Fındıklı Belediyesi Başkanı Ercüment Cervatoğlu: Söz, Yetki, Karar Halkın Olmalıdır!
2019 yerel seçimlerinin süprizlerinden biri, AKP’li Cumhurbaşkanı’nın memleketi olan Rize’nin Fındıklı ilçesinde belediye seçimlerini muhalefetin kazanması idi. Karadenizin bu küçük ilçesinde seçimleri kazanan Ercüment Cervatoğlu ile geçen üç yılın gelişmelerini konuştuk.
Rize’nin eski ve bölgede bilinen adıyla Viçe, yeni adıyla Fındıklı Belediyesi Başkanı Ercüment Cervatoğlu, geçen üç yılda halkçı belediyecilik adına bir çok adım attıklarını, en başta da “makam kavramı”nı yok etmeye çalıştıklarını söylüyor. Halkın yönetime katılımını sağlamanın en büyük sözleri olduğunu belirten Cervatoğlu, “tüm çalışmalarımızı MECİ anlayışıyla yürütmeye ve bu anlayışı toplumsallaştırarak geliştirmeye çalışmaktayız ancak bunu hayata geçirirken pratikte bir çok zorluklarla karşılaşıyoruz” diyor. Kadınların ve gençliğin yönetime katılması ise en eksik kalınan alan olduğunu belirtiyor: “Çalışmalarımızın daha ileriye taşınabilmesi için çalışsak da bazı gerçeklikleri yok edemiyoruz.”
Politika: 1980 son yıllarındaki KTÜ’deki öğrenciliğin beri Karadeniz’deki toplumsal mücadelenin içindesiniz. Karadeniz’in bahtının da yüzünün karartıldığı bir dönemden bahsediyoruz. Yıllardır iktidarların arka bahçesi olan, her türlü gericiliğin milli parkı yapılan Karadeniz’deki iş, ekmek, özgürlük mücadelesinin içinden biri olarak Rize’de Fındıklı’da belediye başkanı olmak sanırım bambaşka zorluklar içeriyor. Hem engeller çok hem de beklentiler fazla oluyordur. 3 yılı geride bıraktınız. Nasıl geçti bu süreç? Kısa bir değerlendirme alabilir miyiz?
Cervatoğlu: 12 Eylül askeri faşist darbesi sonrası üniversite yaşantım YÖK belası ile başladı. Bu süreçte bireysel yetim kadar mücadelenin içerisinde yer aldım, almaktayım. 80’lı yıllarda hızla Karadeniz’de mikro milliyetçilikle pekiştirilmiş ve emek/özgürlük mücadelesi baskı altında tutulmaya çalışılmıştır.
Bu süreçte yaşamakta olduğu zorluklar bizim halkımızla birlikte daha fazla yakınlaşarak, hakımıza rağmen değil, halkımızla birlikte çalışmalarımızı geliştirmemize hizmet etmiş oldu. Hepimizin açıkça gördüğünü bir kez daha burada ifade edersek, muhalif belediye olmak karşınıza türlü engellerin çıkması ve hatta seçilmiş iradenin bile tanınmaması anlamına gelmektedir.
Siyasal iktidar ve yerel temsilcileri bakımından halkçı toplumcu belediyecilik anlayışının hayata geçirilmesi, engellenmesi gereken bir durum olarak görülmekte. Kamu kurum ve kuruluşlarının her türlü engellemeler ile karşılaşmaktayız. Hükümet temsilcileri tarafından CHP’li belediye olmak, halkıyla iç içe olmak, şeffaf olmak, her kuruşun hesabını verebilme durumunda olmak asla kabullenilmemektedir. Çünkü kamusal olana sahip çıkmak on beş yıldır onların iktidarları döneminde yapılan yanlışlıkların açığa çıkması anlamına gelmektedir.
Elbette halkın yönetime katılımından rahatsız olan anlayışlar da bizlere her türlü kısıtlama/engelleme getirebileceğini bilerek çalışmalarımızı sürdürerek, dirençle keyifli bir üç yıl geçirdik halkımızla birlikte.
Biz bu süreçte MECİ (İMECE) anlayışıyla çalışmalarımızı hayata geçirdik ve dayanışma ruhuyla bir çok alanda üretimlerde bulunmaya çalıştık. MECİ kimseyi ötekileştirmeden, toplumsal belediyecilik anlayışıyla üretenin yönetimde söz sahibi olmasını sağlamak anlamına geliyor.
Politika: İlk işlerinizden biri MECİ Manifestosu oldu. Dayanışma ve katılımcılık, solun temel vaadi ama hem demokrasi kültürünün geriliği hem de idari, siyasi nedenlerle tam olarak gerçekleştirilemeyen bir vaad. Fındıklı’da meci çalışmaları nasıl gidiyor? Halkın katılımı nasıl?
