Lenin'in 'Stalin Vasiyeti' Sahte Mi?

Lenin'in 'Stalin Vasiyeti' Sahte Mi?

Stephen KotkinSovyet tarihi konusunda uzman tarihçi Stephen Kotkin’in üç ciltlik Stalin biyografisinin ilk cildi İletişim Yayınları tarafından yayımlandı. Kotkin tarihe 'Lenin’in Vasiyeti' olarak geçen, Stalin’in genel sekreterlikten uzaklaştırılması tavsiyesini verdiği ünlü mektubun sahte olabileceğini iddia ediyor. Kotkin, 12. Parti kongresinin hemen ardından ortaya çıkan bu metnin kongrede ezici bir mağlubiyete uğrayan Troçki’den yana tavır alan Lenin’in karısı Krupskaya tarafından yazılmış olduğunu söylüyor.

Bir söylentiye göre Çinli komünist Çu En-Lay’a “Fransız devrimini nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusu yöneltilince “Değerlendirme yapmak için daha erken” cevabını vermiş. Söz konusu olan Ekim Devrimi olunca Cu En-Lay’in devrimden iki yüz yıl sonraki bu cevabı belki fazlasıyla doğru olabilir. Bunun nedenlerinden birisi de uzun yıllar bu konudaki belgelere ulaşmanın zorluğuydu. Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra, on yıllarca arşivleri araştırmacılara kapalı olan Demirperde’nin kayıtlarına tarihçiler daha kolay ulaşabiliyorlar.

KOTKİN’DEN ÜÇ ÇİLTLİK STALİN BİYOGRAFİSİ

Son yıllarda bu nedenle Ekim Devrimi ve Stalin dönemine ilişkin çok fazla sayıda kitap ve araştırma yayımlanıyor. Sol-sosyalist camianın daha sağlıklı bir tarih bilgisine ulaşmak için çıkan yayınları takip etmesi bu yönüyle önemli fakat tarihi aktarılan, Stalin gibi sol içi tartışmaların en önemli figürlerinden biri olunca sağlıklı bir değerlendirme yapmanın daha zor olduğunu kabul etmek gerekiyor. Türkiye’de Stalin hakkında çok fazla biyografinin çevrilmediğini biliyoruz. İletişim Yayınları  muazzam bir iş yaparak Stephen Kotkin’in, “Stalin, İktidar Paradoksları (1878-1928)” adlı kitabın çevirisini yaptı. Aslında üç çiltlik bu biyografinin sadece 1928’e kadar olan bin sayfalık ilk cildinin çevrildiğini söylersek nasıl bir araştırmanın yayınlandığı konusunda bir fikir verebiliriz.

Prof.Dr. Stephen Kotkin, önce Sovyetler Birliği döneminde daha sonra da Rusya Bilimler Akademisi’nde konuk öğretim üyesi olarak kabul edilen Rus ve Sovyet tarihi konusunda uzman bir akademisyen ve halen Princeton Üniversitesi’nde çalışan bir tarihçi. Elimizin altında yazarın, Sovyet Devrimi, Bolşevik Partisi ve Stalin hakkındaki kendi ideolojik duruşundan kaynaklanan yorumlarına takılmazsak, muazzam belgelere dayanan yalnızca Stalin’in değil Ekim Devrimi’nin de bu en önemli, ayakta mı kalacağı, yoksa yıkılıp Paris Komünü gibi tarihte ikinci bir girişim olarak yer alacağı yoksa bir devrim mi olacağının belirlendiği 1928’e kadar olan ilk evresi konusunda önemli bir kaynak bulunuyor. Kotkin’in biyografisi Stalin’in penceresinden bir tarihsel süreci aktarıyor gibi gözükse de aslında devrimin diğer önemli figürlerinin yanı sıra bazılarını belki ilk kez bu kitapta duyacağımız, ama yaptıkları eylemler ile devrimin kritik anlarında başarısını sağlayan kişilikler üzerine de bize bir fikir veriyor.

KAFKASLARDA DOĞAN BİR DEVRİMCİ

Kotkin, Stalin’in doğumundan başlayarak yaşadığı çevre onu oluşturan şartları çok canlı bir şekilde bize aktarırken aslında bir devrimi doğuran nedenlerinde tasvirini yapıyor. Kitapta çok önemli bulduğum sayısız aktarım var. Bin sayfayı geçen böyle bir çalışmanın içindeki en önemli ayrıntıları bile aktarmak bir kitap tanıtım yazısının boyutlarını çok aşan bir durum. Ama 1917 Ekim Devrimi ve Stalin konusunda, bir okuyucu olmanın ötesinde konuya ilgi duyan biri olarak, üzerinde şimdiye kadar hiç düşünmediğim ama Kotkin’in çok sağlam belgelere dayanarak ispatladığı bazı olayları aktarmak gerekiyor.

