Demokrasi ve Sosyalizm

Demokrasi ve Sosyalizm

Demokrasi ve sosyalizm, bir biriyle iç içe olan sosyal olgulardır. Her ikisi de işçi sınıfı, emekçiler ve ezilenler için yaşamsal önemdedir. Et ile tırnak gibi birbirlerine kopmaz bağlarla bağlıdırlar. Ne yazık ki, burjuvazi ve onun işbirlikçileri ve ona şirin görünmek isteyen oportünistler, işçi sınıfının devrimci mücadelesini boğmak, raydan çıkarmak ve yanlış yola evirmek için en çok dillerine dolandırdıkları ve saldırdıkları iki kavramdır.

Biz işçi sınıfının öğretisinden şaşmadan, hiç kimseye şirin görünmeden, en ufak bir tereddüt taşımadan ve beyinleri bulandırmadan konumuzu işleyelim. Demokrasi nedir, sosyalizm nedir?

Demokrasi, klasik tanımla “halkın kendisini yönetmesidir”. Halk, kendisini nasıl yönetir, yönetebilir? Bir toplumsal düzende halkın ezici çoğunluğunu temsil eden, ortak çıkarlarını gözeten ekonomik ve politik örgütlenmeler olmadan halk kendisini yönetemez. Demokrasi, soyut bir kavram değildir. Sakız gibi çiğnenen, istendiği vakit atılacak veya rafa kaldırılacak bir şey ise hiç değildir.

Ülkemizde demokrasinin varlığından söz edebilmek için Kürt ulusal sorunun demokratik çözümü, işçilerin ve emekçilerin günün reel koşullarına uygun bir yaşam düzeyine kavuşması, ülkeyi kana boğan militarist yapılanmaların dağıtılması, ilerici ve demokratik ekonomik ve politik örgütlenmelerin önünün açılması gerekmektedir. Böyle bir zemin sağlandıktan sonra ancak demokrasi yeşerebilir, gelişebilir, zenginleşebilir ve korunabilir. Halkın öz yönetimlerinin, örgütlenmelerinin olmadığı ve sömürüyü teşvik eden yasaların ve ortamın revaçta olduğu bir toplumsal düzenin demokratikliğinden söz etmek burjuvazinin bir aldatmacasıdır, yalanıdır. “Sömürüsüz” bir toplumsal düzene giden bir süreci başlatmayan her hangi bir toplumsal formülasyonda kelimenin gerçek anlamıyla demokrasi olamaz.

Öncelikle şu cümlenin altını çizmeliyiz: Demokrasi, en geniş halk yığınlarının her türlü ezgiden ve eşitsizlikten kurtulduğu, emeğin korunduğu ve sömürünün sıfırlandığı bir toplumsal düzendir. Böyle bir yaşam biçimini kapitalizmde gerçekleştirmek mümkün müdür? Hayır. Böyle bir şeyin kapitalizmde gerçekleşmesi, kapitalizmin aşılmasını getirir ve kurulan yeni düzenin adı ise, sosyalizmdir.

Yüzyılı aşan bir geçmişe sahip olan burjuvazi, işini çok iyi bilir. Halkı yönete yönete, işçileri sömüre sömüre halkın direnişleriyle karşılaşa karşılaşa büyük bir tecrübeye ve dev bir askeri, ekonomik ve politik güce sahiptir. Burjuvazinin işçi sınıfının yükselişini ve devrimci halk hareketini durdurmak, parçalamak, bölmek ve yönetmek için kullandığı başka bir güç ve silah daha vardır ki onu asla unutmayalım: İdeoloji.

Burjuvazinin ideolojik saldırganlıkta bulunduğu alanların başında Demokrasi ve Sosyalizm kavramları gelmektedir. “Güler yüzlü sosyalizm”, “Demokratik Sosyalizm”, “Çoğulcu Sosyalizm”, “Çağdaş Sosyalizm”, “Liberal demokrasi”, “Radikal demokrasi”, “Çoğulcu demokrasi” gibi tanımlamalar, işçi sınıfının öğretisi Marksizm-Leninizm’i karalamak, deforme etmek ve emekçi kitlelerle olan bağını koparmak için hep kullanılmıştır. Emekçilerin ve devrimcilerin mücadelesi ve örgütlülüğü sekteye uğratılmıştır. Burjuvazinin üniversiteleri, akademik kurumları, vakıfları, basını ve medyası bu konuda çok özel bir rol oynarlar. Bunun için işçi sınıfının öncü politik örgütlülüğü, burjuvaziye karşı ideolojik mücadeleyi her zaman başa koyar, elden bırakmaz.