Cervatoğlu: Seçim sürecinde halkımıza tek ve önemli bir söz verdik. Bu söz, şeffaf katılımcı bir anlayışla Fındıklı halkının yönetime katılmasının önündeki tüm engelleri kaldırmak. Bizler bulunduğumuz konuma gelmek için seçim süreçlerinde halkımıza gider ve destekelerini isteriz. Halkımızın desteği ile geldiğimiz konumu kısa zamanda unutur ve halkımızın bize ulaşabilmesi için önünde duran engelleri ortadan kaldırmak için pek bir şey yapmayız.
31 Mart seçimleri öncesinde ulaşılmaz olarak anılan başkanlık kültünü kaldıracağımıza ve yönetim anlayışını değiştireceğimize dair halkımıza söz vermiştik. Sözümüzü yerine getirerek işe başladık. Belediyeyi teslim aldığımız gün makam kapısını söküp, makam masasını kaldırarak ulaşılmazlığı ortadan kaldırdık. Makam kavramını yok ettik.
Yerel halk meclislerinin kurulmasının önünü açtık, meclislerle birlikte karar alma süreçlerini demokratikleştirdik ve halkın yönetime doğrudan katılımını sağladık. Katılımcı bütçe anlayışıyla birlikte sözün yetkinin kararın Fındıklı halkında olacağı bir anlayışı hayata geçirdik. Tüm çalışmalarımızı halkın yönetime katılımını gerçekleştirmek adına Mahalle ve Halk meclisleri oluşturuldu. Şeffaf katılımcı bir anlayışla MECİ (İMECE) manifestosu hazırlanarak bugüne kadar sürdürdük ve sürdüreceğiz. Borçlu bir belediye devraldık. Belediyede mali disiplini sağladık ve tüm harcamalarımızı şeffaf hale getirdik. Halka ait olanı halka sunmak amacıyla tüm personelimizle toplantılar yaptık ve yönetim anlayışındaki değişikliğe uyan personelimizle birlikte yatırımlara başladık. Hizmette ve uygulamada karar alma süreçlerinde çalışanlarımızın katılımı sağlanarak daha verimli çalışma yürütmeye başladık.
Tüm çalışmalarımızı MECİ anlayışıyla yürütmeye ve bu anlayışı toplumsallaştırarak geliştirmeye çalışmaktayız. Ancak bunu hayata geçirirken pratikte bir çok zorluklarla karşılaşmaya başladık. Bunu en açık göstergesi meclislerimizin yönetime katılımı gün geçtikçe biraz daha zayıflamakta. Halkımızda yönetime katılımın sadece seçilenlerle olduğuna olan inanç, bu alandaki deneysizlikler, ‘biz sizi seçtik her şeyi bize niye soruyorsunuz ki?’ anlayışının iktidar olmasını sağlamış. Bunu kırmakta zorlanıyoruz. Ancak vazgeçmiyoruz.
Politika: Karadeniz’in iki temel sorunu var, biri geçim işleri diğeri de başta çöp olmak üzere çevresel yıkım projeleri. Çay da fındık da çok uzun zamandır geçim için yetmiyor. İktidarın Karadeniz’e yatırım adına yaptığı yatırımların hepsi de üretime değil doğanın yıkımına birilerinin kasasının dolmasına yarıyor. Fındıklı, hidroelektrik santral projelerine karşı mücadelenin de öncüsü olmuş bir yer. Sizin tarımsal kalkınma için de girişimleriniz var. Tohum dağıtımı, fide üretimi, kooperatif örgütlenmesi... Ne kadar yol alabildiniz, nasıl gidiyor çalışmalar?
Cervatoğlu: Evet, Karadeniz dediğimizde çay ve fındık akla gelir. Bir de hamsi. Yani Karadeniz halkının yaşam damarları bunlar ancak uzun zamandır yürütülen politikalar tarımsal üretimi de bitirmiş ve yoksul halklarımızı bir avuç buğdayı bile bulamaz hale getirmiştir. Gerek tarımsal üretimde uygulanan yanlış politikalar gerekse ithalata öncelik verilerek üreticinin üretimden uzaklaştırılması gibi çarpıklıkların tamamını bizler de yaşamaktayız. Çay gerçek değerini almazken toprağımız uzun süredir ve bilimsel olmayan bir anlayışla kullanılan gübreleme sonucunda aşırı kirlenmiş oldu. Sadece topraklarımız değil su kaynaklarımız da kirletilmiş oldu. Bölgemizde iklim değişikliğinden kaynaklı olarak bazı bitkiler, kuş türleri yaşamaz oldu, hatta dedelerimizden bizlere kalan geleneksel doğal meyve ağaçları kurumaya yok olmaya başladı.
