İlerici, Komünist Bir Yazar: Fahri Erdinç

İlerici, Komünist Bir Yazar: Fahri Erdinç

İlerici, Komünist Bir Yazar: Fahri ErdinçFahri Erdinç, Uzun yıllar Türkiye Komünist Partisi TKP saflarında yer almış, Bizim Radyo’nun ilk sunucularındandır. Bu gün bile onun tok sesini yıllar geçse bile eski kuşaklardan anımsayanlar çoktur. Fahri Erdinç, onurlu bir işçi sınıfı neferidir. O, aynı zamanda Türkiye’nin çağdaş, saygın bir yazın adamı, hikâye ve romancılarındandır da. Doğumu, 1917, Akhisar. Ölümü, kendisinin deyimiyle “Kardeş Evi” dediği ülkede, 11 Kasım 1986 Sofya, Bulgaristan’da vefat etmiştir. Yazarın mezarı henüz Sofya’dadır.

F. Erdinç’in annesi henüz bir yaşındayken veremden ölmüştü. Hem annesini daha tanımadan kaybetmesi, hem de Akhisar’da o yıllardaki yoğun tütün tarımının getirdiği zorluklar, gençlik dönemindeki edebi yönelimini derinden etkiledi. 1930’da Balıkesir Öğretmen okuluna girdi, başarılı bir öğrenci olarak diplomasını aldı.

Fahri Erdinç, bir İlkokul öğretmeninin oğludur.

Erdinç de baba uğraşını seçmiş ve öğretmen olarak (1936) Afyon, Manisa, Tekirdağ, Balıkesir köylerinde yıllarca öğretmenlik yapmıştır. Bu durum ona Cumhuriyet sonrası halkını, ülkesinin ücra köşelerini tanıma olanağı vermiştir. Yazar bununla da yetinmeyip Bir süre Ankara Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü’nde okumuş; (1938) fakat sonradan yine öğretmenliğe dönmüştür.

1946 yılında Ankara Radyosu Tiyatro Kolu’na girmiştir. “Şen Olasın Halep Şehri” isimli şiir kitabını bu yıllarda çıkarır. Hemen ardından, “Seçilmiş Hikâyeler Dergisi” onun öykülerinden oluşan özel bir sayı yayımlıyor. 1949 yılının eylül ayında gerici güçlerin ve güvenlik kolları tarafından izlemesi ve baskılardan kurtulabilmek için yurt dışına çıkmak zorunda kalmıştır...

Gittiği yerlerde ölümüne dek bütün konularını Türk halkının sorunlarından alarak şiir, hikâye ve roman türlerinde çalışmalarını sürdürüştür... Yazar, yine o dönemde polisin takibi ve artan politik baskılardan dolayı sınır komşumuz olan Bulgaristan’a yerleşti. Erdinç, 1973 yılında Bulgaristan Yazarlar Birliği üyesi oldu. Erdinç’in kitapları çoklukla 1970’li yıllarda Türk okuyucusuyla buluştu. Birbiri ardına çıkan kitapları edebiyatseverler tarafından hayli ilgi ile karşılandı. Özellikle Akhisar’daki çocukluğuna ilişkin yazdığı “Acı Lokma” isimli romanı, dönemin en ilgi çeken yapıtlarından biri oldu. Günümüzde de Yordam Kitap Yayınları tarafından yeniden basılmıştır. Başta Kore Nire (roman) olmak üzere, sırasıyla Acı Lokma (roman), Kalkın Nazım’a Gidelim (Anı), Ali’nin Biri (roman), Kardeş Evi (roman), Destur Ya Sefalet (öyküler) bunlardan bazılarıdır. Fahri Erdinç, yukarıda da değindiğimiz gibi, uzun yıllar boyunca tüm bu uğraşılarının yanısıra, TKP’nin Sesi Radyosu ve Bizim Radyo’da o eğitimli, tok sesiyle sürekli olarak ülke haberlerini vermiştir. Bu gün bile eski kuşaktan F. Erdinç’i anımsamaları muhtemeldir.

