Yeni Dönemde Yeni Yaklaşımlar
Yeni bir döneme girdik. 7 Haziran’da yakalanan demokratik değişim dönüşüm eğilimi sayesinde halkta oluşan yeni umut ışıklarını yakmıştı. Demokrasi güçlerinin mücadele azmi, özgürlük, emek, kardeşlik istemleri durağa ulaşmıştı. 7 Haziran’da yakalanan değişim eğilimli rüzgar halklar üzerinde ölü toprağını kaldırmıştı. Kadın, gençlik, işçi, köylü, herkesi direnmeye teşvik etmişti. Ama halklardaki bu direnç eğilimi sadece sosyalistlerde istenilen değişimi gerçekleştiremedi. “Benim tarzım, benim yöntemim, benim kaşığım, tabağım iyi güzeldir” mantığından sıyrılamadılar. Halbuki özünde sosyalistlerin temel hedefi faşizmi yenmek, sömürü düzenine son vermek, halkları barıştırmak onlara köprü olmak, iktidara taşımaktır. Hayalet olan Manifesto’ya göre yürümektir. Son yıllarda maalesef Manifesto çizgisinde yürüyen hiç kimse olmadı. Hep dar örgüt ve kişisel çıkarlarını, lider olma heveslerini önde tuttular. Gezi Direnişi sonrası dahi gelişme böyle oldu. Birçok yaklaşımlarına ve politikalarına katılmasak da, büyük iddia ve umutlarla kurulan Birleşik Haziran Hareketi, ÖDP çizgisi, çakma resmi TKP’liler, yığınların direnişini boğdular, sadece ve sadece kendilerini üretmeye çalıştılar. Bunu yaparken de Marks’ı ve Lenin’i kendi emellerine alet etmeye çalıştılar. Direniş ruhu ile mücadeleye yeni atılan genç kadın ve erkeklere Marks’ı, Lenin’i yanlış tanıttılar.
Ülkenin somut şartları bellidir. Halkların kurtuluşu için birlikte, ortak mücadele etmek, güç ve eylem birliğini sağlamak, faşizmi alaşağı etmek. Bu da işçi sınıfının öncülüğünde birleşik mücadeleden geçiyor. Komünist ve sosyalist geçinen bir dizi örgüt ve şahıslar Kürt ulusal sorununa bakış açıları açısından, ırkçı şoven, kafatasçı yapıdan kurtulmuş değiller. Kürt siyaseti ortak vatan, ortak demokratik cumhuriyetten yana bir politik strateji izliyor. KÖH ve dolayısıyla HDP Türkiye’de demokrasi mücadelesinin belirleyici aktif güçlerinden birisidir. Kürtler ve onların siyasi yapıları olmadan faşizmi alaşağı etmek mümkün değildir.
KÖH, silahlı mücadelenin terkedilmesi koşullarının sağlanması yönünde görüş belirtiyor, politika geliştiriyor. Ancak TC bu yaklaşımı yok sayarak Kürt halkı üzerinde imha politikalarını sürdürüyor ve KÖH yok etmek istiyor. Parlamentoda temsil edilen CHP ve HDP’ye bu açıdan ciddi görev düşmektedir. HDP devletin kuşatmasına rağmen seçim barajını aştı. Bu ciddi bir başarıdır. AKP, HDP’siz bir Meclis istiyordu, olmadı. HDP’yi destekleyen barış ve demokrasi güçleri AKP’nin oyununu bozdu. Meclis’e bu koşullarda girmek bir başarıdır ama tek başına yeterli değildir.
HDP yönetiminin seçim sonuçlarını analiz ettiğine inanıyoruz. Geçmişte yapılan uyarıları ve eleştirileri dikkate almalarını ve yüzde 10 barajının aşılarak Meclis’e girilmesinin bütün sorunların üstünü örtecek bir zafiyet olmaktan çıkarılması gerekmektedir.
“HDP, kendi toplumsal tabanının gücünü bütünüyle arkasına alamadı. HDP, Kürt illerinde oy kaybetti, batı illerinde nispeten oy arttırdı. Ortaya çıkan sonuçlar dikkate alındığında kendi sosyolojik tabanıyla bir kopma eğilimi yaşanıyor. HDP yönetiminin belirlediği politikalardan aday profiline kadar birçok olumsuz faktör bulunuyor. HDP’nin üzerinde yükseldiği toplumsal gücün önemli bir özelliği kendi toplumsal dinamikleriyle sürekli iç içe olması ve onların ruhsal durumunu analiz ederek iç bütünlüğü süreklileştirmesidir. Ancak yeni dönemde bu noktada ciddi bir gerilemenin oluştuğu, kitlesel çalışma alanının ciddi oranda zayıfladığı görülüyor. HDP yönetimi ile üzerinde yükseldiği sosyolojik taban arasında birbirine yabancılaşma tehlikesinin oluşması ciddi sonuçlar doğurur. Bu durumun küçümsenmemesi ve gerekli duyarlılığın gösterilmesi gerekir.” HDP’yi yakından izleyen akademisyen ve siyaset araştırmacısı Mustafa Peköz bu tespitleri yapıyor.
