Bursa Otomotiv Direnişinden İzlenimler
Renault direnişi, yüreği emekten yana olan insanları bir başka heyecanlandırdı. Üstelik Renault işçileri yalnız olmadıklarını ve yalnız kalmayacaklarını kısa sürede gördüler. Önce TOFAŞ ardından Mako, Coşkunöz direnişe geçiyor. Diğer fabrikaların bir çoğunda çalışan sınıf kardeşleri dayanışma eylemlerine başlayıvermişlerdi.
Başlayan direnişlerin tümünde şu konular ön plana çıkmaktaydı.
1. Sınıf Dayanışması
2. Toplu sözleşmede kendilerini satan Türk Metalin fabrikalarından defedilmesi
3. BOSCH fabrikasında gerçekleştirilen toplu sözleşmenin benzerinin kendileri için de tekrarlanması
4. Yürüttükleri Direniş nedeniyle hiçbir işçinin işten atılmaması.
Geçtiğimiz günlerde iki yoldaşım ile birlikte Bursa’ya direnişteki işçilerle görüşmeye gittik. Bölgede çalışan bir işçi arkadaşımız da bize daha sonra katıldı. İlk olarak TOFAŞ fabrikasına geldik ve direnişçilerin yakınları olduğu anlaşılan genç kızlar ellerinde ‘Tofaş için korna çal’ yazılı dövizlerle yoldan geçen sürücülerden destek kornası istemekteydi. Fabrikadaki direnişçilerin şarkı türkülerine büyük bir istekle ve uzun uzun çalınan kornalar eşlik edince bir yandan da sloganlar yükseliyor ve yüreğimizdeki heyecan katlanıveriyor. Fabrikanın dışındaki büyük alanda işçi yakınları ya da dayanışmaya gelen diğer işçiler gruplar halinde oturuyorlar. Derme çatma da olsa çadırlar oluşmaya başlamış. Özellikle akşam saatlerinde kalabalığın ve hareketliliğin iyice arttığını söylüyorlar. Dayanışmaya gelenler ile fabrika içerisinde direnişteki işçiler Bursaspor’un tribün tezahüratlarından esinseler de, politik figürler de katıyorlar araya. Gezi’deki Çarşı benzeri bir grup yok buralarda ancak önümüzdeki sezon Bursaspor tribünleri daha renkli olacak gibi gözüküyor...
İlk izlenimimiz “İşçi Sınıfının Haziranı”nı andıran görüntülerin Bursa’ya ve özellikle de Organize Sanayi Bölgesi’ne hakim olduğuydu. TOFAŞ’da işçi yakınları ve çevre fabrikalardan destek için gelen işçilerle kısa bir sohbetten sonra Birleşik Metal-iş Bursa şubesine gidiyoruz. Ancak 19 Mayıs nedeniyle şubede kimsenin olmadığını öğreniyoruz. Metal sektöründe 12.000 işçinin direnişte olduğu bir günde bu sessizliği yadırgıyoruz. Vakit geçirmeden Renault fabrikasının da yer aldığı Organize Sanayi Bölgesi’ne gidiyoruz. TOFAŞ’ da da karşımıza çıkan işçilerin kendi güvenliklerini sağlaması burada daha da ön planda. Eylemlerini provake edebilecek herhangi bir ihtimali uzak tutmak adına binanın dışında destekçilerin toplandığı ön bahçeye bile işçi kimliği veya içerden bir işçinin oluruyla girebiliyorsunuz. İşçiler eylemlerinin sonuna kadar bu hassasiyeti göstermekte kararlılar. Bu sıkı denetim ilerleyen saatlerde diğer fabrikalardan gelen işçi kitlesinin alana girmesiyle gevşetiliyor. Ön bahçeye gelince parmaklıkların ardından da olsa işçilerle sohbet edebiliyoruz. Öncelikle tanıdığımız 2 genç işçiyle sohbet ediyoruz. Birlikte yolculuk ettiğimiz iki yoldaşımız da tecrübeli komünist işçiler. Biri 15-16 Haziran’ın direnişçilerinden di-ğeri ise Maden İş in MEES grevleri ve DGM direnişinden gelen aynı sektörden tecrübeli bir işçi.