Fahri Erdinç, yazınsal çalışmalarına yetecek ölçüde Bulgarca, Rusça ve Almanca bilmekteydi. Yazar için Kemal Özer: “Sökmüş ve sökecek bütün şafakların habercisi. Fahri Erdinç’in sanatsal ve siyasal yönleriyle bir yazgı adamının kimliği var karşımızda. Onu tanımak, aynı zamanda o kimliği oluşturan ve direniş diye niteleyebileceğimiz temel öğeyi tanımak anlamına geliyor. Kökleri 1940’lara giden kendisine odak aldığı Sabahattin Ali ve Nazım Hikmet’in sanat anlayışlarıyla sürdüren ödünsüz bir yazar ve ozandır. Yapıtları, hem yazdığı döneme göre işlenişiyle ele aldığı sorunlarla bir ileri aşamayı gündeme getiriyor, hem de kendinden sonrasına dil ve anlatım bakımından bakıldığında, yaşamdan beslenen bir edebiyatın geçmişine ilişkin örnekler olarak okuyabileceğimiz gibi, onlarda yaşanan koşulların aşılması doğrultusunda önemli ipuçları da gösteriyor bizlere.” diyerek, yazarın, Çağdaş Türk Edebiyatı için önemli bir kaynak olduğunun vurgusunu yapıyordu. Tüm yapıtlarının konularını, şiir, öykü, roman ve anlatı olsun, daima halkın, ezilen insanın, işçi ve emekçiden alıyordu. Erdinç, emekten yana bir yazar olarak olaylara ve olgulara nasıl sınıfsal bir bakış açısı kazandırdığını da göstermekteydi.

Fahri Erdinç, yerleştiği Bulgaristan’da da sınıf mücadelesini Bulgaristan Komünist Partisi saflarında sürdürmeyi bir görev bilmiştir. Ve yazın çalışmalarını hiç aralık vermeksizin buradan devam etmiştir. Onun geriye bıraktığı eserlerin bu gün bile hala aranıyor ve okunuyor olması, yazdıklarının gerçeklikle ne ölçüde örtüştüğünün kanıtıdır. O hiçbir zaman düzen adamı olmamış, ömrünün sonuna kadar ayakları yere sağlam basan bir komünist olarak varlığını sürdürmüştür. Bu anlamda yeni kuşakların Fahri Erdinç’in yazdıklarından öğrenecekleri çok şey olduğunu söylemek sanırım yerinde olur. Egemenlerin finanse ettiği, desteklediği postmodern, yönlendirilmiş edebiyat yerine, yapıtlarında toplumsal gerçekçiliği tercih etmesi hiç de tesadüf değildir. F. Erdinç, aynı zamanda Enver Gökçeler, Orhan Kemaller, Kemal Tahirler, Yaşar Kemaller, Nazım Hikmetler, Sabahattin Aliler kuşağının önemli isimlerinden biridir de.

Yazarın bir şiiri:

PANAROMA- II

Sen hangi gövdenin
Yaralı başısın şaşkın dünya?
Çatık kaşların var resimlerinde
Beyninin yüzüne vurmuş humması;
Karaların, kırmızı lekelere
Denizlerin, pembe mendillere dönmüş.
Çelik kuşlar pislemiş kafana
En sonunda Atom’u…
O bir fiske olmuş
Sen, “Bin ah duyulan kâsei fağfur”
İster keramet, ister selamet say bunu’
Sersemce dönüşünden artık uyan,
Yaklaş güneşe doğru
Pervaneler gibi yan.

Fahri Erdinç

***

Fahri Erdinç, yurt dışına çıkmazdan önce bir süre tutuklanmış ve hapse girmiştir. Gelecekte yayımlayacağı “Acı Lokma” romanında bu olayı şöyle aktaracaktır:

“(...) Bir akşam ben de sarhoş kafa ile bütün belediye başkanlarını kalaylayıverdim, tamam mı.

“Tanık var mı? diye sordular karakolda.

“Var. Karpiç Lokantası’nın kapıcısı, bir de garson.”

“Orada ne işin vardı be kuzum?” dedi, iyi niyetli komser.

