Gani Cansever Üzerine Bir Portre Yazısı: OZAN HEVAL
Biz onu gür bıyıkları, basbariton sesi, Dadaloğlu’ndan, Karacaoğlan’dan, Ruhi Su’dan söylediği türkülerle tanıdık. Bir onu grev çadırlarında, yürüyüş kollarında, işçi sınıfının bir eri olarak, her eylemde emekçilere omuz veren bir yoldaş olarak tanıdık. Sazına dokunduğu sezenesinin çıkardığı kuş sesleriyle tanıdık. Onu biz Ozan Heval olarak tanıdık.
Şimdi de incelikle, yüreğinin tellerinden damlayan dizelerin yer aldığı şiirleriyle tanıyacağız. “Sevgidir Yaşamın Kalbi” severek okuyacağınız bir kitap olacaktır.
Bazı kişilerin sizin üzerinizde akıl almaz etkisi vardır. Yani kanınız ısınır, seversiniz onu. Bunun yaşla da pek ilgisi yoktur aslında. O insan sizden birkaç yaş küçük de olur, büyük de. Fakat dostluğunuz, iletişiminiz, arkadaşlığın ötesindedir. Kim bilir belki de aynı dili konuştuğunuz içindir, aynı idealler için savaştığınız, aynı insani güzelliklere yakınlık duyduğunuz için de olabilir bu. Sağlam bir duruştur da bu, “adam gibi adam” derler ya hani, yani o yozlaşmayan, çürümeyen cinsinden. İşte öyle. Artık her ne ise, o insanın diğer dostlarınızdan, arkadaşlarınızdan ve hatta yoldaşlarınızdan farklı bir yeri vardır sizin için. Böyle bir dostluğun oluşması için aslında her konuda aynı düşünmenize de gerek yoktur. Yeter ki birbirinize güven ve saygı duyun.
Yazdıklarım sakın sizi şaşırtmasın. Çünkü herkesin yaşamında böyle sevdikleri, saygı duyduğu bireyler vardır. Arada bir zaman boşluğu olsa ve yıllar sonra bir araya geldiğinizde yine dün bıraktığınız yerden başlar gibi başlarsınız o sıcak muhabbetinize. Bazen, bir mektup, kısa bir mail, ya da telefon sizi yeniden yıllar öncesine götürebilir. Bu Hamburg olur, Münih, Köln , Düsseldorf olur, Dortmund, Alman Komünist Partisi’nin gazetesi olan, ‘Unsere Zeit Basın Şenlikleri olur’, Onbeşleri Anma Toplantıları, FİDEF, GDF Kongreleri, fark etmez. Gerçekte kırk yıllık bir yaşam gizlidir şu yukarıda saydığım iki paragrafın yazının içinde. Ve HEVAL ile (Gani Cansever) dostluğumuz işte böyle bir süreçte başladı. Ne fark eder ki? Yıllarca aynı fabrikada çalıştığımız tezgâh arkadaşım, iş, emek ve kavga arkadaşım, değerli eşi Cevahir, yani onların, şimdi Almanya-Bremen’de, benim ise Türkiye’de oluşum. Uzaklık ve zaman bazen kimi dostlukları eskitmeye yetmiyor. Çünkü o dostlukların dokusu sıradan ilişkilere benzemez.
