Paris İklim Anlaşması: Vaatler ve Gerçekler
Önümüzdeki ay (Kasım) İngiliz sermayesinin ev sahipliğinde yapılacak BM İklim Zirvesi öncesinde Türkiye’nin de Paris İklim Anlaşması’nı onaylanması iklim krizi ve çözüm arayışlarına dair tartışmanın ne kadar sığ sularda yapıldığını gösterdi. Ekolojik örselenmenin bir görünümü olan “iklim krizi”nin hem bilimsel gerçeklerden hem de toplumsal ve politik gerçeklerden bağımsız ele alınması sadece burjuva liberal tezlerin dümenine su taşımıyor, aynı zamanda gerçek bir ekoloji mücadelesinin gelişimini de sekteye uğratıyor.
BM çatısı altında 1970’lerden beri “iklim krizi”ne çözüm müzakereleri yapılıyor. Ve bu yarım asırlık zaman diliminde BM’nin “sürdürülebilirlik hedefleri”ne bir milim bile yaklaşmayı, bilakis hem gelir adaletsizliği, hem ekolojik örselenme ve iklim krizi bakımından çok daha kötüye gidiş yaşandı. Dünya Ekonomik Forumu öncesinde yayınlandı. 2019 raporuna göre, dünya çapında 2.153 milyarder var ve sahip oldukları servet, dünya nüfusunun %60’ını oluşturan 4,6 milyar insanın toplam varlığından daha fazla. Dünyanın en zengin 22 erkeğinin serveti, Afrika’daki tüm kadınların sahip olduğu varlıkların toplamından daha fazla. Maden çıkarma faaliyetleri, altyapı projeleri, yangınlar ve ağaç kesme işlemlerinden ötürü dünyanın akciğerleri olarak bilinen Amazon ormanları 2000 ile 2018 arasında 513 bin 16 km2 (%8) yok edildi. Sadece 2018 yılında 31.269 km2’si yok edildi. Bu büyüklük, Türkiye topraklarının üçte ikisine tekabül ediyor, yani İstanbul’un yüzölçümünden 5,7 kat daha büyük.
Ve bütün bu zaman diliminde atmosfere salınan karbon emisyonu miktarı ve her yıl bir önceki yılın sıcaklık rekorunu sürekli egale etti. Koronavirüs salgını nedeniyle 2020'de karbon emisyonlarında görülen yüzde 6'lık geçici düşüşün ardından Uluslararası Enerji Ajansının (IEA) Küresel Enerji Değerlendirmesi 2021 raporuna göre, küresel emisyonlar yüzde 5 artışla 33 milyar tona ulaşacak. Bu artış ayrıca 2010'dan beri küresel emisyonlarda görülen en büyük yıllık artış olarak kayıtlara geçecek.
Birleşmiş Milletler bünyesindeki Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli'nin (IPCC) açıkladığı 3 bin sayfalık İklim Değişikliği 2021: Fizik Biliminin Temeli" başlıklı rapor için BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, "insanlık için kırmızı kod" tanımlamasını yaptı.
IPCC'nin raporunda çok çarpıcı tespitler yapıldı: Dünya yüzeyindeki küresel sıcaklık, 2011 ile 2020 arasında, belirgin bir artışla 1850 ile 1900 arasında olduğundan 1,09 derece daha sıcaktı. Okyanuslarda da 0,88 derecelik bir artış oldu. 1901 ile 2018 arasında, deniz seviyesi 20 santimetre yükseldi. Dünyanın jeolojik tarihinin son 300 bin yılında, hiçbir asırda bu kadar yüksek bir artış olmadı.
Yine 2011 ile 2020 arasında, "Arktik deniz buzunun ortalama genişliği 1850'den beri en düşük seviyesine ulaştı". Bu arada buzulların erimesi, yüzeylerinin "2 bin yıldır görülmemiş" bir şekilde geri çekilmesine neden oldu. “İklim değişikliğinde ani, hızlı ve büyük ölçekli azalmalar olmadıkça, sera gazı emisyonları, ısınmayı 1,5 santigrat derece, hatta 2 santigrat dereceye kadar sınırlaması ulaşılmaz olacaktır.”
Bu aslında yarım asırdır BM çatısı altında yapılan müzakerelerde hiçbir ilerlemenin olmadığının itirafı. Başka türlü olması da beklenemezdi ve beklenmemelidir de. Yarım asırdır dillere pelesenk yapılan vaatlerin hiçbir gerçekliği yoktur. Bunu anlamak için de kahin olmaya gerek yoktur.
İklim krizini ve ne yapmamız gerektiğini anlamak için BM’den ya da bütün naiflikleri ile bilim insanlarının ya da sermaye bağlantılı STK’ların raporlarına değil, Marx’ın Kapital’ine bakmaktan daha bilimsel bir çalışma yoktur. Paris İklim Anlaşması, bir “iklim” anlaşması değildir. BM zirvesinde müzakere edilen emperyalist dünya sisteminin reorganizasyonudur. Ne ekolojik örselenmeden en önce en fazla etkilenecek yerli halklar, ada halkları, geçimini denizlerden sağlayanlar, yoksullaşan, topraksızlaşan emekçi köylüler umurlarında, ne de Amazonlar, biyoçeşitlilik kaybı. Dünya kapitalistleri iklim “kriz”ini dünyayı yeniden paylaşmak için fırsata çeviriyor. Dünya emekçilerinin yapacağı da “iklim krizi”ni kendi kapitalistlerine karşı bir “iç savaşa” çevirmektir. İklimi kurtaracak olan budur.