Kapitalizmde demokrasi için verilen mücadelenin başarıya ulaşması için işçilerin sendikalarda, köylülerin kooperatiflerde, doktor, öğretim üyelerinin, mühendis ve teknik elemanların mesleki birliklerde ve odalarda örgütlenmelidir. Böylelikle akademik, ekonomik ve demokratik haklar için güçlü ve etkin bir mücadele verilebilir. Yığınsal, demokratik ve merkezi bir gençlik ve kadın örgütlenmesinin gerçekleştirilmesi demokratik kazanımlar ve sosyalizm mücadelesinin başarısı için zorunludur. Demokrasi için mücadele olmadan sosyalizm için mücadele verilemez. Sosyalizm, örgütlü işçi sınıfının devrimci hareketinin ve bileşenlerinin, bağlaşıklarının ortak mücadelesiyle kurulur. Bu mücadelede öncü rol, işçi sınıfıdır, onun politik örgütü partisidir. İşçi sınıfının partisi olmadan kitleler sosyalist dünya görüşünü benimseyemez, eğitilemez, örgütlenemez ve mücadele yürütemezler.

Sosyalizm, özel mülkiyeti ortadan kaldırır ve üretim araçlarını toplumsallaştırır. Emeğe değer verir. Çalışma yaşında ve yeteneğinde olan herkese iş olanağı sağlar. Üretimi artırarak halkın refah düzeyini yükseltir. Kadın-erkek eşitsizliğine son verir. Ana olmanın onuruna yüksek değer verir. Çocukların ve gençliğin eğitim, kültürel ve sportif etkinliklerde bulunması ve gelişmesi için bütün olanakları seferber eder. Kapitalizmde ise bu durum tam tersinedir. Fırsat eşitsizliğinden dolayı kapitalistlerin çocukları en modern okullarda öğrenim görür, spor kulüplerinde eğitilir, para ödeyerek askerlik bile yapmazken işçilerin, emekçilerin ve ezilenlerin çocukları temel bir eğitim-öğrenimden mahrum bırakılır, zorunlu askere alınır, istemediği, motive olamadığı ve yetenekleriyle uyuşmayan bir işte çalıştırılır, çalışmak zorunda bırakılır. Bu nitelik bile tek başına sosyalizmin insani boyutunu, hümanist yapısını açıklamaya yetmektedir.

Bugün ülkemizde bütün ilerici, devrimci, demokrat, sosyalist ve komünistlerin ortaklaştıkları nokta demokrasidir. Kürt halkı önüne demokratik özerkliği koyarak direnmektedir. Sosyalizm, özyönetimler için olanaklar sağlar. Sosyalist Federatif bir Türkiye’nin gerçekleşmesi, demokratik özerkliğin en gerçekçi ve en derin anlamını bulması demektir. Türkiye Komünist Partisi (TKP), Özerklik konusunu en gerçekçi ve doğru biçimde programına almıştır. Özel mülkiyetin ortadan kaldırılarak üretim ilişkilerinin toplumsallaştırılmasıyla ancak ve ancak halklar bir birerine yakınlaşabilir, gelişebilir ve özgürleşirler. Kürt halkının Demokratik Özerklik mücadelesini savunmak ve katkıda bulunmak, sosyalizm mücadelesini güçlendirir. Halkların eşit, kardeşçe ve barış içinde bir arada yaşamaları, sosyalizmin gereğidir.

Demokrasi ve sosyalizm mücadelesinin utkusu için, işçi sınıfının sendikal ve politik birliğinin sağlanması güncel bir görevdir. Bu görevin yerine getirilmesi için karınca kararınca çalışan ve 24. sayısıyla 1. yaşını tamamlayacak olan, işçi sınıfının sesi, sözü, gözü ve kulağı olmayı kararlılıkla sürdüren Politika Gazetesi’ni her işçi, emekçi, ilerici, devrimci, genç ve kadın mutlaka almalı, okumalı, okutmalı, özümsemeli, tanıtmalı, dağıtmalı ve katkıda bulunmalıdır. Demokrasi ve sosyalizm, eğitimli, donanımlı, örgütlü, özverili ve çalışkan kitlelerin işidir, onların en değerli eseri olacaktır.


Konuyla ilişkili diğer makaleler