Barışı Savunmak

Barışı Savunmak

Kobane direnişi ve Rojava’daki gelişmeler,  Kürt Özgürlük Mücadelesini hem bölgede ve hem de dünyada yeni bir seviyeye çıkarmakla kalmamış; Kürtlerin mücadelelerinin önünü çok boyutlu olarak açmıştır. Kürt Özgürlük Mücadelesinin, Uluslararası ve bölgesel gericiliğin bir payandası olmayı kabul etmemesi, tam tersine bu çevrelerin bölge halklarına dayattıkları köleliğe karşı özgürlük bayrağını yükseltmeleri saldırıların değişik boyutlar kazanarak artmasını beraberinde getirmiştir. Bugün Kürtler çok boyutlu bir saldırı ile karşı karşıyadırlar. Bu saldırıların boşa çıkarılması yine Kürtlerin kendi ellerindedir. Kürtler kendileri için kolay olmayacak bir yola girdiler. Bu yolda birlikte yürüyenler kadar bu yürüyüşü boşa çıkarmaya çalışanlar da az değil. Kürt Özgürlük Mücadelesi bu nedenle bir çok cephede mücadele etmek zorunda kalmaktadır. Bu mücadeleye en büyük engel daha önceleri de defalarca belirttiğimiz gibi Kürtlerin birlik olamamaktan kaynaklanan ayrılıklardır. Kürtlere dost gibi görünen bazı çevre ve kişilerin de bu ayrılığı derinleştirmek için ellerinden geleni arkalarına bırakmadıklarını da görmekteyiz. Tüm bu çetrefilli oyunlara karşı Kürtlerin direnişi önem arz etmektedir. Bir bakıma bazı çevreler Kürt Özgürlük Mücadelesinin başarısızlığında kendi geleceklerini görmektedirler. Bu çevrelerin sömürgeciler ile geliştirdikleri işbirliği Kürt halkının çıkarları ile çatışmaktadır. Aynı zamanda bu işbirliği ulusal birlik önünde de ciddi bir engel oluşturmaktadır.

Parçalanmışlığın Kürt Özgürlük Hareketinin önünde temel engellerden biri olduğu bugün daha açık bir şekilde görülmektedir. Kürt siyaseti uzun yıllar süren bir mücadele sonucunda parçalar arasında ortak bir mücadelede birleşmenin  ve dayanışmanın tohumlarını atabildi. Kobane direnişi, Kürtlerde birlik olma ruhunu daha da geliştirmekle kalmadı, bunun nasıl sağlanacağı konusunda da bir çok soruya açıklık kazandırdı. Bu bakımdan Kobane ruhundan bahsederken Kürtlerin birliğine giden ortak bir ruhtan da bahsetmekteyiz. Bu ruhun korunması kadar geliştirilmesi de önemlidir. Her yurtsever Kürdün kalbi Kobane’de atmakla kalmadı, aynı zamanda birlik olunca nelerin başarılacağına olan inançları da güçlendi.

Kürtler Anahtar Rollerini Oynamalı

Uluslararası emperyalist güçler ve bölge gericiliği açısından bölgemizdeki en önemli tehdit Kürt Özgürlük Mücadelesinin başarısıdır. Kürt siyaseti bugün çeşitli örgütlenmeleriyle bölgemizi bir çok bakımdan etkileyen  en önemli bir güç odağı haline gelmiştir. Kendi içerisindeki ayrılıklara ve farklı siyasi örgütlenmelerine rağmen bölgenin sadece bugünü üzerinde değil geleceği üzerinde de etkili olan bir mücadele odağıdır. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra bölgeye giydirilen elbisenin dar gelmesinde ve bir çok yerinden parçalanmasında Kürt Özgürlük Mücadelesinin tuttuğu yer çok önemlidir. Bugün bölgenin yeniden dizaynından bahsediliyorsa Kürtler bunda önemli bir yer tutmaktadırlar. Bölge halklarına yeniden biçilen elbisenin daha giydirilmeden parçalanmasında Kürt Özgürlük Mücadelesinin büyüyen direnişi inkar edilemeyecek bir ağırlıktadır. Sömürgeci devletlerin, içinde bulundukları sıkışmışlığın başlıca nedeni Kürt meselesini uluslararası emperyalist güçlerin çıkarları temelinde çözmek istemelerindendir.

