Devrimci İrade

Devrimci İrade

Türkiye Komünist Partisi12 Eylül 1980 Faşist Diktatörlüğü’nün amacı ve yarattığı sonuçları bugün halen yaşamaktayız.

Evet, 12 Eylül tüm devrimci örgütleri bir silindir gibi ezdi geçti. Saflarında dönekler yarattı. Umudunu, amaçlarını kaybedenler, yönünü reformizme, liberalizme hatta düzene çevirenler, ruhlarını burjuvaziye satanlar oldu.

80’li yılların sonunda Sovyetler Birliği ve Dünya Sosyalist Sistemi’ndeki karşı-devrim bütün dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de devrim ve sosyalizm güçlerinin toparlanmasına değil, daha da zayıflamasına sebep oldu. Muazzam bir teorik ve ideolojik savrulma yaşandı. Fakat bir cephede bu yaşanırken, diğer cephede, sermaye cephesinde, emperyalist cephede hiç bir şey değişmedi. Tam aksine baskı, sömürü ve savaş politikaları daha da geliştirildi. Kapitalist dünyanın temel çelişkisi olan emek-sermaye çelişkisi çözülmedi. Üretim araçları üzerindeki mülkiyet sorunu çözülmedi. Kısacası, devrimci mücadelenin, sosyalizm mücadelesinin, sınıfsız, sömürüsüz ve sınırsız bir komünist dünya mücadelesinin gerekçeleri ortadan kalkmadı.

Demek ki meseleyi sadece 12 Eylül faşist diktatörlük dönemine ve Dünya Sosyalist Sistemi’ne karşı gerçekleştirilen karşı-devrim ile izah etmek yetersizdir ve en başta doğru da değildir. Bu etmenlerin mücadeleyi zayıflattığı ve gerilettiği doğrudur. Ne ki, bugün yaşadığımız dünya gerçeği karşısında bu etkileri de geçersiz kılmak ve sınıf mücadelesini geliştirmek komünistlerin en başta gelen görevidir, varlık nedenleridir.

Bugün Türkiye’de işçi sınıfı üzerinde baskı ve sömürü had safhaya ulaşmış durumdayken, sınıfın sendikal ve politik örgütlenmesindeki eksikliklerden dolayı burjuvazi hak ettiği tepki ve mücadele ile karşı karşıya kalmıyor. Diğer yandan ise, Kürt ulusal sorunu karşısında burjuvazinin TC Devleti kurulalı beri sürdürdüğü inkâr ve imha politikaları yeni bir aşamaya yükseliyor. Tam bu noktada, gerek 12 Eylül rejiminin, gerekse de uluslararası anlamda karşı-devrimin nasıl etkisiz hale getirilebileceğinin örneğini yaşıyoruz. Bunun bir “kader” olmadığını bize Kürt Ulusal Demokratik Hareketi’nin mücadelesi gösteriyor.

Mücadeleyi geliştirmek ve yükseltmek bir devrimci irade meselesidir. Marksizm-Leninizm bilimi ışığında günümüz koşullarında bu mümkündür. Tüm olumsuz koşullara karşın, varolan olanakları doğru değerlendirerek, güncel verili koşullara uygun stratejiler geliştirerek, “süreklilik içinde yenilenme” görevini yerine getirerek iktidara karşı sınıf mücadelesinin geliştirilmesi mümkündür. Bu noktada işçi sınıfının politik örgütü Türkiye Komünist Partisi’nin önemi, rolü ve görevleri ortaya çıkıyor.

(TKP Merkez Organı ATILIM Gazetesi Ocak sayısında yayınlanmıştır. www.türkiyekomünistpartisi. org sitesinden alınmıştır.)


Konuyla ilişkili diğer makaleler