Pobeda Zafer Demektir…

Pobeda Zafer Demektir…

Zafer Günü'nde Askeri Tören

Sovyet halkları yirmi milyon üzerinde kayıp vererek dünyayı faşizm illetinden kurtardığının yıl dönümüdür 9 Mayıs. Kızılordu 8 Mayıs günü Berlin’e girdi ve Sovyet saat farkından dolayı 9 Mayıs’ta faşizmin kalesini teslim aldı. Almanya ve Batı Avrupa bu günü 8 Mayıs’ta, Sovyetler ve günümüzde Rusya bu günü 9 Mayıs’ta kutluyor.

Kapitalist sistem ekonomik ve politik olarak krizlerle alt üst olup varlığı tehlikeye gireceği her zaman yönetim biçimini otoriterleştirir, baskı, terör ve yasakları artırır, son çare olarak da faşizme baş vurur. Bu yetmez, hem ülkelerinde halkların dikkatlerini kendi sorunlarından başka alana kaydırmak, milli duyguları istismar etmek, hem de sömürü alanlarını genişletip kendi ekonomik sorunlarını yeni pazarlar yaratarak çözmek için ülke dışında saldırı, işgal ve savaşlara yönelir.

Ne kadar tanıdık geliyor değil mi?

Türkiye ve benzer ülkelerde 78 sene önce başı kesilen faşizmin yeniden hortladığını görüyoruz. Biliyoruz ki bu illetin kökünün kurutulması ancak dünya çapında kapitalizme son verilmesi için mümkündür. Bu amaca ulaşana kadar hortladığı yerde başını yeniden ve yeniden koparmak o ülkelerin devrimcilerinin, komünistlerinin en önemli görevleri arasındadır. 

Ancak, faşist saldırgan güçlerin en başında ABD emperyalizmi gelmektedir. Türkiye gibi devletlerde faşistlere güç veren, destek veren, destekleyenler de onlardır. Nasıl mı? Kısaca özetleyelim.

Bugün Rusya 9 Mayıs Zafer Günü’nü ABD ve NATO ile açık savaş koşullarında karşıladı. ABD Devlet Başkanı Güvenlik Danışmanı faşist Zbigniev Brzezinski henüz 1990’lı yılların başında ABD emperyalizminin dünyaya hakim olması için dünyanın kalbi olarak nitelendirdiği Asya’nın merkezini ele geçirmesi gerektiğini açıklamıştı. Asya’nın merkezi dediği yer Orta Asya’dır. Bu amaca ulaşmak için de Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa Halk Demokrasilerinde karşı-devrimin yeterli olmayacağını, bunun başarıldığını, ancak şimdi önce Doğu ve Güney Avrupa’daki eski Varşova Anlaşması devletlerinin adım adım NATO üyesi yapılması gerektiğini, ödül olarak da onları Avrupa Birliği’ne almak gerektiğini savunuyor. Daha 90’lı yılların başında bu süreci yıllara yayarak tarif ediyor ve en sonunda sıranın Ukrayna’ya geleceğini, Ukrayna’nın NATO’ta ve AB’ye katılmasıyla Rusya’nın Avrupa ile bağlarının kopacağını ve Rusya’nın Avrasya stratejisinin sonlanacağını savunuyor. Bu aşamaya gelmek için NATO’nun genişleme stratejisinin başarıyla uygulanması gerektiği hedefini koyuyor. AB’nin de ABD’nin dünyaya hakim olma amacına uygun şekillenmesi ve gelişmesi için özellikle Almanya ve Fransa’nın ABD yanlısı Atlantikçi iktidarlara sahip olması gerektiğini ve ABD’nin kontrolünde olması gerektiğini görev olarak önüne koyuyor.

ABD’nin dünyaya hakim olma stratejisi bununla bitmiyor. Ukrayna NATO ve AB üyesi olduktan sonra sıra Rusya’nın parçalanmasına geliyor. Bu konuda ortaya Rusya Federasyonu’nu 17 devlete bölen bir harita koyuyor. Bugün bağımsız olan eski Sovyet Cumhuriyetleri, Asya’daki Kazakistan, Türkmenistan, Tacikistan, Özbekistan, Kırgızistan  gibi BDT (Bağımsız Devletler Topluluğu) devletlerinden söz etmiyor. Rusya’yı parçalarsa onları zaten çantada keklik olarak görüyor. Ancak Rusya parçalanırsa ABD’nin Orta Asya’ya hakim olacağını ve dolayısıyla dünyaya hakim olacağını tespit ediyor.

Şimdi ABD, NATO ve AB’nin Ukrayna’da 2014’te faşist bir darbe gerçekleştirmeleri ve Ukrayna’yı önce NATO sonra AB’ye üye yapma amaçlarının nedenini daha iyi anlayabiliriz. Ve aynı şekilde Rusya’nın neden buna karşı artık dur demek zorunda kaldığını, dolayısıyla Rusya’nın şu anda Ukrayna ile değil aslında NATO ile savaştığını anlarız. 

İşte Rusya ve eski Sovyetler Birliği cumhuriyetlerinin halkları, Almanya ilericileri, Polonya, Romanya, Bulgaristan, Çekya ve Slovakya, Moldava Cumhuriyetlerindeki anti-faşistler, Ukrayna’nın anti-faşistleri, Belarus, Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan, Tacikistan, Kıgızistan devletleri, Kafkas halkları, Ermenistan, Çeçenistan, Dağıstan, Abhazya, Gürcistan’ın ilerici halkları bu yıl 9 Mayıs Zafer Günü’nü bu koşullarda karşıladılar. Türkiyeli ve Kürdistanlı komünistler bu yıl da 9 Mayıs’ı aynı duygular, düşünceler ve bilinçle karşıladı. İçeride faşizm, dışarıda savaş uygulanan topraklarda  birleşik mücadeleyi yükselterek çok ağır mücadele koşullarında bir hafta sonraki seçimlere hazırlanıyorlar.

Bu zaferin kıymetini hiçbir zaman unutmayalım. Faşizm ve faşizm tehlikesini sadece tarihteki bir olgu olarak görmeyelim. ABD ve NATO bir yandan Ukrayna’da, diğer yandan Ortadoğu’da, Kürdistan’da savaşıyor. Bir diğer yanda Pasifik’te aynı amaçlar uğruna savaş hazırlıkları yapıyor, yarın gerekirse Balkanlarda, Afrika’da, Latin Amerika’da yeni savaş ocakları yakmaya hazırlanıyor. Onun için faşizme ve faşizm tehlikesine karşı savaşalım, yılanın başını daha küçükken ezelim. 9 Mayıs Zafer günü bize bu konuda ders versin. Pobeda! Zafer!

Politika Yayın Kolektifi


Konuyla ilişkili diğer makaleler