Kişisel tarihimizden bir kesit: Yetiştirme yurtları ve çocuk politikası
Çocukların bulunduğu ortam itibariyle aile yanında, sokaklarda ya da herhangi bir kuruluş bünyesinde bakım, eğitim ve korunmalarının yapıldığını biliyoruz. Konu özelimizde “aile” ve “sokak çocukları”na dair bir değerlendirme yapmayacağız.
Herhangi bir kuruluşta korunması yapılan çocuklarımıza ilişkin, bunların da, özel ve sivil toplum girişimleri üzerine değil, Devletin yaptığı koruma üzerinde duracağız. Konu itibariyle bedensel ve zihinsel engelli olup da “özel koruma” ihtiyacı olan çocuklarımız yönünden değil, bunun dışında kalan “genel koruma” altındaki çocuklarımız hakkında konuyu daraltacağız. Çocuk suçlular ya da suça yöneltilen çocuklar yönünden, Çocuk Islah Evi açılması için de Adalet Bakanlığı görevlendirilmiştir. Bundan da bahsetmeyeceğiz.[1]Bunların da 0-6 yaş arasında olup da Çocuk Yuvalarında olanlar ve 7-18 yaş arasında[2] olup da Yetiştirme Yurdu’nda korunanlar olmak üzere iki ayrı grupta değerlendirmesini yapacağız. Her ne kadar yetiştirme yurdu anlayışına tarihsel olarak kaynak teşkil etse de; “Dul, yetim, deli, yaşlı, kayıp ve bunak gibi bakıma muhtaç kişilerin” mal ve paralarını korumak ve değerlendirmek amacıyla kurulan “Eytam Sandıkları”; Yetim ve öksüz veya aileleri kendilerine bakamayacak kadar fakir olan müslüman ve gayri müslim çocuklara temel eğitim vermek ve meslek kazandırmak amacı taşıyan “ıslahhaneler”; kimsesiz çocuklara, yaşlı ve muhtaçlara yönelik kurulan “Darülaceze”; misyonerlik amacıyla kurulan “eytamhaneler”; “Yetimler yurdu, yetimhâne” anlamına gelen “dârüleytamlar”; babası hayatta olmayan, ekonomik yetersizlikleri nedeniyle iyi eğitim olanağı bulamayan çocuklara eğitim olanağı sağlamak amacıyla kurulan “darüşşafaka”, konu dışındadır. Biz bu yazıda, “Çocuk Yuvaları ve Yetiştirme Yurtları” somutunda, cumhuriyet dönemi itibariyle bir bakış yapacağız. “Çocuk Yuvaları ve Yetiştirme Yurtları”nın tarihimizdeki köklerini, Himaye-i Eftal Cemiyeti’nde buluyoruz. Bu cemiyet daha sonraki yıllarda, “Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu” haline dönüşmüş, daha sonra “Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu” adını almış, bugün ise sistem tamamen “Sevgi Evleri” haline dönüştürülmüştür. Bundan sonraki dönemi 1949-1983 arasındaki dönem, 1983-2000 dönemi ve 2000/2017 arası dönem ve 2017’den itibaren devam eden bugünkü dönem olarak ayrı ayrı incelenip değerlendirilmek gerekir.
Himaye-i Eftal Cemiyeti’nden “Çocuk Esirgeme Kurumu”na
Himaye-i Eftal Cemiyeti, “savaş yılları”nda, Kırklareli’nde, yerel düzeyde, 1908 yılında faaliyetlerine başladı. 1917 yılında İstanbul Himaye-i Etfal Cemiyeti kuruldu ve Kırklareli’nde bulunan cemiyet ile birleşti. Firuzağa'da ilk Çocuk Misafirhanesi açıldı. Ankara Hükümeti Kurtuluş Savaşı döneminde yetim kalan çocukların korunması amacıyla, 1921 (30 Haziran)’de Ankara Himaye-i Etfal Cemiyetinin kuruluşuna destek verdi. Aynı dönemde Sarıkamış Himaye-i Etfal Cemiyeti kuruldu. 1922’de Himaye-i Etfal Dispanserleri açıldı. Mektup zarflarına, kartlara ve kartpostallara birer kuruş zam yapılarak gelirinin Himaye-i Etfal Cemiyetine bırakılması tavsiye kararı alındı. 1923’de Himaye-i Etfal şefkat pulu çıkarıldı. İlk “çocuk balosu” düzenlendi. Dr. Fuat UMAY cemiyete yardım toplamak için TBMM oluruyla Amerika Birleşik Devletleri’ne gitti. 1924’de anne sütünden mahrum kalan çocuklar veya yeterli anne sütü alamayan çocuklar için süt temin etmek amacıyla, “Süt Damlası Evleri” açıldı. “Himaye-i Etfal doğum evleri”, yoksul öğrencilere öğle yemeği sunmak için talebe sofraları ve iyi beslenemeyen çocuklar için aşevleri açıldı. 1925’de Himaye-i Etfal Cemiyetine bağlı olarak “Anneler Birliği” kuruldu. Ankara Keçiören’de yatılı “Ana Kucağı” açıldı. Bu dönemde Himaye-i Etfal Cemiyeti ilk defa devlet bütçesinden pay aldı. Cemiyetin 1925 tarihli nizamnamesinde “koruyucu aile” uygulaması yapıldı, çocuklar ücretsiz veya iaşe ücretleri cemiyet tarafından karşılanmak üzere ailelerin yanına yerleştirildi. TBMM’nin açılış günü olan 23 Nisan 1920 günü, 1921’den itibaren "23 Nisan Milli Bayramı" adıyla kutlanmaya başlandı. 23 Nisan günleri, Himaye-i Eftal Cemiyeti’ne bir gelir sağlama hem de çocuklara eğlenceli bir gün geçirme amacıyla 1927’den itibaren “Çocuk Günü” olarak ifadelendirildi. 23 Nisan, 1935'te “Hakimiyet-i Milliye Bayramı”, 1981 yılında ise "Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı"na dönüştürüldü. 1934 yılının son aylarında dildeki sadeleşme akımının da etkisiyle Himaye-i Etfal Cemiyeti, “Çocuk Esirgeme Kurumu” adını aldı. 26 Kasım 1937 tarihinde “Çocuk Esirgeme Kurumu”, Bakanlar Kurulu’nun 1223 sayılı Kararı ile kamu yararına çalışan dernek statüsü kazandı. 1938’de “Ana Kucağı”, “Yetimevi” ve “Şefkat Yuvaları”, “Çocuk Esirgeme Kurumu” bünyesinde,“Çocuk Yuvası” adı altında birleştirildi.
