İktidarın Zayıf Halkası Yerel Yönetim Seçimlerini Kazanmaktır

İktidarın Zayıf Halkası Yerel Yönetim Seçimlerini Kazanmaktır

Demokratik ve özgür yerel yöneticilik, demokratik ahlaki kooperatiflere, komünal yaşam ve ekonomi inşasına dayanan yerel yönetim ve belediyecilik anlayışını ifade eder. Bu anlamda demokratik toplumcu yerel yönetim anlayış ve sistemiyle örgütlenir. Yerel yönetimler demokratik özgür yaşamı inşa etmenin temel alanlarından biridir. Onun için demokratik toplumcu örgütlenme çalışmaları ve sisteminin önemli bir alanı olarak ele alınmalıdır. Demokratik, halkın, halkların belediye anlayışında dar grupçu zihniyet ahbap çavuş ilişkileri ile aşiretsel, feodal ilişkilerin olmadığı yerel yönetim anlayışı maalesef HDP’de birinci derecede gözle görülür düzeyde mevcuttur.

Kısır döngü tartışmalar, kapı arkası çekişmeler, dedikodular, yerine getirilemeyecek vaatler, ihale pazarlıkları, aday adayları seçiminde özelikle Mardin ve ilçelerinde açık açık gün yüzüne çıktı. Bilinç, kültür, ideolojik yapılanma, politika üretme yeteneği göz önüne alınmadı. Ev ev dolaşıp delege avlamaya başladılar. Adayların tümünü kast ediyorum. Bu devrimci ahlak değildir. Düzen partilerinin baş vurduğu çoğu yöntemlere biz de başvurduk. İçinde yaşadığım durum buydu, Aday adayların 20 yıllık geçmişleri araştırıldı, kirli çarşafları ortaya serildi. HDP gibi bir partide bunlar olmamalıydılar ama maalesef yapıldı. Bu olurken de hiç kimse müdahale etmedi. Delegasyon sistemi yapıldı ama ne delegasyon… Kavgalar, dışarı davetler, köylülük şehircilik meseleleri… Bu çok tehlikeli bir durumdu, bunları yaşadım. HDP’nin bu konumu beni endişelendiriyor. Parti eriyor, bölgede sağlıklı eleştiri özeleştiri kesinlikle yapılmıyor, yapanlar da izole ediliyor, dışlanıyor. Yazın partiye uğramayanlar aday adaylarının tespitinde 400-500 kişi uğramaya başladılar. O koltuk kutsal koltuktur, bedel ödenerek kazanılmıştır, çıkar menfaat, ihale kapma koltuğu değildir.

 

Eşbaşkanlık sistemi demokratik yerel yönetimler ve belediyeciliğin öz sistemidir. Eşbaşkanlık sistemi; kadının özgün-özerk örgütlenmesiyle  kadın mücadelesini daha da derinleştiren, yayan bir sistemdir.  Eşbaşkanlık sistemi; Kadınla erkeğin eşit yetki ve eşit iktidar paylaşımı değil, iktidarı eriten, özgür eş yaşamı doğa-insan-toplum-erkek-çocuk-engelli-yaşlı gençlik ve kadın dinamikliğiyle eşit-özgür-adil bir inşaya dayanır.

 

Kadın özgürlüğü özgür eş yaşam arayışı ve sisteminin temelini oluşturmaktadır. Toplumda kadın özgür irade kazanarak kendini örgütledikçe ve kadın eksenli yaşam ve toplumsallaşma geliştikçe, toplumsal hakikate ulaşılır. Bunun için kadın özgürlükçü zihniyet ve örgütlenme, eş başkanlık sistemine dayalı gelişen demokratik yerel yönetimler ve belediyeciliğin temelini oluşturmaktadır.