Genç işçiler, patron temsilcilerinin bir miktar avans ödenmesiyle iş başı yapmaları için bastırdığını ancak kendilerinin bir protokol yapmadan direnişi bırakmayacaklarını söylüyor. Her an bir polis müdahalesi bekleniyor. Böyle bir müdahale durumunda fabrikada direnişe geçmeyeceklerini söylüyorlar diğer işçiler. Ancak fabrikayı boşaltsak dahi ertesi gün geldiğimizde yine işbaşı yapmayacağız, bunda kararlıyız diyor bir başka işçi. Yanı başımızda ailesiyle konuşan bir başka genç işçi de “artık bu sadece bizim direnişimiz olmaktan çıktı, bizi izleyen diğer fabrikalardaki arkadaşlarımızı yalnız bırakamayız” diyor endişeli ailesine. Ailesini rahatlatmaya çalışan işçilerin de endişeli olmadığını söylemek pek mümkün değil. Nasıl olmasınlar ki, birçoğunun ilk eylemi bu. Ve yine bir çoğu devletin sıklıkla şiddete başvurduğunu direnenlere bedel ödettiğini çevrelerinden ya da en azından haberlerden izlemiş yıllarca. Bu endişe onları yollarından alıkoymaya da tereddütlü hale getiriyor. Birlikte fotoğraf çektirdiğimiz işçiler daha sonra bunların yayınlanmamasını rica ediyorlar bizden, mahcup bir dille. Tüm aileler endişenin yanı sıra destek veriyor içerideki canlarına. Üstelik bu destek ailenin en gencinden en yaşlısına kadar alana yansıyor. Yeni bir deneyim yaşıyor Türkiye. Direniş hem fabrikaları hem de işçilerin ailelerini kavramış durumda.Hep beraber direnmeyi öğrenirken ülkenin tümüne de öğretiyorlar...
Direnişin hemen öncesinde toplu sözleşmeye itirazlar ve Türk Metal’den istifa kampanyası sürecinde işten atılan 14 işçinin geri alındığı bildirilmesine ve ara ödemeyle iş başı yapılması istenmesine karşın işçilerin talep ettiği ek protokol MESS tarafından 180.000 metal işçisine örnek olacak endişesiyle reddediliyor. İşçiler arasında yaygın olarak tartışılan konulardan biri de Türk Metal’den istifa sonrası nasıl bir yol izleneceği. Bağımsız bir sendika söylemleri de olmakla beraber ağırlıklı olarak Birleşik Metal-İş sendikasına üye olmak eğiliminin daha ağır bastığını söylüyor bize eşlik eden bölgedeki arkadaşımız. Türk Metal ve Çelik-iş sendikalarının MESS ile uzlaşırken DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası’nın grev kararı alması ve bu kararın hükümet tarafından ertelenmesi de işçilerin bu yönelimlerinde etkili olmaktadır.
Hükümet de aslında seçim öncesinde gafil avlanmış durumda. Geçmişte benzer örneklerde tereddüt etmeden işçiye karşı kolluk kuvvetlerini kullanan hükümet, şaşırtıcı bir şekilde sessiz. Çok az sayıda polis olayın dışında kalmayı tercih ediyor şimdilik. İki ucu zorlu değnek. Giderek bölgedeki fabrikalara yayılan ve ülkeyi ve sınıfı heyecanlandıran bu direnişe müdahale etse ‘İşçilerin Haziranı’ ile karşı karşıya kalması çok yüksek ihtimal. Müdahale etmemesi de hem temsil ettiği sınıfa, sermaye sahiplerine ciddi maddi zararlar verdiği gibi işçi sınıfının, genç işçilerin üretimden gelen güçlerini bir kez daha keşfetmeleri onlar için tehlikelerin en büyüğünü oluşturmakta.
Bir de işin uluslararası boyutu var. Gerek Renault gerekse TOFAŞ bağlı oldukları uluslararası markaların iş bölümü gereği Avrupa’ya yapılan üretiminde belirli bölümünü karşılıyorlar. İşçiler aralarında yurt dışından da konunun bir an önce çözülmesi doğrultusunda baskı geldiğini söylemekteler.