Korunmaya Muhtaç Çocuklar
1945 yılında, TBMM bünyesinde oluşturulan bir komisyon tarafından, “Kimsesiz,
Terkedilmiş ve Anormal Çocukların Korunması Hakkında Kanun” adıyla bir tasarı hazırlanıp Meclis başkanlığına sunulmuş ise de önemsenmedi. 23 Mayıs 1949 tarihinde, “Beden, ruh, ahlâk gelişmeleri tehlikede olup ana ve babasız, ana ve babası belli olmıyan ve Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre haklarında korunma tedbirleri alınmasında zaruret görülen çocukların mahkeme karariyle ve reşit oluncaya kadar bu kanunla belli edilen şartlar içinde bakılma ve yetiştirilerek meslek sahibi edilmeleri köy ihtiyar heyetleri, mahallî belediyeler, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı ve Millî Eğitim Bakanlığınca sağlan”mak üzere, 5387 syl. “Korunmaya Muhtaç Çocuklar Hakkında Kanun” adıyla ilk kanunlaşma oldu. Buna göre, korunmaya muhtaç çocuklar mahallen, köy, belediye, il özel idaresi tarafından bir aile veya müessese bünyesinde koruma altına alınacak; öğretim çağına kadar olan çocukların bakım ve korunması için, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı (SSYB) tarafından kurulacak “Çocuk Bakım Yurdu”na; öğretim çağındaki çocukların bakım, korunma ve eğitimi için, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından kurulacak, “Yetiştirme Yurdu” na verilecekti. Bu kanundan sonra, 9 Ağustos 1949’da Ankara, Nallıhan ilçesi, Çayırhan bucağında; Bilecik ili, Yarhisar bucağı, İlyasbey köyünde iki yetiştirme yurdu açıldı.
İkinci dönem
5387 syl Kanunun yetersizlikleri anlaşılmış, 15.05.1957 tarihli 6972 syl. aynı adla daha
detaylı bir kanunlaşma yapılarak, “korunmaya muhtaç çocuk” tanımı yapılmıştır. Buna göre, “Beden, ruh ve ahlâk gelişmeleri tehlikede olup :a-Ana ve babasız, b- Ana ve babası belli olmayan, c- Ana ve babası tarafından terkedilen, d- Ana ve babası tarafından ihmâl edilip fuhşa, dilenciliğe, alkollü içkileri veya uyuşturucu maddeleri kullanmaya veya serseriliğe sürüklenmek tehlikesine maruz bulunan çocuklara” “korunmaya muhtaç çocuk” denilmiştir. Burada temel unsur çocuğun beden, ruh, ahlâk ve fikrî gelişme yönünden tehlikede bulunması, özel olarak da, ana ve babasız olması, ana ve babanın belli olmaması, ana ve baba tarafından terkedilmesi, ana ve babası tarafından ihmal edilmesi çocuğun korunmaya muhtaç çocuk olduğunu ortaya koymaktadır. Her iki kanunda da (SSYB bünyesindeki Çocuk bakım yurtları veya MEB bünyesindeki yetiştirme yurtları) veya bir hayır kurumunda bakım (m.2), koruyucu aile yanında bakım (m.3, 743 syl. TMK.m.273) şeklinde öngörülen model hizmetler önerilmiştir. Bu yönde Türk Medeni Kanunu (TMK) ile birlikte değerlendirme yapılarak, vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemeleri ile denetim makamı olan Asliye Hukuk Mahkemeleri tarafından verilen “korunma kararı” ile çocuğun reşit olmasına kadar korunması öngörülmüştür. Çocuğun korunmasına dair koşulların ortadan kalkması halinde, koruma kararı kaldırılabilmektedir. Fakat çocuğun korunma kararının kaldırılması kararları daha çok, Devletin çocuğun korunması görevinden kaçınması şeklinde uygulanmıştır. 1949-1980 arasında yapılan uygulamada, 0-6 yaş arasındaki çocuklar, SSYB’ın ilgili olduğu “Çocuk Yuvası”nda veya 7-18 yaşlarındaki çocuklar, MEB’in ilgili olduğu “Yetiştirme Yurdu” nda korunması sağlanmıştır. Bu hizmete ek olarak, “koruyucu aile” model hizmeti de uygulanmış ve hem kurumda koruma ve hem de koruyucu aile yanında korumanın esas amacı, çocuğun eğitimi, bir meslek ve sanat öğretilerek hayata hazırlanması olmuştur. 6972 syl. Kanun’a ek olarak, Belediye Kanunu’nda yapılan değişikliklerle, “İl Çocuk Koruma Birlikleri” oluşturulmuş ve bu yol ile kurumların desteklenmesi sağlanmıştır. 1961 Anayasası m. 50/3’de “Devlet, maddi imkanlardan yoksun başarılı öğrencilerin, en yüksek öğrenim derecelerine kadar çıkmalarını sağlama amacıyla burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapar.” denilerek, bu yönde ilk kez anayasal bir kural kabul edilmiştir. 1961’de 35 Sayılı Kanunla; “Çocuk Esirgeme Kurumu”nun idare heyetinin Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı’nca atanarak yürütülmesi kabul edildi. 1963’de Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığına bağlı olarak Sosyal Hizmetler Genel Müdürlüğü oluşturuldu.
