Yaşlısını Hor Gören, Geleceği Zor Görür...
Gazetemizin bu sayısında, Emekliler Dayanışma Sendikası temsilcisi arkadaşlarla; emeklilerin yaşadığı sorunlar, talepleri, sendikanın faaliyetleri ve sendikal yaklaşımları konusunda söyleştik.
Politika: Hoş geldiniz. Emekliler Dayanışma Sendikası’nın kuruluşu ve gelişimi hakkında bilgi alabilir miyiz?
Mahinur Şahbaz: Emeklilerin sendikal mücadelesi 1995 yılında başladı ve 2008 yılında Emekli-Sen kapatıldı. AİHM’ne başvuru yapıldı. Sendikal mücadeleye devam etmek gerektiğini, bunun bir zorunluluk olduğunu biliyorduk. Bizler işçi ve emekçi insanlarız ve sendika bizim mücadele aracımız. Kapatılma ile birlikte yeniden sendika kurmak için başvuru yapmamız gerektiğini tartışmaya başladık. Emekli-Sen yönetimi AHİM’ne başvuru sonucunun beklenmesi gerektiğini söylüyordu. Oysa AİHM hukuki bir süreçti. Yeniden sendika başvurusu yaparak mücadeleye devam etmeliydik. AİHM’den olumlu bir karar çıkarsa da ciddi bir kazanım olurdu. Emeklilerin sendika hakkının, anayasal ve evrensel hukukta zemini vardı. Emeklilerin haklarının gasp edildiği, yoksullaştırıldığı bir süreçteydik ve çalışmalarımızı başlattık. Ayrıca Genel Merkezin hukuki hatası sonucu 10. Hukuk Dairesi 2005 yılında 2005/4888 E, 2005/7608 K. kararı ile Emekli-Sen’in tüzel kişiliğini dernek statüsüne düşürmüştü. Bu bilgiye biz 2009 yılında ulaşabildik. Bu ciddi bir hata idi ve itiraz etmek gerekiyordu. Yeniden başvuru konusunda görüş birliğine varan arkadaşlarla sendika tüzüğümüzü hazırladık ve 2013 yılında başvurumuzu yaptık.
Başvurudan önce 2 yıl emeklilerle görüştük. Tüzüğümüzü küresel kapitalist politikalara uyum sürecinde değiştirilen yeniden oluşturulan sosyal güvenlik siteminin nasıl şekillendirildiği dikkate alarak hazırladık. Nasıl bir sendika istiyoruz? Emeklilerin geleceği var mı? gibi yaşamın içinden sorulara yanıtlar arayarak sorunlarımızın ekonomik politik boyutunu irdeledik. Yürütülmesi gereken süreci tarifledik.
Bugün uluslararası yasalar ve bağlayıcı olan Anayasanın 90. maddesine uygun sendika tüzel kişiliğine sahip Emekliler Dayanışma Sendikası’nda çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Politika: Neden bağımsız bir sendikasınız?
Mahinur Şahbaz: Bağımsız bir sendikayız ama asla tarafsız değiliz. Bu ülkede üretilen tüm değerler, biriken sermaye bizim emeğimizin ürünü. Bugün bizi yok sayarak, yeniden düzenlenen bir sosyal güvenlik sistemi var. İptal edilen sağlık, güvenlik haklarımızın tamamının bedelini bizler çalışırken ödedik. Çalışma yaşamında kazanılmış haklarımızın gasp edilmesine karşı mücadele sürdürüyoruz. Kısacası yaşama hakkımıza sahip çıkıyoruz. Biz işçi sınıfının bir parçasıyız. Mücadelemiz de işçi sınıfı mücadelesidir. Onurlu bir yaşam için birleşik mücadele diyoruz.
