Bölgemizin Sorunlarından Çıkış Yolu Demokrasi Ve Barıştan Geçiyor

Bölgemizin Sorunlarından Çıkış Yolu Demokrasi Ve Barıştan Geçiyor

Masha Amini'nin katledilmesini protesto gösterisi

Bölgemizdeki sorunlar yumağı öyle kısa vadede çözülecek gibi görünmüyor. Çözüme yaklaşıldı derken beraberinde yeni sorunlar ortaya çıkmaktadır. Uluslararası güçlerin bölgenin sorunlarını çözmeden çok bu sorunları daha da karmaşık hale getirmeye çalıştıklarını görmekteyiz.

Mevcut çelişki ve çatışmaların devam etmesinden egemen güçlerin faydalandıklarını ve bunların uluslararası emperyalist güçler ile içerisine girmiş oldukları ilişkiler sayesinde varlıklarını devam ettirdiklerini görmekteyiz. Bölge halklarının demokrasi ve özgürlük mücadelesi yeni kıvılcımlarla alev alıp genişlemesi sayesinde bölge gericiliğini geriletmek mümkün olabilir. ‘Arap Baharı’ ile başlayan ayaklanmalar halkların demokrasi ve özgürlük taleplerinden uzaklaştırılmaya çalışılarak, kıvılcımlarla başlayan alevler birçok alanda daha büyümeden geriletildi. Bölgenin biriken sorunları çözümden çok çözümsüzlüğe kanalize edilmekte bu şekilde kanayan yaranın tedavisi engellenmektedir. Bölge halklarında umutsuzluk tohumları ekilerek var olan düzenin devamı garanti altına alınmaya çalışılmaktadır. Tüm bu oyunların boşa çıkarılması mücadelesinde bölge halklarının yeterli bir örgütlenmeden uzak olmaları, en büyük handikapları olarak ortaya çıkmaktadır. Örgütlenmenin ateşi nereden kıvılcım alacak ve alevlerin etrafı sarması nasıl bir süreci takip edecek? Bütün meseleyi buraya düğümlediğimizde, demokrasi ve özgürlük mücadelesinin bileşenlerinin neler yapması gerektiğinin de yolu aydınlanmaktadır. Uluslararası güçler ve onların bölgedeki işbirlikçileri mevcut sistemlerini yürütemeyecek durumdadırlar ve artık eskisi gibi yönetememektedirler. Her ne kadar askeri güçleri sayesinde güçlü gibi görünseler de bunun sadece bir görüntü olduğunu söylemek abartı olmaz.

Kürtlerin özgürlük mücadelesi, bölgemizde önemli gelişmelere yol açacak kıvılcımları içerisinde barındırmaktadır. Bu mücadelenin bölge halklarını da içerisine alarak demokrasi ve özgürlük yolunda   bütünleşmelerinin önü çeşitli oyunlar tertiplenerek engellenmeye çalışılmaktadır. Her dört sömürgeci devletde de bölünme korkusu, demoklesin kılıcı gibi halkların tepesinde asılı tutulmaktadır. Bu şekilde sadece milliyetçilik körüklenmekle kalmamakta aynı zamanda halkların ortak dayanışmasının gelişmesinin de önü alınmak istenmektedir. Ortak dayanışma geliştikçe egemen sınıfların sallanan iktidarları ayakta kalma becerisini tümden kaybedecektir.

Yeni Bir Baharın Eşiğinde

Bölgemizde halkların demokrasi ve özgürlük istekleri öylesine yoğunlaşmış ki tek bir kıvılcımın yangın tutuşturacak boyuta ulaştığını söyleyebiliriz. ‘Arap Baharı’ ile başlayan demokrasi ve özgürlük isteği, Mısır’da, Libya’da, Tunus’da ve Suriye’de başarıyla sonuçlanmamıştır. Halkların örgütlülüğündeki zayıflık bu gelişmelerin başka kanallara yönlendirilmesine yol açmış ve bunun önüne geçecek gerekli adımların atılması sağlanamamıştır. Mısır, Libya, Tunus ve Suriye’de ‘Arap Baharı’ nın etkisi uzun sürmemiştir. Libya hala çatışmaların göbeğinde yolunu arıyor, Mısır ve Tunus’da egemen güçler yönetimde el değiştirerek iktidarda kalmayı sürdürmektedirler. Suriye, savaşın göbeğinde demokrasi ve özgürlük ile gericiliğin kavgasında yol bulmaya çalışmaktadır. Irak sorunlarını çözme gücünü gösteremediği gibi dışarıdan müdahalelerle de her zaman kırılgan bir yapı göstermektedir. Irak günlerce süren gösterilerin göbeğinde kalmıştır. Irak birçok sorununu çözüme kavuşturamamıştır. Federal yapı yerine oturtulamamış ve Güney Kürdistan ile varolan anlaşmazlıklar devam etmekte, zaman zaman Kürtlerin aleyhinde girişimler yapılmaktadır. Irak’ın yeni statüsünde halkların yönetime katılmaları ve taleplerini dile getirmeleri çeşitli yollarla engellenmektedir. Federal yapı demokrasi ve özgürlüklerin geliştirilmesi için iyi bir fırsat olmasına rağmen, bu oluşumu halkların lehine kullanacak örgütlenmeler geliştirilememiştir.