Suriye ve Irak’ın istikrarsızlığı, Türkiye ve İran’ın yaşadığı siyasi ve ekonomik kriz Kürt meselesindeki çözümsüzlüğü sürdürmelerinden kaynaklanmaktadır. Kürt meselesinin çözümsüz bırakılması bölgemizin sorunlarının ağırlaşmasına yol açmakla birlikte demokrasinin gelişini de geciktirmektedir. Bölgenin çehresini değiştirecek bir potansiyeli içinde barındıran Kürt Özgürlük Mücadelesinin zaferi bölge halklarını da uyandıracak ve demokrasinin yolunu açacaktır. Kürtler, anahtar rolünü oynadıklarında bölgenin diğer halkları da özgürlük yolunda ilerleyeceklerdir. Kürdistan, hiç bir ülkenin bölünmesine yol açmayacaktır. Tam tersine bölge halklarının dayanışmasını güçlendirecek ve demokrasinin yolunu açacaktır.

Bazı çevrelerin Kürtlerde de kafa karışıklığı yaratmaya çalıştıklarını bilmekteyiz. Bölge halklarının mücadelesi ve dayanışmasını görmezden gelen, milliyetçi maskesini yüzlerine takmış  belirli çevreler  Kürtler sanki bu coğrafyada tek başınalarmış gibi davranmaktadırlar. Bir taraftan dini ayrılıkları diğer taraftan da milliyetçiliği körüklemekte ve Kürtlerin bu anahtar rolünü görmezden gelmekte ya da görmezden gelinmesine hizmet etmeye çalışmaktadırlar. Bir başka deyimle egemen güçlerin ayrılığı körükleme oyunlarına alet olmaktadırlar. Bugün Suriye’nin, Irak’ın istikrar içinde demokrasiye kavuşması, Türkiye ve İran’ın halkların dayanışmasını zehirleyen sömürgeci saldırganlıklarının son bulması, Kürt Özgürlük Mücadelesinin başarısı ile mümkündür. Bunun gerçekleşmesi bölge halklarının ortak dayanışmasının gelişmesi ile paralellik göstermektedir. Yıllar önce halklara rağmen çizilen sınırlar bugün ancak halkların direnişi ile değişebilir  ya da yeniden çizilebilir, yani önemini kaybeder. Gerek uluslararası egemen güçler gerekse de bölgesel gerici, faşist güçler halkların kendi kaderlerini ellerine almalarını engellemek için yeni oyunlar tezgahlamaktadırlar.

Bütün bunlar Kürtlerin önemli siyasi güçleri tarafından da bilinmektedir. Ortamı bulandırmak isteyen bazı kesimler dışında, Kürtler bu oyunları görmektedirler. Özellikle AKP-MHP’de ifadesini bulan faşist çetenin son zamanlarda Kürtlerin birliğini de zehirlemeye yönelik saldırganlığının iyi görülmesi gerekmektedir. Bu saldırganlığın Kürt halkının kazanımlarını yok etmeye yönelik olduğunu görmek gerekmektedir. TC’nin bugünkü faşist egemenleri yalan temeline ve büyük bir soygun üzerine kurdukları düzenlerini devam ettirmek için bu saldırganlıktan medet ummaktadırlar. Barış masasını devirmenin sorumluluğundan kaçmaya çalışmakta ve son yıllarda giderek artan  saldırganlığına yeni kılıflar üretmeye çalışmaktadırlar. Kürt diline bile tahammül edemeyecek kadar ırkçılaşan bir çeteleşme yaratmış ve bunlar eliyle her alanda saldırılar gerçekleştirerek ömrünü biraz daha uzatmaya çalışmaktadır. Bu amacına ulaşmak için kendisine işbirlikçilik ve maddi çıkarlar temelinde bağladığı belirli kesimleri de kullanmakta; böylece içerde ve dışarda gelişecek tepkilerin önüne geçmeye çalışmaktadır.

AKP-MHP Faşist Rejimi Kürt Düşmanıdır

Barış masasının devrilmesinden sonra ortaya çıkan gelişmeler bir kez daha gösterdi ki TC, Kürt meselesini demokrasi çerçevesinde çözüme kavuşturmaktan oldukça uzak durumdadır. Barış görüşmeleri silahların susmasının mümkün olduğunu ve Kürt Özgürlük Mücadelesinin de buna hazır olduğunu gösterdi. İktidarı çepeçevre sarmış bu örümcek ağı içerisinde yer alan çevreler bu adımlardan rahatsızlık duymaya başladılar. Demokrasinin yolunun açılması bunların eski saltanatlarının da sona ereceğinin göstergesi oldu. Kürt halkının kendi özgür iradesini ortaya koyması ve işbirlikçiler ile aralarındaki mesafeyi genişletmeleri korkularını derinleştirdi. TC yıllardır inkar temeline dayandırdığı ve çeşitli oyunlar ile bu güne kadar devam ettirdikleri sömürgeci yapının dağılmasını engellemek için yeniden şiddet düğmesine bastı.

