Yeni Örgütlenme Ve HDP

Yeni Örgütlenme Ve HDP

Yeni Örgütlenme Ve HDP

Gözlerimizi acılarımıza kapatamayız. Gözlerimizi acılarımıza kapatırsak eğer köksüz ve ruhsuz bir ağaca döneriz ve çok sürmez, çürür gideriz. Yaşamın neresinde dururlarsa dursunlar bütün insanlar öyle ya da böyle hatalar yapar, yapmaktan sakınamazlar.

Hata sadece birilerine mahsus değil, evrensel geçerlilikle insana ait bir olgudur. Kimse ‘’doğrular bataryası’’ değildir. Doğrunun merkezi bilimdir, lakin onda da yanılgı payı her zaman vardır. Bilimin gelişme tarihi, eski bilim ile yeni bilim aşamasındaki büyük farkı ortaya koyarak gelişim çizgisini yalın biçimde ortaya koymaktadır. Yanılgılar, hatalar ve yanlışlar düzeltilerek yeni sentezlere varılmıştır…

Ve çünkü bilimde ön yargı yoktur.  Gerçek çıplaktır, objektif gerçek karşısında saygılıdır bilim. Bu özünden dolayı bütün yanılgılarına karşın gelişme çizgisini sürdürüp gelişmiştir. Gelişmeye devam edecektir. Bu gelişme, bugünün doğrularının gelecekte yanlış olduğunun ya da eksik olduğunun görülmesi ve açığa çıkarılması biçiminde seyredecektir… Doğru anlayış-çizgi temelinde doğru yöntem başarıya hatalı yöntem başarısızlığa götürür…Yaşamın neresinde dururlarsa dursunlar bütün insanlar öyle ya da böyle hatalar yapar, yapmaktan sakınamazlar. (Geçen Politika sayısında benimde hatam olmuştur yanlış bir kelime kullanmışım ,Mazıdağı belediyesinin kooperatif çalışmasında toprağı kiraladığını’ yazmışım bu yanlıştır, belediye ne bir para ödemiştir, ne de tarla sahibi verdiği topraktan para almıştır. Toprağını bedava insani görev olarak, hibe etmiştir, bunu düzeltmek zorundayım.) Hata sadece birilerine mahsus değil, evrensel geçerlilikle insana ait bir olgudur. …Devrim ve devrimci kaygıyı bencil hırs ve dar anlayışlarımıza feda etmemeliyiz. Şahsiyetlerin kariyer ve statüsü, gurupların ve hatta parti ve örgütlerin geçici anlık çıkarları, devrimin ve halkın davasının, büyük çıkarlarının üstünde tutulamazlar. Dar çıkar ve hesapları genel devrim çıkarlarıyla kıyaslanamasak kadar geri, değersizdir. Kadro veya önderlerin bencil eğilimlerden beslenen didişmeleri ya da haklı-haksız anlaşmazlıkları parti ve örgütlerin kaderine yeğ tutulamazlar. Devrimcilere karşı kazandığımız başarı veya yengi, gerçekte bir başarı ve yengi değildir. Yönelim ve anlayışlarımızı bu sakat kültürle biçimlendiremeyiz. Toplumlar tarihi incelendiğinde başarılı olan toplumların örgütlü toplumlar olduğu görülecektir. Örgütlü toplumlar süreci doğru okudukları için sürece ne zaman ve nasıl müdahale edeceklerini ön gören toplumlardır. Tıkanan siyasetin önünü açan, toplumsal çıkarları esas alan hamlelerle siyasetin gidişatında ciddi rol üstlenirler. Tekçiliği red eden, çoğulculuğu benimseyen siyasi anlayışa kolektif tavır koyarak demokratik kültüre hizmet eden zihniyetle hareket ederler. Yönetilen olmaktan çok yönetimde söz sahibi olmayı ilke edinirler. Birilerine ya da bir siyasi görüşe angaje olmadan özgürlükçü çizgiyi esas alırlar.