Jina Mahsa Amini’nin öldürülmesi ile başlayan gösterilerde de görüldüğü gibi İran, halkların demokrasi ve özgürlük isteği önünde daha uzun bir süre duramayacaktır. Baskı ve şiddetle engellenmeye çalışılan bu istekler önünde durulamayacak bir sel gibi akmaya devam ederse İran,  her an yeni gelişmelere gebe kalacak ve bunun önünü alamayacak  durumdadır. İran rejiminin sıkışıklığı artmış, halkın yoksullaşması giderek artmış ve özellikle de kadınlar üzerindeki baskılar katmerleşmiştir. İran kabuğunu kırmaya çalışırken bölge üzerindeki etkisi de farklı gelişmelere yol açacak tohumları da beraberinde yeşertecektir. İran rejiminin yönetemez duruma düşmesi, özellikle de Rojhılat Kürtlerinin mücadelelerini yeni bir aşamaya vardırmaları için de elverişli koşulların yaratmaktadır. Kürtlerin diğer İran halkları ile ortak bir mücadele etrafında biraraya gelmeleri bölgenin demokrasi güçlerini de geliştirmeye hizmet edecektir. İran’ın demokrasi güçlerinin bu yeni gösterilerden ne kadar güçlenerek çıkacağı ve bu gösterilerden yeni bir direniş odağı yaratıp yaratamayacağı zamanla ortaya çıkacaktır. Rojhılat Kürdistan’ın da örgütlü Kürt güçlerinin yeni bir direniş yaratmaları rejimin içerde ve dışarıda tertiplediği oyunları boşa çıkarmaları ile mümkün olabilir. Rejim sarsılmakta, fakat yıkmak için daha çok işlerin yapılması gerekmektedir. Rejimin ‘dış oyunlar’ ve ‘dış bağlantılar’ safsatası bu kez tutmayacak gibi görünmektedir.

Tüm bu ülkelere baktığımızda bölgemiz yeni bir baharın eşiğindedir diyebiliriz. Mevcut egemen güçler sorunların üzerini örterek, bunları erteleme güçlerini de yitirmeye başlamışlardır. Esasında sorunları çözme, bölgenin demokrasi ve özgürlüklere kavuşması egemen güçlerin çıkarları ile uzlaşmamaktadır. Sürekli olarak sorunların kaynağını ‘dış güçler’ diye belirlemekte ve böylelikle de kitleleri aldatmaya çalışmaktadırlar. Bu aldatılma oyununa kitleler daha ne kadar sessiz kalır demokrasi güçlerinin atacağı adımlara bağlıdır.

AKP-MHP Faşist Rejimi’nin Kürt Düşmanlığı Durmuyor

Bölge politikasının temeline eski Osmanlı hayaline ulaşmayı koyan TC, bu yolda Kürt düşmanlığını temel hedefi haline getirmiştir. Kürtler karşı her alanda bir savaş içerisinde olan TC, gücünün yettiği ve elinin ulaştığı her alanda Kürtlere, onların siyasi temsilcilerine, örgütlerine ve sivil kurumlarına karşı bir saldırı geliştirmektedir. En son örneklerinden biri İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya alınmasına karşı Kürt karşıtlığını öne sürmeleri, bu faşist çetenin varlığını Kürtlerin kaybetmesi üzerine inşa etmeye çalıştıklarını göstermektedir. Kürt halkının özgürlük mücadelesi karşısında faşist çetenin ayakta durması giderek zorlaşmaktadır. Özgürlük hareteinin uzun yıllara dayanan mücadelesi karşısında tutunamayan daha önceki ve benzeri hükümetlerin akibetinden ders almamışa benzemektedirler.