Üçüncü dönem
1980 darbesi sonucu yeni bir sürece girilmiştir. 5 Mayıs 1981 tarihinde yayınlanan 51 No’lu Milli Güvenlik Kurulu Kararı ile Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu’nun genel merkezi, il merkezleri ve tüm kolları feshedildi. 1982 Anayasasının 41. maddesinde, “Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar.” düzenlemesi yer aldı. Aynı madde, 12 Eylül 2010 referandumuna konu edildi ve 41 inci maddenin kenar başlığı “I. Ailenin korunması ve çocuk hakları” şeklinde değiştirildi, maddeye de; “Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir. / Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır.” şeklinde, 3 ve 4. fıkralar eklendi. İlk Kanundan 31, ikinci kanundan 23 yıl sonra, 6 Ağustos 1980 tarihinde 2429 sayılı Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde Özel Eğitim Genel Müdürlüğü, bu müdürlük bünyesinde Korunmaya Muhtaç Çocuklar Şubesi Müdürlüğü, bu müdürlük bünyesinde de Yetiştirme Yurtları Şube Müdürlüğü kurulmuştur. Başlangıçtan itibaren kız ve erkek karma olarak düşünülen yetiştirme yurtları, 12 Eylül ile birlikte, 0–6 yaş grubuna hizmet veren çocuk yuvalarında kız ve erkek çocuklar karma olarak bakılırken, 7–12 yaş grubundaki çocuklar ise kız ve erkek olarak ayrı mekânlarda; yetiştirme yurtları ise tamamen kız ve erkek yurtları olarak ayrılmıştır. Bu dönemde 96 çocuk yuvası, 109 yetiştirme yurdu bulunmaktaydı. Bu durum korunmaya muhtaç çocukların hayatına olumsuz etkide bulunmuştur. Somut olarak bizler, yetiştirme yurtlarında barınma yönünden ikinci dönemin çocuklarıyız.
Dördüncü dönem
Korunmaya, bakıma veya yardıma ihtiyacı olan aile, çocuk, engelli, yaşlı ve diğer kişilere götürülen sosyal hizmetlere ve bu hizmetleri yürütmek üzere kurulan teşkilatın kuruluş, görev, yetki ve sorumluluklar ile faaliyet ve gelirlerine ait esas ve usulleri düzenlemek amacıyla, 27.05.1983 tarihli 2828 syl. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu (daha sonra 633 syl. KHK m. 35 ile adı Sosyal Hizmetler Kanunu olmuştur[3]) kabul edilmiştir. Kanun ile kurum, tüzel kişiliği olan katma bütçeli bir kuruluş haline getirilmiş, hazırlanan geçici madde gereğince “Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu”nun kuruluşlarının yönetimi Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığına verilmiştir. Kanun ile “beden, ruh ve ahlak gelişimleri veya şahsi güvenlikleri tehlikede olup; 1. Ana veya babasız, ana ve babasız,2. Ana veya babası veya her ikisi de belli olmayan,3. Ana ve babası veya her ikisi tarafından terkedilen,4. Ana veya babası tarafından ihmal edilip; fuhuş, dilencilik, alkollü içkileri veya uyuşturucu maddeleri kullanma gibi her türlü sosyal tehlikelere ve kötü alışkanlıklara karşı savunmasız bırakılan ve başıboşluğa sürüklenen çocuk”, “Korunmaya ihtiyacı olan Çocuk” olarak tanımlanmıştır (m.3/1-b). Sosyal hizmet kuruluşları arasında sayılan “Çocuk Yuvaları”olarak, “0 - 12 yaş arası korunmaya ihtiyacı olan çocuklarla gerektiğinde 12 yaşını dolduran kız çocuklarının, bedensel, eğitsel, psiko sosyal gelişimlerini, sağlıklı bir kişilik veya iyi alışkanlıklar kazanmalarını sağlamakla görevli ve yükümlü yatılı sosyal hizmet kuruluşlarını,”; “Yetiştirme Yurtları” ise, “13 - 18 yaş arası korunmaya ihtiyacı olan çocukları korumak, bakmak ve bir iş veya meslek sahibi edilmeleri ve topluma yararlı kişiler olarak yetişmelerini sağlamakla görevli ve yükümlü olan yatılı sosyal hizmet kuruluşlarını,” ifade eder (m.3/1-f-1-2). "Çocuk evleri"; “0-18 yaşlar arasındaki korunmaya ihtiyacı olan çocukların kaldığı ev birimlerini”, "Çocuk Evleri Sitesi", “Korunma ihtiyacı olan çocukların bakımlarının sağlandığı aynı yerleşkede bulunan birden fazla ev tipi sosyal hizmet biriminden oluşan kuruluşu” ifade eder (m.3/1-f-11-12). Bu kanunlaşma ile “Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu”, kanunun adından da anlaşılacağı üzere, “Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu” (SHÇEK) haline geldi (m.38/1-d). Kurum 2828 sayılı Kanun ile tüzel kişiliğe kavuşturuldu. SSYB ve MEB tarafından 0-6 yaş ve 7-18 yaş grubuna yönelik ayrı ayrı sunulan hizmetler, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) tarafından yürütülmeye başlandı. Mahkemece korunma kararı alınan (2828 syl. Kanun m.22) korunmaya ihtiyacı olan çocuğun bakımı ve yetiştirilmesi bu Kanuna göre kurulmuş kuruluşlarda olduğu kadar Kurumun denetim ve gözetiminde, ücretli ya da gönüllülük esasıyla, bir Koruyucu Aile tarafından da yerine getirilebilmektedir (2828 syl. Kanun m.23).