Kürtler karşılaştıkları sorun ve sıkıntılardan kaynaklı yaşadıkları ülkelerin en örgütlü ve politik kimliğine sahipler. Sorunları çözmenin, karşılaştıkları saldırıları boşa çıkarmanın yolunun örgütlü olmaktan geçtiğini pratikte öğrenen bir toplumdur. Bu örgütsel duruşlarından kaynaklı süreci doğru okur ve sorunların çözümüne dönük tavır alırlar. Kürtler hangi siyasi görüş ve siyasi figür başta Kürt sorunu ve ülke sorunlarına çözüm üretme perspektifine sahipse onu desteklemeyi sürekli demokrasinin gereği görmüştür. Örgütsüz toplum ölü toplumdur. Tek tek insanların yaşıyor olması, bir toplum modelinin yaşadığını, kendini ürettiğini, sağlıklı bir sosyal, ekonomik hayat sunduğunu göstermez. Bugün Türkiye'de yaşanan derin çürüme ve geriye gidişin kritik nedenlerinden biri alternatif örgütlenme alanlarının neredeyse yok edilmiş olmasıdır. Bu nedenle devrimci, demokratik, kadın özgürlükçü, doğaya duyarlı, halkçı örgütlenme, bir toplumun hayatını kurtarma inisiyatifidir,maalesef bögemizde bırakın örgütlenmeyi birbirlerinin kuyusun kazmak için herşey yapıyorlar.

Her ne kadar kürtler örgütlüyse de, o kadar da örgütlü değildir. Gerçeği söylemek yazmak zorundayız. Örgütlü olsaydık binler onbinler kitsel bir şekilde Belediyelerimize atanan kayyımlara karşı omuz omuza alanlarda olurduk. Örgütlenme nerede, parti nerede, hiçbir şey yok ortalıkta. Herkes çıkarının, akrabasını işe koymanın, ihale peşinde koşmanın çabasında. Herkesin gözü kör ve kulaklar sağır, görmek ve duymak istemiyorlar. Masalarda kimseye de söz hakkı vermezler, konferanslarda hiç kimse tıkanan örgütlenmeyi tam olarak görmez, ve çıkarını düşünür, yok herşey tıkırında gidiyor, herşey, kurulmuş, halk meclislerini mahalle köy, kent konseylerini kurmuşlar, sözde, devrimci olanlar bunlar, beş yılı doldurayım, kendimi akrabalarımı zengin edeyim, halk umurlarında değildir. Bu mantık formel mantıktır, gerici yoz mantıktır, oportünist mantıktır, bana göre kayyumun ayak sesleri de gelmeye başladı, derken gerçekten geldi. Haydi geçmiş olsun, herkes evine, sonra halka yalan söylemeye devam. Cılız ve örgütsüz kitle, halk vardır. Herkesin gözünü ihale kör etmiş, belediyelerin içinde kavgalar eksik olmuyor. Ama bundan kurtuluş için eski toplum modelinin aşılması gerekir.

Bugün AKP-MHP gericiliğine karşı yürütülen Demokratik Türkiye mücadelesi, Kürtleri ve Türkiye halklarını aşarak, tüm Ortadoğu halkları ve insanlık açısından çok büyük öneme sahip bir hale gelmiştir. Kim ki Ortadoğu’da ve dünyada savaşın ve sömürünün sona ermesini istiyorsa, onun Türkiye’de AKP-MHP rejiminin yıkılması ve Türkiye’nin demokratikleşmesi için mücadele etmesi gerekir. Böyle bir mücadeleyi ve demokratik birliği öngörmeyen ve geliştirmeyen anlayış ve istemler boş laftan öteye bir değer ifade etmez. Gün yaşanan savaşı ve Türkiye’deki Kürt düşmanı faşist-soykırımcı zihniyeti ve siyaseti doğru anlama ve ona karşı demokrasi mücadelesini örgütleyip yürütme günüdür. Yeni demokratik Türkiye’yi ve özgür insanlığı böyle bir mücadeleyi başarıyla yürütenler var edecektir. Kitlelerin örgütlenmesi bilinçli örgütlü bir toplum yaratma uğrunadır. Toplumsal siyasi değişimlerde kitlelerin örgütlenmesi en temel sorunu oluşturur. Yaşanan bütün toplumsal değişimler istisnasız olarak bu yolu izlemiştir. Kitleler örgütlenmeden örgütlü toplum, örgütlü toplum yaratılmadan toplumsal değişim sağlanamaz, bu değişime öncülük yapılamaz. Geçmişini anlamayan onu bir daha yaşamak zorundadır. Elbette hiçbir koşulda geriye gidiş yoktur. Yaşanmışı bir kez daha yaşayamayız. Her şey bir kez olur. Ancak geçmişin bilgisinde insan kendisini görür. O günleri hüzünlü bir denizin üzerinde izlediğimiz yelkenlinin varlığına karşın gözlemliyor da olsak, yine de o günlere bakarak bugününü anlamlandıramayana da acımak gerektiği sonucuna varmak mümkündür. Ne de olsa, bilinçsiz varlıkların tarihi yoktur. Bilinç zorunlu olarak tarihseldir.