Lenin’in erken ölümünün ardından Bolşevik Partisi içinde en güçlü figür o dönemde kitleler ve dünya kamuoyu karşısında devrimin diğer liderleri kadar tanınmasa da Joseph Çuvaşvili, bilinen adıyla Stalin’dir. Lenin’in parti ve parti üyeliğine ilişkin verdiği önem biliniyor. Rus Sosyal Demokrat Partisi içinde daha kuruluşunun başında ünlü Bolşevik ve Menşevik ayrımına yol açan tartışmada da parti üyeliğinden çıkmıştı.

‘HARİKA GÜRCÜ’ STALİN

Şubat devriminin ardından hızla Rusya’ya dönen Lenin bir yandan bir sosyalist devrime ilişkin taktik ve stratejilerini oluştururken devrimin diğer partileri karşısında en büyük avantajı disiplini ve üyelerinin bağlılığı olan Bolşevik Partisi’ni örgütlemeyi sürdürdü. Burada bu muazzam örgütlenmeyi sağlamak için partide iki kişinin öne çıktığını görüyoruz. Troçki gibi liderler kitleler önünde konuşurken, Kızıl Ordu’nun örgütlenmesini gerçekleştirirken ya da Bukharin gibi daha genç kuşak farklı örgütlenme alanlarında yer alırken partinin çok farklı alanlardaki örgütlenmesini gerçekleştiren iki kişi vardı. Erken ölümüyle, yaşasaydı devrim sonrası güç mücadelesi nasıl olurdu sorusunu bugün dahi sorduğumuz Sverdlov ve Lenin’in “Harika Gürcü” olarak nitelendirdiği Stalin.

LENİN’İN ÜNLÜ VASİYETİNDE PARTİ LİDERLERİNİ DEĞERLENDİRMİŞTİ

Kotkin, kitabında, Lenin’in ölümünden sonra partinin liderinin kim olacağı konusunda yapılan tartışmalar sırasında ortaya çıkan, Lenin’in Vasiyeti olarak bilinen mektup hakkında, çok tartışılacak bir iddiada bulunuyor. Mektup aslında partiye Lenin’in Bolşevik Partisi’nin liderleri hakkında yaptığı bir değerlendirme. Bugüne kadar bu mektubun “düzmece” olabileceği şeklinde ne muhatapları ne de tarihçiler tarafından bir iddiada bulunulmadı. Ancak Kotkin çok güçlü kanıtlara dayanarak bunun Stalin’le arasının iyi olmadığı bilinen Lenin’in karısı Nadejda Krupskaya’nın bir ürünü olabileceği iddiasında bulunuyor. Bu iddiasını vasiyetin yazıldığı iddia edilen günlerde Lenin’in sağlık durumuna dayandırıyor ve tabii Lenin’in, Stalin’in genel sekreterliğine karşı çıkmasının mümkün olmadığını çünkü daha önce Bolşevik Partisi’nde bulunmayan ‘Genel Sekreterlik’ makamının Lenin tarafından tamamen Stalin için yaratıldığına dikkat çekiyor.

LENİN STALİN’DEN İNTİHARI İÇİN SİYANÜR İSTEDİ

Dahası Lenin ile Stalin arasındaki ilişkinin diğer Bolşevik Parti liderlerinin çoğundan farklı olduğunu belirtiyor. Stalin, Lenin’in özel ilişki içinde olduğu birkaç Bolşevik lider içinde en önemlisiydi. Kotkin’in tekrar bu kitapta hatırlattığı özel bir durum da bunu gösteriyor.

Lenin, 1922’nin Ekim ayında ikinci felcini geçirdi. Bu tarihten sonra Kremlin’de bir daha çalışma olanağı bulamadı. Ancak hastalığının başlangıcında bu durumu öngörerek Stalin’den ‘özel bir ricada’ bulunmuştu. Tamamen konuşamayacak hale gelirse kendisine “siyanür” getirmesini istemişti: “15-16 Aralık sabahının erken saatlerinde Lenin bir dizi daha hafif felç atakları geçirdi. Doktorlar ‘durumu kötüleşti’ diye kayıt düşüyorlardı. ‘Güçlüklü yazıyor ama yazdıkları okunamıyor, harfler üst üste biniyor…. Parmağının ucuyla burnuna dokunamıyor.’ Lenin bir daha hiç yazamadı.”