25.02.1988 tarihli, 3413 syl. 24/5/1983 Tarih Ve 2828 Sayılı Sosyal Hizmetler Ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununa Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun ile “Kamu Kurum ve Kuruluşları, reşit olana kadar Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü tarafından bakılan ve korunan çocuklar için, her yılbaşındaki, hangi statüde olursa olsun, serbest kadro mevcutlarının binde biri nispetindeki kısmını ayırarak bu çocuklar arasında yapılacak giriş sınavlarında başarılı olanlar arasından atama yaparlar. Bu maddeden yararlanmak isteyenler, 18 yaşını tamamladıkları tarihten itibaren, kamu Kurum ve Kuruluşlarına; Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü vasıtasıyla başvurmak zorundadırlar.” (ek m.1) şeklinde, yetiştirme yurdunda kalıp de reşit olarak mezun olan çocuklara istihdam imkanı getirildi.
Bu arada Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi imzalandı ve Türkiye bu sözleşmeyi 09.12.1994 tarihinde onayladı (27.01.1995 tarih RG;22189 ile de sözleşme yürürlüğe girdi). daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, onsekiz yaşına kadar her insan çocuk sayıldı (m.1). BM Çocuk Hakları Sözleşmesi, çocuk hakların ilişkin dört temel ilkeyi belirlemiştir. Bunlardan biri de "Çocuğun Üstün Yararı İlkesidir." Bu ilke "kamusal yada özel sosyal yardım kuruluşları, mahkemeler, idari makamlar veya yasama organları tarafından yapılan ve çocukları ilgilendiren bütün faaliyetlerde çocuğun yararı temel düşüncedir" hükmünü içermektedir (m.3/1).
02/03/1995 tarih ve 22218 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Korunmaya Muhtaç Çocukların İşe Yerleştirilmesine İlişkin Tüzük[4] ile yeni bir model hizmete de yer verildi ve "Yararlanacaklar" başlıklı 3. maddesinde, “Bu Tüzük hükümlerinden, korunma kararı alınmış olup da; a)Reşit oluncaya kadar sosyal hizmet kuruluşlarında kalmış, b) Bir Koruyucu aile yanına yerleştirilmiş, c) Ayni nakdi yardım yapılarak ailesinin yanına gönderilmiş korunmaya muhtaç çocuklar yararlanırlar.” denildi. Dikkat olunur ise kanunda “reşit olana kadar Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü tarafından bakılan ve korunan çocuklar” denilirken, tüzük, kurumun sunduğu model hizmetleri tek tek sayarak, bundan yararlanmış olan korunmaya muhtaç çocukları ifadelendirmiştir. Böylece kurumun, hakkında korunma kararı verilen (2828 syl. Kanun m.22) çocuklara sunduğu model hizmetler “kurumda bilfiil”, “koruyucu aile aracılığı”veya “kendi ailesi yanında ayni nakdi yardım yoluyla” koruma olarak ortaya çıkmaktadır.
Başbakanlık Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğünün 18.05.2010 tarih ve 2010/08 sayılı Genelgesinde de aynı kurallar yinelendi ve çocuklar aleyhine bir düzenleme yapıldı: "Haklarında korunma / bakım tedbiri kararı alınmış olup, reşit oluncaya kadar bilfiil; -Bir sosyal hizmet kuruluşunda kalmış, -Bir koruyucu aile yanına yerleştirilmiş, -Kuruluş bakımında kalmaktayken; ayni-nakdi yardım yapılarak ailesinin yanına döndürülen korunmaya muhtaç gençler faydalanırlar." denildi ve “bilfiil” sözü ile ortaya bir karmaşa çıktı ve bu karmaşa çocuklar aleyhine yorumlandı. Yine Tüzük, “Sosyal hizmet kuruluşları, kendi kuruluşlarında bakılmış ve korunmuş, korunmaya muhtaç çocukların öz geçmişini, okul ve mesleki özelliklerini ve diğer bilgileri içeren bilgi formlarını, korunma kararının kalktığı tarihten itibaren bir ay içinde düzenleyerek kayıtlara uygunluğunu onaylar ve il sosyal hizmetler müdürlüğü aracılığı ile Kuruma gönderir.” (m.5) diyerek, çocukların istihdamına dair resen işlem yapmayı kuruma görev olarak verirken, çocukların belirli sürelerde başvuru yapmadıkları gerekçesiyle, başvuruları reddedildi. Ancak bu düzenlemenin diğer çocuklar ile eşitsizlik yarattığına dair itirazlar dile getirildi ise de Anayasa Mahkemesine iptal başvurusu yapan olmadı. Bu eşitsizlik sorunu, 7.5.2010 tarihli 5982 syl. Kanun ile giderilmek istenilmiş ise de 12 Eylül 2010 tarihli Anayasa referandumu ile mümkün olabildi, Anayasa m. 10/3 olarak eklenen fıkra ile “Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz.” denildi.