Tarih bilinci, geçmişin bilgisini, güncel bilgiyle ve her ikisini, geleceğe yönelik bilinmeyenin bilgisiyle işleyip, birleşime ulaşıp, yorumlama ve değişim-dönüşüm sürecini kavramaktır. Tarih bilincinin belirleyici unsuru süreci kavratmasıdır. Tarihsel bilinç, geçmişten alınan insan aklının bilgisinin, bugün yeniden üretilmesidir. Belediye yönetiminde; hiç bir rantçı anlayışa müsaade edilmeyeceği, yolsuzluk, yiyicilik, adamcılık ve her türden kayırmacılığın olmayacağı, tersine herkese eşit ve demokratik hakları çerçevesinde hizmet edileceği, herkesin demokratik hakkına saygılı yaklaşılacağı, kimsenin dışlanmayacağı, belediye hizmetlerinden tüm halkın eşit bir şekilde yararlanacağı, belediyenin halkın belediyesi olduğu, halkın/kitlelerin inisiyatifinin öne çıkarılacağı, kadın, çocuk ve gençlere dönük özel çalışmaların yürütüleceği, olanaklar dahilinde halkın ekonomik refahının yükselmesi için üretim ve istihdamın sağlanacağı, halkı horlayıp küçümseyen anlayışın reddedilerek yerine halka değer vererek onları önceleyen bir yönetimin sergileneceği, olanakları zengin ve imtiyazlı kesimlere peşkeş çekmeden halk kitlelerinin hizmetine sunulacağı, halkın halk meclislerinde vb örgütlenerek örgütlü güce kavuşturulacağı, olanaklar ölçüsünde sağlık, ulaşım, eğitim ve alt yapı hizmetlerinde halkçı bir yönetimin sergileneceği, katılımcı bir yönetim biçimiyle kitlelerin özne haline getirileceği, il-ilçe ile ilgili çevre dahil tüm temel sorunlarda kararların ilgili halkla birlikte alınacağı, halkın onaylamadığı proje ve planların uygulanmayacağı, halkın örgütlenmesi ve bilinçlendirilmesi temelinde çalışmaların yürütüleceği, düzenli halk toplantılarının (halk meclisi toplantılarının) yapılacağı ve halkın sorunları ile belediyeden beklentilerinin tartışılacağı, aynı zamanda belediye yönetimine dair eleştirilerini yapacağı canlı-dinamik bir denetim mekanizmasını işletileceği, tüm halkın bu meclislerde örgütlenmesinin sağlanacağı, örgütlü toplum hedefinin belediye alanında gerçekliğe dönüştürüleceği, gerçek anlamda halkın yönetiminin hedeflenerek meclisler örgütlenmesiyle bunun giderek olgu haline getirileceği vb  şeklinde belediye yönetimi ve anlayışının muhtevası halka açıklanmalıdır.

