“Partimizin kurucu yoldaşlarının yarım bıraktıkları görevleri bizim tamamlamamız gerekiyor.”
Türkiye Komünist Partisi Merkez Komitesi Genel Sekreteri Sedat Taner Yoldaşın 10 Eylül Mesajı
Sınıf kardeşlerimize, Türk, Kürt ve bütün uluslardan emekçilere;
Türkiye Komünist Partisi bundan 97 yıl önce bugün kuruldu. TKP, Türkiye’nin ilk siyasi partisidir. Yeni bir Türkiye kurmak, ‘İşçi-Köylü Şuraları’ temelinde sosyalizmi Anadolu topraklarında kurmak için, emperyalist işgal altındaki ülkemizi önce düşmanlardan temizlemek gerekiyordu. TKP, ulusal kurtuluş savaşını bu anlamda Anadolu, Trakya ve Mezopotamya işçi ve köylülerinin sosyal kurtuluş mücadelesine yükseltmek için kuruldu.
TKP vasıtasıyla genç Sovyet Devleti, Ankara Hükümetine silah, cephane ve nakit yardımı yaptı. Anadoludaki değişik direniş grupları TKP’nin girişimleri sonucunda koordineli bir mücadeleye girdi. Yeşil Ordu Bolşevikleri, Enternasyonalist İslamcı Bolşevikler, Komünist gruplar direniş hareketinin çekirdeğini oluşturuyorlardı. Partimizin kurucu Başkanı Mustafa Suphi yoldaş ile Mustafa Kemal arasında yazışmalar ve vekiller vasıtasıyla görüşmeler yapılmış, Mustafa Kemal bizzat TKP’nin muhatabının Birinci Meclis olduğunu belirtmiş ve Mustafa Suphi’leri Ankara’ya davet etmiştir.
Mustafa Suphi ve 14 yoldaşı Anadolu’ya yola çıkmış, Kemalist Ankara Hükümeti’nin komplosu sonucunda 28/29 Ocak 1921 gecesi Karadeniz’in derin sularında vahşice katledilmişlerdir. Bu cinayet, Mustafa Kemal’in, Sovyet’lerden almak istediği yardımları almasından sonra işlenmiştir.
TKP’nin 10 Eylül 1920’de kurulması Türkiye’nin kurulması ile sıkı sıkıya bağlıdır. TKP’nin kuruluş amacı Anadolu’yu emperyalist işgaleden kurtarmak ve sosyalizmi kurmaktır. Türkiye halkları, işçi, emekçi ve köylüleri TKP’nin görüşlerine ilgi ile yaklaşıyorlardı. İngiliz emperyalizmi Sovyet devriminden sonra Anadolu’da sosyalizmin kurulmasına ve aynı dönemde Almanya’da sosyalist devrim gerçekleştirilmesine tahammül edemeyeceği için Anadolu burjuvazisi ve onun temsilcisi Mustafa Kemal ile anlaşarak bu süreci kanla, yasaklarla bastırmıştır.
TKP 12 Eylül 1922 tarihinde yasaklanmış ve bu yasak bugüne dek kalkmamıştır. İşçi ve köylülerin iktidarında, Alevi ve Sünni Müslümanların, Hristiyan Rum ve Ermenilerin, Türk, Kürt, Laz, Çerkes, Arnavut, Gürcü, Ermeni, Yunan halklarının birlikte uyum içinde yaşamaları o tarihlerde engellenmiştir.
O yıllarda, Rusya’dan sonra Türkiye ve Almanya’da sosyalizmin kurulabilmiş olması Sovyetler Birliği’nde sosyalizm kuruculuğu için daha uygun koşullar sağlayacağı gibi, Sovyet sosyalizminin varlığı da Türkiye ve Almanya’da sosyalizmin kuruluşunu kolaylaştıracaktı. Avrupa hatta dünya farklı bir gelişim gösterecekti.