06.02.2014 tarihli 6518 sayılı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ve 21.03.2018 tarihli 7103 sayılı Vergi Kanunları İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile istihdama yönelik bazı sınırlandırmalar getirildi. 3413 syl. Kanun ile yetiştirme yurdundan mezun olan çocuklara sağlanan istihdam imkanı, “Bu maddeden yararlanmak isteyenler, 18 yaşını tamamladıkları tarihten itibaren, kamu Kurum ve Kuruluşlarına; Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü vasıtasıyla başvurmak zorundadırlar.” şeklinde iken, yani herhangi bir süre aramazken, AKP hükümeti döneminde, 06.02.2014 tarihli 6518 sayılı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun m. 20 ile “Bu hükümden yararlanmak isteyenler, 18 yaşını doldurdukları ve korunma veya bakım tedbir kararının sona erdiği tarihten itibaren iki yıl içinde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına başvururlar.” denilerek 2 yıl, ya da 21.03.2018 tarihli 7103 sayılı Vergi Kanunları İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun m. 24 ile “18 yaşını doldurdukları ve korunma, bakım tedbir kararı veya bu Kanunun 24 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen himaye onayının sona erdiği tarihten itibaren beş yıl içinde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına başvururlar.” denilerek 5 yıl süre şartı getirilerek, çocuklar aleyhine düzenleme yapılmıştır. Ancak bu durum, çocuklar aleyhine düzenleme getiren kanunlar, “kazanılmış hak” ilkesi öne sürülerek aşılmaya çalışılmıştır. Ancak AKP bunun da önünü tıkamış, “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce hak sahibi olanlardan daha önce istihdam hakkından yararlanmamış olanlar, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren beş yıl içerisinde Bakanlığa başvurmaları halinde ek 1 inci maddede yer alan istihdam hakkından maddede belirtilen diğer şartları taşımaları kaydıyla yararlanabilirler.” diyen maddeyi yürürlüğe koymuş, 27.03.2018 tarihinden itibaren 5 yıl içinde başvuruda bulunmayan çocukların bu imkanı ortadan kaldırılmıştır (2828 syl. Kanun geçici m. 16/2). Yani içinde bulunduğumuz yılın 27 Mart tarihi itibariyle, daha önce yetiştirme yurdundan ayrılmış çocukların istihdam hakları sonlandırılmıştır.
1989’da SHÇEK, Başbakanlığa bağlı kuruluş haline getirildi. 1991 yılında çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname ile Başbakanlığa bağlanan SHÇEK Genel Müdürlüğü bünyesinde hizmet sürdürüldü. Bu aşamaya kadar korunma kararları sulh hukuk mahkemesi ve asliye hukuk mahkemeleri tarafından verilmekteyken, 9.3.2003 tarihli 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 6. maddesinin 2. fıkrasının (b) bendine göre; bedensel ve zihinsel gelişmesi tehlikede bulunan veya manen terk edilmiş halde kalan küçüğü, ana ve babadan alarak bir aile yanına veya resmi ya da özel sağlık kurumuna veya genel veya katma bütçeli daireler ve benzeri yerlere yerleştirmeye ilişkin tedbirin Aile Mahkemelerince alınacağını hükme bağlamıştır.
