Gelenekten Geleceğe 1 Mayıs
“Amele kardaşım, yoldaşım, arkadaşım! Bir Mayıs gününü sana tebrik eylerim.
Bu gün mefkûremiz henüz çocuk halindedir. Âti, o koca saadet-i beşer sizindir…
Mecmuamız, 1 Mayıs bayramını umum cihan amelesine tebrik etmeyi,
kendisine en büyük şeref bilir…”
(Yeni Hayat, Sayı 7, 1922)
19 yüzyılda Amerika’daki sanayi işçileri olağanüstü zor ve sağlıksız koşullar altında günde 12-14 saat çalışıyorlardı. Amerika’nın vahşi burjuvazisi kârını büyütmek, sömürüyü katmerli hale getirmek için akla ziyan bütün yöntemleri kullanmıştır. Örneğin New York’taki (1911) Triangle Gömlek Fabrikası patronu işçilerin iş zamanlarını zapturapt altına almak, kayıp zamanı önlemek ve kesintisiz çalışmayı sağlamak için atölye kapılarını kilitli tutarak üretim yapmıştır. Bu sırada çıkan yangın fabrika kapıları kilitli olduğu için faciayla sonuçlanmış ve 123’ü kadın 146 tekstil işçisi yanarak can vermiştir.
Bu zor koşullar burjuvaziye karşı mücadeleyi de beraberinde getirmiş, bütün ülkede işçi sınıfının direniş ve grevleri birbiri ardına patlak vermiştir.
Chicago’da 1 Mayıs 1886 Cumartesi günü büyük bir gösteri düzenlenmiştir. Seksen bini aşkın işçi Michigan Caddesi’nden başlattığı kol kola yürüyüşle; işçi marşları söyleyerek, sendikalarının pankartlarını taşımış ve taleplerini dile getirmiştir. İşçilerin genel talebi 8 saatlik iş günüdür ve günümüze kadar gelen “1 Mayıs’ın” uzun yürüyüşü, işçi kenti Chicago’da bu şekilde başlamıştır.
1 Mayıs 1886 günü ABD genelinde 1 milyon işçinin gösteri yaptığı yazılmaktadır. Bu görkemli ve kitlesel gösterilerden 4 gün sonra Chicago’da bazı işyerlerindeki işçilerin işten atılmaları büyük bir gerilime neden olmuştur. 4 Mayıs günü işten çıkarılmaları protesto için Haymarket denilen meydanda yapılan yasal mitinge grev kırıcı provokatörler ve polis saldırarak pek çok işçinin ölümü ve yaralanmasına neden olmuştur. Çatışmalarda yedi polis de hayatını kaybetmiştir. Haymarket katliamından sonra ülke genelinde sıkıyönetim ilan edilmiş, işçi liderleri evleri basılarak tutuklanmış, sendikalar ve gazeteleri kapatılmıştır. Bu katliam sosyalistler ve o yıllarda işçi hareketi içinde önemli bir desteği bulunan anarşistler için unutulmayacak bir gün olmuştur.
Polis Haymarket mitingini düzenleyen sekiz anarşist işçi önderini tutuklamış, düzmece bir mahkemeyle dördü asılarak idam edilmiş, biri hücresinde intihar etmiş, üçü ağır hapisle cezalandırılmıştır.
1 Mayıs 1886, Şikago. Ekmek ve Gül talebi ortak istek…
Bu tarihten üç yıl sonra Paris’te Fransız Devrimi’nin yüzüncü yılında (1889) toplanan İkinci Enternasyonal Kongresi, 1 Mayıs’ın ‘Birlik ve Mücadele’ günü olarak kutlanmasını kararlaştırmıştır.
Haymarket katliamından 118 yıl sonra ise Chicago’da, sanatçı Mary Brogger’in yaptığı bir Anıt / Heykel (14 Eylül 2004’de) açılmıştır. Bu Anıt / Heykel; “8 saatlik iş günü savaşımı ve Haymarket’in aziz ölülerinin” mücadelesini hatırlatmaktadır. Anıt / Heykel’in ön tarafındaki kaidenin altında 11 Kasım 1887’de asılarak öldürülen anarşist önder August Spies’in son sözleri bulunmaktadır:
“O gün gelecek, sessizliğimiz bugün kıstığınız sesten çok daha güçlü olacak.”
1889 yılında sonra bütün dünyada işçiler, ‘sekiz saatlik işgünü, savaşsız ve daha adil bir dünya’ talepleriyle 1 Mayıs’ta bir araya gelmeyi gelenek haline getirmişlerdir.
Türkiye’de İlk 1 Mayıs’lar…
Türkiye’de genç kuşaklar –genellikle– 1 Mayıs’ın, 1976 yılında İstanbul Taksim’de yapılan ilk kitlesel etkinlikle kutlanmaya başladığı fikrindedirler ki, haklıdırlar. Geçmiş, türlü nedenlerle karartıldığı için işçi hareketinin neredeyse yüz yılı aşan mücadele geleneğinin kimi önemli sayfaları ancak yeni yeni bilinebilmektedir.
Osmanlıda, 1 Mayıs’ın ilk kutlandığı tarihler 20. yüzyılın ilk yıllarıdır.
1 Mayıs’ın ilk anıldığı yerlerden birinin İzmir olduğuna dair yeni bilgiler bulunmaktadır. 1906’da İzmir’in Basmane semtindeki 1 Mayıs kutlaması ile ilgili belgeyi, araştırmacı Oktay Gökdemir yayımlamıştır. Oktay Gökdemir’in, Orhan Beşikçi’ye dayanarak yayımladığı belgenin Türkçesinde:
“Yurtsever Kardeşlerim! Şerefli Gazete Çalışanları!