Tartışma sürecinde; emekliler örgütlü, buna rağmen neden haklarımız her gün geriye gidiyor sorusunun yanıtı yeni bir bakış açısı ve sendikal yaklaşım gerekliliğini ortaya çıkardı. Sendika içi demokrasi konusunda yoğun tartışmalar yaşadık. Sendika içinde doğrudan demokrasinin işletilmesi, Sendika üyelerinin sendikal ilişkilerde ve belirlenen bütün politikalarda iradelerinin hakim kılınması gerektiği noktasında hemfikir olduk. İş yerimiz olmadığı için örgütlenmemiz yaşam alanlarından mahallelerden doğru olması gerekiyordu. Yaşam alanlarımızda mahallelerde meclisler oluşturarak; çevreden sağlığa kadar bütün sorunların çözümü için katkı sunmak toplumsal muhalefetin de bir parçası olarak örgütlenmemiz gerekiyordu. Tüzüğümüzü de buna olanak sağlayacak biçimde hazırladık.
Turgut Bayır: Sendikamızın ortaya çıkış sebeplerinden biri de şudur. Mücadelemiz 95 yılında başladı ancak mücadelenin önderlikle yürütülebilmesi için Türkiye’de sendikal yapının sorgulanması gerektiğini düşündük. Dünyada ve Türkiye’de artan yoksulluk ve devletlerin top yekün kapitalizm çerçevesinde değiştiği bir ortamda, toplumsal örgütlenmenin, sanayi ve üretimin durdurulduğu, işçi sınıfının geriye doğru itildiği bu dönemde, toplumsal muhalefetin etkin ve örgütlü bir işlevi olmalı düşüncesi ile sendikanın sınıf mücadelesi veren bir noktadan tekrar hareketlendirilmesi adına, Sovyet tarzı bir örgütlenmeyi öne çıkardık. Yaşam alanlarımızı temel alan, siyasal sorumluluk üstlenen bir sendikal anlayışı hedefledik.
Mahinur Şahbaz: Sınıf mücadelesinde doğru yerde yerimizi alma çabası içindeyiz.
Politika: Bu sendikal faaliyet ve örgütlenme yaklaşımı ile DİSK’e bağlı Emekli-Sen’den farklılıklarınız olduğunu da ifade etmiş mi oluyorsunuz?
Mahinur Şahbaz: Emeklilerin sendika mücadelesi çok doğru bir zeminde başladı. Sınıf mücadelesinin gerilemesi, özelleştirmeler çalışma yaşamının esnek, güvencesiz hale gelmesi ve emeklilerin de aynı sorunlarla karşılaşması nedeniyle sendikal mücadele gerekli ve önemliydi. Süreç içinde sendikal mücadele anlayışı işleyişi ve sonrasında yaşanan hukuki bir takım hatalar ve yanlışlar nedeniyle kapatıldığı güne kadar gelindi.Eğer sendikal mücadelede kararlıysak tekrar başvuru yapmamız gerekiyordu. Kapatma kararına fiili olarak da yani tekrar başvuru yaparak karşı çıkılmalıydı. Yine AİHM süreci takip edilebilirdi. O bir hukuki süreçtir. Ne başlangıçtır ne de sondur. Bugün sendika fikrinde ısrarcı olmalıyız diyoruz. Not ve terfi derdi olmayan bizler bu yolu seçtik. Bu mücadeleye bakış açısıdır, tercih sorunudur. Arkadaşlar öyle uygun gördüler.
Örneğin, AKP’ye kapatma davası açıldığında, Dengir Mir Mehmet Fırat “Uluslararası yasalarda inanç özgürlüğü vardır.” diyerek ve 90. maddeye dayanarak savunma yapmış ve dava düşmüştü. Neden biz de bu hakkımızı tekrar kullanmayalım dedik. Ciddi bir hukuksal zemini olmasına rağmen kapatıldı. Bizim mücadelemizin amacı, insan hakları ve özgürlükleri temelinde kazanılmış bütün haklarımıza sahip çıkmaktır. İzlenen politikalar ve stratejiler de eleştirilebilir. 1995 yılından bugüne kadar ciddi hak kayıpları söz konusu. Saldırılar çok yönlü ve elbette çok nedeni var. Bu gün biz özellikle sendikanın hangi zemine oturması gerektiği ve bu aracın nasıl kullanılacağı konusunda tartışıyoruz. Bir sendikanın görevi, üyelerinin yaşam standardını yükseltmektir. Bu hedefe ücret sendikacılığı anlayışı ile ulaşamazsınız. Ayrıca hak ve gerçekliğe dayanmayan bir tarzla hak mücadelesi verilemez. Eğer aksi iddia ediliyorsa, yapılanlar doğruysa bugün neden bu durumda emekliler.