Beşinci dönem
1- Çocuk Koruma Kanunu:
Korunma ihtiyacı olan veya suça sürüklenen çocukların korunmasına, haklarının ve esenliklerinin güvence altına alınmasına ilişkin usûl ve esasları düzenleyen (m.1) 03.07.2005 tarihli 5395 syl. Çocuk Koruma Kanunu kabul edilmiştir. Kanun, daha erken yaşta ergin olsa bile, onsekiz yaşını doldurmamış kişiyi “çocuk” olarak tanımlamış ve bu kapsamda, bedensel, zihinsel, ahlaki, sosyal ve duygusal gelişimi ile kişisel güvenliği tehlikede olan, ihmal veya istismar edilen ya da suç mağduru çocuğu, “korunma ihtiyacı olan çocuk” olarak tanımlamıştır (m.1/a-1). Çocuğun haklarının korunması amacıyla, tedbir kararı verilirken kurumda bakım ve kurumda tutmanın son çare olarak görülmesi, çocukların bakılıp gözetildiği, tedbir kararlarının uygulandığı kurumlarda yetişkinlerden ayrı tutulmaları ilke olarak benimsenmiştir (m.4/1-j-k). Koruyucu ve destekleyici tedbir olarak, çocuğun öncelikle kendi aile ortamında korunmasını sağlamaya yönelik danışmanlık, eğitim, bakım, sağlık ve barınma konularında alınacak tedbirler öngörülmüştür. Bunlar, çocuğun bakımından sorumlu olan kimselere çocuk yetiştirme konusunda; çocuklara da eğitim ve gelişimleri ile ilgili sorunlarının çözümünde yol göstermeye dair, danışmanlık tedbiri; çocuğun bir eğitim kurumuna gündüzlü veya yatılı olarak devamına; iş ve meslek edinmesi amacıyla bir meslek veya sanat edinme kursuna gitmesine veya meslek sahibi bir ustanın yanına yahut kamuya ya da özel sektöre ait işyerlerine yerleştirilmesine dair eğitim tedbiri; çocuğun bakımından sorumlu olan kimsenin herhangi bir nedenle görevini yerine getirememesi hâlinde, çocuğun resmi veya özel bakım yurdu ya da koruyucu aile hizmetlerinden yararlandırılması veya bu kurumlara yerleştirilmesine dair bakım tedbiri; çocuğun fiziksel ve ruhsal sağlığının korunması ve tedavisi için gerekli geçici veya sürekli tıbbi bakım ve rehabilitasyonuna, bağımlılık yapan maddeleri kullananların tedavilerinin yapılmasına dair sağlık tedbiri; barınma yeri olmayan çocuklu kimselere veya hayatı tehlikede olan hamile kadınlara uygun barınma yeri sağlamaya dair barınma tedbiri öngörülmüştür. Tehlike altında bulunmadığının tespiti ya da tehlike altında bulunmakla birlikte veli veya vasisinin ya da bakım ve gözetiminden sorumlu kimsenin desteklenmesi suretiyle tehlikenin bertaraf edileceğinin anlaşılması hâlinde; çocuk, bu kişilere teslim edilir. Bu fıkranın uygulanmasında, çocuk hakkında birinci fıkrada belirtilen tedbirlerden birisine de karar verilebilir (m.5). Yeni sistemde, çocuğun ailesinin yanında, ayni nakdi yardım yoluyla korunmasına dair model hizmet de kabul edilmiş olmaktadır. Böylelikle sistem, bizzat çocuğun kurumca korunması, koruyucu aile yardımıyla korunması ve ailesi yanında ayni nakdi yardım yoluyla korunması modelleri geliştirilmiştir. Bakım ve barınma kararları halinde çocuğun kurum bünyesine alınması öngörülmüştür. Bu kanun ile 2828 syl. Sosyal Hizmet Kanunu arasında tam bir intibak kurulmadığı için, çelişkili yorum ve yaklaşımlar ortaya çıktı. Tedbir kararı vermeye yetkili ve görevli hakim, çocuk mahkemeleri hakimi olurken, 2828 syl. Sosyal Hizmet Kanunu’na göre korunma kararını vermeye yetkili ve görevli hakim de Çocuk Mahkemeleri hakimi olmuştur. Bu şekilde öteden beri sulh hukuk mahkemesi, asliye hukuk mahkemesi, daha sonraki aşamada aile mahkemesi hakimleri tarafından verilen kararlar, çocuk mahkemeleri hakimleri tarafından verilmeye başlanmış ve fakat hukuki yönden bir çok karmaşa ortaya çıkmıştır. 3.7.2005 tarihli 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu, korunma ihtiyacı olan çocuk hakkında, koruyucu ve destekleyici tedbir kararı alma yetkisini çocuk mahkemelerine vermiş (5395 s. K. m. 7/7), bu Kanunun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik de (R.G. 24.12.2006 ve 26386) “Mahkemenin”, müstakil çocuk mahkemesi bulunmayan yerlerde aile ya da asliye hukuk mahkemeleri ile suça sürüklenen çocuklar yönünden ceza mahkemelerini ifade ettiği belirtilmiş (Yönetmelik m.4/e), 5395 sayılı Kanunun geçici 4/1. maddesi uyarınca çocuk mahkemelerinin bulunmadığı yerlerde aile ya da asliye hukuk mahkemelerinin görevli olacağı yer almıştır. Böylelikle Çocuk Mahkemelerinin bulunduğu yerde Çocuk Mahkemeleri, aksi halde Aile Mahkemeleri, değilse Asliye Hukuk Mahkemeleri korunma kararı vermeye yetkili mahkemeler olarak, farklı farklı uygulamalara yol açılmıştır. Çünkü her bir mahkemenin usul kuralları ayrı olduğu için, çocuklar arasında eşitsizlikler meydana gelmiştir. 2828 syl Kanun m. 22/1. fıkrada yer alan "yetkili ve görevli mahkemece" ibaresi, 06.02.2014 kabul tarihli, 19.02.2014 tarih ve 28918 sayılı R.G.de yayımlanan 6518 sayılı Kanunun 17. maddesiyle "3/7/2005 tarihli ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununa göre yetkili ve görevli mahkemece" şeklinde değiştirilmiş olup, kanuni değişiklik ise 19.02.2014 tarihinden sonra yürürlüğe girmiştir. Ancak bu maddeye ilişkin korunma kararının kaldırılmasına dair hüküm kurma görev ve yetkisine ilişkin herhangi bir açık hüküm bulunmamaktadır. " Uygulanan bir tedbirin değiştirilmesine, bu tedbire hükmeden mahkeme yetkilidir. Acele hallerde küçüğün bulunduğu yerde, yetkili çocuk mahkemesince de geçici tedbir alınabilir. Bu takdirde durum ilk tedbiri alan mahkemeye bildirilir. İcabeden tedbire veya tedbirin değiştirilmesine bu mahkemece hükmolunur." (2253 syl. Çocuk Mahkemelerinin Kuruluşu, Görev ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun m.17/2, son cümle) denilmesine rağmen, bu kural hiç uygulanmamıştır. Önceki aşamalarda temyiz kanun yolu itirazı söz konusu iken, kararı veren çocuk mahkemesi hakiminin kararına karşı, bir diğer çocuk mahkemesi hakimine itiraz kanun yolu getirilmiştir. Çocuk Mahkemelerinin kuruluşu, çocuklar lehine gibi görünse de, eski sistemin güvenilirliğini ortadan kaldırmıştır. Çocuk Mahkemesinde itiraz, sulh, asliye veya aile mahkemelerinde ise temyiz kuralları geçerlidir (Çocuk Koruma Kanunu Geçici Madde ¼).
