YARIN BİZİMDİR YOLDAŞLAR
Devrimci edebiyatın tüm önemli romanları, yazıldıkları andan itibaren birer klasik haline gelmekle birlikte, bazıları, bilhassa belirli bir dönemin kuşağı üzerinde özel bir etkiye sahip olmuştur. “Yarın Bizimdir Yoldaşlar” adlı roman, bu tarz bir etkiye sahiptir. 1974’de Portekiz’de faşizm yıkıldığında, komünistlere ait bir evde Manuel Tiago adında bilinmeyen bir kişinin imzasıyla bu romanın el yazmaları bulunmuş, roman kısa zamanda tüm dünyaya yayılırken, Türkiye’de Sanat Emeği’nin bastığı kitap o dönemin devrimcilerine, 1973-80 kuşağına özel ve farklı bir etki yapmıştır.
Neydi “Yarın Bizimdir Yoldaşlar”ı özel kılan? Kitap, Portekiz’de Salazar’ın azgın faşist baskısı altında Komünist Parti üyelerinin yaşamını ve mücadelesini anlatmaktadır. Kitabın farklılığı, ilk defa bir romanın Türkiye sosyalistlerine “partili yaşam ve partili mücadeleyi” aktarmasıydı. Kitabın ana kahramanları parti bölge sekreteri, parti hücre üyeleri, parti üyeleri ve sempatizanlarıdır. Kitapta geçen olaylar, bir fabrikada illegal parti tarafından bir grevin örgütlenmesi, öncü işçilerin partiye alınıp yönlendirilmesi, kırsal kesimde partinin kitle ilişkileri kurması, bir sempatizanın süreç içinde partiye alınıp o kimliği özümsemesi, gizlilik kurallarının uygulanması, polis operasyonuna karşı mücadele ve işkence altında takınılan tavır gibi devrimci mücadelenin bir dizi farklı yönünü yansıtmaktaydı. Bütün bunlar 1973 sonrasında “sınıf çizgisi” ve “partili mücadele”yi yeni benimseyen ve hayata geçiren genç komünist kuşaklar için neredeyse bir el kitabı, romandaki kahramanlar da birer rol-model oldular. Ancak kitabın başarısı sadece içerikle sınırlı kalmayıp, biçimde de ciddi bir kaliteyi içermekteydi. Komünist mücadelenin bu temaları, kimi kitaplarda son derece kuru, didaktik ve yüzeysel şekilde yansıtılıyorken, Tiago’nun kitabında soyut ve idealize edilmiş, hayali ve insan-üstü komünistler değil, etiyle kemiğiyle gerçek insanlar, gerçek duyguları ve algılarıyla yansıtıldı. Sevgileri, korkuları, karakter farklılıkları, hayatı algılayışları, eksikleri ve üstünlükleriyle bize aktarılan 1950’lerin bu isimsiz kahramanları, kitabı çok daha gerçek, çok daha içe işleyen ve hafızalara kazınan bir devrimci başyapıt haline getirdi.
Uzun yıllar Manuel Tiago’nun kim olduğu bilinmedi, ortaya çıkmadı, çok da sorgulanmadı. Ancak 1995 yılında, en az kitabın içeriği kadar sarsıcı bir gerçek ortaya çıktı: Kitabın yazarı, Portekiz Komünist Partisi’nin liderlikten çekilmiş (ve 10 yıl sonra ölecek olan) efsanevi önderi Alvaro Cunhal’di. Liderlik otoritesine dayanarak hayatın her alanında kendisine yeni prestij konuları yaratmaya çalışan burjuva lider ve aydınların aksine (bizde futbol yorumculuğuna soyunan makale yazarlarını hatırlayın) Cunhal, devrimci tevazu gereği, kendi yazdığı kitabın etrafında bu “Manuel Tiago” efsanesini bizzat yaratmış, kitabın beğenilmesini ve etkisini, kendi (daha da parlak olan) liderlik profilinden ayırmayı bilinçli olarak tercih etmiştir. Bu ilk kitaptan sonra Cunhal bu isim altında 6 adet başarılı ve neo-realist tarzda roman yazmıştır. Ölümünden sonra, hapishanede yaptığı Kral Lear çevirisinin gene başka bir isimde yayınlandığı açıklandı; hapishanede çizdiği oldukça başarılı resimler de ilk defa kamuoyuna takdim edildi. Kısaca tüm dünya Portekiz’de anti-faşist direnişin sembolü olan Alvaro Cunhal’ın yalnızca inançlı ve başarılı bir komünist örgütçü değil, aynı zamanda parlak yeteneklere sahip üstün ve örnek bir kişilik olduğunu görmüş oldu. Portekiz hükümeti, sadece komünistler için değil, tüm Portekiz halkı için de tarihsel bir figür, örnek bir lider olarak görülen Alvaro Cunhal için 2005 yılında hatıra pulu bastı.
1973-80 kuşağını yetiştiren “Yarın Bizimdir Yoldaşlar” , bugünkü kuşaklar için de değerini ve geçerliliğini korumaktadır. SSCB’nin yıkılışından sonra neredeyse bir “ayıp” olarak görülen “örgütlü olma” ve “sınıf çizgisini benimseme”, son yıllarda o çöküş döneminin karanlığından hızla sıyrılmakta, ülkemizde ve dünyada yeniden ilerici halk kesimlerinin parlayan yıldızı haline gelmektedir. Geçmişi geleceğe bağlamak, geçmişin devrimci değerlerini bugünün koşullarında yeniden üreterek geleceğe uzanmak isteyen tüm genç kadrolar, bir dönem çığır açmış olan ve hala değerini ve önemini koruyan bu kitabı mutlaka okumalıdır.