“Biz yetkiyi yasalardan değil, işçilerin kendisinden alıyoruz...”

İnşaat işçileri direnişte

“Biz yetkiyi yasalardan değil, işçilerin kendisinden alıyoruz...”

İnşaat-İş Genel Başkanı Mustafa Adnan Akyol ile söyleştik:
“Biz yetkiyi yasalardan değil, işçilerin kendisinden alıyoruz...”

Politika Gazetesi: İnşaat-İş sendikasının kuruluşuna kadar varan süreç ne zaman ve nasıl başladı?

Mustafa A. Akyol: 2010 Aralık ayında, Avrupa’nın en yüksek binası olan Saphire şantiyesinde ücretimi alamadığım için tek başıma, 35 gün şantiyenin önünde oturarak direndim.

Politika Gazetesi: Bu direniş basına nasıl yansıdı?

Mustafa A. Akyol: O dönemde üniversiteli gençlerin, özellikle “Gençlik Muhalafetinin” desteği ile bu direniş yaygınlaştı. Gençlik Muhalefetinin bu dayanışmasını ayrıca vurgulamalıyım. Basın, özellikle burjuva basınına konu olduk. 35. Gününde de başarıyla sonuçlandı.

Politika Gazetesi: Bu direniş, inşaat işçileri arasında nasıl yaygınlaştı?

Mustafa Adnan AkyolMustafa A. Akyol: İnşaat işçileri, ülke çapında bu direniş hakkında öncelikle basın üzerinden, ama asıl direnişin başarıyla sonuçlanması üzerine, şantiyedeki işçilerin diğer şantiyelere bilgi vermeleri yoluyla duyuldu. Bunun ardından VARYAP ve TEKNİK YAPI işçileri direnişe geçti. Benim cep telefonu numaram ülke çapında şantiyelere yayıldı. Günde ortalama 25-30 telefon almaya başladım. Bunun üzerine “İnşaat İşçilerinin Derneği Girişimi” olarak çalışma başlattık. 2012 yılında da “İnşaat İşçilerinin Derneği”ni kurduk. 5-6 ilde inşaat işçileri ile toplantılar yaptık. Eylemlerimiz çoğaldı. Enteresan durumlarla karşılaştık. Dernek olarak şantiyeleri aradığımızda, patronlar, eylem yapmadan sorunları çözmeye başladılar. Bu, bugün de devam ediyor. 2 yıllık bir dernek sürecinden sonra, ki dernek süreci hazırlık süreci idi, çünkü, işçi sendikanın ne olduğunu bilmiyordu, dernek sürecinde onu öğrendi... Ve biz bu sürecin tamamlandığını hissettiğimiz zaman sendikayı kurduk. 2014 Ekim’de başvurumuzu yaptık.

Politika Gazetesi: Sendikal anlayışınız nedir?

Mustafa A. Akyol: Biz kendimizi sendika olmamıza rağmen “sokak hareketi” olarak nitelendiriyoruz. Bunu “anarko-sendikal” anlayış olarak anlamayın. “Sokak” derken mücadele etme anlayışımızı kastediyoruz. Biz bir sınıf sendikasıyız. “Sınıf ve kitle

sendikacılığı” anlayışına uygun örgütleniyoruz. Sokakta mücadele ederken, işçilerle beraber oluşturacağımız kendi yasa ve ilkelerimiz çerçevesinde sendikal anlayışımızı oturtacağız. Yani, bir şantiyede bir sorun varsa ve işçi bizi arıyorsa biz bu sorunu avukat ve telefonlarla çözmüyoruz. Kuşkusuz ki bizi aktif olarak destekleyen avukatlar var ve onların desteğine her zaman ihtiyacımız var. Onlardan da bilgi alarak biz doğrudan sorun olan şantiyeye gidip, işçilerle toplantı yapıp, birlikte kararlar alıp eyleme geçiyoruz. Ön planda biz değil işçiler yer alıyor. Patronlar ile işçiler karşı karşıya geliyor. Sonra işçilerle değerlendirmeler yaparak sorunun çözümü için ne yapılması gerekiyorsa birlikte yapıyoruz. Böylece işçiler de kendi öz deneyimleri ile bilinçleniyor ve mücadele ediyor.

Politika Gazetesi: Sendikal çalışma açısından zorluklarınız nelerdir?

Mustafa A. Akyol: İş kolunun yapısından dolayı, dağınıklığından, taşeronlaşmadan dolayı, şantiyelerde yetki alma şansımız çok zor olmasına rağmen, fiilen iş kolunda, patronların ve hükümetin muhatabı olduk. Yetki alana kadar inşaat bitiyor, şantiye dağılıyor. Kaldı ki, bu yetki meselesini çok umursamıyoruz, çünkü, biz yetkiyi yasalardan değil işçilerin kendisinden alıyoruz.

Politika Gazetesi: İnşaat işçilerinin temel sorunları nelerdir?

