Türkiye ve Dünyaya Bakış - 121

Türkiye ve Dünyaya Bakış - 121

Türkiye ve Dünyaya Bakış - 121

YENİ YIL ZORLUKLARI AŞMA YILI OLSUN!

2020 yılı COVID-19 salgını ile ilintili ifade ediliyor. Evet, COVID-19 virüsü dünyada büyük etkiler yarattı. Aynı zamanda ise kapitalist dünyanın çaresizliğini ve çürümüşlüğünü bir kez daha ortaya çıkardı.

Savaşlar ve yakılan ocaklar ile birlikte düşünüldüğünde dünya bir ateş çemberine dönüştü. İnsanlar virüs salgınından kendilerini korumaya ve etkilerinden en az zararla kurtulmaya çalışırken başlarına savaş uçakları ile bombalar yağdırıldı, paralı askerler katliamlar gerçekleştirdiler.

Savaşları çıkaran ve bu şekilde ömrünü uzatmaya çalışan kapitalist-emperyalist sistem, virüsü de dünyanın yoksul halklarına, işçi ve emekçilerine karşı bir silaha dönüştürdü. Virüsün en yoğun olarak yaygınlaştığı yerleşim birimleri yoksul işçi ve emekçi semtleri oldu. İlk olarak kapının önüne koyulanlar işçiler oldu. Yasaklar ve kısıtlamalar nedeniyle ekmek paralarını dahi kazanamayanlar güvencesiz ve günlük işlerde çalışan işçiler oldular. Bunların hiç biri resmi istatistiklere girmediler. Çünkü güvencesiz ve günlük işlerde çalışan işçiler zaten kayıtdışı çalıştıkları için istatistiklerde mevcut değiller. O nedenle, resmi açıklamalarda sunulan tüm veriler eksik, yanlış ve yanıltıcıdır.

Şimdi “aşı savaşları” başlayacak. Hangi devlet veya hangi tekelin aşısının daha makbul olduğu sağlık açısından iyileştirici veya önleyici kıstaslara göre değil, kapitalizmin kazanç ve rekabet yasalarına göre belirlenecek. Yine birileri aracı şirketler üzerinden aşı pazarlayarak devleti soyup soğana çevirecek. Kamu mülkiyetine karşı olan sözde “serbest rekabetçi özel sektör” savunucuları aslında o karşı oldukları kamu kaynakları ile sermayelerini artırıyor, kredilerini alıyor ve kazançlarına kazanç katıyorlar.

Tüm bu zor koşullarda Aralık 2020’de asgari ücret yeniden tespit edildi. 2.825,90 TL olarak belirlenen asgari ücret bırakın yoksulluk sınırını, açlık sınırının altında. Türk-İş dahi açlık sınırını 2.900,00 TL olduğunu, yoksulluk sınırının 5.000,00 TL olduğunu ve Türkiye’de bugünkü yaşam koşullarında bir işçi ailesinin evine 8.000,00 TL girmezse normal yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayamayacağını açıkladı.

Ülkede yaratılan ve uygulanan baskı ve yasaklar dikkate alındığında asgari demokratik siyasi anlayışa sahip olanların karşı çıktığı gelişmeler ile karşı karşıya olduğumuzu görmekteyiz. Selahattin Demirtaş gibi siyasetçilerin AİHM kararlarına göre hemen serbest bırakılmaları gerekirken, bu görüşleri “iç işlerine karışmak” olarak değerlendiren zihniyetin bu tür uygulamaları devam ettirmeye niyetli olduğu anlaşılmaktadır. Bırakınız sosyalistleri, burjuva liberal-demokrat Osman Kavala ve Ahmet Altan gibi kişilerin eleştirel görüşlerine onları tutsak ederek karşılık veren bir anlayışla karşı karşıyayız. Onbinlerce siyasi tutuklunun varlığı başka türlü nasıl açıklanır?

Komiklikler de yaşıyoruz. Kendi yurttaşlarına maske dağıtamayan bir iktidar, ABD’ye maske hibe edebiliyor. Veya ülkede yurttaşları açlık nedeniyle yaşamlarını yitirirken, kendi yurttaşlarına sosyal destek sağlamakta yetersiz kalan iktidar başka devletlere milyonlarca dolar hibe edebiliyor. Ülkede kendi vatandaşı doğal gazını, elektriğini, kirasını ödeyemez, evine ekmek alamaz, çocuklarına giysi alamazken, milyonlarca dolar Irak’ta, Suriye’de, Kürdistan’da, Libya’da, Ermenistan’da bomba ve mermi olarak heba edilebiliyor. Savaş jetleri sanki yakıt yakmıyormuş gibi saldırı amaçlı taaruzlar düzenleyebiliyor. Bir ilin bir aylık sosyal yardım giderlerini karşılayabilecek bütçe Saray’ın bir haftalık gideri olarak harcanabiliyor.

Şimdi biz okuyucularımıza şöyle bir soru sormak istiyoruz; Böyle bir adaletsiz düzen ne kadar yaşayabilir, buna ne kadar tahammül edilebilir? 2021 yılının bu sorunun yanıtının verileceği yıl olması dileğiyle tüm takipçi ve okuyucularımıza iyi yıllar diliyoruz…

03 Ocak 2021


Konuyla ilişkili diğer makaleler