Haberiniz olsun ki,
1 Mayıs Dünya İşçileri Bayramı münasebetiyle amele kıraathaneleri civarındaki tren istasyonu mevkiinde toplantı ve gösteri vardır.
Dernek (Cemiyet) Reis Vekili Celil ve İsameddin Efendi 1906” denilmiştir.
Oktay Gökdemir, 1 Mayıs bildirisinin; o yıllarda Basmane ve (ve o zamanki Dana Meydanı) civarında ikamet eden Afrika kökenli hamal ve amelelere bir çağrı olarak düzenlenmiş olabileceğini yazmaktadır.
Bununla beraber daha yığınsal 1 Mayıs gösterileri 1909 yılında Osmanlının Selanik ve Üsküp şehirlerinde yapılmıştır. 1909 yılı ilkbaharında Selanik’te; Yahudi, Rum, Bulgar ve Türkler tarafından kurulan Selanik İşçi Federasyonu, hem farklı milliyetten işçileri aynı çatı altında birleştirmeyi başarmış, hem de 1909 yılında Selanik, Üsküp gibi şehirlerde düzenlediği ilk kitlesel 1 Mayıs gösterisiyle adından söz ettirmiştir. Federasyon dört ayrı dilde, (Ladino –İspanyol Yahudi dili–, Rumca, Türkçe, Bulgarca) dört gazete çıkararak; “kanunlarda işçi haklarını iyileştiren maddeler, serbest seçimler, herkese seçme ve seçilme hakkı” istemiştir. Türkçe çıkan gazetenin adı, Amele’dir.
İstanbul’da Rum işçi ve sosyalistlerin kurduğu ve bünyesinde Rumların çoğunlukta olduğu Türkiye Sosyalist Merkezi adındaki cemiyet, 1909 yılında kurulmuş ve bugünü ‘1 Mayıs’a denk getirerek kuruluşuna simgesel bir anlam katmıştır.
1910 yılında Rum sosyalistlerinin örgütü Türkiye Sosyalist Merkezi, Ermeni Taşnak ve Hınçak partilerinin birlikte organize ettiği 1 Mayıs kutlaması Taksim yakınlarındaki Pipino Bira Fabrikası bahçesinde yapılmış ve yaklaşık bin işçi katılmıştır. Bu anma toplantısında dönemin ünlü sosyalist liderlerinden Parvus Efendi ve Rakovski’de hazır bulunmuştur. Böylece kitlesel 1 Mayıs kutlamalarının ilki Rum ve Ermeni sosyalistleri ve işçileri tarafından gerçekleştirilen 1910 kutlaması olmuştur.
Rum sosyalistlerin 1912’de Toplumsal Araştırmalar Grubu Sendikalar Birliği imzasıyla Sosyalist Enternasyonal’e gönderdikleri bir telgrafta, 1 Mayıs’ın önemi hatırlatılmakta ve telgraf “Yaşasın 1 Mayıs, Kahrolsun Savaş!” sloganıyla sona ermektedir.
1914’de Toplumsal Araştırmalar Grubu yöneticilerinden Zaharias Vezestenis’in Sosyalist Enternasyonal’e ulaşan telgrafında ise “1 Mayıs 1914’ü kitlesel olarak kutlayamadık, bu en baskıcı rejim altında geçirmekte olduğumuz bu hassas anları göz önüne alarak ve zorbaların darbelerine uğramamak için, bugün sizden bildirimizi yayınlarken ne örgütümüzün ne sekreterimizin adını vermemenizi rica ediyoruz” denilmektedir.
Yine İstanbul’da Ermeni Hınçak Partisi’nin 1910 yılında 1 Mayıs’ın kutlanmasıyla ilgili bazı bilgiler de bulunmaktadır. 1911 yılında Brüksel’deki Sosyalist Enternasyonal’a gönderilen bir telgrafta “Sosyalist Organizasyon” imzası kullanılmış “Binlerce işçi ve sosyalist 1 Mayıs’ta işi bıraktı” denilmiştir. Bu imzanın Ermeni devrimcilere ait olduğu tahmin edilmektedir.
1912’de Brüksel’e gönderilen ve Ermeni Taşnak Partisi Merkez Komitesi imzalı bir telgrafta: “İstanbul’da emeğin büyük enternasyonal bayramını kutlamaktan duyulan mutluluk dile getirilmekte ve Osmanlı işçilerinin toplantısı adına dayanışma selamı” yollanmaktadır.
1910 yılında İstanbul’da, çıkardığı “İştirak Gazetesi”nden dolayı ‘İştirakçi’ lakabıyla anılan Hüseyin Hilmi, adı geçen -İştirak- gazetesinin 18. sayısında 1 Mayıs’la ilgili bir kutlama yazısına ilk defa yer vermiştir. 1912 yılında ise yine Hüseyin Hilmi’nin başkanı olduğu Osmanlı Sosyalist Fırkası, İstanbul’da işçi dernekleriyle birlikte (İstanbul) Pangaltı’daki Belvü bahçesinde (şimdi İstanbul Radyoevi binasının olduğu yer) 1 Mayıs kutlamaları için bir araya gelmiştir.
1 Mayıs 1921 / İstanbul İşgal Altında; İlk Yasak İngilizlerden…
“İştirakçi” lakablı Hüseyin Hilmi’nin başkanı olduğu Türkiye Sosyalist Fırkası, o dönem İngiliz, Fransız ve İtalyan işgal orduları kumandanlığının denetiminde bulunan İstanbul’da faaliyet göstermekteydi. Türkiye Sosyalist Fırkası; 1919-1922 yılları arasında İstanbul’da önemli işçi eylemlerini ve grevlerini yönetmiş; onlar adına işveren konumundaki yabancı sermayeli kumpanyalarla görüşmeler yapmış, sözleşmeler imzalamış, işçilerin ücretlerinin ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi için mücadele vermiş, İstanbul’da; Kadıköy, Şişli, Beşiktaş, Aksaray, Tünel, Silahtarağa, Ayvansaray gibi bölgelerde örgütlenmiş ve şubeler açmış bir partidir.