2- Kararnameler dönemi:
3.6.2011 tarihli 633 syl. Sosyal Hizmetler Alanında Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı kurulmuştur. KHK ile 2828 syl. Sosyal Hizmet Kanunu’nda değişiklikler yapıldığı gibi, sosyal hizmet kuruluşları Bakanlar Kurulu kararıyla belirlenecek esaslar çerçevesinde il özel idareleri, belediyeler ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarına devredilebileceği, bakanlığın, hizmet alanları ile ilgili olarak il özel idareleri, belediyeler, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve diğer kamu kurum ve kuruluşları ile ortak projeler yürütebileceği öngörülmüştür (ek m.1).[5] 2.7.2018 tarihli 703 syl. Anayasada Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 633 syl. KHK ile getirilen düzenlemelerde değişiklikler yapılmış, bakanlığın adı, “Çalışma, Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanlığı” olarak değiştirilmiş, son olarak Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bünyesinde, Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü olarak hizmet verilmektedir.
Yetiştirme yurtları
Yetiştirme Yurtları, bir yetimhane ya da barınaktan öteye, İngilizce’deki “orphanage” sözcüğünün ötesinde bir anlam kazanmıştır. Yetiştirme yurtları okul olmayıp, aile yuvası görevini gören yatılı kurumlardır. Yetiştirme yurtlarında çocuklar “koğuş” tipi odalarda yatarlar, grup çalışmalarını ayrı bir çalışma odasında yürütürler, ortaklaşa yemekhanede yemeklerini yerler, ortak banyoyu kullanırlar, yurt çalışanları çocukların elbiselerini yıkar, ütülerler. Çocuklar ortak oyun alanında oyun oynayarak vakit geçirirler. Okula gidenler, normal devlet okullarına gider, okumayanlar ise yine normal olarak her aile yanındaki çocuk gibi bir meslek ve sanat alanında çalışır. Yetiştirme yurtları ile ıslahhane veya darüleytamları karşılaştırdığımızda, yetiştirme yurtlarında eğitim ve bakım ayrı düşünülmüş; ıslahane ya da darüleytamlarda ise bakım ve eğitim aynı bünyede düşünülmüştür. Yetiştirme yurtlarında bakım kurum bünyesinde yapılırken, eğitimleri ise normal Devlet okullarında yapılmıştır (2828 syl. Kanun m.25). Okula gitmeyenler ise bir meslek ve sanat işine verilmişlerdir.
Temel amaç beden, ruh ve ahlak gelişmeleri tehlikede olup; ana ve babasız, ana ve babası belli olmayan, ana ve babası tarafından terkedilen, ana ve babası tarafından ihmal edilip, fuhuşa, dilenciliğe, alkollü içki ve uyuşturucu maddeleri kullanmaya veya serseriliğe sürüklenmek tehlikesinde olan çocukların korunmasıdır.
1950 yılından itibaren, 0-6 yaş (daha sonra 0-12 oldu) arası çocuklar için; 1962 yılından başlayarak, 96 çocuk yuvası açılmıştır. Bunlardan Isparta Çocuk Yuvası 1972 yılında açılmıştır. 7-18 yaşındaki (daha sonra 13-18 ve yukarı yaştaki) çocuklar için; Türkiye’nin çeşitli il ve ilçelerinde olmak üzere 109 yetiştirme yurdu açılmıştır. Antalya (Merkez) Yetiştirme Yurdu karma bir yurt olarak 1966 yılında açılmıştır. Reşit olmasına rağmen ortaöğretimini sürdürenler ya da öğrenimini sürdürmese de bir meslek sahibi olabilmesine imkan vermek amacıyla 20 yaşına, yüksek öğretime devam edenlerin ise 25 yaşına kadar korunma kararlarının uzatılabilmesi kabul edilmiştir (2828 syl. Kanun m.24).
Şu anda 20.000 çocuk devlet koruması altında. Bu çocukların 6.000’i koruyucu ailede; 14.000’i ise, çocuk evleri, sevgi evleri, çocuk destek merkezleri gibi devlete ait kurumlarda bulunmaktadır.
YURT AY DER ve YURT SEN
1990’lı yıllarda ilk olarak Yetiştirme Yurdundan Ayrılanlar Kültür ve Dayanışma Derneği (YURT AY DER) adı altında örgütlenmeler gerçekleştirilmiş ve çocuklar arası dayanışma, yardımlaşma ilişkileri geliştirilmeye çalışılmıştır. Türkiye geneline yayılan bu dernekler aracılığı ile yetiştirme yurtlarından ayrılan çocukların dayanışma ve yardımlaşmalarına katkı sunulmuştur. 2828 syl. Sosyal Hizmetler Kanunu ek 1. Maddenin verdiği istihdam imkanı, çocukların Devlet işlerinde istihdam edilmişlerdir. İstihdam edilen çocuklarımız 2009 tarihinden itibaren başlayan çalışmalarını, 2013 tarihinde somutlaştırmışlar ve “YURT SENDİKALARI” adı altında sendikalaşma ortaya çıkmıştır.
