“KAOS” İyidir
“İstikrar”, devleti yönetenler için sistemin idamesi, burjuvazi için de sömürünün sorunsuz devam etmesi anlamına gelir. Ülkede -erk’i elinde bulunduranların söylemiyle- istikrar varsa işçiler, emekçiler rahat rahat sömürülüyor; devlet çarkı, her türlü demokratik, ekonomik talepleri bastırıyor demektir.
Ne zaman ki işçiler, memurlar, kısacası emeği ile geçinenler örgütlenip ekonomik-politik-sosyal haklar elde etmeye başlamışsa bu durum, sistem açısından “kaos” yaratmıştır. Çünkü düzen içinde işleyen çarka çomak sokulmuştur. Ana çark dönse bile artık birçok küçük çark sorun yaratmaya başlamıştır.
İşte 7 Haziran’da da böyle oldu. Çünkü HDP çatısı altında birleşip seçim çalışmalarında –her türlü tehdit ve saldırıya rağmen- birlikte mücadele etmenin mükafatını hak eden demokratik güçler, Meclis’e güçlü bir biçimde girince erk’i elinde bulunduranların kaosu başladı.
Çünkü artık “meclis”te, gerici-faşist yasaları çıkarmanın kanalları az da olsa tıkandı. Çünkü Kürt Özgürlük Hareketi, gerek ülkede gerekse dünyada yasallık kazandı. Çünkü Türkiye demokratik güçlerinin yoğun ve birlikte çalışmasıyla diktatorya hevesi birilerinin kursağında kaldı. Çünkü HDP, bütün bileşenleriyle birlikte, artık mecliste farklı renklerin, seslerin temsilcisi olacak düzeyde tabuları yıktı.
Son günlerde herkes “hükümeti kim kuracak, kimler koalisyon oluşturacak?” sorularıyla meşgul. Ama biz sosyalistler -belli bir eşik aşılmakla birlikte- hükümeti kimin kuracağıyla değil; kurulacak hükümetlere karşı, işçi sınıfının mücadelesini ve örgütlenmesini nasıl ilerletebileceğimizi, HDP çatısı altında gelişen ortaklaşmayı daha anlamlı ve daha örgütlü olarak ileriye nasıl taşıyacağımızı, demokratik hak ve taleplerimizi kazanımla sonuçlandırmak için mücadele alanlarını nasıl genişletebileceğimizi düşünmeli, tartışmalıyız.
Ezenler, sömürenler açısından “kaos” kısa zamanda biteceğe benzemiyor. Çünkü resmi ideolojinin temsilcileri olan AKPCHP-MHP arasında, seçim vaatleri düşünüldüğünde -özellikle Tayyip Erdoğan’ın söylemi ve tavrı sebebiyle- uzlaşma kolay görünmüyor. Kaldı ki hükümet kurulsa bile bu hükümet hem güçlü hem de uzun ömürlü olamayacaktır.
Bu süreçte, sol-sosyalist-demokratik örgütler, sendikalar güçlü ve kararlı biçimde bu duruma müdahil olamazsa –çoğu örgüt bugünlerde rehavet içinde- bu kaos ortamından yine patronlar, yine sermayedarlar, yine uluslararası emperyalist örgütlenmeler kazançlı çıkacaklardır.