 

Eşbaşkanlık sistemi derken yerel yönetimlerde bilinen, alışılan yetki, iktidar, makam, koltuk paylaşımı değil, iktidarı eriten eşit özgür adil bir sistem olarak ele alınmalıdır. Çok kısa bir zaman diliminde uygulanan bir yöntem olsa da kendi içinde ciddi deneyim ve gelişme kaydetmiştir. Ancak bir diğer tarafını da görmek, böyle devrimsel bir adım ve sistemi daha güçlü ve yaygın uygulamak için önemlidir. Bölgemizde ve özelikle  HDP'de bu yanlışlıklar yapılıyor. Mevcut yasalarda tek yetkili bir kişidir, idari yapılanmada devlet nezdinde seçilen aday kabul görür, çift imza yoktur, kabul edilmez ama maalesef bizde çift koltuk, çift oda, çift makam aracı olarak uygulamaya çalışan pratikler yoğunca yaşanmıştır. Bu anlamda bu dönemde bu tür anlayış ve pratiklerin gelişen faşizme karşı mücadelede hiçbir anlamı olmayacağı gibi kendini yaşatma zemini de olmayacaktır. Yerelde  bu konuda uzun tartışmalar yapılmaktadır. Eş başkanlık halkın kendi kendini yönetme işlevini bir yerde aksatıyor. En güzel sistem bu sistemdir ama maalesef bunu kişisel hırs ve çıkarımız için kullanıyoruz.

 

Toplumun hızla benimsediği eşbaşkanlık sistemini geliştirmek, yaşam biçimi haline gelmesini sağlamak aday olacak her kadın ve erkeğin öncelikli görevidir. Biliniyor ki kolay ve rahat geliştirilecek bir sistem değildir. Bu sistemin özü özgür yaşam, ahlaki toplumu yaratmak, kadınların örgütlenmesini sağlamaktır, makam koltuk araba sevdası değildir. Bu çelişkilerin ortaya çıkmasının altında ideolojik eğitimsizlik yatıyor.

 

Özetle; Tarih boyunca devlet ve iktidar tekelinin yanı sıra erkek tekelinin hakimiyetindeki belediyeciliği, cinsiyetçi ve hiyerarşik sistem ve kurumlaşmalardan kurtarmak öncelikle kadının görevlerindendir. Esas alan kadın özgürlükçü yerel yönetim modelini geliştirme iradesi ve kararlılığına sahip kadınların izinde yürümektir. Demokratik ve özgür belediyeciliğin tarihsel direniş ve mücadelesini yükseltmektir. Nasılki anaerkil yani ilkel komünal toplumda kadın barışın, yönetmenin simgesiyse eş başkanlıkta da öyle olmalıdır.

 

Erdoğan-Bahçeli rejiminin  yetmezliği, Erdoğan’ın egemenliğinin geleceğinin seçim, özellikle de yerel seçimlerde olacaktır. Olacaktır çünkü rejim  her zaman toplumsal tabandan korkmuş, ondan darbeler yemişlerdir. Yerel yönetim halktır, halkın doğrudan iradesidir. Bu yapısal özelliklerinden dolayı genel seçimlerde döndürülen dolaplar yerel yönetim seçimlerinde döndürülemeyecektir. O nedenle rejimin genel seçimlerde fazla korkuları yoktur. Esas korkuları yerel seçimlerdir. Özellikle de muhalefet partileri yerel seçimlere girebiliyorlarsa bu  faşist rejimin  en zayıf halkasını oluşturur. 19 Ocak’ta Amed’de yapılan miting yüzbinlerin katılımıyla gerçekleşti, bu yığınsal katılım Mart yerel seçiminin kazanılması için halklara umut oldu, faşizme ise korku saldı. Artık inanıyoruz ki faşizmin çöküşü hızlanmıştır. Mitingde halkın gözündeki parıltı aydınlık geleceğin müjdesini veriyordu, yeter ki işçi sınıfı da sınıf bilincine varsın 15-16 Haziran günlerini hatırlasın, artık dökmeden kırmadan silahlara gerek olmadan demokratik toplum inşasına ve demokratik bir cumhuriyete doğru gidilsin.