1921’de İstanbul’da 1 Mayıs, işgal altında ve yasağa rağmen kutlanmıştır. İşgal orduları kumandanlığına bağlı “Beynelmüttefikin Zabıta Komisyonu Reisi, Miralay Ballar” 30 Nisanda İkdam gazetesinde aşağıdaki bildiriyi yayımlatmış, her türlü gösteri ve kutlamaların yasaklandığını, “1 Mayıs gösterilerine izin verilmeyeceğini, emre karşı gelenlerin şiddetle cezalandırılacağını” ilan etmiştir.
Ballar’ın bildirisi şöyledir:
“Atideki talimat ahali tarafından mucibince hareket edilmek üzere neşr olunur:
Her nevi siyasi veya diğer alaylar tertibi askeri kumandanın emriyle sureti kat’iyyede yasaktır.
Bu emre her türlü muhalefetin ciddiyetle nazar-ı itibara alınarak buna cüret edenler şiddetle cezalandırılacağı ahaliye beyan edilir. Gerek 1 Mayıs münasebetiyle ve gerek herhangi bir tarih için nümayişler tertibi zımnında vuku bulacak herhangi bir müracaat nazar-ı itibare alınmayacaktır.
Miralay Ballar
Beynelmüttefikin Zabıta Komisyonu Reisi”
Osmanlı işçi sınıfı içinde ve özellikle “Tramvay Kumpanyası, Haliç Tersanesi ve Şirket-i Hayriye Kumpanyası ve debbağhane (deri) amelesi” gibi yerlerde örgütlü bulunan Türkiye Sosyalist Fırkası’nın, 1921 yılı 1 Mayıs kutlamalarına kapsamlı bir şekilde hazırlandığı ve örgütlü bulunduğu diğer kamu ve özel bütün işyerlerinde 1 Mayıs dolayısıyla öngördüğü programını planladığı gibi uyguladığı anlaşılmaktadır.
Vakit gazetesi, 1 Mayıs 1921 tarihinde Türkiye Sosyalist Fırkası’nın aşağıdaki bildirisini yayımlamıştır.
Bu bildiride Türkiye Sosyalist Fırkası; müttefik komutanlığına adeta meydan okumuş, 1 Mayıs’ı “kutsal bir bayram” olarak nitelemiş, bütün işçilerin bu bayrama katılmasını bir vazife olarak kabul etmiş ve bu hakkın kanun dairesinde kullanılacağını belirterek, sadece şehir elektriğinin kesilmemesi için “elektrik-aydınlatma amelesinin” 1 Mayıs’ta çalışmasına müsaade ettiğini duyurmuştur.
“Bilumum İstanbul Amelesine:
Türkiye Sosyalist Fırkası’ndan
Mayıs’ın birinci günü amelenin en mukaddes “bayram” günüdür.
Bu mukaddes bayramın tes’idi bütün amele için bir vazifedir.
Ve bu mesut gün şerefine mes’uliyet-i kanuniyye dairesinde amele istirahat haklarını muhafaza edebilirler. Kavanin-i devlete riayet ve asayiş-i memleketi daima nazar-ı dikkatten dûr tutmamayı bir vazife edindiğini tarih-i teşekkülünden beri vuku bulan bütün harekat ve teşebbüsatıyla ispat eylemiş olan Fırka, inzibat-ı memleketle alakadar bulunan tenvirat-ı elektrikiyye amelesinin çalışmasına müsaade eylemiştir.”
Osmanlıca “Enternasyonal Marşı’nın ilk dörtlüğü”
“Kalk ey lanetle damgalanmış
Aç ve çıplak mazlum dünya!
Zulme karşı yürekler yanmış,
alevlenmiş bu dava!...”
Dönemin gazetelerinin haberlerine göre 1921’deki 1 Mayıs nedeniyle işlerini bırakan ve kutlamalara katılan işçilerin sayısı beklentileri aşmıştır. 1 Mayıs günü; Tramvay Şirketi, Haliç ve Şirket-i Hayriye vapurları, Haydarpaşa-Pendik, Sirkeci-Çekmece banliyö hatları, Baruthane, Feshane, Zeytinburnu Fabrikaları, deri atölyelerinde çalışan işçiler Fırka’nın çağrısına büyük ölçüde uymuşlardır.
Vakit gazetesi 1 Mayıs günü için; “Şehrimizdeki işçi sınıfı kâmilen tatil-i eşgal etmiş ve muhtelif mesirelere dağılarak amele bayramını tesid eylemiş, tramvay amelesinin yüzde doksanbeşi işi bırakmıştır” şeklinde haber yapmıştır.
İkdam gazetesinin haberi ise; “Şehrimizdeki işçi bayramı dün işçiler tarafından tesid edilmiştir. Şirket-i Hayriye, Haliç ve Tramvay amelesi çalışmadığından şehrimiz vesait-i nakliyesinin bir kısmı muattal (kullanılmaz) kalmıştır” şeklindedir ve devamında şöyle yazmaktadır; “Amelenin bir kısmı bayramlarını kutlamak için mavi işçi gömlekleri giydikleri ve kırmızı boyunbağı taktıkları gibi hemen hepsi de kırmızı rozetleri hamil idiler. Sosyalist Fırka Merkez-i Umumisine ve amelenin bindikleri bazı otomobillere kırmızı bayrak çekmişlerdi.”
