Mustafa Hayrullahoğlu'nu anarken

Mustafa Hayrullahoğlu'nu anarken

Mustafa Hayrullahoğlu’nun yoldaşı Ömer Ağın:

“Kürdistan ile TKP arasındaki en güçlü bağlardan birisiydi”

Mustafa Hayrullahoğlu’nun (Deniz yoldaş) arkadaş ve yoldaşı, TKP MK eski üyelerinden Ömer Ağın bugün Kürt Özgürlük Hareketi içerisinde mücadelesini sürdürüyor. Kendisiyle Deniz Yoldaşın katledilmesi üzerine canlı bir tanık olarak söyleştik.

Politika: Sayın Ağın, röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için öncelikle teşekkür ediyoruz. Hoş geldiniz.

Hoş bulduk. Başarılar diliyorum.

Politika: Mustafa Hayrullahoğlu (Deniz Yoldaş) ile aynı memleketli, Diyarbakırlısınız, hem de TKP Merkez Komitesi’nde beraber çalıştınız. M. Hayrullahoğlu ile ilgili ilk somut söz olarak; bize kişiliğini kısaca anlatırmısınız?

Ömer AğınBelki hayatımın en zor sorularından birisi ile karşılaşıyorum. Deniz yoldaşla ilgili anlatılacak o kadar çok şey var ki. Kendi açımdan bu soruya yanıt verirken nereden başlamak gerektiği sorunu var. Bilinmesi gereken çok yönü var. Ben Mustafa ile aynı memlekettenim, Diyarbakırlıyız, Kürdüz. Lise döneminde de uzaktan birbirimizi tanıyorduk, ayrı liselere gidiyorduk. İnsani ve politik anlamda arkadaşlığımız İstanbul’da başladı. Diyarbakır yurdunda kalıyorduk. Yurt, Kürdistan’nın hatta Türkiye’nin en devrimci yurtlarından biriydi. Sadece Diyarbakırlılarla sınırlı bir yurt değildi. Devrimci mücadelenin bütün fraksiyonlarının mücadele noktalarından biriydi. Öğrenci hareketinden devrimci gençler sık sık gelip giderdi. Mesela Deniz Gezmiş gelirdi. Bütün devrimci gençleri barındırıyordu bu yurt. Mustafa 1967’nin sonlarında, ben de 1968’de İstanbul’a gelmiştik. Her ikimiz de aynı yurtta kalıyor ve arkadaşlığımız devrimci çerçeve içindeydi. Devrimci kuşaklar içinde ciddi politik, ideolojik ayrışmanın olmadığı bir dönemdi. Gençlik hareketi içinde FKF, DEV-GENÇ, DDKO (Doğu Devrimci Kültür Ocakları) kuruldu. Biz DDKO kuruluşuna bütünüyle tanıklık ettik. Hepimiz Türkiye İşçi Partisi TİP üyesiydik, TİP Eminönü ilçesine bağlıydık. Süreci organize eden, katkı veren insanlardandık. Mustafa daha politik bir noktadaydı. Öğrenci gençliğin politize olmaya başladığı ve Marksizm’le tanıştığı bu dönemde işçi hareketi de yükselmeye başlamıştı. Gelişen süreçte rejimin baskılarına karşı çıkan bir gençlik hareketi ortaya çıktı. Denizler, Mahirler, Kaypakkayalar gibi... Burada Deniz yoldaş, Sovyet yanlısı bir politik hat izledi. Deniz yoldaş aktif politika yürütüyordu. Derken 12 Mart geldi ve yasaklar arttı. Legal örgütlerin dağıldığı bir dönemde yeniden illegal bir uğraş içine girmiştik. Deniz yoldaş Kürt gençliği içinde sevilen ve sayılan bir isimdi. Sosyalist Mücadele Birliği adına örgütlenme ve Kürdistan’la ilişki kuran bir iki arkadaştan birisiydi. Deniz yoldaşın en dikkat çeken temel özelliği, kararlı, mücadeleci ve alçakgönüllü kişiliğiydi.

Politika: Pekala, o dönemde siyasal mücadele ve pratik, TKP Merkez Komitesi’nde sizi bir araya getirdi. Merkez Komitesi’ndeki çalışmalarda Mustafa Hayrullahoğlu yoldaşla anılarınızdan bahseder misiniz?

