Bir yıl sonra ERMENEK
28 Ekim 2014 tarihi bize Karaman’ın Ermenek ilçesinde meydana gelen maden katliamını, 350 metre derinliklerinde suyun basmasıyla yaşamını yitiren 18 işçiyi, 38 gün sonra ulaşılan onların cansız bedenlerini hatırlatır. Ya burjuvaziye, onun devletine ve hükümetine neyi hatırlatıyor acaba? Onlara sormak gerekiyor.
Ermenek katliamı, ne ilk idi, ne de sonuncusu oldu. Ermenek’ten sonra da “ölüm” haberleri gelmeye devam etti.
Kamuoyunda “Ermenek Davası” olarak bilinen dava ne durumda? Maden Ocakları nasıl işletiliyor? Çalışanların güvencesi var mı? İşçilerin bayrağa sarılmış toplu cenaze namazlarında saf tutan sorumlu ve yetkili kişilerin vicdanları gerçekten hiç sızlandı mı, uykuları hiç kaçtı mı?Katliamdan sonra değişen ne?
Davanın ilk duruşması 16 Haziran 2015’te başladı. 3 tutuklu olmak üzere 16 kişi yargılanmaktadır. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, bakanlık müfettiş ve sorumluları için soruşturmaya izin vermemişti.
Türkiye’de iş cinayetlerinin önü kesilmiyor. Bunun en büyük nedeni işçinin yaşamına ve emeğe gereken değerin verilmemesidir. Güvenilir çalışma koşullarının sağlanmaması her zaman ölümlere emin sağlamaktadır. Daha fazla kar hırsıyla hareket eden patronlar, insani çalışma koşullarının yaratılması için gereken masrafların yapılmasından kaçmaktadırlar.
Bugün işçi sağlığı ve iş güvenliği sorununun çözümü güncelliğini koruyor. Maden ocakları, iş cinayetlerinin en çok meydana geldiği alanların başında gelmektedir. Cinayetlere yol açan nedenler ortadan kaldırılmadıkça, cinayetler durdurulamaz. Bunun sorumlusu devlet ve patronlardır.
İş cinayetleri, işçilerin bilinçli örgütlü mücadeleleriyle ancak durdurulabilir. Bunun sağlanması için ise işçi sınıfının sendikal, demokratik ve özellikle politik örgütlerinin faaliyeti ile bire bir bağlıdır. Büyük fabrikalarda, tersanelerde olduğu gibi, iş güvenliği, çalışma koşulları ve iş akitleri konusunda en büyük sorunların yaşandığı maden ocaklarında sınıfın örgütlenmesi yakıcı önem taşımaktadır. Gerek Soma gerekse Ermenek katliamlarından sonra bu konuda çalışmalara halen gerekli ağırlığın verilmediğini seslendirmek yanlış olmayacaktır. Bunu bir eleştiri olarak kabul ederek işçi sınıfı mücadelesinin gerektirdiği adımların atılmasını sağlamalıyız. Değilse, “Ermenek’i unutmayacağız” belgisi sadece sözde kalacaktır ve bizler bunun hesabını işçi sınıfına vermek zorunda kalacağız.