Politika: Türkiye’de emeklilerle ilgili genel veriler nelerdir?
Mahinur Şahbaz: Küresel kapitalist politikalara uyum sürecinde ekonomik-sosyal yapı da değişti. Yeni kurum ve kuruluşlar oluşturuldu. Bu değişimden olumsuz etkilenen toplum kesimlerinden biri de emekliler-yaşlılar oldu. Yaşlılığın güvencesi olan emeklilik, yani kamu emekliliği esnek ve güvencesiz hale getirildi. Yerine bireysel emeklilik ikame ediliyor. Sosyal Güvenlik Sistemi sosyal yardım sistemine dönüştürüldü. Emekliler arasında standart ve norm sağlayacak diye yapılan sosyal güvenlik reformu aylıkları yüzde altmış sekizlere varan oranda aşağı çekti. Eşitsizlik yarattı, adalet duygusunu zedeledi. Sağlık hakkımızı iptal etti. Nüfusun yüzde on dördüne yakınını oluşturan emeklileryaşlılar yoksulluk şiddeti altında.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in 2013’te açıkladığı verileri dikkate alırsak;
10 milyon 500 bin Emekli Sandığı, Bağ-kur ve SSK emekli dul ve yetim var. Ayrıca sosyal güvenceden yoksun 2 milyon yaşlı insan var. Bunların 1 milyon 200 bini kadın.
5 milyon 966 bin SSK’lı, 2 milyon 454 bin BAĞ-KUR’lu (Esnaf ve Çiftçi), 1 milyon 878 bini ise memur. emeklisi.
5 milyon emekli ve dul yetim aylığı bin liranın altında. 3 milyon 240 bin emekli 5 bin 87 lira üzerinde aylık alıyor.
2014 yılı TÜİK verilerine baktığımızda da çarpıcı istatistiklerle karşılaşıyoruz. TÜİK verilerine göre ise;
Açlık sınırı 1.427 TL. 65 yaş üstü 6 milyon 192 bin 962 kişi var. Bunların %43.6’sı erkek, %54.4’ü ise kadınlardan oluşuyor.
100-140 lira arasında yaşlı aylığı alan insanların sayısı 1 milyon 480 bin.
Türkiye’nin en ciddi sosyal ve toplumsal sorunu ile karşı karşıyayız. En hızlı yaşlanan iki ülkeden biri Türkiye.
Akdeniz Üniversitesi tarafından 2000 yılında başlatılan ve 2023’e kadar devam edecek bir araştırma ile ilk defa Türkiye’nin “Yaşlılık Haritası” çıkarıldı. 2012 yılında açıklanan verilerde göre:
6 milyon yaşlı insanın, 3 milyonu bakıma muhtaç, 800 bini Demans (Bunama) hastası. Bu üç milyon hastanın sadece 30 bini profesyonel yardım alıyor. Yaşlıların % 75’i yoksullukla mücadele ettiğini söylüyor. Zinde ve ekonomik sorunu olmadığını dillendirenlerin oranı ise %1. 200 bin yaşlı; şiddet, ihmal ve suistimale uğruyor. Her yıl 250 yaşlı, aileleri tarafından sokağa terk ediliyor. Yaşlıların %30’unun sosyal güvencesi yok. %64’ünün 2 ila 5 arasında kronik hastalığı var. Yaşlıların ciddi korkuları var. %56’sı bakıma muhtaç olmaktan, %88’i saygınlığının yok olmasından korkuyor. %77’si fiziksel çevreden rahatsız. Yaşlılar en çok ev kazaları sonucu engelli oluyor. %70’i ev kazaları sonucu, orta dereceli engelli oluyor.
