DİSK 15. Genel Kurulu Üzerine

DİSK 15. Genel Kurulu Üzerine

DİSK amblemiDevrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu DİSK’in 15. Genel Kurulu 12-14 Şubat 2016 tarihleri arasında İstanbul’da toplandı. AKP’li Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu’nun ıslıklar ve sloganlar eşliğinde genel kurul salonundan kovulması ilk güne damgasını vurdu. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Bakanın konuşmasına fırsat verseydiniz

de ne söyleyeceğini dinleseydiniz” mealindeki oportünistçe açıklamasını yadırgamıyoruz. Ancak DİSK Genel Başkanı Kani Beko’nun bu eylem karşısında günah çıkartırcasına üzüntüsünü dile getirmesi DİSK’in gelenekleri ile pek de uyumlu değildi.

Sınıf savaşımı toplumda uzlaşmaz bir çelişki olan emek - sermaye çelişkisinin işçi sınıfı lehine çözümü için yürütülür. Sınıf ve kitle sendikacılığı iddiasında olan devrimci adını taşıyan bir sendikal konfederasyonun da sermayenin temsilcisi patronlar karşısında uzlaşmaz bir tavır sergilemesi gerekir. Uzlaşmacı yaklaşımlar sarı sendikacılığın, reformizmin emareleridir. Bakanın kovulmasının işçi sınıfı açısından yanlış hiç bir yanı yoktur. Her fırsatta sınıf kinini kusan sermayenin iktidarının temsilcileri ile iyi geçinmek, kavga etmemek gibi bir yaklaşım, devrimcilerin yaklaşımı olamaz. Çünkü sermayenin temsilcisi bir bakanın devrimci bir konfederasyonun genel kurulunda yeri olamaz. Burjuvazi ile misafir hukuku oluşturmak sınıf savaşımı yürütenlerin görevi değildir.

Geniş bir uluslararası katılımın sağlanması Genel Kurul’un belki de en önemli yönüydü. Bu uluslararası temsilin Türkiye işçi sınıfının mücadelesine ve Kürt halkının ulusal demokratik mücadelesine ne denli katkı sağlayacağı önümüzdeki dönemde kendini gösterecektir. Uluslararası anlamda AKP iktidarının soyutlanması ve anti-demokratik, işçi ve halklar düşmanı uygulamalarına yönelik gelişecek tepkiler bu dayanışmanın sağlanıp sağlanamadığının somut göstergesi olacaktır. Eğer Fransa’daki RENAULT işçileri, İtalya’daki FIAT işçileri, Almanya’daki BOSCH ve SIEMENS işçileri Türkiye’deki sınıf kardeşleri ile dayanışma için ülkelerindeki ana üslerinde sendikaları aracılığı ile patronlara baskı yaparlarsa ve Türkiye’deki sınıf kardeşleri ile fiili dayanışmayı geliştirirlerse, yapılan bu çalışmalar Türkiye’deki patronların geri adım atmalarını sağlarsa bu dayanışma başarı yolunda ilerliyor demektir. Aynı şekilde Kürt ve Arap halklarına karşı silah üreten Alman, Fransız, İtalyan, Belçika ve İngiliz tekellerinin ana üstlerinde işçi sendikaları Türkiye’ye Kürt halkına karşı ve NATO’ya Arap halklarına ve Kürt halkına karşı kullanılması için yapılan silah satış ve sevkiyatlarının engellenmesini sağlarlarsa, bu konuda Batı Avrupa’da bir kamuoyu oluşturulmasını başarırlarsa, bu kadar yabancı delegasyonun DİSK 15. Genel Kurulu’na katılımı başarılı bir çalışma olarak nitelendirilebilir.

