Arka Plan

Arka Plan

“Charlie Hebdo Katliamının” arka planı ne olabilir? Bir yandan Fransa’nın Libya’da, Türkiye’yi de sollayarak Muammer El Kaddafi’nin devrilmesine öncülük etmesi, diğer yandan Fransa’nın, Türkiye ile Suriye politikaları konusunda ABD’ye rağmen hemfikir olup el sıkışması...

Fransa ile Almanya’nın, AB ile ABD’nin, dünya emperyalist sistemi içinde ağırlık koyma savaşı...

Fransa’nın, Rusya’ya karşı ambargoyu kaldırma talebi. Rusya’nın Ukraynayı işgal değil, sadece Ukrayna’nın NATO’ya dahil edilmesine karşı olduğu görüşü...

Fransa’nın, Bağımsız Filistin Devleti’ni tanıma eğilimi ve Aralık 2014’de Fransa Parlamentosunda yapılan gayrı resmi oylamadan bu eğilimin resmen onaylanması...

Fransa’nın AB içinde ticaretin ABD Dolar’ı değil Euro ile düzenlenmesi talebi...

Tüm bunlar katliam haberi alındıktan sonra, günlük basını biraz olsun izleyen herkesin aklına gelebilecek olgulardır.

68 gençlik hareketinden yetişme, içinde FKP üyesi komünist çizerlerin başı çektiği Charlie Hebdo’nun hedef alınması, Fransa’ya göz dağı verirken, bir taşla iki kuş vurmak ve Charlie Hebdo’ya da ders vermek olamaz mı?

Katliam’da kaybettiğimiz, Charb yazar adını kullanan, yazı işleri müdürü Stephane Charbonnier, 22 Ekim 2014’de köşe yazısında şöyle diyordu: “Ben Kürt değilim, Kürtçe bir kelime bilmiyorum, bir Kürt yazarın ismini bile söyleyemem. Kürt kültürü bana tamamen yabancı. Ah evet, arada Kürt yemekleri yemişliğim var. Geçelim bunları. Bugün Kürdüm, Kürt gibi düşünüyorum, Kürtçe konuşuyorum, Kürtçe şarkı söylüyorum. Kürt gibi ağlıyorum. Suriye’deki Kürtler sadece Kürt değil... Karanlık güçlere karşı savaşan insanlık... Hayatlarını, ailelerini, ülkelerini koruyorlar. IŞİD’in saldırılarına karşı savaşan kesimi temsil ediyorlar. Sadece ‘fanatik İslam’a karşı değil, barbar çeteciliğe karşı da hepimizi savunuyorlar. Boğaz kesicilere karşı oluşturulan sözde koalisyon güvenilir mi? Farklı sebeplerden dolayı birçok üyesi stratejik, ekonomik ve politik çıkarlarını hesaba katıyor. Bugün ölüme karşı sadece Kürt halkı var.”

Tetikçilerin IŞİD veya El Kaide militanı olması, ABD ve İsrail’in, hatta Türkiye’nin sıkça baş vurduğu “taşeron” kullanma yöntemine uymuyor mu? Hele de, IŞİD ve El Kaide’yi, Fransa, İngiltere, ABD, İsrail ve Türkiye gibi devletlerin kendi amaçları için kurup geliştirdikleri düşünülürse...

Tetikçilerin ve teknik destek sağlayanların “temizlenmesi” ve onlar temizlenene dek 2 gün soruşturmayı sürdüren polis komiserinin “intihar” yoluyla temizlenmesi bu savımızı doğrulamaz mı?

Bize göre bu katliam gizli servislerin, Gladio ardılı örgütlerin ve emperyalist devletlerin ortak icraatıdır. Dini motifler kullanılarak “açıklamaya çalışma” gerekçeleri kimseyi tatmin ve ikna etmiyor.

Gözümüzü açalım, ekonomik ve politik kriz koşullarında emperyalizmin her şeye kadir olabileceği gerçeğini bir kez daha algılamaya çalışalım ve sınıf mücadelesini adım adım örerek, Türkiye ve Dünya’da, bu senaryo katliamlara son verecek ortamı hazırlayalım.

Politika