçlanma gereği yaratan ve buna bağlı olarak faiz yükünü aşağıya çeken tüm bu gelirler bütçe dışına çıkınca ne mi olur?
- Hazine’nin borçlanma ihtiyacı ve borçlanma maliyeti artar
- Büyük bütçe açıkları ortaya çıkar,
- Kamunun daha fazla kaynak ihtiyacı, özel kesime gidecek potansiyel kaynakların-kredilerin maliyetini-faizini yükseltir,
- Maliyet enflasyonu yaratır,
- Türkiye’nin kredi notu düşer,
- Makro dengelerde bozulma başlayabilir...
Vaziyet bu iken, Türkiye gibi ülkelere böylesi bir girişimi için “Ayranı yok içmeye…” diye başlayan Türk atasözünü hatırlatırlar ve derler ki, “varlık fonu kurup yönetecek kadar varlığın varsa, önce şu borçlarını öde de her gün şikayet ettiğin borçlanma-faiz maliyetinden kurtul...”
Dolayısıyla, Türkiye Varlık Fonu ile kurtarılacak olan, hukuk ve yasa tanımaz bir icraatla büyük rant projelerinin finansmanı işidir. Anayasa’ya aykırıdır… Rant ekonomisinde zirve noktası olmaya aday bir cinliktir…