Çerkezköy Fabrika İşçilerinin Sorunları

Çerkezköy Fabrika İşçilerinin Sorunları

Batis Sendikası'nın bir eyleminden

12 Eylül 1980’de işçi sınıfının devrimci mücadelesine karşı yapılan faşist askeri darbenin uygulamaları ve etkileri günümüzde de sürmektedir. Aradan geçen 37 yıllık süreçte sınıf ve kitle sendikacılığı etkisizleştirildi. Devletin eliyle sermaye sınıfı yanlısı işbirlikçi sarı sendikacılığın önü açıldı. İşçiler, demokratik ve ekonomik mücadele örgütleri olan sendikalarından uzaklaştırılarak örgütsüz bırakıldı.

Devreye sokulan taşeron sistemiyle iş güvencesi ortadan kaldırılarak işçilerin geleceğe güvenle bakmaları sarsıldı. Sendikasız ve örgütsüz olan işçiler patronların vicdan ve merhametlerine teslim edildiği gibi sömürünün acımasız çarkları arasında çalışmaya mahkum bırakılmış durumdalar. Ülkenin Kanun Hükmünde Kararnamelerle yönetildiği, Olağanüstü Hal’in en ağır haliyle hüküm sürdüğü günümüzde işçilerin içinde bulunduğu çalışma şartları, ekonomik durumları, demokratik hakları, sendikalaşma düzeyleri, direnişleri ve mücadelelerini somut olarak görebilmek için bizzat onların içinde, onlarla birlikte yaşamak gerekmektedir.

Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi, Trakya Bölgesinin en başta gelen, Türkiye’nin ise en önemli işçi yataklarından biridir. Fabrikaların çoğu orta ölçekli işletme niteliğindedir. Üç vardiyalı çalışılan bu fabrikalarda işçilerin ezici çoğunluğu asgari ücretle çalışmaktadır. Ücret konusunda vasıflı-vasıfsız işçi konusunda pek fark yoktur. Aynı işi yapmalarına rağmen kadın işçilere ayrımcılık yapılarak daha az ücret verilmektedir. Çoğu fabrikada 8 saatlik vardiyalarda yemek molası 25 dakika, bir kere verilen çay molası ise 15 dakikadır. İşçiler sınıf bilincinden yoksun bırakıldığı için politikleşme ve örgütlenme ruhu cılız kalmaktadır. Toplumun diğer alanlarında da uygulanan bankaların uyguladığı Tüketici Kredileriyle işçiler bankalara esir hale getirilmiştir. Konut sahibi olabilmek için on veya yirmi yıllığına kullanılan krediler, işçilerin kollarına vurulan bir nevi prangadır. İşçiler, haciz gelmeden mahkemeye düşmeden, el aleme ‘rezil’ olmadan bu kredileri nasıl ödeyeceğini, ne zaman bitireceğinin hesabını yapıyor, her gün onun korkusuyla yatıp kalkmaktadır. Bu, işçi için büyük bir kabustur.

Konumuzu işçilerle, işçi temsilcileriyle ve direnişi sürdürenlerle yaptığımız görüşmeyle sürdürelim.

Hakan Gürses- Bony Çorap’tan işten atılan işçi temsilcisi: “İşten atılalı 130 gün oluyor. İşçi temsilcisi seçildim. Ardından BONY patronu kendisine yakın durmamı söyledi. Kabul etmeyince işten atıldım. Fabrikada mobbing var. Üretim zorlaması var. Maaş adaletsizliği kadınlarda ağırlıklı uygulanıyor. Meslek hastalıkları olmaktadır. Fabrikanın içinde 23 gün direndim. Direnişten sonra emniyete götürerek hakim karşısına çıkarıldım. Mahkeme fabrikaya 100 metre yaklaşmama cezası verdi. Ondan sonra belediye meydanında direnişi sürdürdük. Orada da bizi gözaltına aldılar. Ardından üretimi yapılan büyük markalara gittik. Orada özel güvenlik görevlileri darp etti. İnsan Hakları Vakfı’na giderek darp raporu aldık. Tedavimiz sürüyor. Tekrar mahkemeye çıkardılar. Mahkeme 50 m mağazaya yaklaşmama cezası verdi. Şu anda fabrika giriş yolu üzerinde direnişimizi sürdürüyoruz.”

Fahri Koçan- BATİS (Bağımsız Tekstil İşçileri Sendikası) Temsilcisi: “Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesinde işverenlerce uzun saatler çalıştırma, kayıtdışı çalıştırma, sendikasızlaştırma uygulanmakta ve sorunlarımızın başında gelmektedir. Çerkezköy OSB’de sendikalaşma oranı, Türkiye ortalamasının üzerindedir. Böyle olunca işçiler daha iyi koşullarda yaşaması gereklidir. Ancak işçilerin BATİS gibi emekten yana mücadeleci sendikalara üye olmasını engellemek için sarı sendikalara üye yapılmaktadır. Son zamanlarda ÇOSB alarm vermektedir. İki fabrikada patlama oldu ve buna bağlı olarak yangın çıktı. Kimyasal sıkıntılar çoğunluktadır. Kimyasallar işçileri de etkilemektedir. ÇOSB’de on yıllık işçi de olsa yeni işe girenle aynı ücreti almaktadır. Bu durum sarı sendikaların işçilerle bağını koparmamasından kaynaklanmaktadır. İşçiler, mücadeleci sendikalara üye olmalıdır. Biz işçiler, mücadele ederek ekonomik ve çalışma koşullarımızı iyileştirmediğimiz sürece patronlar bizlerin yaşam koşullarını iyileştirmeyeceklerdir. İşçiler arası dayanışma çok azdır. OHAL sermaye sınıfına yaramaktadır.”

Betül Kaya- Beş yıllık tekstil işçisi: “Yaşamak için ekmeğe ihtiyaç vardır. Ekmek ise çalışmadan kazanılmıyor. Yani çalışmak ve üretmek insanın en büyük özelliğidir. 6 yıldır Çerkezköy’deki fabrikalarda çalışmaktayım. Hayat müşterek olduğundan aile fertleri ortaklaşarak dayanışma içinde yaşamak zorundadır. Başka türlü rahat geçinemezler ve mutlu olamazlar. Burada yaşamak için en temel konu çalışmak ve bir konut sahibi olmaktır. Uzun yıllar çalışmadan, bankalardan kredi almadan konut sahibi olunamıyor. Bankanın tüketici kredisini ödeyebilmek için aralıksız bir yerde çalışmak gerekiyor. İş şartları çok ağır da olsa boyun eğmek zorundayız. Başka tutunacak dalımız yok. Çalışırken en çok kadınlar haksızlığa uğruyor. Erkek arkadaşlarımızdan daha az ücret alıyoruz. Devlet, zenginden patrondan yanadır. Güzel bir yaşam sürdürmek için, çoluk çocuğumuz için çalışacağız.”