Av. İsmail DUYGULU

Nasıl Bir Tutum Almalı?

Hiçbir zaman dini gericiliği savunmadık. Ama insanların inanma, düşünme, kanaat edinme, bunları ifade etme özgürlüğünden yana olduk. Geçmiş dönemde, üniversite kapılarında, başörtüsü taktığı için mağdur edilen kadınların yanında olduk. Hatta İnsan Hakları Derneği (İHD) öncülüğünde, “Türban yasağı” olarak uygulanan yasağın karşısında, “Başörtüsüne özgürlük!” sloganında ortaklaştık[1]. devamı


İstifa mı, o da ne?

Kendimizi gösterdiğimiz gibi olamadığımızda, verdiğimiz sözlerimizi yerine getiremediğimizde, bulunduğumuz görevlerimizi gereği gibi ifa edemediğimizde utanırız. Utanma duygusu insani bir duygudur ve başkaları tarafından yargılanmanın da ötesinde, kişinin kendi zihninde kendi kendisini yargılamasının da bir sonucudur. İçine düştüğümüz utancın bir gereği olarak ya bu konuda bir özür dileme ya da o göreve uygun bir kimse olmadığımızı itiraf etme durumu ile karşı karşıya kalırız. devamı


OHAL, Neyin Hali?

ürkiye’nin Kahramanmaraş, Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Gaziantep, Hatay, Kilis, Malatya, Osmaniye ve Şanlıurfa; Suriye’nin İdlib, Halep, Hama, Lazkiye ve Tartus illerini etkisi altına alan, binaların yıkılmasına, ulaşım yollarının bozulmasına, insanların enkaz altında kalmasına, enkazda sağ kalanlara gerekli şekilde ve gerekli zamanda müdahale edilemediği için ölmesine ve yaralanmasına neden olan, 7,7 ve 7,6 ölçeğinde iki büyük deprem ile sayısız artçı depremlerin yol açtığı felaket karşısında, Türkiye 85 milyon insanıyla bütünleşti. Bütün dünya bu felakete sessiz kalamadı ve çeşitli ülkelerden kurtarma faaliyetlerine katılmak üzere arama kurtarma ekipleri, köpekler, mühendisler, sismologlar ve sahra hastaneleri ile geldiler ve kurtarma çalışmalarına yardımcı oldular.[1] devamı


“Masumiyet Karinesi” Üzerine

Hem sosyal hem de siyasal yaşantımızda en çok ihlal ettiğimiz insan hakkı insanların masumiyetidir. Esas olan suçsuzluktur. Suçsuzluk bir insanın masumiyetidir. Masumiyet suçsuzluğun işarettir. Herkesin masumiyeti esastır ve bu uluslar üstü bir karine olarak kabul edilir. Temel bir insan hakkı olan masumiyet karinesi, hangi yerde, hangi koşulda olursa olsun, güçlü şüphe altında olan kişiler yönünden dahi göz ardı edilemez. Suçlanan kişi hakkında kesin hüküm kuruluncaya kadar suçsuzluğu esas kabul edilecektir. devamı


Çocuklar Üzerine…

Tarlada çalışan çocuklar

Gündemdeki “çocuk gelin” tartışması üzerine bir yazı yazmak gerekiyor. Aslında gündemin arkasından koşarsak, asıl yazmak istediğimiz yazıları yazmaya zamanımız kalmaz. Bu konu üzerinden düşünürken, “ah, vah” tarzında bir yaklaşım yerine, bu işin aslı astarı nedir, neden kaynaklanıyor, eskiden sorun değilken bugün neden sorun haline gelmiş, bu yanıyla bakmak gerekiyor. devamı


Barış Hakkı

Uluslararası ilişkilerde liberal bir perspektif sunan, “demokratik barış tezi”ne göre, demokratik hakim devletler insan hakları, özel mülkiyet, girişim özgürlüğü, hukukun üstünlüğü, şeffaflık, siyasi çoğulculuk esasları kapsamında yurttaşlarının desteğini yitirmemek için, birbirleriyle “barış içinde yaşama”yı tercih ediyorlar. Aynı devletler, Dünya’da istikrarın hüküm sürmesi için, gerekirse hasımlarına karşı kullanmak üzere “askeri güce” sahip olmayı “meşru” görüyorlar. devamı


Hangi düzeydeyiz?