Ziya Dallı: Kırsal kesimden, yaşam alanlarından uzaklaşmak zorunda bırakılan ve kentlere göç eden nüfus içinde olan yaşlılar çok zor yaşam koşullarına maruz kaldı. Çoğu kez sosyal desteklerini kaybediyorlar. Özellikle hasta ve bakıma muhtaç olanlar toplumdan dışlanıyorlar. Kentlerde çoğu kez kalabalık ailelerde yaşlı insanlar yoksulluk içinde yaşamaktadır. Yaşlıya yardım, aileye yoksulluk yardımı olarak uygulanıyor. Devletin, “yaşlıya ailesi baksın” politikası ailenin çilesi oluyor. Bakamıyor, çaresizlikten sokağa terk ediyor.
Politika: Yaşlıların temel sorunları hangi başlıklar altında toplanabilir?
Mahinur Şahbaz: Yaşlıların sorunlarını, ekonomik, sosyal, sağlık güvencesi ve bakıma muhtaçlık olarak sıralayabiliriz. 5 emekliden 3’ünün kronik hastalığı var. Emeklilerin en çok ihtiyaç duyduğu sağlık hizmetlerinden biri fizik tedavidir ve fizik tedavi sağlık hizmetlerinden çıkarılıyor. Dişsiz yaşa deniyor. Böyle bir sağlık sistemi olabilir mi? Herkesin güvenli, erişilebilir ücretsiz sağlık hizmeti hakkı vardır. Sağlık hizmetlerinin bedeli fonlardan karşılanmalıdır.
Politika: Sendikanızın emeklilerle ilgili taleplerini dillendirir misiniz?
Mahinur Şahbaz:
* Ekonomik güvence
* Erişilebilir güvenli ücretsiz sağlık hizmeti,
* Sosyal adalet
* Toplumsal yaşamda asgari eşitliğin sağlanması
Bu taleplerimizi gerçekleştirmek için; Eşit, özgür, hak ve gerçekliğe dayalı, reklam ve rekabeti reddeden, Kolektif akıl ve bilinçle mücadeleyi esas alan bir sendikal örgütlenme anlayışı ile:
* Yok sayılan emeğimizi görünür kılmak,
* Oy veren nesneler olmaktan kurtularak yaşamın öznesi olmak
* Sınıf mücadelesi temelinde gerçekleri açığa çıkaran bir mücadeleyi yükseltmek için çalışıyoruz.
Sınıflı toplumlarda bir kapitalistler bir de işçi ve emekçiler var.
Bizler çocuğumuzdan yaşlımıza kadar, yaşama hakkımız başta olmak üzere tüm haklarımız için mücadele etmek, yaşamımızı örmek zorundayız.
Politika: Söylemek istediğiniz bu röportajdaki son sözleri alabilir miyiz?
Mahinur Şahbaz: Röportajın başlığı bu ülkeyi yönetenlere mesajımızdır.
Çaresizliğimizi tüketmek, umudumuzu yeşertmek için, Emekliler Dayanışma Sendikası’ndayız.
Bizi yok saysanız da biz varız diyoruz. Bu ülkede üretilen tüm değerler ve biriken sermaye bizim emeğimizin ürünüdür diye hatırlatıyoruz. Bu saldırılar ve haksızlıklar karşısında suskun kalmayacağız. Üç kuruş için susanların payına aptallık ve yoksulluk düşüyor. Mücadele edersek değiştirebiliriz. Yaşama hakkımıza sahip çıkıyoruz. Yaşama hakkı, bütün yasallıkların üzerinde ve meşrudur. Herkese; güvenli, sağlıklı yaşlanmalar diliyoruz.
Bunun için çalışmakta en temel amacımızdır.
Unutmayalım;
“Öyle ucuz ettiler ki her şeyi. Sözü, saygıyı, erdemi... Ölümü bile kirlettiler.” Politika Gazetesi olarak; Emekliler Dayanışma Sendikası temsilcisi arkadaşlarımız, Mahinur Şahbaz, Turgut Bayır ve Ziya Dallı’ya röportaj için teşekkürlerimizi iletiyoruz. Röportajımızda açma fırsatı yakalayamadığımız bir çok başlıkta seslerini duyurmak ve desteklemek adına, ilerleyen sayılarımızda da emeklilerin sorunlarına ve mücadelelerine yer vereceğiz.