POLİTKA’DAN GEÇMİŞ HAFTAYA BAKIŞ 20.01.-26.01.2020
DEPREM
Öncelikle 24 Ocak'ta Elazığ, Malatya ve çevre illerde yaşanan depremden etkilenen, yakınlarını yitiren ve maddi zarara uğrayan tüm yurttaşlarımıza geçmiş olsun diyoruz. Yaşamını yitirenler için baş sağlığı, yaralanan yurttaşlarımız için acil şifalar diliyoruz.
Bu deprem ülkemizdeki ranta dayalı çarpık imar politikalarının ve yapılaşmanın sonuçlarını maalesef bizlere bir kez daha yaşattı. Sosyalistlerin ve komünistlerin bu faciadan çıkardıkları en önemli sonuç şudur. Kapitalizmin aşılması ve işçi sınıfı öncülüğünde emekçi halkların iktidarı kurulduğunda bu alanda gerçekleştirilmesi gereken ilk uygulama sosyal ve günenlikli bir imar ve konut politikasının yürürülüğe sokulması ve de ülke çapında depreme dayanıklı, yaşanılır konut projelerinin yaşama geçirilmesidir. Sadece ranta, burjuvazinin kazancına ve işbirlikçi oligarşinin emperyal hedeflerine yönelik bugüne kadar uygulanan ve bundan sonrası için planlanan tüm "mega projeler" iptal edilecektir. Sosyal bir konut politikası yanısıra, demiryollarının, oto yolların, liman ve hava limanlarının devlet mülkiyetinde olması sağlanacaktır.
Yurttaşlarımız lüks ve paha biçilmez konutlar inşa edilmesi yerine tüm yurttaşları kapsayan asgari sosyal yaşam koşullarını karşılayan, ödenebilir ve güvenli konutlara ilgi duymaktadırlar. Bu anlayış ve hedefimiz yaşanan deprem felaketi nedeniyle güncel olarak tartışılan konut politikaları esnasında en geniş işçi, emekçi, memur, köylü, emekli, işsiz, yoksul yığınlar arasında yaygınlaştırılabilinir.
Yaşanan deprem felaketi bir gerçeği daha ortaya çıkardı. 1999 Marmara Depremi ile her haneden toplanmaya başlanan Deprem Vergileri'nin bütçedeki açığı kapatmak için kullanıldığı ortaya çıkmıştır. Zarar eden 3. Boğaz Köprüsü, Osmangazi Köprüsü, yapımı süren Çanakkale Köprüsü, İstanbul 3. Havalimanı dahil başta Ankara olmak üzere zarar eden onlarca havalimanı, ve yol yapımlarına aktarılan deprem vergileri, büyük bir olasılıkla Cumhurbaşkanlığı Sarayı inşası ve aylık masrafları, MİT Başkanlığı yeni Ankara Merkezi, İstanbul'daki MİT Merkezi ve bilumum gereksiz projeye harcanmıştır. Bu gerçek karşısında görüş belirten tanınmış, tanınmamış yurttaşlar soruşturmaya uğramış, gözaltılara maruz kalmıştır. Asıl şimdi bu gerçekler en geniş toplum kesimleri arasında yaygınlaştırılmalı ve anlatılmalıdır.
KORONAVİRÜS
Çin Halk Cumhuriyeti'nde baş gösteren ve önce ülke içinde hızla yayılan, şimdi de ulaşım ve yolculuk nedeniyle dünyanın belli bölümlerine yayılması beklenen ölümcül ve henüz tedavisi olmayan Koronavirüs temelli ağır hastalık günlerdir medyada tartışılıyor.