“Biz hayatın neresindeyiz, bazı insanlar neresinde?” diye sormadan edemiyor insan. Kuyunun dibinden sırt sırta verip yukarıya gün ışığına çıkalım istiyoruz, yok illa paçamızdan tutup, yeniden kuyunun dibine indirmeye çalışıyorlar. Zihnen de insan mutsuz oluyor, bu tür yaklaşımlar karşısında. Onca söyleşiler, etkinlikler, yazılı ya da görsel kaynaklar var, hiç mi nasiplenmez insan?

“Buhar olma noktasındayız, yüz derecedeyiz!” diye düşünürken siz, sizi “0 derece”den bir muhabbete davet etmek gibi bir şey bu. Avukat olarak birçok müvekkille yaşadığımız bir durumdur; tüm okul ve mesleki bilgilerinizi anlatmanızı isterler. devamı


Mandela Kuralları

“Hapse düşünceye kadar hiç kimsenin bir ulusu gerçekten tanıyamayacağı söylenir. Bir ulus, en yüksektekine değil, en alttaki yurttaşına nasıl muamele ettiğine bakarak değerlendirilmelidir.” 
Nelson MANDELA

Hem Türkiye’de hem de Dünya’da cezaevlerindeki insanların sayısı her geçen gün artıyor. Cezaevi yaşamı dış yaşam gibi sürdürülmek ve buna dair gerekli tedbirler alınmak zorunda. Cezaevlerinde yaşam koşulları gün geçtikçe ağırlaşıyor ve temel insan hakları ihlalleri yoğunlukla yaşanıyor. devamı


Umut Hakkı

“Suç işleyen kişilere ne biyolojik ne de medeni ölümü reva gören, infaz sistemini insan onuruna uygun biçimde düzenleyen bir toplum, ölüm cezasını ve tahliye olanağı olmayan hapis cezalarını, ait olduğu yere, yani asar-ı atika müzesine[1], çıkrık ve tunç baltanın yanına kaldıracaktır.”[2]

“Umut hakkı”[3], müebbet hapis cezası mahkûmunun bir gün salıverilmesine dair beklenti oluşturma hakkını ifade etmektedir. İlk olarak, Alman Anayasa Mahkemesi’nin “Müebbet Hapis Cezası Davası”nda[4], müebbet hapis cezası mahkumuna, sonraki bir tarihte özgürlük umudu verecek, somut, gerçekçi ve ulaşılabilir bir şans tanınması gerektiği; mahkumun kişisel gelişiminin göz ardı edilerek, bir gün özgür olma umudunun tamamen yok edilmesinin, kişiyi hapseden devlet tarafından insan onuruna ağır bir darbe vurulacağı tespit edilmiştir.[5] devamı


Mandela’yı anlayabildik mi?

Nelson MandelaYaşadığımız toplum kendi ahlak, din, hukuk kurallarını oluşturuyor ve bu zamanda baskı ve otoritenin hüküm sürdüğü bir ruh taşıyor. İçimize sinmiş korkudan korkuyor1 ve topu taca atarak yaşam sürdürüyoruz. Ahlak kuralı tamamen bireyin hayatını belirleyen, bireyin kendi içinde oluşturması gereken, temel etik moral değerleridir. Etik moral değerler hem bireyin kendisinde ve hem de toplumda oluşan ortak değerler olduğu gibi, zamana ve yere göre, çatışmalı bir süreci yansıtabilir. Bugün kapitalizmin ahlakı, iktidarın ahlakı yoğun bir sis perdesi yaratmış durumda. Sis perdesinin dağıtılmasına ihtiyacımız var. Din, doğrudan Tanrı idesi ve onun koyduğu kurallara göre oluşturulan inanç sistematiği. devamı