POLİTBÜRO LENİN’E BELGE GÖNDERİLMESİNİ YASAKLADI

Lenin’in kendi yazamadığı ama dikte ettirdiği son metin Merkez Komite üyelerinin sayısının arttırılması ile ilgiliydi ve bunu Stalin’in karısı Nadya Alliyüva yazmıştı. Daha sonra Politbüro doktorların tavsiyesi üzerine Lenin’e hiçbir resmi raporun gönderilmemesini karara bağladı. Gönderilmeyen bir rapor konusunda Stalin ve Krupskaya arasında sert bir tartışma yaşandı. Lenin’in her hareketi, her ziyaret bu dönemde bir deftere kaydediliyordu. Kotkin’in çok ayrıntılı olarak aktardığı bu döneme ilişkin kayıtlardan ortaya çıkan temel sonuç Lenin’in hiçbir şey yazacak ya da dikte ettirecek durumda olmadığıydı. Ancak her nasılsa Gürcü meselesi ve Stalin’in Krupskaya’ya kaba davranışı konusunda bazı istekleri yazdırmış ya da söylemişti. Kotkin bu konudaki şüphelerini şöyle aktarıyor: “Güya Lenin’in dikte ettirdiği diğer bir not Stalin içindi ve ertesi gün eline ulaştı. Daktilo edilmişti, el yazması stenografi kopyası mevcut değildi. Lenin sekretarya personelinin bir mektup gönderildiğine dair yapmak zorunda olduğu olağan kayıt da mevcut değildi.”

KONUŞMA YETİSİNİ TAMAMEN KAYBETTİ

Lenin en ağır felcini 1922 yılı Mart ayında geçirmişti: “9-10 Mart gecesi Lenin geçirdiği ağır inme sonucunda nörolog profesör Kramer’in sözleriyle ‘konuşma yetisini tamamen kaybetti ve sağ uzuvları tümüyle felç oldu’. Doktorların 11 Mart tarihli görev kayıtlarında, ‘hala bir şeyler söylemeye çalışıyor ama sadece alçak ve kopuk, kopuk sesler çıkarıyor’… Bugün akşama doğru kendisine söyleneni anlama yeteneği daha kötü hale geldi, bazen ‘evet’ demesi gereken yerde ‘Hayır’ diyor.”

Stephen Kotkin kitabında Lenin’in sağlık durumunu ayrıntılı olarak aktarıyor. Bu kayıtlardan ortaya çıkan sonuç ise herhangi bir yazıyı yazmasının ya da yazdırmasının Lenin’in sağlık durumu düşünüldüğünde imkansız olduğu. Fakat Lenin’in sağlık durumunun Mart ayına göre daha da ağırlaştığı 16 Nisan’da Lenin’in sekreteryasından Lidiya Fotiyeva, Kamenev’e telefon açarak Lenin’in milliyetler meselesi üzerine yeni bir makale yazdığını haber verdi. Fotiyeva aynı bilgiyi Stalin’e de iletti. Kotkin, Stalin’in bu meseleye bulaşmak istemediğini söyleyerek yazıyı almak istemediğini aktarıyor. Lenin’in birkaç kelime dahi konuşamadığı 16 Mayıs’ta ise etkileri yalnızca Sovyetler Birliği’ni değil bütün dünyayı sarsacak “Lenin’in vasiyeti ya da Kongreye Mektup” olarak bilinen ünlü vasiyet ortaya çıkacaktı.

Krupskaya’nın iddiasına göre metin 24-25 Aralık 1922 yılında birkaç oturumda yazılmıştı. Kotkin bu belge konusundaki şüphe doğuran noktaların şunlar olduğunu belirtiyor: “Ancak bu sözde diktasyon Lenin sekreterliğinin belge kayıt defterine işlenmemişti. Daktilodan çıkmış bir metindi ve stenografik orijinal yazı arşivlerde bulunamadı. Lenin felçli olmayan sol eliyle dahi metni parafe etmemişti.”

VASİYETTE TROÇKİ ÖNE ÇIKARILDI

Başlığı olmayan metne daha sonra Lenin’in vasiyeti denecekti. Metinde partinin temel direği olarak görülen politbüro üyeleri hakkında değerlendirmeler yapılıyordu. Ancak Kotkin’in de dikkatini çektiği gibi Politbüro’nun kuruluşundan beri üyesi olan ve Lenin’le yakın çalışan Rykov, Tomsky, Kalinin ve Molotov gibi isimler hakkında bir değerlendirme yoktu. Bazı üyeler birkaç cümle ile geçiştirilmişti. Bolşevik-Menşevik ayrımından beri Lenin’in bazen hakaret sınırlarına varan ölçülerde eleştirdiği Troçki hakkındaki değerlendirmesi küçük bir eleştiri dışında olumluydu: “Yoldaş Troçki, demiryolları komiserliği meselesiyle ilgili olarak Genel Kurula karşı verdiği mücadelede çok üstün vasıflara sahip olduğunu ispat etti. Mevcut Merkez Komite’nin en yetkin kişisi belki de odur. Ancak aşırı bir özgüven sergiledi ve her tür konunun idari kısmıyla aşırı derecede meşgul oldu.”