Çin Halk Cumhuriyeti'nde tıp ve sağlıkla ilgili araştırma ve bilim merkezleri ise yılandan bulaştığı iddia edilen Koronavirüs'ün yaygınlaştığı bir kaynakta yaptıkları araştırmada bu mikrobun yılana biyolojik bir silah vasıtasıyla bulaştığını ortaya çıkardılar. Henüz resmi olmayan bir açıklamada ise Çin Halk Cumhuriyeti'nin malum ülkeden kaynaklı biyolojik saldırı altında olduğunu dile getirdiler.
Kimileri buna "komplo teorisi" diyebilir. Ancak bizce bu iddiayı küçümsememek ve önemsemek gerekmektedir. AIDS'den başlayarak, Kuş Gribi, Ebola Virüsü, Domuz Gribi gibi yeni ve tedavisi çok sonraları mümkün kılınan hastalıkların özellikle ABD Emperyalizmi'nin karışıklık, çatışma, savaş, kırım ve işgal hedefleri arasında olan yoksul ülkelerde, örneğin Afrika ülkelerinde, Asya ülkelerinde öncelikle baş göstermesi bir tesadüf olmasa gerek.
Bu çerçeveden bakıldığında, Çin Halk Cumhuriyeti'ni politik, askeri ve ekonomik olarak en büyük rakibi gören ABD'nin Koronavirüs adı altında biyolojik bir saldırı başlatmış olacağı savı hiç de hafife alınacak bir sav değildir.
BARIŞ VE DEMOKRASİ CEPHESİ
MHP destekli AKP-Saray Rejimine karşı en geniş güçlerin politik işbirliğini tartışmak TBMM'de temsil edilen veya temsil edilmeyi hedefleyen partilerin görevi olsun. Özellikle HDP'nin "bagajlarındaki yükü gözardı etmeden" en geniş siyasal güçlerin rejime karşı birlikte mücadelesini örmeye yönelik açıklamaları ve politik uygulamaları konunun o yanını ilgilendiriyor. Bunun önemini yadsımadan daha fazlasını hedeflemek gerekiyor.
Bizler, işçi sınıfın öncü politik etkinliğinin artması yönünde düşünce sahibi olan çevre olarak toplumun her alanında ama özellikle işçi, emekçi ve köylüler arasında bu ülkede savaşçı politikaların son bulması ve ekonomik krizin aşılması için demokrasi ve sosyalizm mücadelesinin yaygınlaştırılıp yükseltilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu çerçevede işbirlikçi oligarşinin ve Türkiye burjuvazisinin ekonomik krizini aşması için çaba sarfedecek de değiliz. Kapitalist sömürücü sitemin işçi ve emekçi yığınlar için bir çözüm olmadığını, sosyalist ve devrimci alternatifin güçlendirilmesi gerektiği üzerinde duruyoruz. Bunun ilk adımında MHP destekli AKP-Saray Rejimi'nden kurtulunması gerektiği ve bu mücadele sürecinde sınıf güçlerinin politik olarak etkinliğini artırıcı çalışmalar içinde olacağını öngörüyoruz.
Barış ve Demokrasi için yaygınlaştırılacak ve yükseltilecek mücadele, siyasi partiler veya merkezi kurum ve kuruluşlar arasında eylem ve güç birliği tarzında tasarlanması gereken bir süreç değildir. Bizzat işçi yatağı semtlerde, emekçilerin, işsizlerin, yoksulların yoğun yaşadığı semtlerde, köylerde tabandan ve siyasal görüş farklılıklarını dikkate almadan örgütlenecek olan bir süreçtir. Bu örgütlenmeyi ve sonucunda işçi sınıfının öncülüğünde bir direnişe dönüşmesini sağlamadan sadece hükümeti veya varolan iktidarı hedefleyen bir çizgi "kötünün iyisine" bugünden razı olmayı getirir ki biz daha fazlasını hedefliyoruz. Anti emperyalist, anti oligarşik, anti faşist, demokratik ve devrimci bir halk iktidarı ancak tabandan en geniş işçi ve emekçi yığınların öz katılımıyla yürütülecek bir sürecin sonucu olabilir.