1919-1922 yılları Türkiye Sosyalist Fırkası’nın ‘sol’ ideolojiyi kitlelerle buluşturduğu tarihsel bir dönemdir. Nitekim 1921 yılı 1 Mayıs gösterileri de; Osmanlı işçi sınıfının, bütün dünya işçileriyle benzer taleplerle ve aynı anda, seslerini ilk kez herkesin duyacağı bir şekilde yükselttikleri bir yıl olmuştur.
Bando ve mızıka, Divanyolu’ndaki Türkiye Sosyalist Fırkası merkezi önünde sabahtan öğlene kadar Enternasyonal Marşı’nı çalmış, işçiler heyetler halinde parti merkezine gelerek bayramlaşmışlar, mesire yerlerinde kutlamalar yapılmış, gazetelerde; “işçiler arasında dün işret (içki içmek) men edilmiş olduğu için hiç kimse sarhoş olmamış ve hiçbir vaka zuhur etmemiştir” şeklinde haberler çıkmıştır.
Refik Halit Karay, “Her Daim Kırmızı Yelekli” Hüseyin Hilmi’yi Anlatıyor:
O dönemi anlatan en önemli tanıklardan biri yazar Refik Halit Karay’dır.
1921 yılı 1 Mayıs’ının en önemli örgütleyicisi ise kuşkusuz Türkiye Sosyalist Fırkası lideri Hüseyin Hilmi’dir. Hüseyin Hilmi’nin Sinop, Çorum ve Bâlâ’da sürgün yıllarında arkadaşı olan Refik Halit Karay, 1 Mayıs’ın ardından şöyle yazmıştır:
“Evvelki gün 1 Mayıs, İstanbul’da ilk defa olarak amele bayramı yapılmış, şirket ve haliç vapurları, tramvaylar, fabrikalar işlememiş. Bunu haber aldığım vakit, kendi kendime:
Kim bilir İştirakçi şimdi ne memnundur, etekleri zil çalar! Dedim ve tanıdıklarımın arasında gayesine eren bu yegâne bahtiyar adamı, tâ yüreğimin içinden, samimiyetle tebrik ve takdir ettim.
On iki senedir sürgün, mahpus, sıkıntı içinde o buna, bugüne, bu 1 Mayıs’ın sevincine çalışmıştı.
Onun için makam, fırka, ikbal, saadet ve gaye bir tek kelime ve bir tek hareketle hülasa ediliyordu. Bunun, bugünün, bu 1 Mayıs’ın memlekette kabul ve temini.
İşte evvelki gün İştirakçi buna erdi, bugünü gördü. Bu 1 Mayıs, sevincinden yüreği şişmiş, gözleri parıltılı ve çehresi kırmızı, memleketinde kendi emeğinin ve kendi mukavemetinin tesiriyle ilk defa olarak tes’id etti!
(Sürgün yıllarında) İştirakçi Hilmi, 1 Mayıs’ta kırmızı yeleğine ilaveten bir de kırmızı boyunbağı takar, yakasına da gelincik iliştirir, bir başına o gün bayram ederdi.
Derken Çorum’dan sürgününü Bâlâ kasabasına naklettiler. Mütarekeye kadar, zannederim, hayatını orada, bu kuş uçmaz kervan geçmez yüce dağ başında geçirdi. Hiç şüphesiz bir gün gelip de 1 Mayıs bayramını tes’id edebilmek hülyasıyla.
İşte o gün nihayet geldi; İştirakçi, evveli gün işlemeyen vapurlara, tütmeyen bacalara ve kırlarda gülen ve bahtiyar dolaşan amelelerini seyrederek 1 Mayıs’ı nihayet istediği gibi tes’id etti…”
İstanbul’da 1922 Yılı Kutlamaları…
Bir yıl sonra, 1922’de 1 Mayıs kutlamaları daha örgütlü hale gelmiştir.
İşgal ordularının varlığı ve terörü ise devam etmektedir. Beynelmüttefikin Zabıta Komisyonu Reisi Miralay Ballar, 26 Nisan’da gazetelerde yayınlattığı aşağıdaki bildiride bir yıl önceki tehdidini sürdürmüş, çalışmak isteyenlerin ‘işgal kuvvetleri zabıtası’ tarafından korunacağını, siyasi gösterinin askeri suç olarak kabul edileceğini bildirmiştir.
“Herhangibir cemiyete mensup amele mesaiye devam hakkına maliktir. Beynelmüttefikin zabıta, bu kabillerin masuniyetini şiddetle temin edecektir. İstanbul’un beynelmüttefikin işgal altında bulunması dolayısıyla, her nevi tecavüz, siyasi nümayiş, ameleyi çalışmaktan men, askeri tecavüz şeklinde telakki edilecek, bu yolda hareket edenler mehâkim-i askeriyeye tevdi olunacaktır.
Beynelmüttefikin Zabıta Komisyonu Reisi
Miralay Ballar”
1922 yılı Nisan ayı sonlarında 1 Mayıs’ı anmak isteyen siyasi parti, cemiyet ve esnaf kuruluşları bir araya gelerek bir ‘Komisyon’ kurmuşlar ve ‘1 Mayıs Komisyonu’ adıyla kutlama ve eylemin organize edilmesini üstlenmişlerdir.
Türkiye Sosyalist Fırkası, Türkiye İşçiler Derneği, Beynelmilel İşçiler İttihadı, Sosyal Demokrat Fırkası, Türkiye İşçi ve Çiftçi Sosyalist Fırkası, Ermeni Sosyal Demokrat Fırkası ve Esnaf Cemiyetlerinden meydana gelen ‘1 Mayıs Komisyonu’ bütün İstanbulluları bayrama çağıran ilanlar yayınlamışlardır.
