Zafer Botan Halklarının Olacaktır

Zafer Botan Halklarının Olacaktır

NATO’nun en büyük ikinci ordusu aylardır tankları, topları, obüsleri ile en seçkin birimleri olan “Mavi bereli, SAS, Bordo Bereli, Jandarma Özel Harekat”ı ile onlarca kadın, çocuk, yaşlı, genci katletti. Ancak aylar sonra Cizre’ye girebildi. Bu, halkın gücünün ne kadar büyük olduğunu gösteren bir ölçüdür. Bu, herkesin halkın gücü konusunda ölçü alması gereken toplumsal ve tarihsel bir olaydır. Tabii ki, Kürdistan ve Cizre halkının hiç olmazsa ezici bir çoğunluğunun “edi bese” deyip, gönüllüce, bilerek, inanarak direniş gösterip göstermediği tartışma konusu olmuştur. Elbette Cizre’de örgütlü güce rağmen, doğal doku ve dengeler içinde Kobane gibi şekillenen bir halk savunmasına geçilememesinin nedenini de araştırmak gerek. Bunlar ileriki süreçte tartışılmalıdır. Ayrıca bizzat bire bir Nusaybin’de, Mardin’de Cizre’den gelenlerle konuştum. Kesinlikle mağlup olan Cizira Botan halkı değildir, yenilen AKP iktidarı ve ceberrut devletidir. Sur halkı gibi direndiler. Dünyada Sur halkı kadar direnen olmamıştır, Paris Komünü 71 gün dayandı, yiğit Amed halkı bu yazı yazıldığı gün, 90 gündür direniyordu.

Zafer Botan Halklarının OlacaktırÇekilmiş olan bu kadar büyük acıların, yaşanmış olan insanlık dışı, dayanılmaz vahşetlerin muhasebesini iyi yapıp, başka yöntemler üzerinde kafa yormamız gerekir. Halk savaşı ancak halklar fiilen katılırsa kazanılır. Halkın kendisinin öznesi olmadığı, gönüllü ve bilinçli olarak bizzat savaşmadığı hiçbir savaş kazanılamaz. Nedeni; öznel öge her konuda hazır olsa bile nesnel ortamın hazır olmamış olmasıdır. Mücadele tarihinin hepimize öğrettiği, nesnel ve öznel öge denk bir şekilde oluşmadığı sürece halk savaşının kazanılmayacağıdır. Diğeri de yönetenlerin eskisi gibi yönetemez konuma gelmesi, yönetilenlerin ise eskisi gibi yönetilmek istememesidir. Devrim mücadelesi tarihinin bu gerçekliklerine şimdiye kadar hiç kimse yeni bir şey eklemedi.

Bütün bunlara rağmen Cizre halkının direnci yenilmedi. Güçler dengesi bağlamında devletin gücü ağır bastı. Devlet Cizre’nin gücünün bin katı fazlası ile acımasızca ve vahşice yüklenince dayanma gücü yetmedi. Ne olursa olsun Cizre halkı yenilmedi. Devletin de bundan ders çıkarması gerekir. Eğer devlet, Cizre halkını ve bir bütün olarak Kürt halkını kendisine karşı ayaklanmaya, direnmeye, Kobane gibi öz savunmaya iter, mecbur bırakırsa Kürt halkını yenemeyeceğini çok ama çok iyi anlaması, ders çıkartması gerekir. Cizre’de savaşan her iki taraf da halkın gücünü iyi görüp, değerlendirmeli, mücadeleyi silahın, taktiklerin değil, halkın kazanacağını net olarak anlamaları gerekir. AKP iktidarı utanmazca, alçakça ve adice havaya ateş ederek, sağa sola bayrak asarak zafer ilan ediyor. Cizre’de çatışan silahlı tarafların, bir diğeri üzerinde üstünlük sağlaması zafer değildir. Zafer Cizre halkını kazanmakla mümkün olacaktır.

AKP ve CB, devletin bütün güçlerini kullanarak kendilerine karşı savaşan şehir gerillalarına üstünlük sağlamış olabilir, ama Cizre halkını bir daha kazanamayacak kaydı ile kaybettiler. Devlet güçleri Cizre halkına büyük zulümler yaptı, öldürmüş olduğu kadınlarını çırılçıplak soyarak medyaya servis edip, teşhir etti. Öldürmüş olduğu gencin cenazesini zırhlı aracın arkasına bağlayıp resmini yayınlayarak, Kürt halkının gururu ve onuru ile oynadı. Akıl, ahlak, izan ve insani değerlere sahip olan insan için Erdoğan ve devletinin bu “zaferi” içi boş bir zaferdir. Kürt Halkı ve insanlık nezdinde insani değer taşıyan her şeyini kaybetti. Karşılığında sadece Türk ordusunu Cizre’ye soktu. Mert onurlu Cizira Botan halkı bu zulmü hiçbir zaman unutmayacaktır, var olduğu sürece hatırlayacaktır ve örgütlü mücadeleye devam edecektir.

Aslında başına kim gelirse gelsin devletinin ceberrutluğu hiç ama hiç değişmez. Vatandaşına düşman, halkına düşman, güzelliklere, dostluklara, insani bütün değerlere düşman bir devlet. Kürtler, kendileri Kürt oldukları için devlet tarafından öldürüldüklerini sanıyorlar. Aynı devlet 1971’de Kızıldere’de bir köy evine kıstırdığı on devrimciyi katletti. Denizleri, Mahirleri, Hayrullahoğlunu, Kaypakkayayı, Mazlumları, Agitleri vs. nicelerini öldürdü. T.C. Devleti katliamlar üzerine kurulmuş, kendi bakanını, başbakanını asmış bir devlettir. Kurulduğu günden bugüne kadar iktidar olan hiçbir parti, devletin bu ceberrut yapısını değiştirmedi. Her iktidar olan parti: “Devletin bekası, devletin devamlılığı, devletin onuru, gururu” vb. gibi gerekçelerle devletin bu zorba yapısını daha da pekiştirdi.

Cizre Kürtlüğün merkezi! Kürtlüğün neredeyse her bakımdan kaynağı gibidir. Kürd’ün ruhunu veren, yüzyıllar boyu nesilden nesle taşıran Mem-û Zîn destanının yaşandığı coğrafyadır. Cizre’yi ezerek, öldürerek aslında Kürtlüğü, Kürt ruhunu ezmek istemişlerdir.

Tüm Kürt halkı Cizre’den ders çıkarmalıdır. Kürtler Cizre’yi unutmamalıdır; Cizre’yi bir başucu kitabı gibi görmelidir. AKP’nin o yıldırma ve sindirme politikasına karşı Kürt halkı bırakalım yılmayı, sinmeyi bu insanlık dışı saldırılara büyük bir öfke duyarak, varlığını sahiplenme ve mücadele kararlılığı içine girerek bundan sonra mücadelesini daha bilinçli, daha örgütlü, daha kararlı biçimde sürdürmesi gerekir. Türk devletine, bu saldırılara, bu katliamlara verilecek cevap; mücadelede daha kararlı, daha örgütlü, daha ısrarlı olmaktır. Türk ve Kürt halkının birlik ve dayanışma içindeki ortak mücadelesi, Türkiye işçi sınıfıyla, tüm demokrasi güçleriyle birlikte aydınlık güneşli yarınlara hep birlikte ulaşacağız. Faşizme geçit vermiyeceğiz.


Konuyla ilişkili diğer makaleler