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu DİSK’in 15. Genel Kurulu 12-14 Şubat 2016 tarihleri arasında İstanbul’da toplandı. Sermaye devletinin iktidarı olan AKP Rejiminin işçi sınıfının çalışma ve yaşam koşullarını kötüleştiren, on yıllardır sürdürülen mücadeleler sonucu elde edilmiş sendikal haklarını tehdit eden, sosyal, ekonomik ve siyasi anlamda işçi sınıfının aleyhine alınan yeni kararların ve yasaların engellenmesi ve sınıfın istemlerinin kazanılması önemlidir. Asgari ücret ayarlaması, kıdem tazminatı yasası, esnek çalışma ve özel kiralık işçi ajanslarının kurulması genel kurul süresince konuşmalarda ve alınan kararlarda önemli yer tutmuştur. Belirleyici olacak olan, DİSK’in alınan bu kararlar doğrultusunda ayrım yapmaksızın tüm işçiler arasında öncülük rolünü üstlenerek işçi sınıfının haklarını kazanma konusunda yürüteceği pratik güncel faaliyettir. Hangi sendikal konfederasyona üye olunduğuna bakılmadan, işçi olmanın tek özellik olarak kıstas alınacağı bir mücadele sürecinin yürütülmesi ve yığınsal bir hareket haline yükseltilmesi en önemli güncel görevdir. İşçi düşmanı tüm rejimlerde olduğu gibi AKP Rejimini geriletecek olan bu mücadele konusunda DİSK önderlik görevini yerine getirmelidir.

Soma, Ermenek kitlesel iş cinayetleri, inşaat ve yapı sektöründe, tersane iş kolunda her gün yaşanan iş cinayetleri DİSK’in ve iş kolu sendikalarının gündemlerinin başında olmalıdır. Bu konuda Genel Kurul süresince yeterince kararlılık gösterildiği söylenemez. Bu eksiklik yeni yönetimin görev planında acilen giderilmelidir. İş cinayetlerine işçi sınıfının ve halkın yığınsal ve sürekli tepkisi örgütlenmelidir. Bu konuda sarı sendikaların işbirlikçi pozisyonları deşifre edilmelidir. Sarı sendikacılar, sendika aristokratları işçiler tarafından soyutlanmalıdır. Bu yönde tavizsiz ve sistematik faaliyet geliştirilmelidir.

DİSK Genel Kurulu, 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı yığınsal ve sınıf sendikacılığı temelinde bir mücadele ve dayanışma günü ruhu ile kutlayacak biçimde yeterli tartışmaları yürütmemiştir. Yine son dakikaya bırakılacak bir kutlama organizasyonu yerine bugünden başlayarak tüm sınıfı ve sendikaların tabanını kapsayacak bir 1 Mayıs örgütlemesi sağlanmalıdır. Sadece bildiri dağıtarak, basın açıklaması yaparak, bir kaç yüz kişinin gaz yemesi ile 1 Mayıs kutlanamaz. Taksim 1 Mayıs Alanıdır ! Taksim yasağını kırmak ancak ve ancak yüz binlerin Taksim’e akmasının koşullarının sağlanması ile mümkün olacaktır. Bunu başarmanın yol ve yöntemleri vardır, yeter ki bu amaca ulaşmayı kararlılıkla isteyelim. Bu kararlılıkta eksiklik olduğunu tespit ediyoruz.

DİSK Genel Kurulu Türkiye’nin doğu ve güney doğusunda, Kürdistan illerinde, AKP Rejiminin Kürt halkına karşı yürüttüğü imha savaşı konusunda Türkiye işçi sınıfına ve uluslararası sendikal harekete çağrı yapmamıştır. Konu sadece, “ ... Kürt Sorunu’nun çözümünde barışçı ve uzlaşmacı arayışların önü iktidar tarafından tümüyle kesilmiş durumdadır. Toplumsal bir sorun yalnızca bir ‘güvenlik sorunu’ gibi ele alınarak tüm toplumun geleceğini ve barışını tehdit eden bir ortam yaratılmaktadır. ...” gibi cümlelerle geçiştirilmiştir. Kürt ulusal sorunu bugün Türkiye’nin en önemli toplumsal sorunlarından biridir ve genel anlamı itibarıyla sınıfsal bir sorundur. Türkiye işçi sınıfının sayısal anlamda yarısına yakın bir kesimini Kürt ulusuna mensup işçi ve emekçiler oluşturmaktadır. Devrimci bir sendikal konfederasyon bu halkın dinamizmini, eylemliliğini ve kararlılığını sınıfın sendikal mücadelesi ile birleştirme yeteneğine sahip olmalıdır. Sadece yönetim olarak değil, sınıf içerisinde şovenist, milliyetçi eğilimlerin aşılması gibi zor bir görevi yerine getirme konusunda DİSK’in olanakları ve sorumluluğu küçümsenmemelidir. Bu konu bundan sonra yürütülecek çalışmalarda daha kapsamlı ve kararlı olarak ele alınmalıdır.