Genel seçimlerde diğer yıllara göre parti politikasının özellikle bölgemizde değişim dönüşüm geçirdiğini söyleyebiliriz. Özellikle Mardin’de feodal aşiretsel bağlar ve güçlerden arındırılmış durumda aday belirleme bazı istisnalar dışında gerçekleşmiştir. Bu anlayış geliştirilerek devam etmelidir. Gelecek yerel seçimlerde HDP’nin tekrar eski yanlışlara dönme lüksü yoktur. Memur tayin eder gibi aday belirleme davranışlarından uzak durulmalıdır, yoksa süreç hiç iyi gitmez. Bölgede bu işten nemalanan, örümcek ağının içinde çöreklenmiş bazı sözde politika cambazları sisli havayı bekliyorlar. Birer kurt olmuşlar adaylık için insan avına çıkıyorlar. Bu işi rant kapısı haline getirmişler. Ahbap çavuş ilişkilerinden arınmamız gerek akrabalık düşüncelerinden vaz geçmemiz, gerekse de yerel seçimler yaklaşırken doğru politik tespitler yapmamız gereklidir. Eskiden halktan kopuk politika yapıyorduk.
Belediyelerimiz elbette güzel işler yaptılar. Alt yapı çalışmaları yapıldı, çok güzel parklar yapıldı, kültür evleri, kadın evleri, müzik çalışmaları, tiyatro çalışmaları yapıldı ve çok beğenildi, ama hayati önemde olan siyasi çalışmaların hiç biri yapılmadı. Akademiler kurulmadı, sokak, mahalle, köy, il, eyalet meclisleri için çalışmalar yapılmadı, komün ekonomisi kurulmadı, kooperatifler kurulmadı, işçi köylü meclisleri kurulmadı. Kısacası, çok önemli olan bu konularda siyasi anlamda belediyelerimiz sınıfta kaldı.
Ben şunun cevabını almak istiyorum, kimse vermiyor, veremiyor. Neden atama yoluyla aday tespitini yapıyoruz, neden belediye meclis üyelerini atıyoruz? Biri çıksın anlatsın. Halka neden inanmıyoruz güvenmiyoruz, neden halkın iradesine inanmıyoruz, neden halkın önüne sandık koymuyoruz adaylar ortaya çıksın halk kendi adayını seçsin.
Peki aday profilimiz nasıl omalıdır. Her kesimden oy alabilecek, bilinçli, kültürlü, okumayı seven, devleti iyi bilen, halkla bütünleşen, emeğe değer veren, eğitimden anlayan, halkla paylaşmayı bilen, halkla beraber yöneten, halktan habersiz iş yapmayan, bütçeyi halkıyla birlikte yapan, tüm sorunları referandum yani halk oylaması biçiminde halkına götüren, yanlıştan dönen, ısrar etmeyen, saydam, katılımcı, halkla birlikte yöneten, partisiyle birlikte hareket eden, parti içi demokrasiyi uygulayan, yeni tip genç dinamik kadrolara ihtiyaç vardır.
Tarlada buğdayı kalmış köylüye yardıma koşan, tarlada patosda çalışan, soğan patates toplayacak, belediyeyi halka açacak, koltuğu halkın koltuğu haline getirecek yeni tip kadrolara ihtiyaç vardır. Yok “eşim tutuklu”, yok “hapishaneye girdim çıktım, benim değerim vardır”, değer sahibiyim, “aşiretim beni destekliyor”, “ben olmasam parti yok olur”, herşeyin üstündeyim mantığı bizi uçuruma götürür.
24 Haziran seçimlerinde partiye uğramayan, mahallelerde çalışmayan, köylere gitmeyenler, partide yani HDP’de başkanlık yapanlar, belediye başkanlığını, yardımcılığını, belediye meclis üyeliğini yapanlar ama hiç çalışmayanlar yarın seçim döneminde ortaya çıkarlarsa parti net olarak tavır koymalıdır, bunlar tecrit edilmelidirler.
Eski belediyelerimize gelince. 24 Haziran seçim çalışmalarında önümüze pratikte yaptıkları sekter, oportünist tavırları önümüze çıktı. “Genel seçimler için gelmişseniz gelmenize gerek yok, partimiz namusumuz, şerefimizdir, ama belediye seçimleri için gelmeyin” dediler. Tabii ki yine de gideceğiz, yanlış yapanları, değerlerin arkasına saklanıp düzenbazlık edenleri birlikte teşhir edeceğiz. AKP müteahhitlerine ihale verenleri açıklamak zorundayız, o müteahitler 16 Nisan’da AKP’ye çalışanlardır. Artık eskiden olduğu gibi belediyelerimiz rant kapısı olmayacak, kafa kol ilişkisi olmayacak, herkes akrabasını işe alamayacaktır, liyakat olmadan kimse işe alınmayacaktır, herkes emeğine ve yeteneğine göre işe alınacaktır.
Yerel seçimler yaklaşırken ittifaklar sorununa da değinelim isterim. Metropollerde tüm devrimci ve demokratik güçler ortak mücadele etmek durumundadır. İstanbul gibi önemli metropollerde CHP ve HDP yerel seçimlerde birlikte hareket etmek sorundadır. HDP seçilemese dahi AKP’ye karşı CHP seçilsin ama HDP başkan yardımcılıkları ve meclis üyeliklerinde görev üstlensinler. İstanbul, Ankara, Bursa, Antalya, Antep gibi illerde AKP’nin, Adana ve Mersin’de MHP’nin yerel seçimlerde yenilgisi sağlanmalıdır. Yerel seçimlerde bu ittifakın sağlanması bir dahaki genel seçimler için iyi bir deney ve doğru bir ittifak hazırlığı olacaktır.