“1 Mayıs Komisyonu”nun Vakit gazetesinde 28 Nisan 1922’de yayımlanan ilanı şöyledir:
“İstanbul’da bulunan bütün işçiler kadın erkek ve bir teşkilata mensup olsun olmasın bu bayrama davetlidirler. Toplanma merkezi Pangaltı’dır. Bayrama iştirak edecek bütün arkadaşlar saat onbirde Pangaltı’da bulunacaklar ve kollarında kırmızı pazubentler bulunan heyet-i tertibiye tarafından istikbal edileceklerdir. Grup halinde gelecekler şehir dâhilinde yürüyüşlerinde hiçbir türlü nümayiş yapmayacaklar ve proletarya şuuruna yakışacak bir vakar ve sükûnetle geçeceklerdir.
Bayram Pangaltı’da başlayacak ve bütün gruplar toplu olarak saat onbirbuçukta önde mızıka olduğu halde Pangaltı’dan hareketle Kâğıthane’ye azimet ve arkadaşlar mızıkayla birlikte işçi marşları terennüm edeceklerdir. Kâğıthane’de Bir Mayıs Bayramının ehemmiyeti ve tarihi hakkında söz söyleyecek arkadaşların nutukları dinlenecek, bayram saat beşe kadar devam edecek sonra arkadaşlar yine sükûn ve vakarla dağılacaklardır.
Bir Mayıs Komisyonu polise karşı bütün mesuliyeti deruhte etmiş olduğundan bütün arkadaşların Heyet-i Tertibiye’nin ihtarlarına hüsn-i telakki etmesi ve işbu program haricine çıkılmaması bilhassa rica olunur.
Bir Mayıs Komisyonu”
Yukarıda ilan edilen program gereği; “nümayiş yapmadan” yürüyüş için izin alındığından işçiler Pangaltı’da toplanmış, Pangaltı’da “kollarında kırmızı pazubentler” olan eylemin güvenliğinden sorumlu görevlilerce düzene sokulmuş, Pangaltı-Kâğıthane yürüyüş güzergâhı boyunca yürüyüşün önünde yer alan bando ve mızıka tarafından işçi marşları ve Beynelmilel marşı çalınarak Kâğıthane’ye varılmış, Kâğıthane’de işçi ve sosyalistlerin ‘Amele Bayramı’nın önemine ilişkin konuşmaları dinlenmiş, akşam saat beşe kadar devam eden piknik ve şenlikten sonra işçiler “yine sükûn ve vakarla dağılmışlardır”.
Ankara 1922…
Aynı yıllarda (1922) Ankara’da ise “Türkiye Halk İştirakiyun Fırkası”, 1 Mayıs’ı işçiler, aydınlar ve bazı milletvekillerinin katıldığı Sovyet Rusya Sefarethanesinde düzenlenen bir törenle kutlamıştır. Partinin yayın organı olan “Yeni Hayat” dergisi, 1 Mayıs tarihinde ‘1 Mayıs Nüsha-ı Fevkalâdesi’ adıyla özel bir sayı çıkarmıştır. Yeni Hayat içindeki yazıların önemli bir bölümü 1 Mayıs ile ilgilidir.
Aşağıda “Fevkalade Nüsha” ibaresiyle çıkarılan Yeni Hayat’ta yer alan yazılar ve makale başlıkları bulunmaktadır:
- 1 Mayıs, (Şiir), Yazan: Saraçoğlu
- 1 Mayıs, (Şiir), Yazan: Ahmet
- 1 Mayıs: Bundan otuz üç sene mukaddem 1889 senesi…
- Karl Marx, Meslek-i İçtimaiyyesi
- Vladimir İlyiç Lenin: 11 Eylül 1917 de Petrograd Şuralarında Grigory Zinovyev tarafından irad olunan nutuktan mealen tercüme.
- 1 Mayıs Bayramı!:Yeni Hayat
- Cemaat-i İslâmiye Teavün Cemiyeti
- Fahişelik ve Onunla Mübareze (6. Bölüm), Aleksandra Kollotay tarafından irad olunan nutuktan.
- Rusya’da Açlık
- Saadet İçin Yegâne Yol: Maksim Gorki’nin 1 Mayıs bayramındaki hitabesinden.
- Tahtlar ve Tahtı Kuranlar, Yazan: A. Nazım
- Sana Söylüyoruz Genç Komünist!: Süreyya Aydemir
- Cadı: Tufan
- Bir Ders: Ahmet
1 Mayıs ile ilgili bu yazılarda öne çıkan ise; 1 Mayıs’ın tarihçesi, şiirler, 1 Mayıs’ın işçi ve emekçiler açısından taşıdığı enternasyonalist ruh ve milli mücadele şartlarında emekçilerin çektikleri bütün sıkıntılara rağmen, hükümete sağlanan desteğin süreceği şeklindeki yazılardır.
Yeni Hayat’ta yer alan 1 Mayıs yazılardan bir bölüm aşağıdadır:
“İslam, Ermeni, Rum, Yahudi, Fransız, İngiliz, Çinli, Japonlu hepsi hepsi bugünde bir hisle birleşir bir kanaatle sevinir ve bayram eder…
Amele kardeş, yoldaş, arkadaş!
Bir Mayıs günü sana tebrik eylerim. Bugün mefkûremiz henüz çocuk halindedir. Ati o koca saadet-i beşer sizindir. 1 Mayıs Bayramı ileride göreceksiniz ki umum insanların umum milletlerin bayram günü olacaktır. Çünkü o vakte kadar herkes çalışacak ve bayramlar yalnız çalışanların olacaktır.
Mecmuamız 1 Mayıs Bayramını umum cihan amelesine tebrik etmeyi kendisine en büyük şeref bilir.”