Mustafa A. Akyol: 1) İşçi cinayetleri, yani işçi sağlığı ve güvenliği. 2) Taşeronlaşma nedeniyle sosyal hakların yerine getirilmemesi. Barınma, sigortalılık, ücretlerin düzeyi ve aksatılması, mesai saatlerinin uzunluğu. 3) Çalıştığımız sürelerde işsizlik fonu kesintisi ödediğimiz halde, hiç bir in şaat işçisinin yasadan dolayı halihazırda işsizlik maaşı alamaması. Yasa, son 2 senede 600 gün sigortalı olmayı ve son 4 ayda da (120 gün), aynı işyerinde kesintisiz çalışmış olmayı gerekli görüyor. Bu hangi inşaat işçisi için mümkün olabilir ki? 4) Emeklilik yaşı sorunu. 50 yaşından sonra hiç bir inşaat işçisi çimento çuvalı taşıyamaz. İnşaat işçisi, sigortalılık süresi dolsun, dolmasın, 50 yaşında emekli olmalı. 5) İnşaat iş kolunda mesleki eğitimin

ve iş güvenliği eğitiminin eksikliği. İşçi köyden geliyor, hiç bir eğitime tabi tutulmadan çalışmaya başlıyor. İş güvenliği baret ve kemerden ibaret ele alınıyor. Biz, baret ve kemersiz iş güvenliği koşullarının sağlanmasını istiyoruz. Dış cephede çalışan bir işçinin istese de düşemeyeceği koşullar yaratılmalı. Rusya’da bunun olabileceğini gördük. 6) Denetim sorunu. Çalışma Bakanlığı denetimleri yapılmıyor.

“Denetmenimiz yok” diyorlar. “12 bin denetmen lazım, kaynak yok” diyorlar. Cumhurbaşkanlığı Sarayı için kaynak yok demiyorlar ama... İş güvenliği uzmanları bağımsız olmalı. Devletin olsun, sendikanın olsun, ama ücretlerini işveren ödemesin. Patronların ücretini ödediği iş güvenlik uzmanı işçilerin hakkını savunamıyor, savunmuyor.

Politika Gazetesi: Siz sendikayı kurdunuz. Partonları ve devleti bir an için kenara bırakalım. Diğer sendikalardan, Mimar ve Mühendis odalarından, Tabipler Birliğinden yeteri kadar destek ve dayanışma alabiliyor musunuz?

Mustafa A. Akyol: Destek alamıyoruz. Zihniyetleri değişmediği koşullarda desteklemeseler de olur. İşçi cinayetleri ve hak gaspları ile ilgili TTB ve Mimarlar Odasının herhangi fiili bir dayanışmasını alamadık. İş kolunda, işverenlerin büyük bölümü mimar, makina veya inşaat mühendisidir. Onun haricinde de bütün işveren vekili yöneticiler, işverenler gibi TMMOB bileşeni odaların üyesidirler. Dolayısıyla, odalarda etkileri var ve odaların üyeleri olan işverenlere odaların yaptırımları olamıyor. Mesela, Torunlar Şantiyesi. 10 işçinin öldüğü o asansör 4 kere bozulmuş ama nizami tamir yapılmamış ve buna rağmen şantiye durdurulmamış. Odalar nerede? Bu gerçekleri söylerken, sermaye ve üretim aracı sahibi patronların asıl sorumlu olduklarını söyledikten sonra, odaların gerekli baskıyı oluşturamadıklarını vurgulamak istiyoruz. Bu konuyu yanlış anlamamak lazım. Odalar, bu konuda bakanlık nezdinde resmi yetki talep etmelidirler. Yetkileri yok ama almak için bir çabaları da yok. Bizim eleştirimiz bu noktadadır. Devletin ve bütün büyük ihale şartnamelerinde yüklenici şirketlerin ve sahiplerinin, patronların, sicili araştırılmalı, işçi cinayetleri ve çalışma koşulları konusunda kötü sicili olanlar, sabıkalı olanlar ihalelere katılmamalı, ruhsatları iptal edilmeli patronlar meslekten men edilmelidir. Aynı patronların başka adlarla şirket kurup ihalelere girmeleri engellenmelidir. Bu patronlarla işbirliği yapıp uzlaşan mimar ve mühendislerin de görev almaları engellenmelidir. Ruhsatları iptal edilmelidir. Bu konularda odaların görev üstlenmesi, sorumluluk üstlenmesini istiyoruz.

Bütün bu sorunların çözülmesi için Çalışma Bakanlığı’nın alacağı kararlara işçilerin doğrudan katılımının sağlanması gereklidir. İşçilerin müdahil olmadığı hiç bir karar yasalaşmamalıdır. Burada işçi olarak kuşkusuz ki Hak-İş veya Türk-İş’i kastetmiyoruz.

Politika Gazetesi: İnşaat-İş olarak perspektifiniz nedir, önünüzü nasıl görüyorsunuz?

Mustafa A. Akyol: Türkiye’de resmi rakamlara göre 1 milyon 650 bin, gayrı resmi rakamlara göre 2,5 milyon inşaat işçisi var. Hem sayısal olarak en büyük iş kolu, ama aynı zamanda en örgütsüz iş kolu. Biz bu statükoyu bozmak için varız. İşçileri, sendikalarında örgütlenip sınıf çıkarlarına sahip çıkmaya çağırıyoruz...

İnşaat-İş Sendikasıİnşaat -İş’in örgütlendiği şantiyelerin olduğu kentler:

İstanbul, Ankara, Sakarya, Kocaeli, Adana, Diyarbakır, Van, Kayseri, Denizli, Antalya, Samsun, İzmir, Bursa. Tekirdağ ve Mardin’de ise talep var ancak örgütlenme çalışmaları yeni başlayacak.

İnşaat-İş Sendikası 1. Olağan Genel Kurulu 25 Ocak 2014 tarihinde Genel Merkez adresinde gerçekleştirilecektir.

Adres: Osmanağa Mah. Söğütlüçeşme Cad. Nushet Efendi Sk. No:20/2 Başaranoğlu Apt. Kat:2 Kadıköy/İST.
İrtibat: insaatiscilerisendikasi@gmail.com Telefon: 0539 - 606 77 94


Konuyla ilişkili diğer makaleler