Bursa’da bulunduğumuz anda 4 fabrikada 12.000 işçi direnişteydi. Destek eylemleri ile bu sayı çok ciddi boyutlara ulaşmış durumda. Önümüzdeki günler ne getirir kesin olarak söylemek mümkün değil. Ancak direnişin işçileri geliştirdiğini ve söylemlerinde yalnızca kendilerinin olmadığı rahatlıkla söyleyebiliriz. Sınıf dayanışması filizleniyor bu direnişin içerisinden. Belki farklı fabrikalarda farklı süreçler izleyecek bu direniş. Yazının yazıldığı sırada Coşkunöz fabrikasında anlaşma olduğu ve işbaşı yapacakları haberi geliyor. Bu arada patronların talebi üzerine çok sayıda işçi savcılığa çağrılmış ve ifade veriyorlar. Ancak bir arada olduklarında ne denli güçlü olduklarını hem kendileri görüyor işçiler hem de dosta düşmana gösteriyorlar. Yanıbaşımızdaki genç işçi annesine; “Biz taleplerimizin yerine getirilmesi için direnişe gittik. Ancak artık sadece kendimizi düşünmeyiz bizimle birlikte binlerce işçi daha direniyor, onları yüzüstü bırakamayız” diyordu.
Yazının yayına hazırlandığı saatlerde direnişe yeni fabrikalar katılırken, direnişin öncüsü Renault Fabrikası da dahil birçok işyerinde anlaşma sağlanmış ve bir kısmında işbaşı yapılmış durumda. Özellikle Renault işçileri yazımızın başında belirttiğimiz taleplerin tümünü patronlara kabul ettirmiş ve en çok önemsedikleri konu olan verilen sözlerin bir protokole bağlanması da gerçekleşmiş durumda.
9 maddelik protokol şöyle;
1. Yaşanan süreçten dolayı hiçbir çalışanın iş sözleşmesi fesih edilmeyecektir.
2. Oyak Renault Otomobil Fabrikaları A.Ş. tarafından işçiler aleyhine Cumhuriyet Savcılığı’na yapılan şikayetten vazgeçilecektir.
3. Oyak Renault Otomobil Fabrikaları A.Ş. tarafından tüm işçilerin sendikal özgürlükleri tanınmaktadır.
4. Son toplu iş sözleşmeleri ve çalışanların konuyla ilgili talepleri ile kıdem ve saat ücretleri dikkate alınarak, bir ay içerisinde iyileştirme amacıyla analiz yapılacaktır. Düşük aylık ücret alanlara daha yüksek ve yüksek aylık ücret alanlara daha düşük prim olmak üzere ayrıştırılma yapılacaktır ve iç kategorizasyon sistemindeki geçişleri hızlandırma üzerinde çalışılacaktır.
5. 4 nolu madde kapsamında yapılacak iyileştirmelere mahsuben 1 hafta içerisinde tüm çalışanlara net 1000 TL avans ödemesi yapılacaktır.
6. Her yıl sonunda çalışanlara kalite, iş güvenliği ve üretim adetleri hedeflerine bağlı olarak performans primi verilecek olup, prim miktarı asgari 600 TL olacaktır.
7. İşyerinde çalışan ancak mevcut toplu iş sözleşmesinde dayanışma aidatı ödemek suretiyle yararlanmış sendikasız işçilerin serbestçe sözcü seçmeleri halinde, yasal mevzuat çerçevesinde seçilen sözcüler işçi-işveren arasındaki iletişimi sağlamak amacıyla muhatap olacaklardır.
8. Banka Maaş ödemeleri promosyonu olarak çalışanlara net 480 TL bir prim ödemesi yapılacaktır.
9. Oyak Renault Otomobil A.Ş. yaşanan süreç ile ilgili olarak uğradığı/uğrayacağı hiçbir zarar ile ilgili olarak çalışanlardan hiçbir talepte bulunmayacaktır. Aynı şekilde çalışanlar da yaşanan süreç ile ilgili olarak Oyak Renault Otomobil AŞ. aleyhine hiçbir hukuki veya cezai talep ve başvuruda bulunmayacaklardır.
Renault, TOFAŞ, Coşkunöz, Mako ve diğer direnen işçiler için Türk Metal’in sektördeki egemenliğini parçaladığını söyleyebiliriz. Üstelik bu süreçte ekonomik olarak ortaya koydukları taleplerinin büyük bir çoğunluğunu aldıkları gibi her hangi bir işçinin işten atılmasının da önüne geçmiş durumdalar.
Artık metal sektöründe yeni bir dönemden bahsedebiliriz. Önümüzdeki dönem olanakları ve tehlikeleri bir arada barındırmaktadır. Direniş süreci sınıf sendikacılığının gelişimi konusunda önemli deneyimler sağlarken 12 Eylül’le başlayan sendikasızlaştırma sürecinde metal patronlarının yeni hamlelerine tanık olabiliriz. Sınıfın öncü işçileri bu konuda sürekli tetikte olmalı ve süreci sınıfın çıkarları doğrultusunda yönlendirmelidir.