Yemek yemeye değil elbet, birini aramak için uğramıştım. Daha kapıda göğüslediler. “Yasak!” “Neden?” “İçerde Amerikalılar var.” “Olsun, ben o Amerikalıları yemem, haşlama yiyeceğim.” “Olmaz, dediler. resmi ziyafet bu.” “Olur, olmaz.” derken, azıttık işi. Beni yaka paça atmak istediler. İşte o zaman artık Amerikalıya da, onu memlekete balmumu ile çağırana da sıradan okudum. Daha ben bitirmeden iki sivil polis kollarıma giriverdiler.” * (Sayfa 244)

1940 ve 1945 yılları arasında yazdığı şiirleri; çocukluk, yurt, ölüm, Tanrı, gibi temalardan ve şiirleştirilmiş izlenimlerden oluşuyordu.

Cumhuriyet dönemi hikâyesini ana çizgileriyle hatırlamakta yarar var. Cumhuriyet dönemi hikâyeciliğinin ilk örnekleri, Osmanlı’nın çöküş döneminde yaşamaya başlayanlarca verilir. Yıkıcı bir dönemeçten geçtikleri için, Cumhuriyetçilerin bu hikâyecileri giderek yıpranmışlar ve kendilerinden sonraki gibi, kendileri de teker teker de olsa, edebi kişiliklerini sağlamlaştıramamışlardır.

Bunlardan Sadri Ertem’in Cumhuriyet sonrasında yazarlara kimi etkileri olmamış denemez. Ertem dışında kalan üç gerçekçi hikâyeci (Fahri Celalettin, Selahattin Esin, Osman Cemal Kaygılı) bugün hemen hemen unutulmuşlardır.

“... Böylece 1940-50 yılları arasına Türk hikâyesinin altın çağına gelinir. Belli başlı altı yedi hikâyeci, bu döneme imzalarını atar. Uzun bir zaman konuları ve hikâye anlayışlarıyla, yeni adların katılmalarıyla çağdaş hikâyemizde yerlerini sürdürürler.

Sait Faik, dışında kalan beş hikâyecimiz: Umran Nazif, İlhan Tarus, Kemal Bilbaşar, Samim Kocagöz ve Orhan Kemal aynı ortak özellikleri hikâyelerinde toplamış yazarlardır.

“... İşte bu çizelgede bir ad unutulur; çoğu kez Sabahattin Ali gibi 1950-60 arası edebiyat kitaplarından ve anılardan silinmiş biri. Bu Fahri Erdinç’tir... Erdinç’in Türkiye’deki hikâye serüveni 1947- 49 yıllarında “Seçilmiş Hikâyeler Dergisi” “Varlık”, “Adımlar” ve “Büyük Doğu” gibi dergilerde yazar.

Kırmızı Ampul - Öyküler

‘Kırmızı Ampul’ Fahri Erdinç’in öykü kitaplarından biridir. ‘Genç Kitaplar’ tarafından yayımlanan yapıtta yazarın değişik yıllara ait on altı öyküsü yer almaktadır. 160 sayfalık özenle yayıma hazırlanan bu kitap bize bir ölçüde de olsa Fahri Erdinç’in öykücülüğü konusunda sağlam ipuçları vermektedir. Kitaplığımdan çıkardığım bu kitabın son baskısı 2006 yılında yapılmasına karşın, istendiğinde İnternet’teki çeşitli sitelerden bulmak her zaman mümkün. Edebiyat meraklılarına ve kentimiz Akhisar’ın değerlerini tanımak isteyenlere öneririm.

Yazarın Yapıtları:

- Şen Olasın Halep Şehri (Şiir/ 1945)
- İşte Böyle (Şiir/ 1956)
- Akrepler (Öykü/ 1952
- Asi (Öykü/ 1955)
- Memleketimi Anlatıyorum. (Öykü/ 1960)
- Diriler Mezarlığı (Öykü/ 1964)
- Canlı Barikat (Öykü/ 1973)
- Ali’nin Biri (Roman/ 1958)
- Acı Lokma (Roman/ 1961)
- Kore Nire (Roman/ 1966)
- Kardeş Evi (Roman/ 1979)
- Göç (Piyes/ 1952)
- Türkiye’de Çocuklar (İnceleme/ 1951)
- Kalkın Nazım’a Gidelim (Anı/ 1987)

* Kaynak: Kırmızı Ampul/ Fahri Erdinç/ Genç Kitaplar Yayınevi/ 2012/ İstanbul


Konuyla ilişkili diğer makaleler