Şiddetin boyutu azalmadığı gibi her geçen gün daha da artış gösterdi. Başta Efrin’in işgali olmak üzere Rojava’ya dönük saldırılar, TC’nin karanlık yüzünün bir diğer yönüdür. Efrin’in işgali döneminde bazı işbirlikçi Kürt çevrelerinin  komiteler kurarak TC’den beklenti içerisine girdiklerini biliyoruz. Fakat bu beklentileri kısa sürede boşa çıkmakla kalmadı, Efrin’e girmeleri bile yasaklandı. Efrin’deki Kürt nüfusu önemli oranda göçe zorlandı ve bunların yerine DAİŞ artığı çeteler yerleştirildi. Uluslararası insan hakları örgütleri TC’nin Efrin ve daha sonra işgal ettiği  Rojava’nın diğer bölgelerinde soykırıma varan uygulamalar yaptıklarını defalarca dile getirdiler. Efrin’in demografik yapısı değiştirilerek bölge Kürtlerden arındırılmak istenmektedir. Buradaki Kürtlerin mallarına el konulmakta, kadın ve kızlar kaçırılmakta ve her türlü kanunsuzluk uygulanmaktadır. Bu saldırılar azalmadığı gibi her geçen gün daha da artmaktadır. Yıllar önce ‘bın wxet ser wxet’ olarak bölünen Rojava ile Bakur arasına çeteler yerleştirilmekte ve bölge Kürtlerden arındırılmak istenmektedir. Bu saldırıların amacı, bölgede Kürtlerin nefes bile alamaz bir duruma getirilerek kazanımlarının yok edilmesidir.

Rojava örneğini yeniden hatırlatmamızın nedeni, sorunun sadece PKK, PYD veya HPG, YPG olmadığının anlaşılması içindir. Başur Kürdistan’daki bağımsızlık refarandumuna en saldırgan bir tutumla karşı çıkan AKP-MHP faşist rejimi olmuştur. Bakur, Rojava ve Başur’da bu gün TC’nin topyekün bir savaşla Kürtlere karşı sonu gelmez bir saldırganlık içerisinde olduğunu görmekteyiz. Bunun için kendilerince bahaneler yaratmakta ne kadar oyunbaz olduklarını da bilmekteyiz.  Ekonomik ve siyasi krizin içerisinde debelenen egemen güçler, halkın dikkatini dağıtmak ve içerde baskılarını rahatça sürdürebilmek için savaş bayrağını ellerinden düşürmemektedirler.

Başur Direnişi, Ulusal Birlik Yolunda Yeni Bir Kavşak

Başur Kürdistan’da PKK’nin üslenme alanlarına yönelik Başur’u işgal girişiminin 24 Nisan’a denk getirilmesi bir tesadüf değildir. Ermenilere karşı yapılan  soykırımın bir benzeri  Kürtlere de dayatılmaktadır. Topyekün saldırının amacı bu. Eğer bu amaçlarına ulaşamazlarsa da Efrin’den Kandil’e kadar olan alanda Kürtsüz bir coğrafya oluşturmak istemektedirler.  Bu amaçlarına ulaşmak için de öteden beri kullanageldikleri işbirlikçilerini devreye koymaktadırlar. Bu kesimler, TC’nin saldırgan yüzünü gizlemeye hizmet ettiklerini görmelidirler. TC’nin Kürdistan’ın insanına, doğasına düşmanlığı, yakıp yıktıklarının ortaya çıkması ile görülmektedir. TC, Kürde ait ne varsa ona karşı düşmanlık yapmaktadır.

TC’nin işgal saldırılarının Başur’da ve tüm Kürdistan’da son bulması önem arz etmektedir. Bu saldırılar nasıl son bulacaktır? Neler yapılması gerekmektedir. Kürt siyasetinin temel yörüngesini belirleyen güçlerin birbirlerini suçlamaları ve dayanışmadan kaçmaları Kürtler için en kötü senaryodur. Sömürgecilerin Kürt halkının dostları olmadıkları şu son bir kaç aylık gelişmelere bakılınca bile görülmektedir. PKK’nin Başur’daki varlığı çağdışı bir saldırganlığa hiç bir şekilde gerekçe yapılamaz. Kaldı ki 2015 barış görüşmeleri sürecinde de görüldüğü gibi Kürtler barıştan yana irade gösterdiler. Bu nedenle TC’nin onlarca uçak, helikopter, ağır top ve zırhlı araçlarla savaşa girmesinin sebebi Kürtlerin bu barış iradesinin TC’nin kirli yüzünü açığa çıkarmasıdır. Barışın yanında olmadıklarını eskiden olduğu gibi Kürtleri oyalayarak sonuca gitmek istediklerini gösterdiler.