TC bugün Kuzeyden Başur’a ve Rojova’ya kadar geniş bir alanda Kürtlerin özgürlük mücadelelerine karşı adeta bir savaş yürütmektedir. Bu saldırılarda ayrım gözetmeyerek her yaştan Kürtler bombaların ve silahların hedefi olmaktadır. Bu aslında topyekün bir savaştır. Faşist rejim de çok iyi görmektedirki günleri sayılıdır. Tüm uğraşları biraz daha ömürlerini uzatmaya yönelikdir. Bu çabalarında başarılı olup olmamaları da Kürt Özgürlük Mücadelesinin direniş eksenini geliştirmasine bağlıdır. Özgürlük mücadelesi güçlendikçe bunların günleri kısalacak ve diğer benzerleri gibi tarih olacaklardır.

‘Kürtler kardeşlerimizdir’ yalanı bunların dillerine doladıkları ve sahteklarlıklarını gizlemeye çalıştıkları bir sözden ibaret olmaktan öteye varmamaktadır. Kendileri için seçtikleri ayrıcalıkların birini bile Kürtlere layık görmemekteler ve Kürtlere ölüm yolu gösterilmektedir. Rojava’da ve Başur’da Kürtlerin kazanımlarını yok etmek için DAİŞ artığı çeteler ile işbirliği yapmakta ve bunları Kürt özgürlük mücadelesine karşı savaştırmaktadır. Rojava’da ve Suriye’nin İdlip vb. alanlarında  desteklediği bu çetelerin Suriye’ye demokrasi getirmek gibi bir düşünceleri bile yoktur. Gericiliğin her türlüsünü besleyen bu çeteler Kürtlere karşı kullanılmakta ve bunun için de paralı askerler durumuna getirilmişlerdir. Bu çeteler ile bir sonuca gidemeyeceklerini anlamış olacaklarki bu kez Kürtlere karşı rejim ile işbirliğinin yolunu aramaya başlamışlardır.

Savaşa büyük bir ekonomik güç ve insan kaynağı aktaran AKP-MHP faşist rejimi her anlamda bu savaşın yükü altında kalmaya başlamıştır. Zaten çok uzun zamandır SOS veren ekonomi bu savaşın yükü ile daha da içinden çıkılması zor bir krize sürüklenmiştir. Bu krizin öyle aşılması kolay görünmemektedir. ABD, NATO ve Rusya arasında gel-gitler ile sürdürdüğü politikası da alarm verir duruma gelmiştir. Her iki tarafa da verilen tavizler istediği sonucu almasına yarar sağlamamıştır. Bundan dolayıdır ki Suriye’de içerisine girdiği çıkmazdan kurtulmak için Esad ile yeniden görüşmenin yolunu açmaya çalışmaktadır. Bunda da Kürt düşmanlığı kartını kullanmaktadır. Böyleliklede içerde milliyetçi duyguları artırıp ömürlerini uzatmaya çalışmaktadırlar. İran, Irak ve Suriye’yi eskiden olduğu gibi Kürt düşmanlığında bir araya getirip bölge üzerindeki hesaplarını gerçekleştirmek istemektedir.

Esad’ın TC’nin Suriye üzerindeki oyunlarını unutup Kürt düşmanlığında biraraya gelmek için acele etmediği görülmektedir. TC’nin söz konusu Kürtler olunca ne gibi tavizler vereceğini Suriye’nin görmesi gerekecektir. TC her ne kadar belirli konularda Rojava ve Başur’da Kürt özgürlük mücadelesine karşı Rusya, İran ve ABD ile belli konularda anlaşmış olsa da eli tümden serbest bırakılmamıştır. Bu serbestliğe ulaşması için daha da fazla taviz vermeye hazır olsa da söz konusu güçler nezdinde fazla bir itibar görmemektedir. Fakat tüm bunlar TC’nin boş duracağı anlamına gelmiyor. İsrail ile yeniden işbirliğinin kapısını aralarken, Mısır’a da göz kırpmaktadır. Bu ara milliyetçiliği körüklemek için de bu kez Yunanistan’a karşı salvolara başladı.

Halklarımız böylesi bir rejimi haketmiyor. Demokrasi güçlerinin amasız ve fakatsız Kürtlerle dayanışma göstermesi ve savaşa karşı barıştan yana seslerini daha gür çıkarmaları gerekmektedir. Bu dayanışma olmadıkça halkların kardeşliğini hayata geçrmek kolay olmayacaktır.


Konuyla ilişkili diğer makaleler