Buna karşı yapabileceklerimiz var dedik. Bu amaçla MECİ Tarımsal Kalkınma Kooperatifini hızlıca 2019 yılında kurduk. Tarım alanında Fındıklı Ziraat Odası ile birlikte yaklaşık 25 dönüm arazide çalışmalara başladık. Hanak, Şavşat ve Borçka Belediyeleri ile birlikte tarım köprüsü oluşturma çalışmalarımız devam etmekte. Fındıklı Ziraat Odası ile görüşerek üçlü olarak çalışmalarımızı ortaklaştırdık ve en azından tarımsal alanda halkımızın gerek bilinçlendirilmesi gerekse kaybolan değerlerimizi yarınlara taşımaya çalışmaya başladık.
Fındıklı Ziraat Odasının teknik bilgileri ışığında geleneksel meyve fidanları yetiştirerek halkımızın yeniden meyve ağaçlarının bahçelerine dikmelerini sağlamaya çalışıyoruz. Aşı eğitimleri veriyor, tarım okulu oluşturuyoruz. Geleneksel doğal tohumlardan elde ettiğimiz 100 bin fideyi ücretsiz olarak 2019 yılında halkımıza dağıttık. Bir yıl sonra 500 bin tohum ve 2021 yılının ekim ayı ile 2022 yılının şubat ayında toplamda iki milyon geleneksel doğal tohumlarımızı ücretsiz olarak halkımızla buluşturduk.
Zehirsiz bahçelerden zehirsiz gıdaların halkımıza ulaşmasını istiyoruz. Ülkemizdeki kooperatiflerle çalışarak “Halkın Bakkalı”nı kurduk. Bir yıldır bakkalımız gerek kendi ürünlerimizin gerekse ülkenin dört bir yanında gelen doğal ürünlerin aracısız olarak halkımızın tüketimine sunmakta.
MECİ Tarım Parkı ve bir yurttaşımızın kullanımını bize verdiği tarım arazisinde Gençlik Tarım Parkı oluşturarak, tarımsal üretim gerçekleştirdik. Kadın Meclisimizin oluşturduğu ‘Getasule’ ile tarım alanında sebze ekimleri gerçekleştirerek ihtiyaç sahibi insanlarımızın kullanımına sunduk. Salgın döneminde halkımızın çay toplama alanında yaşadığı sorunlara karşın Ziraat Odasıyla birlikte Çayımız tarlada kalmasın projesi geliştirdik.
Fındıklı ilçemiz HES’lere karşı yaşam alanlarımızın savunulması için dün de bu gün örnek olmaya devam edecek. Enerjinin ne için, nasıl ve kim tarafından üretildiğine bakmak gerek. Bunların cevaplarının kamusal olarak toplum lehine sonuçlar verince ancak enerji ihtiyacımızın doğru bir anlayışla karşılanabileceğini düşünmekteyim. İlçemizde yaşam alanlarımızın yok edilmesine karşı yürütülen mücadele sonuç vermiş. Ancak bir gerçekliği de burada açık ifade etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Başarılı olduğumuz bu mücadelenin aksine tüm derelerimiz cezaevi duvarıyla çevrildi, seyrettik, kendi ellerimizle bilinçsizce kıllandığımız üretimimiz için aşırı gerekli olduğuna inanarak, bilime aykırı olarak kullandığımız gübrelerle, evlerimizin atık sularını akıtarak kirliliği arttırdık, yaylalarımızı rant olarak görerek satışından tutun ulaşım bahanesi ile talana açılmasını izledik, açık cezaevi duvarı olarak halkın denizle bağını koparan sahil yolunu ulaşım rahatlığımız için kabullendik. En temel ihtiyacımız olan su tekellere terk edilmiş ve musluktan akan suları içemez olduk. Bunların da çevre ve doğal yaşam açısından yeniden tartışılması gereken ve halkçı bir anlayışla politikalar geliştirilmesine ihtiyaç olduğunu düşünmekteyim.
Politika: Uzun zamandır ekonomik kriz yaşıyoruz. Böyle zamanlarda bütçeden ilk kısılan alan da kültürel faaliyetler oluyor. Ama Fındıklı Belediyesi buna rağmen kültürel çalışmaları devam ettirdi. Viçe Festivali, kitap günleri... Ayrıca bölgedeki dillerle ilgili de çalışmalar yapıldı. Laz ve Hemşin dilini ve kültürünü korumak ve geliştirmek için belediye olarak neler yapıyorsunuz?