YOLDAŞ STALİN SINIRSIZ BİR GÜCE SAHİP OLDU

Fakat vasiyetin en sarsıcı kısmı Stalin ile ilgili olan değerlendirmeydi. Bu ne Stalin’in ne de parti kadrolarının kaldırabileceği düzeyde değildi. Lenin parti genel sekreterlik kurumunu kurarak başına geçirdiği Stalin hakkında şunları söylüyordu: “Yoldaş Stalin genel sekreter olmasıyla birlikte sınırsız bir güce sahip oldu ama bu gücü her zaman gereken özenle kullanacağından emin değilim.”

Kotkin, eğer ünlü vasiyet 1922 Martı’nda yazılmış ise bu metnin neden 1923 yılı Nisan ayında yapılan 12. Parti kongresinde ortaya çıkmadığını soruyor. Krupskaya dahil hiç kimse böyle bir metnin varlığından söz etmediği gibi imada dahi bulunmamıştı. 12. Parti kongresinin en önemli sonucu Stalin’in Troçki karşısında büyük bir üstünlük sağlayarak onu hezimete uğratmasıydı. Yapılan oylamada Stalin, Lenin ile birlikte 386 oyun 384’ünü almıştı. Troçki ancak otuz beşinci sıradan Merkez komiteye girmişti. Eğer Lenin’in Merkez Komitesi’nin sayısını arttırmasını istediği Stalin bu isteği yerine getirmeseydi Merkez Komite’ye dahi seçilmeyecekti.

Kotkin’in bu sürece ilişkin şüphelerini doğuran başka gelişmeler de olmuştu. 2 Temmuz 1923’de Krupskaya Devlet Planlama Komisyonu ile ilgili olarak Lenin’in dikte ettirdiğini söylediği bir metni Zinovyev’e ulaştırmıştı. Bu metinde Troçki’nin uzun süredir istediği ekonomik diktatörlük anlamına gelecek istekler kabul ediliyordu. Oysa felç geçirmeden önce ve sonrasında Lenin’in bu konuda Troçki’ye çok sert karşı çıktığı biliniyor.

Kotkin, Lenin’in bu vasiyeti yazdığına ilişkin destekleyen hiçbir kanıt olmadığını iddia ederken şunları söylüyor: “Kesin olan şudur. Mucize eseri dikte ettirilmiş olan bu metin Lenin’in en yakın çevresinden Krupskaya’nın katkısı olmadan çıkamazdı.”

‘STALİN’İ UZAKLAŞTIRIN’

Üstelik Haziran 1923’te Krupskaya bu metne yine 1922’nin 4 Ocak’ında dikte ettirildiği söylenen bir ek daha sunmuştu. Bu ek metin diğerinden daha sert ifadeler ile doluydu: “Stalin çok kaba ve bu kusuru, her ne kadar içimizde ve biz komünistler arasındaki ilişkilerde katlanılabilir olsa da Genel Sekreterlik makamında hoş görülemez oluyor. Bu nedenle yoldaşlara Stalin’i uzaklaştırmak için bir yol bulmalarını öneriyorum.”

Her ne kadar Kotkin’in biyografisi  Stalin’in devrimde izlediği role odaklansa da devrimin bütün liderlerinin kritik anlarında içinde hataları da barındıran rollerini de aktarıyor. Şubat devriminin ardından Rusya’ya dönen Lenin’in bir sosyalist devrim önerisinde bulunmasını bütün Bolşevik liderler başlangıçta şaşkınlık ile karşılamıştı. Troçki Kızıl Ordu’nun örgütlenmesinde büyük bir rol oynadı. Almanlar ile savaşı bitirecek Brest Litovsk görüşmelerinde Lenin’in istediği antlaşmayı yapmayınca Almanlar neredeyse Petrograd önlerine geldi. Sonuçta ilk antlaşma girişiminden çok daha ağır şartlara razı oldular. Polonya’nın Sovyetlere saldırısının ardından Kızıl Ordu Varşova kapılarına dayandığında Lenin bunu yaklaşmakta olan Almanya devrimine destek için Polonya’da Kızıl Ordu destekli bir devrim hayaline kapıldı. Stalin, Polonya işçilerinin bu durumda Bolşevikleri değil kendi milliyetçi hükümetlerini destekleyeceklerini söyleyerek haklı çıktı. Stalin ise Denikin’e karşı savaşta yanlış taktikler önerdi. Savaş hiçbir askeri geçmişi olmayan eski bir un fabrikası işçisi olan Frunze’nin saldırısı ile kazanıldı.

Yalnızca ünlü vasiyet konusunda değil, devrim öncesinden devrimin bu ilk on yılına kadar çok önemli olaylar ve kişiler konusunda, Stalin hakkındaki bu biyografi, yeni birçok belgeyi barındırıyor.

(*) ilk olarak Gazete Duvar’da yayınlanmıştır


Konuyla ilişkili diğer makaleler