Demokratik Örgütlenmelerin Sınıf Mücadelesiyle İlişkilenmesi
Bu sayımızdaki yazımıza bir not ile başlamak istiyorum. Kimi kesimlerin demokrasi ve mücadelesine ilişkin tanımlamaları, maddi yaşamın dışında, sanki gökten inen bir meteor veya sınıf, insan ve üretim ilişkilerinden dışlanmış tılsımlı bir güç üzerinden tanımlamaya çalışılıyor. Halbuki demokrasi mücadelesi değişik sosyal kesitlerin ve özgün problemler yaşayan katmanların kendilerini ifade etme ve sorunlarını çözme amaçlı örgütlü bir seçenek üzerinden devlete ve siyasal iktidarlara bir baskı aracı olarak ortaya çıkar. Verili sosyo-ekonomik yapılardan kaynaklı sorunlar, ister istemez sosyal katmanların devleti ve siyasal iktidarı sorgulayan biçime dönüştüğü noktada sınıf mücadelesinin pratik alanda önemli bir bileşenine dönüşür, değişir siyasallaşır. Kapitalizm koşullarında yoksulluk, çevre, kadın sorunları, inanç vb konulara ilişkin mücadele demokrasi ve özgürlük alanlarını genişletirken, bu süreçte emekçilerin ve dışlanan sosyal kesitlerin “pazularını geliştirir,” sorunların kaynağı sistemin sınırlarını parçalayacak yeteneğe sınıf mücadelesinin bir bileşeni olarak kavuşur. Demokrasi mücadelesinin maddi taşıyıcısı tespiti yapılırken değişim ve dönüştürme yeteneği, yeniye açık olma kıstasları üzerinde durulmalı. Burjuva siyasal sisteminde, konjonktür kaynaklı öncelik taşıyan konular zaman zaman sınıf mücadelesinin önünde gündem olsa da, demokrasi içerikli konuların kalıcı, nihai bir kazanımla sonuçlanması, demokrasi güçlerinin bütünüyle dayanışma ve birliğini, işçi sınıfı mücadelesiyle bağlaşmasını zorunlu kılar.
Politika Gazetesi’nde bu sayıdan önceki dört yazımızda değişik sosyal kesitlerin özgün alanlarında hak arama ve demokrasi mücadelesine ilişkin, özellikle pratik alanı yazmaya çalıştım. “Demokratik Örgütlenmelerin Sınıf Mücadelesiyle İlişkilenmesi” başlığıyla birkaç yıl önce yayımlanan yazımız bu dört yazının devamı ve tamamlayıcısı olduğunu düşünerek önceki yazılarımızın içeriğini netleştireceği ve finali olacağını düşünerek tekrar buraya alıyorum. Demokrasi mücadelesinin, politik ve sınıf mücadelesiyle bütünlüklü ilişkisinin çok yönlü incelenmesi, somut koşullara uyan yaratıcı zenginliği üzerinden farklı düzeylerde yeniden ele almayı gerektiriyor. Demokrasi ve demokrasi güçlerinin birleşik mücadelesinin önemi açısından buna her dönem ihtiyaç var.
Demokratik Örgütlenmelerin Sınıf Mücadelesiyle İlişkilenmesi
İşçi sınıfı, kapitalist-emperyalist sistemin ezgi ve sömürüsünden kurtulmanın zorunlu koşulu olarak çeşitli toplumsal katmanların katılımının önemini mücadele tarihinde yaşayarak gördü. Değişik muhalefet kesimlerinin özgün sorunlarından çıkışlı demokratik talepleri, sınıf hareketiyle ilişkilendiği ölçüde sisteme karşı tutarlı bir içerik kazanacaktı.
Demokratik talepler sınıf hareketiyle nasıl ilişkilenir? İçinde yaşadığı koşullardan hoşnut olmayan toplumsal kesimlerin sorunlarının sosyo-ekonomik yapı kaynaklı olduğunun düşüncesine varmaları nasıl sağlanacak?
“Nüfusun bütün sınıfları içine girmek zorundayız. Komünistler çalışmalarında tek tek sınıfların, sosyal ve politik durumlarının özelliklerini incelemeli… asıl mesele halkın bütün katmanları içinde propaganda ve ajitasyondur…” (V.İ.Lenin) İşçi sınıfı politik mücadelesinde her dönem acımasız baskı ve engellerle karşılaştı. İşçi sınıfı devrimcilerinin koşullara uygun mücadele arayışları, özgün sosyal katmanların sorunlarından çıkışlı kendiliğindenci demokratik yönelimi temel bağlaşığı olarak her dönem gündemi oldu. Demokratik yığın örgütü olarak adlandırılan bu yapıların ilk filiz verdiği yıllardan, kapitalist sistem içinde sömürü ve baskıyı sınırlandırmaya yönelik ekonomik, sosyal, demokratik, kültürel işlevleri mücadele sürecinde gelişerek, politik mücadelelerin yığın bağları noktasında beslendiği kendine özgü kanallara dönüştü.
Demokratik örgütlenmeler değişik başlıklar taşısa da, bazı koşullarda kısmen burjuva yasallığı aşan pratikleri, demokratik örgütlenme işlevini ortadan kaldırmadı. Emperyalist merkezler, demokratik örgütlenmeleri uluslararası sermayenin bir uzantısı olarak kuşatma girişimleri, bilinç bulanıklığı yaratarak her dönem sürdü. Sermayenin çeşitli fonlarla beslediği yapıları, demokratik kitle örgütü işleviyle görünür kılarak yığınları yanıltmayı denedi, deniyor.