Komünal Ekonominin İnşaası ve Kooperatifleşme

Komünal ekonomi, demokratik-ekolojik-kadın özgürlükçü toplum yapısına dayanır. Bu anlamda ekonominin kendi özüne kavuşturulması, yani tekrar toplumun doğal gelişme seyrine hizmet edebilmesi için gerçek anlamda toplumsal bir alan düzeyine getirilmesi gerekir. Ekonomi, başta onun gerçek yaratıcısı kadın-erkek, tüm işçi ve emekçiler olmak üzere ekonomiden dışlanan tüm toplumsal kesimlerin tekrar denetiminde olan, ortak bir ekonomi anlayışı ve sistemi, bunları bence boşuna anlatıyorum ne kimse okuyor neden kimse dinliyor, yukarda belirtim, 20 yıldır HDP yerel yönetimlerde iktidardır, gözle görülür demokratik kooperatiflerini kurmuş değiller, halk meclislerini, mahale, köy, kent meclislerini inşa etmiş değiller, kreşler, çocuk yuvaları kurulmamış, örgütlenme sıfır, hesap sorma, hesap verme yok, eleştri özeleştiri bitmiş, halbuki bir kıvılcım bütün bozkırı tutuşturabilir. Bencil menfaat, çıkar ve bireysel-bireyci zenginlikler gözeterek, bunu devrim ve mücadelesine tercih etmek ideolojik-kültürel erozyonun burjuva bencilliğe vurmuş halidir. Bireysel kurtuluş, mutluluk, zenginlik ve özgürlük peşinden koşanlar, toplumsal kurtuluş ve mücadelesine sırt dönüp burjuva bencilliğine dümen kırmış olanlardır. Bunları yazarken kayyımdan haberim yoktu, ama kayyımın ayak sesleri geliyor demiştim, geçen dönem kayyım atamalarında, halk tek bir itirazda bulunmamıştı, büyük bir kesim ‘iyi ki kayım geldi’ diyordu, ama bu sefer öyle değil, Mardin genelinde eylemler yürüyüşler itirazlar yükselmekte, bizler seçiyoruz onlar alıyorlar, o zaman seçim yapmasınlar diyorlar, genç yaşlı herkes sesini çıkarmaya başladı bu iyi bir şey ama belediyelerimizle ilgili gerçekleride yazmak zorundayız.

Olanakları bencilliğin geliştirilmesi için seferber edenler, toplumsal kurtuluş mücadelesine karşı burjuva kültürü geliştirip burjuva sistemi besleyenlerdir. Bencil çıkara dayalı arkadaş gurupları oluşturup bunları devrimci mücadeleden koparmak ve devrimci yapıların karşısında menfaat arkadaşlığı gurubunu kollamak ideolojik-kültürel çöküntünün daniskasıdır. Bütün bunlar devrimci değerlerle bağdaşmayan burjuva kültür ve değerlere bağlı yabancılaşma ve çürüme halleridir. Burjuva bencilliğine yaslanan ideolojik-kültürel erozyonun basit bir bencil eğilimle başlaması rastlantı değildir. Bencilliğin temel eğilimi ve kaçınılmaz kaderidir. Mevcut belediyelerimizdeki yalaka takımı belediye başkanlarının etrafına bilinçli, düşünmesine, bakmasına halkla kavuşmasını istemiyorlar, Belediye başkanlarımıza ‘at gözlükleri’ takmışlardır. Rasputinler çoğalmış durumda. Rasputin çarın bile düşünmesini engeliyordu, dünya yalakalar teorisyeniydi, dipten gelen Bolşevik devrim hareketini bile çara yuturmuştu, belediyelerimizde, rasputinler çoğalmış durumdalar, taki gerçek devrimciler el atıncaya kadar. Belediye başkanları tek başına halka indiğinde gerçekleri görürler, o zaman yalakalar biterler, her dönemin adamı olan yalakalar muhakak kaybedecekler. Sosyalizmden kuşku duymak, insandan ve geleceğinden kuşku duymaktır. Devrimciler, sosyalistler kesinlikle demokratik toplumu inşaa edecekler ‘özgür birey’, ‘özgür toplum’, ‘özgür demokratik devleti’ ayağa kaldıracaklar, ortak vatanımızda demokratik cumhuriyeti barış içinde muhakak kurulacaktır.


Konuyla ilişkili diğer makaleler