Sabah kalktığınızda bir bakıyorsunuz, orta boy küçük bir zarf ve içinden çıkan kırk yıllık ozan dostumun yüreğinden kopup, uçarak gelen güzel bir kitapçık ve içinde şiirler; nasıl da sizi kırk yıl öncesine, o kol kola, o omuz omuza savaşım verdiğimiz, grevlere, Mercedes, BMW gibi değişik fabrikalarda bildiri dağıtıp, Münih’te bira içtiğimiz günlere götürüyor. Her kültür gecesinde onun o yüzüne çok da yakışan siyah bıyıklarıyla söylediği türküleri nasıl unutabiliriz ki? Ruhi Su, Timur Selçuk, Esmeray’lı, 70’li, 80’li yılları, Feridun Gürgöz’leri, Raif Türkmen’leri Vahit, Nur, Vural, Güven Pamir, Nedim ve Güzin’leri, Kevser, İsmail ve daha niceleri. Düşündükçe liste büyüyor, gittikçe depreşiyor anılar. Bir bir durmadan geçiyorlar gözlerimin önünden. Şükrü ve Havva’yı, Yurdaşen, daha kimler kimler, saymakla bitmez... Gani Cansever’in bu kitabındaki şiirlerini okurken o aynı coşkuyla sanki zamana yolculuk yapıyorum. Onlar ki hiç kirlenmeden, düşüncelerinden dirhem taviz vermeden bu günlere gelen güzel insanlar.
Peki kimdir bu Heval, gerçek ismiyle Gani Cansever, kimdir? O buğulu sesiyle bizi Anadolu’nun çeşitli uygarlıkları arasında gezintiye çıkaran o güzel insan?
Temelden, doğuştan, atadan ozan soyundan gelen bir yoldaşımız, omuzdaşımız. Heval kendini şöyle anlatıyor kitabının bir köşesinde: 17 Nisan 1951’de Diyarbakır Büyük Kadı Köyü’nde doğmuşum. Anam Şah Senem’in babası Halk Ozanı Hafız Ali’nin torunuyum. İşte bu tümce her şeyi anlatmaya yetiyor zaten. Şimdi onun şeceresini çıkarmaya gerek var mı? Yaptıklarıyla söyledikleri zaten ortada. Sağır Sultan bile tanır bilir onu. Bu güne değin 2 uzunçalar ve 2 CD yapmış. “Türkü Aşkı” adlı CD çalışmasında kendi ürettiklerinin yanı sıra Edip Cansever, Cahit Sıtkı Tarancı’yı yorumlamış, 2. Ahmet Arif’in “Anadoluyum Ben”’i müziğini kendinin yaptığı bir çalışmasını dinleyicilerine ulaştırmış sanatçı. Bremen de Halk Müziği Korosu dahil bir çok koro toplulukları yönetmiş ve 2000 yılında bir derginin açtığı yarışmada ortaya koyduğu çalışmalarıyla başarı ödülüne değer görülmüş bir sanatçı.
Son olarak Gani Cansever sözünü şöyle bağlıyor bu yazıda: “Doğduğumdan beri (hastalıklar hariç) sazımdan ve türkülerimden hiç ayrılmadım, onlar ki beni yaşama bağlayan adeta birer sarmaşıktılar ve ben onlarla var oluyorum.”
Ben ki, eskimeyen bir dostluğun o güzel şiirleri, okudukça türkü gibi mırıldanarak beni başka dünyalara, düş zenginliğine taşıdılar; içten, yoldaşça, dağılmadan, dökülmeden, çürümeden ayakta duran güzel bir insanın sesi, mızrap vuruşları (sezenesi) hala kulaklarımızdadır...
Gelin sizlerle birlikte bir şiirini paylaşalım:
***
İnsan var olalı beri
Cana yar olalı beri
Derde zar olalı beri
Türkülerden al haberi.
Ferhat Şirin’i Şirin’i
Aşık Garip Senem’i
Aslı Kerem’i Kerem’i
Türkülerden al haberi
Nice gerçek erenleri
Halk insanlık önderleri
Gidip de gelmeyenleri
Türkülerden al haberi.
Özlemi beklentileri
Gül yüzlü barış günleri
Gani telinde diller
Türkülerden al haberi.
Yüreğine, kalemine sağlık sevgili Heval yoldaş, (Gani Cansever). Senin gibi yürekli insanlara nasıl da ihtiyacımız var şu günlerde, anlatamam. Nice yeni şiirler, kitaplar, yeni türküler için sana buralardan kocaman bir MERHABA, dostum!...
Kitap: Sevgidir Yaşamın Kalbi - Şiir/ Gani Cansever/ Kendi Yayınları - 2012 S. 93