1922 1 Mayıs’ı Ankara’da ilk ve son olarak komünistlerin ve işçilerin kutladıkları yasal 1 Mayıs olmuştur. Sonbaharda genel kurulunu yapmaya hazırlanan Türkiye Halk İştirakiyun Fırkası, hükümetin büyük baskısına maruz kalmış, Başbakan Rauf Orbay, partinin 24 saat içinde feshedilmesini, bu kararın da partinin Merkez Komitesi’nce alınmasını istemiştir.
THİF, hükümetin fesih kararını reddetmiş, yeniden tutuklamalar başlamış ve THİF kapatılmıştır.
O yıla ait bir başka belgeye göre; Mersin’de 1922’de Türkiye Halk İştirakiyun Fırkası örgütü tarafından yayımlanan ‘Doğru Öz’ gazetesi, 1 Mayıs sayısını ‘kırmızı mürekkeple’ basmış ve Mersin’de ilk kutlama bu yıl yapılmıştır. Aynı yıllarda, İzmir ve Adapazarı’nda da 1 Mayıs gösterileri yapıldığı bilinmektedir.
1923, Devletin 1 Mayıs’a El Koyması ve 50 Yıllık Yasak…
Yukarıda aktardığımız bilgilerden de görüleceği gibi, 1900’lü yıllardan itibaren Rum, Ermeni ve Türk sosyalistlerin başlattığı 1 Mayıs anmaları,1921 ve 1922 yıllarında, İstanbul’daki yabancı orduların işgali ve yasaklamalarına rağmen Türkiye Sosyalist Fırkası ve diğer ‘emek’ten yana parti ve örgütler ile farklı milliyetten işçilerin katılımıyla kitlesel olarak kutlanmış, işçi sınıfının o dönemki talepleri dile getirilmiştir.
1923 yılı 1 Mayıs kutlamalarında ise Hüseyin Hilmi’nin –yaklaşık altı ay önce öldürülmüştür– ve Türkiye Sosyalist Fırkası’nın ismi geçmemektedir.
1 Mayıs (1923), Türkiye İşçi ve Çiftçi Sosyalist Fırkası ve Ankara Hükümeti’ne yakın Umum Amele Birliği tarafından ayrı ayrı kutlanmıştır.
1923 yılı başında İzmir’de toplanan İktisat Kongresi’nde, ‘İşçi Grubunun İktisat Esasları’ başlığı altında kabul edilen 34 madde arasında ‘1 Mayıs gününün Türkiye İşçileri Bayramı olarak Kanunen kabulü’ karar altına alınmış, ancak bu karar asla uygulanmamıştır.
3 Mayıs 1923’te Hâkimiyet-i Milliye gazetesinde yer alan 1 Mayıs haberi, artık 1 Mayıs’a “devletin el koyduğu”, sol muhalefetin ezildiği, Kemalist ideolojinin kendi iradesinin dışında hiçbir unsurun sesinin ve soluğunun işitilmeyeceği, Kemalizm’in her daim önemli temsilcilerinin nutuklar söylediği, işçi hareketinin içine devletin yerleşmeye başladığı bir dönemin başlamakta olduğunu göstermektedir.
Hâkimiyet’i Milliye’nin 1 Mayıs haberinde şöyle denilmektedir:
“Amelenin Bayramı
1 Mayıs sabahı saat dokuzda İmalat-ı Harbiye amelesi İstasyon civarındaki eğlence mahallinde toplanmışlardı. Saat on raddelerinde mürettipler bir grup halinde geldiler. Sonra şimendifer ve dekovil amelesi iltihak etti. Saat 11’de fabrika haricindeki meydanlıktaki umum işçiler toplanmışlardı. İzmir mebusu Yunus Nadi, Malatya Mebusu Tevfik Rüştü, İstanbul Mebusu İhsan Beyler ile Ticaret Müdürü Umumiyesi Vehbi, Fabrika Müdürü Nuri Beyler, Rus Sefarethanesinden bazı memurlar hazır idi.
Evvela İstanbul mebusu bir nutuk irad ederek 1 Mayıs’ın umum amele için şuurlu bir gün olarak idrak edildiğini ve bugünden maksat amelenin içtimaı ve amelenin hukukunun muhafazası olduğunu söyledi. Daha sonra Tevfik Rüştü Bey söze başladı. 1 Mayıs bayramının tarihçesinden ve ihtilâllerden bahsederek memleket dâhilinde ve gerek hariçte ölen işçilerin ruhuna bir vesile-i hürmet olmak üzere iki dakika ayakta sükût-u teklif etti. Bu saygı duruşu derin bir tesir husule getirdi. Silah fabrikaları sucu ustası Osman Efendi de nutuk irad ederek bu toplanmadan dolayı hükümete teşekkür etti…”
Bu tarihten sonra Cumhuriyet rejimi, işçi sınıfının üzerindeki baskı ve denetimini arttırmaya başlamıştır. 1924 yılında göstermelik bir kutlamaya izin verilmiş, 4 Mart 1925’te kabul edilen Takrir-i Sükûn Kanunu ile demokratik haklar yok edildiği gibi, 1 Mayıs’lar üzerinde on yıllar boyu devam edecek olan yasaklı yıllar başlamıştır. Cumhuriyetle birlikte Türkiye işçi sınıfı üzerindeki 1 Mayıs yasağı elli seneden fazla sürmüştür.
1 Mayıs Bahar ve Çiçek Bayramı…
Cumhuriyet hükümetleri 1 Mayıs üzerindeki bu savunulması zor yasağı büyük bir kararlılıkla on yıllarca uygulamışlardır. Her 1 Mayıs öncesinde ‘komünist tevkifatı’ kural haline getirilmiş, anma girişimleri şiddetle cezalandırılmıştır.
