Vahşet Nasıl “Terör” Doğuruyor?
Cizre’de ne oldu? Burjuva basınına bakarsınız hiç bir şey olmadı. Batı metropollerinde yaşam normal akışında sürüyor. İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Samsun, Kayseri, Konya, Trabzon gibi kentlerde cafeler, restoranlar, bistrolar, gece kulüpleri tıka basa dolu. TV’lerde burjuvazinin ideolojik aygıtları diziler, evlilik programları ve eğlence programları biçiminde sürüyor. Bu nasıl bir yaman çelişkidir?
Tam yine caddelerin tıklım tıklım olduğu bir günün akşamında, 22 yaşında bir genç kendini patlatıyor. Feda eylemi yapıyor. Gencin yayınlanan fotoğraflarına bakıyorsunuz, yakışıklı bir delikanlı. Hayatının baharında. Pekiyi, o zaman neden böyle bir eylem yapıyor. Hem de bilinçli olarak. “Terör” eylemi amacıyla Ankara’ya geliyor, keşif yapıyor, günlerce arabaya patlayıcı düzenek kuruyor. Zorlama yok, baskı yok. Bilinçli bir tavır. Nasıl oluyor bu iş? Acaba Cizre’de, Silopi’de, Sur’da, Yüksekova’da katledilen yüzlerce insanın yarattığı acı karşısında Türkiye kamuoyunu sarsmak için olmasın. Çok insani bir reaksiyon olamaz mı? O koşulların yarattığı kin ve travmayı yaşayan bir genç böyle bir eylemi “terör eylemi” olarak mı görür. O genç kendini teröre karşı tepki veren bir yurtsever olarak niteliyor olmasın? Asıl sorulması gereken soru bu.
Selahattin Demirtaş geçtiğimiz hafta yaptığı bir basın toplantısında açıkladı. Cizre’den HDP’ye hiç katılım olmadı ama en az 500 genç gerillaya katılmak için dağa çıktı dedi. Bu açıklama her şeyi anlatmıyor mu? Ankara eyleminin motifini yansıtmıyor mu? Türkiye kamuoyu şu gerçeği anlamak zorunda. Kürt halkı bu kadar baskı, terör, abluka, sivil ölümleri ve topyekün imha politikaları karşısında kaybedecek hiç bir şeyinin olmadığını görüyor. Sadece onur ve namuslarını korumak için gururlu bir mücadele veriyorlar. Tek seçeneklerinin mücadele ederek özgürlük ve eşitliklerini kazanmak olduğunu biliyorlar.
Cizre’den gelen fotoğraflara bakıyoruz. Bodrumlarda onlarca genç yanarak katledilmiş. Ama nasıl yanma? Yangın sonucu yanma değil. Kimyasal silahların kullanımı sonucunda kavrularak, elbiseleri eriterek, bedenleri şişip çatlayarak, yarılarak yaşanan bir katliam. Evet, tümü gözü açık. Tabiri caiz ise gözü açık gitmişler, çünkü katillerine karşı görevlerini yerine getiremediklerini düşünerek gitmişler. Yaşlı teyzelerin, amcaların, kundaktaki bebelerin, ortaokul çağında çocukların keskin nişancılar tarafından evlerinden kafalarını çıkardıkları anda vurularak katledildikleri ortamda halklarına sahip çıkamamalarının, bu katliamların önüne geçememelerinin sorumluluğunu hissederek gitmişler.
O gözlere iyi bakmak ve nedenini doğru anlamak lazım. O gözlere bakmak insan olana bir ömürlük yaşam deneyimi kazandırır. Bu gençleri bombalar değil Batı’nın sessizliği öldürdü. Bir de bunu hissedebilsek, anlayabilsek ve silkinip ayağa kalkıp bu terör ve ölümleri engellesek... Halkların eşitliği ve kardeşliği için ortalığı ayağa kaldırsak... Eminiz ki o zaman genç delikanlılar kendilerini feda etmeyecekler ve ne Cizre’de, ne de Ankara’da kimse ölmeyecek. Doğru teşhis tedavinin ilk adımıdır.
Politika