POLİTİKA’DAN GEÇMİŞ HAFTAYA BAKIŞ 08.06.-14.06.2020
HDP Parti Meclisi'nde, Vekilleri ile, İl ve İlçe Başkanları ile toplanıp müzakere ederek Türkiye çapında bir Kampanya başlatacağını açıklamıştı. Bir kolu Edirne, diğer kolu Hakkari'den başlatılacağı açıklanan ve Ankara'ya ulaşması planlanan bir Yürüyüş kararı alındı.
Gerek COVİD-19'dan kaynaklı sağlık önlemleri dikkate alınarak, gerekse de eylemin niteliği açısından Yürüyüş'lerin başlatılacağı kentlerde basın açıklamaları ve şehir içinde yürünmesi, daha sonra bir dahaki kente kadar araçlarla gidileceği açıklandı. Geçiş yapılacak her şehir için de Basın Açıklaması niteliğinde küçük mitingler ve kısa yürüyüşler ön görüldü. Bu önlemler aynı zamanda Yürüyüş'ün provokasyona açık olmaması için bir önlem amacını da içeriyordu.
Buna karşı İktidar ne yaptı? HDP'nin yürüyüş kollarının geçeceği şehirlere COVID-19 salgını bahanesiyle giriş-çıkışları yasakladı, ardından da gösteri ve yürüyüşleri yasakladı. Bir yandan COVID-19 salgını ile ilgili "Yeni Normal" adı altında tam normale dön, diğer yandan da salgını bahane ederek ilgisiz önlemler al. Adama "Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu" diye sorarlar. Ne derece gülünç duruma düştüklerinin bile farkında değiller. Çünkü, korkuları ve kinleri onu görmelerini engelliyor.
Bugün Hakkari ve Edirne'den başlayan Yürüyüş kolları, daha ilk başında kolluk kuvvetlerinin baskısı ve terörüne maruz kaldı. Yaralama düzeyinde saldırılar ve gözaltılar engelleme girişimlerine eşlik etti. Vekiller hırpalanmaya çalışıldı.
HDP üzerinde yıllardır süren genel baskıların, 10 bine yakın HDP yönetici, üye ve sempatizanının tutuklanmalarını, başta Selahattin Demirtaş olmak üzere onlarca eski HDP yönetici ve vekilinin tutsak edilmesini ve de en son iki HDP'li vekilin vekilliklerinin iptal edilip tutuklanmalarını protesto etmeyi amaçlayan bu Kampanya açıklandığı andan itibaren başta AKP ve MHP olmak üzere tüm iktidar ve devlet güçlerinin sözlü saldırı ve sataşmalarına neden oldu.
AKP sözcüleri, Saray sözcüleri, MHP başkanı ve vekilleri Kampanyayı terörize edici söylemlere başvurdular. Halbuki HDP, Türkiye'nin seçimlerden çıkan üçüncü en büyük partisi olarak en doğal demokratik hakkını kullanmayı amaçlıyor. "Ne bu şiddet bu celal?" dedirtecek cinsten tepki ve provokatif açıklamaların nedenleri nelerdir? Biraz onlara göz atalım.
MHP destekli AKP-SARAY Rejimi artık bu ülkeyi yönetemez durumda olmanın sınırlarını çoktan aşmış durumda. İki yılı aşkındır gelişen ekonomik kriz, COVİD-19 salgını ile tepe yaptı ve toplumun tüm sınıf ve katmanlarını etkisi altına aldı. Bu krizden en çok etkilenenler ise işçi, emekçi ve yoksul halklar oldu. İktidar tıkandı. Çözüm üretemiyor. Yardım eli uzatması gereken halktan "Biz Bize Yeteriz Kampanyası" adı altında para dileniyor. Düşünün, yardıma muhtaç olan bir emekçinin cep telefonuna dahi 10 TL bağış talebi geliyor.
Diğer yandan İktidar, başta AKP olmak üzere siyasi bir kriz içinde. Kuruluşundan itibaren AKP'nin ve Hükümetlerinin en üst düzeylerinde görev yapan teknokratlar ve seçilmişler partilerine sırtlarını döndüler. Yeni partiler kuruldu, orta ve alt düzeyde ise AKP'den başka partilere geçişler hızlandı. Medya üzerinde yaratılan sansür ve "özgür" olan basının sadece AKP basını olmasından dolayı halk gelişmeler hakkında bilgilenemiyor. AKP basını dezenformasyon ve yalan üzerine kurulu haber politikaları ile çöküşü gizlemeye çalışıyor. Aynen 2. Dünya Savaşında Alman halkının; "Sovyet Kızıl Ordusu Berlin'e girene kadar biz Moskova'yı ele geçirmek üzereyiz diye düşünüyorduk" dediği gibi bir durumla karşı karşıyayız.
