POLİTİKA’DAN GEÇMİŞ HAFTAYA BAKIŞ 16.03.-22.03.2020

POLİTİKA’DAN GEÇMİŞ HAFTAYA BAKIŞ 16.03.-22.03.2020

 

POLİTİKA’DAN GEÇMİŞ HAFTAYA BAKIŞ 16.03.-22.03.2020

KAYYUM MİKROBU

HDP’li Batman, Silvan, Lice ve Ergani belediye eş başkanları görevden alınarak yerlerine kayyım atanırken, belediye eş başkanları da evleri basılarak gözaltına alındı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) yönetiminde bulunan Batman, Silvan, Lice ve Ergani belediyelerine İçişleri Bakanlığı’nın kararıyla kayyım atandı. Belediye binaları sabah saatlerinde polislerce ablukaya alınırken, belediyelerin önündeki caddeler trafiğe kapatıldı, belediyelere giden personeller de binalara alınmayarak evlerine gönderildi.

Belediyelere kayyım atamalarıyla birlikte belediye eş başkanlarının da evlerine baskınlar düzenlendi. Alınan bilgilere göre, şimdiye kadar evlerine baskın yapılan belediye eş başkanlarından Silvan Belediye Eş başkanı Naşide Toprak ve Ergani Belediye Eş başkanı Ahmet Kaya gözaltına alındı.

Rejim "fırsat mı fırsat" diyor. Haksızlık ve hukuksuzluklarını sürdürmek için virüs salgınını dahi dikkate almıyorlar, düşmanlıklarına devam ediyor. Ancak, Koronavirüs salgınından sonra hiç bir şey eskisi gibi olmayacak! Sadece Korona mikrobu değil, toplumdaki tüm mikroplar temizlenmelidir.

 

KORONA SALGINI VE SERMAYE

MHP destekli AKP Saray Rejimi Korona Virüsüne karşı önlem paketini geçtiğimiz hafta açıkladı. Açıkladıkları yardım paketi sermaye gruplarının ihtiyaçlarına yanıt veriyor. İşçi ve emekçilerin, yoksulların haklarını koruma gibi bir yanı yok.

Olması gereken şu idi. Toplu veya tekil tüm işten çıkarmalar yasaklanmalıdır. Ücretsiz izin değil ücretli izin verilmelidir. İşverenlerin virüs salgınını fırsat bilerek konkordato talep etmeleri veya iflas vermeleri yasaklanmalıdır.

Bunun ötesinde; tüm kredi kartı borçları, tüketici kredileri, emlak, konut ve araç kredileri faizsiz ertelenmelidir. Erteleme, çalışma yaşamı normal seyrine döndükten üç ay sonrasına kadar geçerli olmalıdır. Bu uygulama sadece kamu bankaları için değil tüm bankalar için zorunlu hale getirilmelidir.

Sağlık sisteminde ne kadar devletin güvencesinden söz edilse dahi, burjuvazinin sağlık hizmetlerinin tüm ayrıcalıklarından yararlandığı geçtiğimiz günlerde yaşanan örneklerle belgelenmiştir. Özel hastahaneler normal yurttaşları kabul etmezken, burjuvazinin mensuplarına özel odalar ve katlar açılmaktadır. Demek ki Korona Virüs karşısında "hepimiz aynı kayıkta" değiliz. Kısacası Korona Virüs, sınıfsal fark gözetmeden herkesi aynı derecede etkilemiyor. Bu sorun beslenmeden başlıyor. Doktorlar TV'lere çıkıp, et, yumurta, taze meyve, sebze tüketin diyorlar. Hangi işçi, emekçi, işsiz ve emekli ailesinin eti ve diğer tavsiye edilen besinleri nasıl alacaklarını söyleyemiyorlar. Kelle Paça Çorbası için diyorlar. Bu çorbanın kaç para olduğunu da biliyorlar mı acaba? Devlet bu besin maddelerini hanelere dağıtmayı görev edineceğine, emekçi ve yoksullara kolonya ve maske dağıtmayı vaat ediyor.

 

TÜM SİYASİ TUTSAKLARA ÖZGÜRLÜK!

Ceza ve Tutukevleri gerek hijyen koşulları, gerekse de beslenme açısından salgın hastalıklardan korunma konusunda en riskli alanlardan birini oluşturmaktadır. 30 kişilik koğuşlarda 90 kişinin kaldığı koşullarda hijyenin eseri olamaz. Koğuş tuvaletleri ve katlardaki tuvaletler mikrop yuvalarıdır. Cezaevi personeli de dışarıyla temas halinde olduğundan taşıyıcı durumundadır. Bu koşullar salgınlara kapı açmak anlamına gelmektedir. Tüm bu fiziki ve sosyal koşulların yetersizliğine bir de yıllardır cezaevi koşullarında yaşamak zorunda bıraklılan tutsakların sağlık durumları eklenmektedir. Tutsakların bağışıklık sistemleri ve direnme güçleri zayıftır. ayrıca cezaevlerinde hasta tutsaklar, çocukları ile tutsak olan kadınlar, yaşlılar vardır. Bunlar da ilave sorunlardır.

Bugün yayınladığımız Devrimci Kültür ve Dayanışma Derneği'nin açıklamasında da belirtildiği gibi; "Cezaevlerindeki tüm tutuklu ve hükümlülerin sağlıklı yaşama haklarına saygı gösterilmeli, Yargı Paketi adı altında yapılan infaz düzenlemeleri ile siyasi tutsakların, özgürlük mahkumlarının kapsam dışı tutulması uygulamasına son verilmelidir. Çünkü, siyasi tutuklu ve hükümlüler suçlu değildir.

Öte yandan adli hüküm ve tutukluların suçlarının kaynağı sistemin kendisidir. Çünkü, sistem suç ve suçlu üretiyor. Yine, son tahlilde sistem kaynaklı olmakla birlikte, bazı suçlar var ki onlar insanlık suçu kapsamındadır. Bu bakımdan insanlık suçu işleyenler hariç zindanların kapıları herkese açılmalıdır.


Konuyla ilişkili diğer makaleler