PKK ile KDP arasında 1982 yılında imzalanan  protokol ile Başur’a gerilla güçleri konumlanmaya başladılar. Zaman içerisinde görüşme ve ilişkiler devam etti. Bırakujileri saymaz isek Kürt siyasi güçleri arasında belirli bir ilişki devam etmiştir. Son yıllarda gerek Mesut Barzani’nin açıklamaları ile gerek de diğer tüm Kürt örgütlerinin kararlı tavırları ile Kürtler arasında Bırakuji bir daha yaşanmadı. Yaşanmaması için de bu gün büyük bir çaba gösterilmektedir. Buna karşı TC’nin ortamı zehirleyen ve Kürtleri birbirleriyle çatıştırmak isteyen girişimleri son Başur işgali ile yoğunlaşmaya başladı. Başur Kürdistan’ın gerilla mücadelesi için elverişli olan koşullarında TC’nin modern hava gücü ve silahları başarılı olamamakta ve güçleri belirli alanlara sıkışıp kalmışlardır. Bu sıkışmışlığı aşmanın bir yolu olarak Kürtler arası bir savaşı dayatmakta ve bunun için çeşitli provokasyonlar yapmaktadırlar. Başta KDP olmak üzere Başurlu güçlerin bu oyunları görmeleri ve ona karşı tavır almalıdırlar. TC ile işbirliği temelinde kendilerine bir gelecek yaratmak isteyen işbirlikçilerin her türlü provokasyonlarına karşı da uyanık olmak zorundadırlar.

Çatışmaya sürüklenmek istenen peşmerge ile gerillanın bu oyunlara gelmemeleri ve dayanışma göstermeleri tüm senaryoları bozacaktır. Bu çatışmaların engellenmesi aynı zamanda TC’nin Başur’u işgal etme ve buraya yerleşme planlarını da bozacaktır. Kürtler kendi aralarına bir hançer gibi sokulmak istenen Kürtsüz bölgenin oluşmasına karşı daha yüksek sesle karşı çıkmalıdırlar. TC’nin Başur’da işgalci olduğu her platformda dile getirilmelidir. KDP TC’nin saldırıları karşısında uluslararası bir destekle dayanışmaya yönetilmeli, Başur’un özgürlüğü Bakur direnişinin başarısına bağlı olduğunu da görmelidir. TC, çeşitli siyasi ve ekonomik ilişkiler ve askeri baskılar ile KDP üzerinde bir baskı oluşturarak hepsi olmasa da bir kesimini savaşa sokmak istemektedir. Bu senaryo başarılı olursa kaybeden tüm Kürtler olacaktır.

TC’nin saldırılarının boşa çıkması için KDP zehirlenmek istenen kardeşlik ruhunu yaşatmalıdır. Kürtler bu defa bırakuji tehlikesine karşı daha aktif hareket etmektedirler. Sanatçılarından aydınlarına ve bir çok siyasi örgütlenmelerine kadar hepsi çatışmanın kıvılcımlarının yanmadan söndürülmesi için seferber oldular. Kürt sanatçılarını temsilen bir heyet Başur’u ziyaret etti ve görüşmelerde bulundular. ‘Defend Kürdistan’ adıyla Kürdistan’ı savunma komiteleri kuruldu. Kürtler eskiden olduğu gibi iç çatışmalara karşı sessiz kalmayacaklardır. Bu konuda suçları olanlar Kürt halkından gerekli karşılığı fazlası ile bulacaklardır.

Uluslararası alanda Kürtlerin dostu olan çevreler de devreye girmeli ve bir iç çatışma ihtimali bile akıllara getirilmemelidir. Bu konuda Kürtlere gerçek dostluk ellerini uzatanların yapacakları çok işler vardır. Bu çevreler Kürtler arasındaki ilişkilerin sağlam bir zemine oturması için de önemli bir rol oynayabilirler. Bunlar zaman geçirilmeden atılması gereken adımlardır. TC’nin barıştan ne kadar kaçtığını ve ömrünü biraz daha uzatmak için ne tür oyunlar tezgahladığını ve tezgahlayacağını bilmekteyiz. Saplandıkları bataktan çıkamadıkça Kürt Özgürlük Mücadelesine saldırmakta ve giderek de dozajını artırmaktadır.

Tüm bu saldırılar Kürtlerin gündeminden bir türlü düşmeyen ve her zamanda güncelliğini koruyan ulusal birlik yönünde atılacak adımlarla engellenebilir. Kürtler ulusal birliği sağlamadan tüm bu saldırıları önleyemezler. Sömürgeciler karşısında direnişin başarıya ulaşmasının yolu birliğin gerçekleşmesinden geçmektedir. Bu dönemde Kürt siyasi hareketleri bu nedenle ulusal birliği öne almalı ve bu konuda mutlaka adımlar atmalıdırlar. Bu şekilde her türlü oyun bozulacak ve Kürtler bölgedeki rollerini oynayabileceklerdir.


Konuyla ilişkili diğer makaleler