Dikkati dağıtmak ve sunni gündem yaratmak yoluyla "Milli Birlik ve Beraberlik" propagandası altında Irak, Suriye, Kürdistan ve Libya'da savaşlar, saldırılar örgütleniyor ve körükleniyor. Şunu demeye getiriyorlar: "Şanlı ordumuz sınır ötesinde destanlar yazarken Türkiye'de ekonomik ve siyasi krizden söz etmek vatan hainliğidir". Aslında durum tam tersi. Bir yandan sözde "Milli Birlik" söylemleri altında ülke içindeki sorunları hasıraltı edip uzatmalara uzatma katmak istiyorlar. Diğer yandan da Irak, Suriye, Kürdistan ve Libya'da olası işgal ve ilhaklar sonucunda, o ülkelerdeki zengin doğal kaynakların üstüne oturmak ve o ülkelerde ekonomik ve siyasal nüfuz alanlarını geliştirmeye çalışıyorlar. Bunu başarırlar ise de ülke içindeki ekonomik ve siyasal sorunları çözme yolunda hafifletmeyi hedefliyorlar. Bu savaş, işgal ve ilhak politikasının adı emperyalist savaş ve talandır. Sömürgeciliktir.
Devlet ve İktidarın bu oyununu deşifre edecek, bozacak ve halklara gerçekleri açıklayacak nitelikte parlamentoda temsil edilen en etkin parti ise HDP'dir. HDP aynı zamanda MHP destekli AKP-Saray Rejimi'nin güç kaybetmesi karşısında yeniden güven kazanmak için aslında baş vurmak istediği "Erken Seçim" senaryosunda devlet ve iktidarın senaryo ününde engel teşkil ediyor. Çünkü biliniyor ki, HDP parlamenter alanda da kilit parti konumundadır. MHP destekli AKP-Saray rejiminin son bulması için belirleyici güçtür. Bunun ötesinde HDP, parlamento dışı mücadelede "Barış, Demokrasi, Emek, Bağımsızlık, Özgürlük, Sosyalizm" Cephesinin önemli bir bileşeni ve platformudur. HDP'ye yönelik tüm saldırı, baskı ve provokasyonların nedeni bunlardır.
Tüm bu gelişmeler olurken TSK dün itibarıyla Güney Kürdistan topraklarına "Pençe-Kartal" adı altında bir saldırı harekatı başlatmış ve jet uçakları ile bombalar yağdırmıştır. Bu da bir tesadüf değildir. Provokatif söylemler, suçlamalar ve terörize etmelerden istediği sonucu alamayan iktidar, Kürt devrimci demokratik özgürlük hareketini provoke etmeye çalışmaktadır. Biliniyor ki, bu tür iktidarlar için en iyi ilaç kaos ve çatışma ortamı yaratmak ve de bunun içinden güçlenmeye çalışmaktır. 7 Haziran 2015 seçimlerini kaybedince AKP-Saray Rejimi aynı yolu izlemiş ve 1 Kasım seçim oyunu ile gücünü toparlamıştır. Şimdi yine terörü kışkırtarak aynı sonucu elde edeceklerini, güç kayıplarını durduracaklarını ve tekrar güç toplayabileceklerini hesap etmektedirler. Onun için HDP nezdinde tüm devrimci güçleri provoke ederken, CHP tabanını da bölmek ve etkilemek için CHP'ye yönelik suçlama, dezenformasyon ve saldırı politikalarını geliştirmektedirler. "CHP-Terör İşbirliği" senaryosu adı altında hem devrimci demokratik toplumu terörist ilan ediyor, aynı zamanda da CHP tabanı ve seçmeni arasında tedirginlik yaratmaya çalışıyorlar.
Tüm baskı, provokasyon ve saldırılara karşı, haklılığımızın ve gücümüzün bize verdiği sağ duyulu ve soğukkanlı tavır ile HDP'nin Kampanyası'nın başarısı için çalışacağız. Dikkat edelim, Dayanışma'dan söz etmiyoruz. Bu Kampanya Türkiye'nin tüm Barış, Demokrasi, Emek, Bağımsızlık, Özgürlük ve Sosyalizm Güçlerinin, hepimizin Kampanyasıdır. Onun için bu Kampanyayı başarılı kılacağız ve MHP destekli AKP-Saray Rejimine unutamayacağı bir ders verme sürecini adım adım öreceğiz.