TKP’nin kuruluşunun önemini bütün bu olgular ile birlikte değerlendirmek gerekmektedir. Bugün Türkiye’nin yaşadığı tüm sorunlar 1920’lerde çözülmüş olabilecek sorunlardır. Kapitalist işgücü sömürüsü ve milliyetçi sömürgecilik anlayışı bugün bizlerin tanımadığı olgular olacaklardı.
Görece ve göstermelik zenginliğin bedelini bugün Türkiye’de işçi ve emekçiler ödüyor. Türkiye halklarının, işçi ve emekçilerinin tümüne yakını borç içinde. Kredi kartları, tüketici ihtiyaç kredileri, araç ve konut kredileri işçi ve emekçilerin gırtlağına dayanmış durumda. Bu borçlar bugünkü gibi baskı ve durgunluk dönemlerinde işçi sınıfının direnişlerini de engelliyor. İşten atılma korkusu direnme gücünü kırıyor. Ancak bunlar geçici emarelerdir. Türkiye bu politikalar ile ekonomik sorunlarını çözemez. Bir noktada “taşıma su ile değirmen dönmez”. Ülke dışından getirdikleri kara paralar ile bu çark bir yere kadar döner. Tıkandığı zaman ise bugün ekonomik ve politik baskı altında durgunmuş gibi duran işçi sınıfı, emekçiler ve yoksullar kaybedecekleri hiç bir şeyleri olmadığını ama kazanacakları özgür, eşit, sömürüsüz bir Türkiye olduğunu yaşayacaklar ve kapitalizmin saltanatına son vereceklerdir. Türkiye’nin ekonomik ve politik sorunlarını çözebilecek yegane güç işçi sınıfıdır. Klasik ve modern proletaryanın diğer bağlaşıkları ile yürüteceği ortak sınıf mücadelesi sosyalizmin Türkiye topraklarında zaferinin teminatıdır.
Bu ülkede kendi halklarına karşı tanklarla, jet uçakları ile roketlerle savaşan bir devlet yönetimde. Kürdistan’da 2015 Haziranından itibaren yeniden uygulanan imha hareketi ne kadar sürebilir ve ne denli başarılı olabilir? Kürt halkına karşı yürütülen bu kirli savaş sadece Kürt halkının TC devletine karşı daha fazla bilenmesi ve özgürlük mücadelesini yükseltme sonucunu getirmektedir. Bir halkı zincirleyerek ne kadar zaman tutsak edebilirsiniz. Bu mümkün değildir. TKP kurulduğu zaman programatik amaçlarını yerine getirebilseydi bugün bu topraklarda milliyetler sorunu çözülmüş olacaktı. Bugün TKP, Kürt ulusal sorununun çözümünün Türkiye’nin genel sınıfsal sorunlarının çözümünden bağımsız ele alınamayacağı önemle vurguluyor. Bu çok önemli bir konudur. Dolayısıyla komünistlerin Kürt özgürlük hareketine yaklaşımını da bu yaklaşım belirliyor. Biz parti olarak ‘Kürt halkı ile dayanışma’dan bahsetmiyoruz. Birleşik ve bütünsel bir mücadeleden söz ediyoruz. Kürt halkının özgürlüğü kazanılmadan Türkiye’nin hiç bir sorunu çözülmez, ama aynı zamanda Türkiye’de sınıf mücadelesi sonuç almadan da Kürt işçi, emekçiler, köylüleri ve yoksulları gerçekten özgür olamaz.
