ERGENE: “Adı nehir, içinden akan ise zehir”

Ergne nehri

ERGENE: “Adı nehir, içinden akan ise zehir”

Kapitalizm, “insanın insana kulluğunu” yarattığı gibi doğanın güzelliğini de ortadan kaldırıyor.Yüzbinlerce yıl sonra oluşan ve ülkemizin en verimli topraklarından birine sahip Ergene Ovası’nın bugünkü içler acıklı hali bunun somut bir örneğidir.

Karadeniz kıyılarındaki Yıldız Dağları’ndan doğan Çerkezköy, Çorlu, Lüleburgaz, Babaeski, Pehlivanköy ve Uzunköprü’den geçerek Meriç Nehri ile birleşen ve Saroz Körfezi’ne dökülen Ergene Nehri, eskisi gibi pırıl pırıl akmıyor. Bunun en büyük nedeni ise bölgedeki sanayi artıklarının nehrin içine boşaltılmasıdır.

Sayısı 1.350 civarında bulunan fabrikaların döktüğü kimyasal atıklar nehri kirleterek doğayı ve halk sağlığını tehdit etmektedir. Ergene nehri, kurşuni bir siyahlıkta ve çok ağır koku yayarak akıyor. 30 yıldır ki Ergene Nehri’nin suyu içilmiyor, balıklar zehirlenerek ölüyor..

Bugün bölgedeki fabrikaların çoğunda arıtma üniteleri kurulmamış. Devlet, doğaya ve halk sağlığına yeteri kadar değer vermediğinden dolayı yeterli derece de denetleme yapmıyor. Kirlilik sonucunda bölgede kanser hastalarının sayısı artıyor.

Ergene Havzası’nda 52 bin dekar çeltik ekiliyor. Çiftçiler, sulama için Ergene Nehri’nden faydalanamıyor. Yapılan analizlerde nehir suyunda cıva, kurşun, kobalt, bakır, arsenik fosforlu azotlu bileşikler, asit, alkali ve boya gibi kimyasal maddeler ortaya çıkmaktadır.

Trakya bölgesindeki bir çok tarım arazisi bu atıklar nedeniyle zehirleniyor. Bu zehirler bitkiler aracılığıyla insan vücuduna ulaşarak kanser, inme, karaciğer, böbrek ve kalp yetmezliği gibi hastalıklara neden olmaktadır.

Trakya Üniversitesi bilim adamları tarafından hazırlanan raporda, “evsel atıklar ve fabrikaların bir çoğunun, atıklarını arıtmadan derelere akıtması nedeniyle kimyasal ve biyolojik kirliliğin en üst düzeyde olduğu, ayrıca bu akarsulardaki suların hiçbir amaçla kullanılmayacağı ve sağlık için tehlikeli bir kaynak olduğu belirtiliyor. Ergene Nehri’nin Türkiye’nin en kirli ve içinde dördüncü sınıf su bulunan nehirdir. İçindeki ağır metaller, bu suya temas eden ve içen hayvanlara, bitkilere ve insanlara geçmekte, insanlarda da kansere neden olmaktadır. Araştırmacılar, Ergene Nehri’ni besleyen Çorlu’da kanser sıklığının Türkiye ortalamasının üstünde olduğunu ve ilköğretim öğrencilerinde bile kanser görülmeye başlandığı uyarısında bulunuyor.”

Doğanın korunması, özgür ve refah dolu bir sosyal yaşam için gereklidir. Bütün varlıkların doğadan özgürce yararlanması, doğal dengeyi korur. Doğa, toplum için en büyük zenginlik kaynağıdır. Bunun için temiz, yaşanabilir bir doğa için mücadele etmek, genel demokrasi mücadelesinden ayrı düşünülemez.

Sermaye, bir türlü kâra doymuyor! Trakya’da tehlikeli atık tesisi kurulmak isteniyor. Bu tesislerle radyoaktif içerikli atıkları bertaraf edilecek. Trakya, Avrupa’nın bütün çöplerinin merkezi haline gelmiş olacak. Şarköy’de ve Aşağı Sevindikli Köyü’nde termik santrallerin yapımı için izin verilmiş durumda. Kırklareli’de, Vize’de taş ocakları, İğneada’da planlanan Nükleer santral çevreye büyük zararlar veriyor. Sırada, Marmara Deniz’ini kirletmek var. Yarın, başka yerler...

Her şeyde kâr amacı güden kapitalizm (sermaye sınıfı) kendi bencil çıkarı için suyu zehirlemekte, toprağı verimsizleşmekte ve havayı kirletmektedir. Ve insan yaşamını hiçe saymaktadır.

Devletin bu yanlış doğa politikası durdurulmalıdır. Bunun için antikapitalist “Doğa Komiteleri” oluşturularak yığınsal, etkin ve kararlı çalışmalar yürütülmelidir. Yoksa, “doğa katliamı”nın önü başka nasıl alınabilir?


Konuyla ilişkili diğer makaleler