1935 yılında 1 Mayıs’a ‘Bahar ve Çiçek Bayramı’ adı verilerek ücretsiz tatil günü ilan edilmiştir.
1951 yılında çıkarılan bir kanunla 1 Mayıs’ta işçilere çalışmaksızın yarım yevmiye ödenmesi kabul edilmiş, 1956’da ise bu tam yevmiyeye çıkarılmıştır.
1 Mayıs üzerindeki yasaklar sürerken 1960 yılında Başbakan Adnan Menderes radyoda yaptığı konuşmada işçilerin bayramını kutlayarak herkesi şaşırtmıştır. Menderes konuşmasında;
‘Bugün 1 Mayıs işçi bayramı. İşçi kardeşlerimize elemsiz, kedersiz birçok bayramlar idrak etmelerini ve onların refah ve saadetini temenni ederken, bu çerçevede kendilerine her zaman yardımcı olmanın en aziz emelimi teşkil ettiğini ifade etmek isterim’ demiştir.
Menderes bu tarihten 26 gün sonra darbeyle iktidardan düşürülmüştür.
27 Mayıs 1960’dan sonra 1 Mayıs’ın unutturulmasına yönelik bir girişim daha yapılmıştır.
Toplu Sözleşme, Grev ve Lokavt Kanunu’nun kabul tarihi olan 24 Temmuz tarihi, işçi sınıfına 1 Mayıs’ın yerine ‘bayram günü’ olarak dayatılmış, hükümete yakın sendikalar bugünü kutlamaya başlamışlardır.
Ressam Orhan Taylan’dan Ünlü Afiş’in öyküsü: “Yarın Sabaha Afiş Gerek!”
“…Gün geldi. 76 senesi. 1 Mayıs’tan kısa bir süre önceydi, belki iki hafta önce…. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) karar almıştı 1 Mayıs ile ilgili. Taksim Meydanı’nda büyük bir gösteri yapılacak. Bir gece hatırlıyorum gece yarısı civarındaydı saat, DİSK’ten bir arkadaşım telefon etti. Dedi ki, ‘Yarın sabah Yürütme Kurulu toplantısı var. 1 Mayıs’ta kullanılacak malzeme üzerinde karar alınacak. Bir tane de dedi, son dakikada aklımıza geldi, bir 1 Mayıs afişi yapalım istedik. Bunu bize yetiştirebilir misin?
Ne zamana, dedim. Şimdi lazım, dediler. Peki!...
Oturdum yarım saat içinde afişi çizdim. Hazırladım. Gelip aldılar. Sabahleyin Yürütme Kurulu’ndan geçti, kabul etmişler… Ve bizim 1 Mayıs afişi çıktı ortaya böylece...”
Yasaklanışından yarım asır sonra 1976 yılında ilk defa geniş katılımlı 1 Mayıs kutlaması Taksim meydanında, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun organizasyonu altında gerçekleşmiştir.
1977 yılı ise unutulmayacak 1 Mayıs olmuştur. DİSK tarafından Taksim meydanında düzenlenen birçok örgüt tarafından desteklenen kutlama tarihinin en büyük eylemidir. Kutlamaların sonuna doğru, farklı noktalardan meydandaki insanların üzerine ateş açılmış, 37 kişi kurşunla ya da çıkan izdihamda ezilerek yaşamını yitirmiştir. 1977 yılı 1 Mayıs’ı, tarihe ‘Kanlı 1 Mayıs’ olarak geçmiştir. 1 Mayıs 1977’de devletin içindeki güçler tarafından düzenlenen provokasyon gerçek anlamda hiçbir zaman soruşturulmamış ve olay üstü örtülerek karanlığa gömülmüştür.
1 Mayıstaki kanlı provokasyonun hemen ertesinde, gelişmeler bir askeri darbe ihtimaline dönüşünce dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Namık Kemal Ersun, Başbakan Demirel tarafından (yalnızca) emekliye sevk edilmiştir.
Bir yıl önceki acı olaylara rağmen 1 Mayıs, 1978 yılında yine geniş kalabalıklarla Taksim’de kutlanmıştır.
1979’da ise Sıkıyönetim Komutanlığı İstanbul’da sokağa çıkma yasağı koyarak 1 Mayıs gösterilerine engel olmak istemiş, sokağa çıkan Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Behice Boran ve yüzlerce kişi tutuklanmıştır. DİSK ve diğer demokratik örgütler ise kutlamaları İzmir’de yapmışlardır.
1980’de sıkıyönetim komutanlıklarının yönetimlerine bırakılan İstanbul, Ankara ve İzmir’de 1 Mayıs kutlamaları yasaklanmış, DİSK ve demokratik örgütler 1 Mayıs’ı Mersin’de kutlamışlardır.
12 Eylül askeri darbesinin ardından Milli Güvenlik Konseyi, tüm demokratik hakların kullanılmasını ve 1 Mayıs’ı tamamen yasaklamıştır. 17 Mart 1981 tarihinde aldığı bir kararla 1 Mayıs’ı tatil günü olmaktan çıkarmış, 28-29 Nisan 1981’de büyük bir terör dalgasıyla DİSK, bağlı sendikalardan yüzlerce işçi, sendikacı ve aydın gözaltına alınmıştır. 12 Eylül rejimi uzun bir süre bu emek düşmanı politikasını sürdürmüş, 1 Mayıs kutlamalarını da engellemiştir.
1987’de Petrol-İş, Laspektim İş, Genel İş ve Deri İş’in girişimiyle İstanbul’da Emek Sineması’nda bir kutlama gerçekleştirilmiştir.
1988’de yasak devam etmiş, polis sadece Abdullah Baştürk ve bir grup SHP’li milletvekilinin Taksim anıtına çelenk koymasına izin vermiştir.