Alevi yurttaşlarımızın ülkemiz sorunlarına yaklaşımı önem arzetmektedir. Ülke nüfusunun üçte biri Alevi’dir. TKP, kuruluşunda Alevi-Sünni ayrımı yapmadan din ve vicdan özgürlüğünü programına almış bir partidir. TKP’yi yok etmek isteyen Kemalist zihniyet ise, TKP önderlerini katledip partimizi yasakladıktan sonra ilk yaptıkları iş Dersim Katliamı olmuştur. Zannedersiniz ki Dersim Katliamında onbinlerce Alevi canımız katledilmemiş, sürgün edilmemiş, bugün bakıyoruz bu kardeşlerimiz o katliamların sorumlusu olan CHP etrafından ayrılmıyorlar. Acıları yeniden deşmek istemiyoruz, ancak yaşanmışlıklardan sonuç çıkarmak biz komünistlerin yaptığı kadar Alevi yurttaşlarımızın ve onların ilerici, demokratik, devrimci kurumlarının yapmaları gereken bir değerlendirmedir. Alevi yurttaşlarımızın partisi TKP’dir.
Değerli yoldaşlarım ve parti dostlarımız;
Değinmeye çalıştığımız tüm bu konular ülkemizin çözülmesi gereken yakıcı sorunlarıdır. İşçi ve emekçilerimizin sömürüden kurtuluşu, Kürt halkının özgürlüğü ve Alevi toplumunun eşit haklar mücadelesi çok somut ve günceldir. Burjuva iktidarları bu sorunları çözemez ve çözmez. Onlar bu çelişkilerden besleniyorlar. İşçi sınıfının birliğini bu sorunları keskinleştirerek bozuyorlar, bölerek yönetiyorlar. Bu durumda bize düşen bölünmeye karşı birleşmek, baskıya karşı direnmek, amaçlarımızı gerçekleştirmek için birlikte savaşmaktır.
Genel olarak bu şekilde ifade ettiğimiz doğruyu yaşama geçirmek genel çağrılar ve söylemler ile mümkün değildir. Her yoldaşımız ve her parti dostumuzun, yaşadığı ve çalıştığı alanda bu mücadelenin gereğini yapması gerekmektedir. Sınıf düşmanımızın karşısında her alanda ufak ufak da olsa üzerimize bireyler olarak düşeni yerine getirirsek ve her birimizin bunu yaptığını düşünürsek, damla damla biriken bu çabalar bir sele dönüşecektir. Kendi günlük çalışmalarımızı hiç küçümsemeyelim. Hepimiz aynı çalışmayı farklı mahalle, işyeri, atölye, semt ve köylerde yürütüyoruz. Fakat bir kalemiz var. O da partimiz TKP. Parti tüm bu çalışmaların, çabaların yönlendirilmesi, koordinesi ve sonuçlarının birleştirilmesi görevini yürütmektedir. Dolayısıyla, kendi yaptığımız çalışmalar bir bütünün küçücük parçaları dahi olsa çalışmalara önem verelim, eksiklerimiz varsa tamamlayalım. Doğru istikamette ilerliyoruz. Devam edelim.
Partimiz program taslağında, 60’lı yıllarda TİP ve daha sonra devrimci gençlik hareketi içinde başlayan ayrışma ve bölünmelere son verilme hedefini ortaya koymaktadır. Bu görev hepimizindir. Farklılıkların ortadan kaldırılması sadece tepeden yapılacak girişim ve görüşmeler ile çözülmez. Bırakın herkes farklılıklarını korusun. Önemli ve belirleyici olan yerel komünal mücadelelerde ve işyerlerinde ortak devrimci amaçlar için mücadele birliği sağlanmasıdır. Ayrılık noktalarını bir kenara bırakarak, ortak noktalar temelinde mücadeleyi birlikte öreceğiz. Partimiz tüm farklılıkların bir partide birleşerek çözülebileceği ön görüsünde bulunmuyor. ‘Devrimci Cephe’ bizlerin farklılıklarımız ile birlikte mücadele edebileceğimiz bir alandır. Bunun adı HDK olur, HAZİRAN olur, başka yerde KENT KONSEYİ olur, SENDİKA olur, diğer bir yerde HALK MECLİSİ olur. Adı ve biçimi önemli değil. Belirleyici olan niteliği ve göreceği işlevdir. Kağıt üzerinde kurulan birliktelikler yıkılır ancak sıcak savaşım içinde somut olarak kurulan birliktelikler sürer gider, gelişir ve ülke çapında oluşacak bir DEVRİMCİ CEPHE’nin bileşen nüveleri halini alır.