Cervatoğlu: Belediye hizmetleri olarak ne kadar yol yaptığı, ne kadar alt yapı veya üst yapı yaptığın, içme suyu sorununu nasıl çözdüğün vb. olarak bilinmekte veya bize böyle gösterilmektedir.
Bizler karartılmak istenen Karadenizimizde kültür sanat çalışmalarının yemek yemek gibi bir ihtiyacımız olarak görüyor ve kutup yıldızı olmaya çalışıyoruz. Bu kapsamda festivaller, dillerimizin yaşaması için lazca hemşince dil eğitimleri ile ahşap oymacılıktan gitar eğitimlerine kadar bir çok alanda çalışmalar yürütmeye başladık.
Laz olduğumdan Lazcanın yaşaması için çok aktif katkım olmasa bile sosyal medyamda bile dönem dönem Lazcamızın varlığını yansıtmaya çalışmaktayım.
Fındıklı Belediyesi Kadın Korosu, Fındıklı Belediyesi Kadın Halk Oyunları ekibi çalışmalarının yanında bu günlerde de MECİ Sanat oluşumuyla amatör tiyatro çalışmalarına başladık. Bu hafta özelikle çocuklarımızın kitap kokusuyla iç içe olması muradıyla Kitap Meci Viçe 1. Kitap Günleri başlayacak.
Karadenize dair genel bir kanaat var: Kadınlar çalışır, erkekler yönetir gibi... Bunun bir gerçekliği var kuşkusuz. Çevre eylemlerinde de kadınları hep önde görürüz ama sözcüler genelde erkek. Belediye olarak kadınların toplumsal yaşama, kent yönetimine katılımını sağlama gibi alanlarda çalışmalarınız var mı?
Kadın... Burası bizlerin sınıfta kaldığımız bir alan. Bir de gençlik. Bir not verilip sınıf geçmemiz istense sınıfta kalırız bu iki alanda. Kadın çalışmalarımızın daha ileriye taşınabilmesi için çalışsak da bazı gerçeklikleri yok edemiyoruz. Seçim öncesi başladığımız çalışmalarımızı seçim sonrasında da hız kesmeden sürdürdük. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü halkın katılımıyla kutlanmaya başlandı. Dünya Kadın yürüyüşünün bir kolu ilçemizde örgütlendi. Festivallerimiz kapsamında Kadın Yaşam etkinlikleri yapıldı. Kadın Yaşam Parkı oluşturuldu. Tüm bu çalışmalar rağmen kadınlarımızın her alanda önde olmasını sağlayabildik mi diye sorarsak kendimize, cevabı utangaçça biraz olur.
Kent yönetime katılımı konusunda oluşturmuş olduğumuz Kadın Meclisi aracılığı ile zenginleştirmeye çalışmaktayız.
Politika: 2015 seçim sonuçları halkçı belediyecilik hareketi açısından yeni bir dönem başlaması için olumlu çıkmıştı. Ama kayyım uygulamaları bunu engellemiş oldu. Halkçı belediyecilik deneyimlerinin akamete uğramaması, yarım kalmaması bakımından önümüzdeki döneme dair önerileriniz olur mu? Daha demokratik bir Türkiye için yerel yönetimler açısından ne tür yapısal değişikliklere ihtiyaç var?
- Öncelikle demokrasi ve özgürlüklerin gelmesi için bu anlayışı iktidar kılmamız gerektiğini düşünüyorum. Kişilerin iktidarı değil anlayışın iktidarını nasıl inşa edeceğimizi konuşmamız gerek. Bu amaçla çalışmalarımızı, pratiklerimizi, birleştirmemiz gerek. Farklılıklarımız zenginliğimizdir diyerek ortaklaştığımız veya ortak akıl oluşturduğumuz alanlarda omuzdaş olup yol yürümemiz gerekiyor.
Halkın iktidarını kurmak için yönetime katılım konusundaki tüm engelleri kaldırmamız gerekiyor. Bunu en önemli ayağı yerel yönetimlerdir. Sözün yetkinin kararın halkta olacağı yapıların inşa edilerek toplumcu belediyecilik anlayışını hayata geçirmek için çalışmalıyız.
Bu bizleri özgürlüklere taşıyacakken bu çalışmalardan rahatsız olanlar ise her türlü yolu kullanarak (kayyım, gözaltı vb) bizleri bastırmaya çalışacaktır elbette. Bunun en anlamlı sihirli sözcüğün örgütlü olarak örgütlü tavır koymak olduğunu düşünmekteyim.
Söyleşi: Cemil AKSU / Politika Haber