1989’da 1Mayıs’ı Taksim’de kutlamak isteyen bir grup işçiye polis ateş açmış, Mehmet Ali Dağcı isimli işçi yaşamını yitirmiştir.
1990 yılında İstanbul’da düzenlenen 1 Mayıs eylemlerinde iki bin kişi gözaltına alınmış, kırk kişi yaralanmış, Gülay Beceren isimli öğrenci felç olmuştur. Aynı yıl toplanan Türk-İş Genel Kurulu 1 Mayıs’ın bundan sonra kitlesel olarak kutlanması kararını almıştır.
1991’de 12 Eylül’den sonraki ilk 1 Mayıs kutlaması İzmir’de yapılmış, İstanbul’da yasaklara rağmen yapılan eylemlerde ise çok sayıda işçi yaralanmış ve 600 kişi gözaltına alınmıştır. 1991 yılı Temmuz ayında ise kapatılmış olan DİSK yeniden faaliyete başlamıştır.
1992’de İstanbul Gaziosmanpaşa’da ilk yasal miting düzenlenmiştir.
1993’de Türk-İş İstanbul’da Abide-i Hürriyet Meydanı’nda, DİSK ise Pendik’te ayrı ayrı toplantılar düzenlemişlerdir.
1994’te, Türk-İş, Hak-İş, DİSK ve KESK 1 Mayıs’ı ilk kez, bir arada ve açık alanda kutlamışlardır. İstanbul, Ankara ve İzmir’de düzenlenen 1 Mayıs toplantıları polisin müdahalesiyle olaylı geçmiş, Sosyal Demokrat Halkçı Parti Milletvekili Salman Kaya da polis tarafından dövülmüştür.
1996’da 1980 sonrasının en kitlesel 1 Mayıs mitingi gerçekleştirilmiştir. Kutlamanın adresi Kadıköy olmuş, çıkan olaylarda pek çok işyeri tahrip edilmiş ve yine açılan ateş sonrası Hasan Albayrak, Dursun Odabaş, Yalçın Levent adlarındaki üç yurttaş yaşamını yitirmiştir.
Bu tarihten sonra yaşananlar ise tarih olmayacak kadar taze ve hafızalardadır.
Ancak toplumda yaratılmak istenen genel algı, 1 Mayıs’ın ‘olay çıkacak bir korku günü’ olarak hatırlanmasıdır ve bunun için her şey yapılmıştır. Mevcut hükümetler Taksim Meydanı’nı işçilere ve 1 Mayıs kutlamalarına açmamak konusunda zalimane bir mücadele vermişlerdir. Her yıl 1 Mayıs günü öncesi büyük bir gerginlik yaratılmış, işçilerin, sendikacıların ve onlara destek veren öğrenci ve aydınların, demokratik örgütlerin ve siyasi partilerin üzerinde terör estirilmiştir.
Yine 2007’de İbrahim Sevindik adındaki yurttaş bu olaylarda hayatını kaybetmiştir.
2008 Nisan’ında, 1 Mayıs’ın ‘Emek ve Dayanışma Günü’ olarak kutlanması resmen kabul edilmiştir.
2009 Nisan’ında ise, Türkiye Büyük Millet Meclisi, 1981’de MGK’nın iptal ettiği 1 Mayıs’ı tekrar resmi bayram günü ilan etmiştir.
2010 yılında 1 Mayıs, binlerce kişinin katılımıyla Taksim’de –olaysız ve korkusuz– kutlanmıştır.
1923 yılı başında, İzmir’de toplanan İktisat Kongresi’nde İşçi Grubu’nun önerisi ile 1 Mayıs gününün ‘Türkiye İşçileri Bayramı’ olarak kanunlaştırılması talebinin hayata geçmesi için ise, tam 85 yıl durmaksızın mücadele etmek gerekmiştir.
Türkiye’nin son yüz yıllık demokrasi mücadelesine; yaşanan, yasaklanan, gerçekleşen ve gerçekleşemeyen bu 1 Mayıs’ların tarihi üzerinden de bakılabilir.
Çünkü başlangıcından bugüne tüm 1 Mayıs’lar, ‘8 saatlik işgünü’nün çok üzerinde bir işlev yüklenerek demokrasi mücadelesinin taşıyıcı unsurlarından olmuştur.
1900’lerin başlarında Rum, Ermeni ve Türk sosyalistlerinin başlattığı 1 Mayıs’ı kitlesel kutlama geleneği, bugün; büyük mücadelelerden sonra Türkiye işçi sınıfı ve dostları tarafından yeni şiarlar ve eylem biçimleriyle zenginleştirilerek sürdürülmektedir.
1922’de yayımlanan Kurtuluş Yolu adlı dergide “Türkiye İçin Enternasyonal Marşı” başlığıyla bir metin yayımlanmıştır.
O günlerin Enternasyonal Marşı’nı, başlangıcından günümüze;1 Mayıs için mücadele eden, her milliyetten, her inançtan, her cinsten, her yaştan, isimli isimsiz milyonlarca emekçiyi anarak bitirelim.
Türkiye İçin Enternasyonal Marşı
Uyan mihnetle çalışan yoksul hemşeri!
İnkılâba gir de ol dünyanın hür rençperi!
Yeri göğü titretip demir döven işçiler!
Kayaları inletip saban süren çiftçiler!
Anadolu Şuralar Hükümeti var olsun.
İşçilerin emeği üzerlerine yâr olsun.
Asrımızda dikilen beynelmilel çerağın,
Semalarda yükselsin güneş gibi parlasın. (*)
(*) Kaynak:
Hamit Erdem, Emek Tarihi Yazıları, Sel Yayıncılık, İstanbul 2020, sf. 167-179