BARIŞ, DEMOKRASİ, ÖZGÜRLÜK VE SOSYALİZM’DEN YANA TÜM GÜÇLERİN ANTİ-FAŞİST BİRLEŞİK MÜCADELESİNİ YÜKSELTMEK İÇİN PARTİMİZE ÖZEL GÖREV DÜŞÜYOR
Türkiye Komünist Partisi Merkez Komitesi’nin 10 Şubat 2018 Tarihli Açıklaması
Türkiye’nin ekonomisi derin bir kriz yaşıyor. Rejim, taşıma su ile değirmeni döndürmeyi ve ömrünü uzatmaya çalışıyor. Rejimin ömrünü uzatmak ise açık faşist bir diktatörlüğe yönelimin son taşlarını döşemektedirler. Ancak faşist bir diktatörlük onlara devletle bütünleşme sürecini tamamlayarak iktidarlarını sürdürme olanağı verecektir diye düşünüyorlar. Afrin işgali de bu çerçevede ele alınmak durumundadır.
Aşırı bir dezenformasyon ile, dikkatleri farklı alanlara yönlendirmek, “milli” duyguları güçlendirmek için, ülkede yüzde yüz yerli helikopterler, tanklar, insansız hava araçları, roketler üretildiği yalanları yayılıyor. “Atak” adını taktıkları helikopterler İtalya’da üretiliyor, “Altay” dedikleri tank yüzde seksen Alman parçalarıyla üretiliyor gibi yapılıp üretilemiyor, çünkü tanka uygun motor bulamadılar. Roketlere türkçe isimler takılması, onların NATO stoklarından çıkma eski roketler olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Nasıl ki İHA’ları Birleşik Arap Emirliklerinde İngiliz teknolojisi ile üretiyorlarsa. Bu yalanlarla oy istedikleri tabanda güçlerini korumayı hedefliyorlar. TV’lerin tümü ırkçılık, milliyetçilik ve militarizm konulu diziler ile propaganda yürütüyor.
Afrin işgaline yönelik ve Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu’nu yok etmeyi amaçlayan saldırı stratejisi daha ilk günlerinde bataklığa saplandı. Rusya’nın hava sahasını açması yansıtıldığı gibi Türkiye’nin bir başarısı ve Rusya’nın Türkiye’yi desteklemesi değil, içinde çok derin bir savaş stratejisine bağlı taktikler içeren uluslararası politik bir operasyondur. ABD’nin YPG güçleri ile otuz bin kişilik bir sınır koruma birliği oluşturacağı senaryosu veri alınarak başlatılan Afrin saldırısı sürecinde böyle bir sınır koruma birliği ile ilgili hiç bir bilgi yoktur. Ve de Afrin ABD’nin etkisinde bir bölge değil, Rusya’nın etkin olduğu bir bölgedir.
Başta Erdoğan olmak üzere, rejim temsilcilerinin tüm açıklamaları hayal ürünüdür ve kitleleri uyutmaya, kandırmaya yöneliktir. Faşist demagojidir. Rusya, Suriye ve Kürt Özgürlük Hareketi’nin üzerinde uzlaştıkları bir strateji olduğu her açıdan ayan beyan ortadayken Türkiye bölgede attığı bütün adımlar ve yaptıkları açıklamalar ile özünde ABD ve NATO’nun Ortadoğu’ya yönelik planına uyumlu hareket ederek görevini yerine getirmektedir. TC temsilcilerinin, ABD ve NATO aleyhinde açıklamalar ve polemikler sürdürmeleri sadece bir senaryodan ibarettir.
TKP, anti-kapitalist nitelikli anti-emperyalist, anti-faşist mücadele geleneklerine sıkı sıkıya bağlıdır. Varlık nedeni bu mücadeledir. Türkiye ve Bölge’nin hiç bir sorununun başka çözüm olanağı yoktur. Bir yandan tüm devrimci, demokratik, özgürlükten yana güçleri birleşik mücadeleyi yükseltmeye çağırırken, önce bu birlikteliğin oluşmasını beklemeyecektir.
Legal politik yığın çalışması ve onun gerekleri nasıl bir görevse, sınıfın olduğu her yerde direniş ve savaşım ocakları yakmak için oluşan her kıvılcımı desteklemek de partimizin görevidir. Yoksul işçi ve emekçi halklarımız yaşamın tüm alanlarında kendilerine yönelik haksızlıklara karşı örgütleniyorlar, meşru müdafaa yöntemleri geliştiriyorlar. İşçi, emekçi ve halk düşmanlarından hesap sormak yerel özgün örgütlenmelerin görevleri arasındadır. İşçi ve Halk Meclisleri kendilerine yönelik her girişime karşı demokratik, sosyal ve yurttaşlık haklarını savunurken, özellikle işletmelerde patronların ve yerellerde gayrı meşru yoldan servet oluşturan ırkçı, militarist nitelikli, kurum, kuruluş ve şirket temsilcilerinin saldırı ve baskılarına karşı gerekli tepkiyi de örgütlemektedirler. Parti örgütlerimiz ve kadrolarımız halklarımızın haklı mücadelelerinin içindedir.
Devrimci, demokratik ve özgürlükçü güçlerle anti-faşist birleşik mücadele partimizin ısrarlı, sürekli ve istikrarlı çalışmaları ile yerellerde ve işletmelerde tabandan örülerek gelişmektedir. Parlamenter mücadeleye odaklanan güçlerin çalışmalarını yadsımadan, bugüne dek parlamentoya halkın oylarıyla seçilmiş devrimci, demokrat, sosyalist vekillerin seçim bölgelerinde Meclis çalışmalarına katılmalarının sağlanması parti örgütlerimizin o alanda yaptıkları en önemli çalışmadır. Ancak partimiz, OHAL koşullarında ve açık faşist diktatörlüğe evrilen bir yönetim altında parlamenter çalışmanın hiç bir belirleyiciliğinin olmadığı, asıl ağırlık verilmesi gereken çalışmanın, sınıfın ve emekçi halklarımızın öz örgütlenmesi olduğuna dikkat çekmektedir. Seçimler ve ona yönelik çalışmalar sınıf örgütlenmesinin ve birleşik devrimci anti-faşist mücadelenin örülmesinin aracıdır.
Parti örgütlerimiz ve kadrolarımız görev alanlarında devrimci çalışmanın teminatıdırlar.
Türkiye Komünist Partisi
Merkez Komitesi
10 Şubat 2018