DİSK 15. Genel Kurulu’nda yeni yönetim organlarının seçimi DİSK’in önümüzdeki dönemde yürüteceği mücadeleler açısından önem taşıyan bir unsurdu. Genel Kurul öncesi bir kamplaşma olduğu konuyla ilgilenen çevreler için bir bilinmez değildi. Bizim, Politika Gazetesi çevresi olarak bu konuda taraf olmak gibi bir görevimiz veya yaklaşımımız olamaz. Bizim tarafımız sınıfın yanıdır. Sendikal örgütlenmelerde aslolan sendikal birliktir. Siyasi görüşüne, ulusal kökenine, dinine, mezhebine bakılmaksızın, işçileri sendikal mücadelede bir araya getiren, işçilerin ekonomik ve sosyal sorunlarıdır. Bu sorunlar siyasi görüşe ve diğer farklılıklara göre belirlenmiyor. İşçi olmak paydası ile belirleniyor. Yıllardır sendikal çalışma yürüten, metal, genel hizmetler, sağlık, banka sigorta, lastik, kimya, petrol, tekstil, liman, tersane, yapı vb alanlarda sendikal mücadele yürüten işkolu sendikalarının yönetici kadroları bu kadar deney ve birikim sahibi olarak işçi sınıfının sendikal birliği konusunda tavizsiz olmaları gerekir. Bunun olmadığı koşullarda sendikacılık işçi sınıfının sendikal mücadelesine hizmet etmek için değil kendi kariyeri için sendikacılık yapma anlayışına dönüşür. DİSK gibi sınıf ve kitle sendikacılığı geçmişi olan, mücadele geleneği itibarı ile barikatlarda, grev çadırlarında, genel direnişlerde tarih yazan bir sendikal anlayışın bugünkü temsilcileri bu gerçeği görmek ve çok dikkatli davranmak zorundadırlar. DİSK sadece kendi tabanına karşı değil, Türk-İş, Hak-İş ve Bağımsız sendikalarda örgütlü işçilere karşı da sorumluluk taşımaktadır. Tüm bu farklı sendikal örgütlenmelerin tabanındaki üye olan ve sendika üyesi olmayan işçileri sendikal sınıf mücadelesine kazanmak ile yükümlüdür.

Bu çerçevede ele alındığında, aralarındaki tartışma, hesaplar ve ayak oyunlarını dikkate almadan, iki ayrı liste çıkaran ve bir kısmı daha sonra Genel Kurulu terk eden ve seçimlere katılan delegelerin DİSK 15. Genel Kurul’unda gösterdikleri pratik Türkiye işçi sınıfının şanlı sınıf geleneğine uygun değildir. Bu koşulların oluşmasına neden olan grupsal çatışmaların sınıfın çıkarları ile yakından uzaktan bir bağlantısı olmadığı için öne sürülen gerekçeler ve karşılıklı suçlamalar bizim ilgi alanımıza girmiyor. Bizi fazlasıyla ilgilendiren tek konu daha genişletilmiş sendikal birlikler gerekirken var olan çatı altında dahi birlikte çalışmanın, ortak liste ve yönetimler oluşturmanın koşullarının yaratılmamış olmasıdır. Biz bu gelişmeyi işçi sınıfına karşı sorumsuz bir duruş ve davranış olarak değerlendiriyoruz. DİSK Genel Kurulu’nda belirleyici olan, daha fazla işçinin işkolu sendikalarında örgütlenmesi, daha fazla iş yerinde yetki alınması, daha nitelikli toplu iş sözleşmeleri imzalanması ve burjuvazinin işçi düşmanı uygulamalarına karşı verilecek mücadele alanında alınan tavırdır. Genel Kurul’da tüm sendikaların ortak eğilimini yansıtan bir yönetimin oluşturulmamasının bu mücadele görevleri ile hiç bir ilgisi yoktur. Bu gerçeği seçilen ve seçilmeyen, genel kuruldan ayrılan ve ayrılmayan tüm delegelere hatırlatıyoruz.