***
Demokratik Kitle Örgütlerinin özgün alanında çok yönlü talepleri, seslendiği kesimin kendiliğindenci sürecinden, daha boyutlu kanallara akacak dönüştüren dinamizmi, sınıf mücadelesiyle ilişkilendiği noktadan başlıyor. Ezilen, dışlanmış, ayrımcılığa uğrayan, inancını özgürce yaşayamayan vb. toplumsal kesitlerin sorunlarının arka planını kavratacak etkin arayışlar, bu kurumlarda yer alan ileri unsurlara önemli görevler yüklüyor. Toplumun en dinamik sosyal kesimlerinin sömürü ve baskıyı sınırlandırma çabaları, kapitalizmi tümden ortadan kaldırmaya yönelik sınıfın bağlaşığı durumuna gelmesi toplumun ileri unsurların birey olarak demokratik kurumlarda aktif, doğru yerden duruşuyla ilgili. Sosyal mücadelenin kitleye uzanan ana damarları bu noktadan beslenecektir. Özünde kapitalizm ve egemen siyasal yapının ürettiği bütün toplumsal sorunların, düzenin kendi refleksleriyle çözeceği, sınıf savaşımının dışında bir alan gibi algılatma, üzerinde durulması gereken teorik bir konu da aynı zamanda.
Günümüzde eksikliklerine, yasal engel ve sistemli bilinç bulanıklığına rağmen demokratik örgütlenmelerin süreklilik içinde kendini yeniden üreten örgütlenme çabaları, kurdukları dayanışma ağı ve bu süreçlerin ortaya çıkardığı bilinç düzeyi, ne yapacağını bilen kitleler düzeyine yükselmesiyle, toplumun en dinamik kesimleri olarak yaşamın içinde yer alıyor.
Kitleler demokrasi mücadelesi içinde tercihlerini özgür iradesiyle yapıyor, öğreniyor. Destek alanlarını buralardan daha berrak görüyor, birleşik gücün önemini kavrıyor, kontrol etmeyi öğreniyor… Ulusal ve uluslararası düzeyde birlik olmanın anlamını kavrıyor. En önemlisi siyasal süreçler buradan besleniyor.
***
Demokratik Kitle Örgütlerinin sosyal mücadeleyi besleyen nesnel yapısına, emperyalizm ve işbirlikçi sermayenin bütün engellemeleri yanında, bu yapıları yanlış yerden değerlendiren sol-sosyalist akımların yaklaşımları da onması güç darbeler indiriyor. Demokratik örgütlere üstlenemeyecekleri işlevler yüklemeye çalışan, politik rekabet ve çatışma alanları olarak gören, hatta politik işlevler yükleyen anlayışlar, bu yapıların düzen içi baskıyı sınırlamaya yönelik çabalarında kitle ile bağ kurmalarının önünde önemli engeller oluşturuyor. Politik yapıların demokratik örgütlenmeler içinde iktidar mücadelesi, hedeflerinin yönetime oturmaya yönelik kurgulanması, farklı düşünen kesimlerin pratik süreçlere birlikte katılmasına engel oluşturuyor, katılımcı anlayış dışlanıyor. Bu da demokratik örgütlenmelerde giderek kan kaybına ve yığınlarla bağlanma sorununu getiriyor. Oysa demokratik örgütlenmeler yapısı gereği örgütsel bağımsızlıkları ve farklı düşünüşlerin ortaklaştığı bir alan olarak doğrudan siyasal görevler üstlenemezdi. İşçi sınıfı politik mücadelede, demokratik kitle örgütlerine doğrudan müdahale yerine üyeleri ile nabzını tutarak, hedeflerini bu kanaldan ulaştırmalıydı. Yığınları ortak bir noktadan sentezlemek, kanalize etmek yerine daha da daralan sonuçlar ortaya çıkması, günümüzün bir problemi olarak önümüzde duruyor.
Sendikalardan inanç örgütlerine, dışlanmış bütün kesimlerin demokrasi mücadelesine azimle katılımı, giderek sınıf mücadelesiyle bağlaşmaları için, demokratik kitle örgütlerinin işlevselliğini doğru yerden değerlendirmeyi zorunlu kılıyor.
***
Demokratik kitle örgütlerinin bağımsızlık temelli örgütsel yapısı farklı düşünüş biçimlerinin kabulü pratik süreçlerde doğru olanı egemen kılma baskı ve sömürüyü ortadan kaldırmaya yönelik birlikçi tavrın nesnel zeminidir de. Bu özgün duruma uygun yığın bağlarını kurabilen politik irade öncülük işlevini de kazanacaktır. Kitleler tumturaklı lafazanlıkla kanalize edilemiyor. Demokrasi mücadelesinin öznesi bütün alanlarda olmak, desteklemek, yön vermek, içerik katmak komünistlerin her dönemde görevi olmuştur.
“Çeşitli muhalefet kesimlerinin aktif faaliyetini sadece yönetmekle kalmamalıyız, eğer öncü müfreze olmak istiyorsak mutlaka yönetmeliyiz.” (V.İ.Lenin) İşçi sınıfı devrimcileri mücadele tarihinin her döneminde hedeflerini bir an bile gizlemeksizin, tüm halkın önünde genel demokratik görevleri anlatmak, pratikte ortaya koymakla yükümlü olmuştur. “Komünistler her devrimci hareketi desteklediklerini” belirttiler. Bu ilkeyi bir an bile unutmadan savaşım bugün de her alanda aralıksız sürüyor.