Bu nedenle, tüm yoldaşlarımız ve parti dostlarımıza parti yayınlarını bu gözle takip etmelerini, parti örgütleri, işçi, mahalle ve semt komitelerinde bu konuları tartışmalarını, toplantılarında bu yönde yaptıkları çalışmaları değerlendirmelerini, günlük yaşam ve çalışmalarında bu politik görev doğrultusunda davranmalarını partimizin kuruluş yıldönümü münasebeti ile tekrar hatırlatmak isteriz.
Tüm parti örgütlerimize ve bağlı komitelerimize;
Yoldaşlar, Tüm yığın ilişkilerimizi ve parti çalışmalarımızı belirttiğimiz doğrultuda geliştirmek parti örgüt ve komitelerimizin öncelikli görevleridir. Bu görevi başarmak, parti içi eğitimlerin düzenli yürütülmesi, politik gelişmelerin haftalık değerlendirmesi, ve parti yayınlarımızın titizlikle ele alınmasını gerektirmektedir.
“İştir kişinin ayinesi” sözünü anımsayarak, devrimci pratiğin önemine tekrar değinmek isteriz. Görevi ne olursa olsun her yoldaşımızın sınıf içinde sağlıklı, kalıcı ve sürekli bağları yoksa, bu bağları eyleme dönüştürme yeteneğine sahip değilse bir eksik yapıyoruz demektir. Parti örgüt ve komite toplantıları bu değerlendirmelerin hiç bir sorunun üzerinden atlamadan yapılması gereken yerdir.
Parti programımızı özümsemek, günlük çalışmalarımız için bir pusula olarak kullanmak, aylık, haftalık ve günlük propaganda materyallerimizi program doğrultusunda irdelemek ve bu bilgileri bir silah olarak siyasi yığın çalışmalarımızda uygulamak her birimizin görevidir.
Partimiz canlı bir organizmadır. Mücadeleler içinde yaralarını sararak, gelişerek ve serpilerek ilerlemektedir. Unutmamamız gerekir ki, Partimizin kurucu yoldaşlarının yarım bıraktıkları görevleri bizim tamamlamamız gerekiyor. Bunu başarmanın tek yolu da kendi üzerimize düşen ödevleri eksiksiz yerine getirmemizdir. Hiç bir çalışmayı küçümsemeyelim, önemsizleştirmeyelim. Göreceğiz ki, ancak bu şekilde çalışarak yeni mevziileri sağlamlaştırmış ve tüm mevziiler birleştiği zaman da sonuç almış olacağız.
TKP bir savaş örgütüdür. Savaşın da farklı cepheleri ve mücadele yöntemleri vardır. Parti içinde her yoldaş hangi cephede nasıl mücadele etmesi gerektiğini çok iyi biliyor. Bu konuda kimsenin şüphesi olmamalı. Bizim anımsatmak istediğimiz, zorlu, tehlikeli görevlerin yanısıra, günlük yaşamdaki görevlerin de önemini azımsamamamız ve küçümsemememiz konusudur. Çünkü ancak bu basit ve normal gibi değerlendirilen çalışmalar sayesinde devrimin ordusu oluşacaktır. O zaman zorlu ve dikkat gerektiren teknik konularda da yeni görevler tarif edilebilecektir.
Bu düşünceler ve iyimserlikle tüm yoldaşlarımızın, parti dostlarımızın, işçi sınıfımız, yoksul emekçilerimizin nezdinde partimiz TKP’nin 97. kuruluş yıldönümünü tekrar kutlarız.
Yaşasın Türkiye Komünist Partisi!