DİSK delege ve yöneticileri daha fazla burjuvazinin değirmenine su taşıyacak tavırlar içinde olmamalıdır. Biz bunun sebeplerini analiz ederken şu noktalara dikkat çekmek istiyoruz;

1. Siyasi gericiliğin arkasına sığınarak sınıf ve kitle sendikacılığı yapılamaz.

2. Burjuvazinin değişik fraksiyonlarının etkisi kendisini hissettirmiştir.

3. Devletin statükocu geleneğinin gölgesi bu sürece yansımıştır.

4. Milliyetçi, şovenist, dinsel gerici etki farklı maskeler altında sınıfın devrimci kesimlerinin içine yerleştirilmek istenmektedir. Ezen ulus milliyetçiliği etkisini göstermektedir.

Sınıf ve kitle sendikacılığının alternatifi uzlaşmacı sarı sendikacılıktır. ”Çağdaş” sendikacılık kavramı uzlaşmacı sarı sendikacılığa geçiş sürecinin adıdır. Bu tür safsatalara kapıyı kapatmak gerekmektedir.

Sendikasız işyerlerinin bile fiili grevler yaparak ek zam aldıkları bu günlerde, asgari ücret artışından kaynaklanan ek zam talebine ve bunun için yapılması gereken eylemli duruş konusunda somut mücadeleler örgütlenmesi gerekirken, DİSK’e üye iş kolu sendikaları arasında eylemliliğin koordine edilmesi ve hatta farklı konfederasyonlara bağlı veya bağımsız iş kolu sendikalarının örgütlü olduğu iş yerlerinde güncel istemler temelinde direnişler gündemde olabilecekken ortaya çıkan tablo sendikal mücadeleye zarar vermektedir.

Kimin siyasi olarak ne görüşte olduğu, ulusal aidiyeti, din ve mezhebi önemli değildir. Belirleyici olan işçi sınıfının mensubu olmak ve patronlara iş gücünü satmaktır. Biz sendika içi “kavganın” tarafı değiliz, işçi sınıfının, DİSK’in tarafıyız ve olması gerekeni söylerken, gerçekleştirilmesi için de görevlerimizi yerine getireceğiz. İşçi sınıfını, onun sendikal örgütlenmesini bölen unsurlar, kim olurlarsa olsunlar karşılarında öncü işçileri bulacaklardır. Sendikacılık bir ticaret ve geçim kaynağı değildir, sınıf mücadelesinin en önemli alanlarından biridir. Herkes bunun bilincinde olmalıdır.

- Asgari Ücret 2000 TL net olmalıdır !

- Kıdem Tazminatı hakkımıza dokundurmayacağız !

- Esnek çalışma adı altında yeni kölelik yasalarını kabul etmiyoruz !

- Özel istihdam büroları modern tefeciliktir, uygulatmayacağız !

- Taşeron işçiliğe son ! Her işçiye sosyal güvenceli iş akti !

- 1 Mayıs kutlaması hakkımız ! Söke söke alırız !

Bu ilkeler ışığında ortak mücadeleye

EVET ! Onun dışındaki tüm oyunlara HAYIR !

Yaşasın DİSK !

Politika


Konuyla ilişkili diğer makaleler