 

İktidarı kaybetme korkusu Erdoğan-Bahçeli rejimini tehlikeli işlere girişme paniği yaratabilir. Erdoğan’ın muhalefeti yok etme gibi bir yönelime girmesi belki Erdoğan ve iktidarına pahalıya mal olabilir. Erdoğan Türkiye’si sadece dış politikada değil, iç politikada, ekonomi-politik bazda bütün doku ve dengelerini kaybetmiş, pusulasını şaşırmış bir durumda. Böylesi bir iç ve dış politika ortamında bir de Erdoğan’ın iktidarını temellerinden sarsacak şekilde başta İstanbul, Ankara olmak üzere Türkiye’nin büyükşehir belediyelerini kaybedeceğini anlarsa, fazlası ile hırpalamış olduğu HDP gibi her fırsatta hedef göstermiş olduğu CHP’yi de hedef tahtasına oturtursa muhalefeti bitirme yoluna girebilir.

 

HDP, bugüne kadar çok iyi direndi, hala da direnmeye devam ediyor. Ama CHP’den böylesi bir direniş beklenemez. Kılıçdaroğlu yurtdışına asker çıkartma, "Yenikapı ruhu" yaratma, dokunulmazlıkları kaldırma, 7 Haziran seçiminin iptal edilip, yerine 1 Kasım seçimlerinin ikame edilmesi vb. gibi konularda Erdoğan’a destek olduğu gibi CHP’nin hırpalanarak, daha da etkisiz hale getirilmesi için de destek olabilir. Bugün Erdoğan -Bahçeli rejimi sahip olduğu en önemli konular, Kılıçdaroğlu’nun sayesinde elde edilmiştir. Belirtmiş olduğum bu konuların toplamı nedeni ile 31 Mart seçimleri hem Erdoğan’ı en zayıf noktasından yakalamak için tarihi bir fırsat hem de böylesi bir fırsat kaçırılırsa muhalefetin imha edilmesi için Erdoğan’a son derece önemli bir olanak tanınmış olacaktır.

 

Kuşkusuz 31Mart'ta yapılacak olan seçimler Erdoğan’ı iktidardan doğrudan indiren bir seçim olmayacaktır. Ama Erdoğan-Bahçeli rejiminin dilediği gibi uygulanmasının önüne geçebilecektir. Çünkü yerel yönetimler halkın bizzat seçtiği ve yakinen gözetlediği yönetimlerdir. Halk genel seçimlerde devleti yönetenleri seçerken yerel yönetim seçimlerinde kendisini yönetenleri seçecektir. O bakımdan Erdoğan’ın genel seçimlerde yapmış olduğu hileyi yerel seçimlerde yapması olanaksız olmasa bile çok zor olacaktır. Dilediği düzlemde hile yapamayacağı gibi genel seçimlerde olduğu kadar yerel seçimlerde etkili de olamayacaktır. Olguya nereden nasıl bakılacaksa bakılsın: 31 Mart yerel seçimleri ülkenin geleceğinin ülkenin geleceğinde egemen olacak olan toplumsal sistemin nasıl bir sistem olmasına karar verme seçimleri olacaktır. Son dönemde bazı sözde devrimci veya sosyalistlerin boykot çağrıları lafazanlıktan öte anlamı yoktur “sol” sapma bir çocukluk hastalığıdır, herkese düşen halkları örgütlemek sandıklara kitlesel bir şekilde gitmektir. Faşizmi yenmenin olmazsa olmazı tüm demokrasi güçlerinin güç ve eylem birliğinden geçmektedir. Tüm devrimciler faşist rejimin  son bulması için HDP’nin etrafında hareket etmeli örgütlenmelidir, çünkü faşist rejimin en zayıf halkası yerel seçimlerde iktidardan indirilmektir, halkın iktidarını başa geçirmektir, Rojava’da uygulanan komünal yaşam gibi bir yaşamı hayata geçirmektir. Demokratik cumhuriyet halklara kesinlikle barış içinde yaşam alanlarını açacaktır. Bu sürecin başlangıcı da 31 Mart yerel seçimleri olacaktır.


Konuyla ilişkili diğer makaleler