Sevgi Evleri dönemi
2000’li yıllardan sonra yetiştirme yurtlarının “koğuş” tipi, “ev” sistemine dönüştürülmek üzere çalışma başlatıldı. Yetiştirme yurtlarının yapısı, Çocuk Evleri / Sevgi Evleri haline getirilmiştir. İlk Çocuk Evi, 2000 yılında, Ankara İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğüne bağlı Çevre Eğitim Sağlık Sosyal Yardımlaşma Vakfı işbirliğinde, Ankara’da açılmış, daha sonra (2005) İstanbul ve İzmir’de açılmış, 2008’de Türkiye geneline yaygınlaştırılmıştır.
2011 yılında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı kuruldu, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’nun görevleri, sorumlulukları ve yetkileri Bakanlığa devredildi. 0-12 yaş arasındaki çocukların kalmakta olduğu “Çocuk Yuvaları”na dönüştürülen kurumlar ile 13-18 yaş arasındaki gençlerin kaldığı “Yetiştirme Yurtları”, bakanlık bünyesindeki Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü adı altında toplandı.
Türkiye’de ilk Sevgi Evi, Mart 2011 tarihinde açılmıştır. Sevgi Evleri, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın izni ile, İnsan ve İrfan Vakfı çatısı altında açılmış olan bir toplu bakım evi olarak tanımlanmaktadır. Sevgi Evleri içerisinde her evde en fazla 4, her binada ise 12 ya da 13 çocuk kalmaktadır. Sevgi Evleri, genel olarak daha yakından tanınan yetiştirme yurtlarından daha iyi hizmet verebilmek için oluşturulmuş bir yapıdır.[6] Sevgi evleri bir hizmet modeli değişikliği olmayıp kuruluşların fiziksel mekan olarak değişikliğidir. Bu doğrultuda sevgi evlerinin ayrı bir mevzuatı bulunmayıp çocuk yuvaları ve yetiştirme yurtları mevzuatına göre hizmetleri yürütülmektedir.[7] 2017 yılından bu yana da yetiştirme yurtları tamamen kapatılmış, Sevgi Evi ve Çocuk Evi adı altında uygulamaya geçilmiştir. 2018 yılında, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı birleşerek, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı olarak görev yapmaya başladı. Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü hizmetlerini Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı çatısı altında sürdürdü. 2021’de, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı oluşturuldu. Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü, günümüzde Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bünyesinde görevlerine devam etmektedir.[8]
Bu sistemin, Fetullah cemaatinin “Işık Evleri” tarzı bir oluşum olduğu ileri sürülmüştür. Yurt sisteminden, ev sistemine geçişin en olumsuz yanı, korunma ihtiyacı içinde olan çocukların birbirlerini tanıması, bilmesi, dayanışma içinde olması tamamen ortadan kaldırılmış olmasıdır. Bu durum da çocukların birbirlerinden kopmasına, reşit olup kurumdan ayrıldıktan sonra, kendi aralarında dayanışmalarını önlemiştir. Bunun bir sonucu olarak yetiştirme yurdu çocuklarının örgütlenme aracı olan YURT AY DER ve istihdam edilenlerin YURT SEN aracılığı ile örgütlenmelerini destekleyen, geriden gelen çocuk desteği kapatılmıştır.
Türkiye, kendi öz dönüşümü ile çağdaş bir ülke olmaktan uzaktır. Bir yandan Ortadoğu ortamına çekilirken, bir yandan Avrupa’ya doğru koşmaya çalışan bir ülke olarak, uluslararası sözleşmeler yoluyla dönüşümünü sağlamaktadır. Çocukların korunması konusunda da Devlet, henüz kendi üzerine düşeni, çağın gereklerine uygun yapmamakta, Ortadoğu’nun geleneksel yaklaşımını göstermektedir. Oysa çocuklar ile gençlerin dünyası keşfedilmeyi bekleyen bir derya olarak orada durmaktadır.
[1] Türkiye’de ilk çocuk ıslah evi 1 Şubat 1938’de Edirne’de açılmış, bu ıslah evi 27 Temmuz 1939’da Kızılcahamam’a nakledilmiş, daha sonra 25 Ekim 1940’da Ankara Kalaba Islah Evi’ne taşınmıştır. Sonraki yıllarda Ankara, Eskişehir, Konya, Sinop, İzmir ve Elazığ da olmak üzere, 6 adet çocuk ıslahevi açılmış olduğunu anlıyoruz.
[2] 1995 tarihli yönetmelik ile 0-12 ve 13-18 ve daha yukarı yaştakiler olarak değiştirildi.
[3] 35. madde de, 703 syl. KHK m. 3/1-f bendi ile kaldırılmıştır.
[4] Bu tüzük iptal edilmiştir.
[5] 6.2.2014 tarihli 6518 syl. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmündü Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile
değişiklikler yapılmış, yetkili ve görevli mahkeme Çocuk Mahkemesi yapılmıştır (m.17). “Muhtaç” kelimesi yerine,
“ihtiyacı olan” kelimesi getirilmiştir (m.30).