15 Ağustos 1984 Atılımı’nın Diyarbakır Zindanı’ndaki Yankısı
(Muzaffer Ayata, Diyarbakır Zindanları Cilt-II Sayfa: 637, Aram Yayınları)
- 15 Ağustos 1984’de PKK’nin Eruh ve Şemdinli baskınlarıyla yeni bir süreç başlattığını görüyoruz. Bu sizce ne ifade ediyordu? Olayı duyduğunuz zaman ne yapıyordunuz? Neler hissettiniz? Olayı nasıl yorumladınız?
- Ocak direnişi sonrasında kazanımların pratikte uygulanması sonuçlarını vermişti. Anlaşmadaki “kimseye zor kullanılmayacak” maddesi ikili statüyü ortadan kaldırmıştı. Kitlemizi örgütlemeye yöneldik. Zaman yitirmeden geçmiş sürecimizi değerlendirmeye başladık.
Çalışmalırımız sürüyorken, 1984 Ağustos Atılı oldu. Bu arada televizyon sahibi de olmuştuk! 1. ve 2. katla, 3. ve 4. kat için hücrelere bakan karşı duvara iki televizyon monte edildi. Yanılmıyorsam, haberi aynı gün değil de ertesi günlerde akşam haberlerinde dinledik. Baskın haberi verildi. Ama saldırıyı gerçekleştiren örgütle ilgili olarak herhangi bir değinmede bulunulmadı. Yıllarca süren çalışma ve hazırlıklardan sonra büyük atılım gerçekleştirilmişti. Haberi duyduğumuzda bizleri müthiş bir coşku ve sevinç dalgası sarmıştı. Anlatılmaz duygular içindeydik. Bir başkaydık. Bu atılımın ülkemizin geleceği ile ilgili çok derin bir anlam içerdiğini biliyorduk. Ama bu anlam bizim için daha bir başkaydı. Hangi badirelerden geçerek o güne gelmiştik. Büyük bir imha saldırısına hedef olmuştuk. Görülmedik zulüm ve vahşetle karşılaşmıştık. Yıllarca kayıplar vermiş, dayanılmaz acılara boğulmuştuk. Büyük bir kin ve intikam isteğiyle doluyduk. İşte gerillanın namlusundan bizim o büyük kinimiz ve öfkemiz düşmanın üzerine boşalıyordu. Bu ülke sahipsiz değildi.
(...) Böyle anlarda insan, düşünce ve duyguda en üst biçimiyle ayaktadır. En coşkulu olduğu anları yaşamaktadır. İşte ideolojik, siyasi çalışmalardan Hakilere, Diyarbakır Zindanı’ndan Kürdistan dağlarına uzanma gerçekleşmişti. Bayrağı devralma, birbirini tamamlama başarılmıştı. Mücadelenin kesintisiz sürebileceği zemin yaratılmıştı. Ve bu öyle sıradan, basit bir olay değildi. (...) Ağustos atılımı halkımızın yeniden diriliş, varolma, geleceğini kurma istek ve azminin düşman karşısında tereddütsüz dile getirilmesidir.
(...) Yüzyıllar boyu özgürlük istemleri kanla, katliamla bastırılmış, Kürdistan halkının özlem ve umutlarının Diyarbakır Zindanı’nın beton duvarları arasına tekrar gömülmek istendiği bir dönemde kanla, kahramanlıkla bezenmiş bir Diyarbakır Direniş Destanı yaratılmıştı. PKK, direniş ve değerlerin anlamını vermesi, kendisini güçlendirmesi ve büyük tarihsel atılım için onu bir ivme olarak değerlendirmesini iyi bilmişti. Diyarbakır’a en güzel, en anlamlı, en büyük karşılık 15 Ağustos Atılımı’ydı. Ve ulaştığımız sonuç şuydu: Bu tür eylemler gelip geçici değil. Gerilla savaşı süreklilik kazanacak...