O günlerde Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin (SBKP) politik hattına bağlı olduğumuzdan ve Türkiye Komünist Partisi’ne bağlanmanın gerekliliğine inandığımızdan tekrar TKP içinde bir araya geldik ve illegal çalışmaya başladık. Parti içinde Deniz yoldaş, Şeref, ben ve bir kaç yoldaş daha Kürt olarak yer aldık. Doğu ile – ruh hali anlaşılsın diye “doğu” diyorum– yani Kürdistan’la TKP arasında biz ilişki kurduk. 1974’e kadar ki dönem aslında işçi kesimi ile de ciddi örgütsel ilişkiler kurduğumuz dönemdir. TKP’nin nüvesini oluşturan 12 Mart sonrası, İstanbul’daki ilk işçi örgütlenmeleri, fabrika örgütlenme ve direnişleri bu dönemde bizlerin çalışması ile gerçekleşti. Birbirimize tecrübelerimizi aktarıyorduk. Deniz yoldaşın bu dönemdeki mücadelesi onu olgunlaştırdı. Deniz yoldaşın, Kürt gençliğinin örgütlenmesinde ciddi katkıları vardı. İstanbul’da İYÖKD, İstanbul Yüksek Öğrenim Derneği kuruldu ve içinde çalışmaya başladık. Deniz yoldaşla mücadele alanlarımız ayrıldı. Deniz yoldaş işçi kesimleri içinde sınıf çalışmalarına, biz ise öğrenci gençlik ve Kürdistan bölgesine yöneldik. İGD’nin kuruluş süreci ve İstanbul’da örgütlenen Kürt öğrenciler vasıtasıyla, onların bazılarının Kürdistan’a kaydırılmasıyla Kürdistan örgütlenmesinin başlaması. Şeref Yıldız’ın, 12 Eylül’den sonra yurtdışına çıkmasıyla Kürdistan Yöre Komitesi Sekreterliğini ben devraldım. Deniz yoldaş İstanbul İl Sekreteri olarak görevine devam etti. Bizler, hepimiz, 1974’te yakın tarihlerde partili olduk. 1981 Merkez Komitesi Plenumundan itibaren Deniz yoldaş ile partili olarak bire bir beraber çalışma olanağı bulduk. Deniz yoldaşın Türkiye Komünist Partisi’ne, örgüte en önemli katkısı, kariyerizmden uzak, mütevazi ancak bir o kadar da mücadeleci kişiliğiydi. Politik dik duruşunun, önündeki engellerin kalkması adına çok emeği vardır. Hiç göz önünde olmamasına rağmen, polisin en çok aradığı ve ele geçirmeye çalıştığı insanlardan biriydi.

Politika: Sizce, Mustafa Hayrullahoğlu’nun yakalanması nasıl gerçekleşti, daha doğrusu nasıl mümkün oldu?

Deniz yoldaşın Türkiye’de çok ciddi arandığı ve geldiğinde yakalanma ihtimali çok yüksekti. Parti yönetiminin bu konuda uyarıldığını bizzat uyaran yoldaştan öğrendim. Parti merkezinin, uyarıları dikkate aldığını ve gerekli önlemlere başvurduğunu söylemek mümkün değildir, örgütsel tedbirleri alamadık. Az önce sözünü ettiğim 1981 Merkez Komitesi Plenumundan sonra Politbüro ve Merkez Komitesi üyelerinden bazılarının Türkiye’ye dönme kararı alındı. Altı ay yurt dışında kalmış ve parti örgütlenmesinin büyük operasyonlardan sonra tekrar nasıl örgütleneceğini tartışmış, eğitimlerden geçmiştik. Türkiye’ye önce biz döndük. Mustafa daha sonra döndü. Biz, Türkiye Parti Komitesi olarak üç yoldaş beraber çalıştık. Adil Demirci, Cihan Şenoğuz ve ben. Döndükten muhtemelen bir, bir buçuk sene sonra üçümüz de yakalandık. Mustafa bizden sonra yakalandı. Bizim de, Mustafa’nın yakalanması da bir tesadüf değildir. Bu işin içinde parti içi bir polis operasyonu olduğuna kanaat getirdik. Çünkü gerek bizim gerekse daha sonra Mustafa’nın ülkeye döneceğini bilen ülkeden iki yoldaş vardı. Yurtdışından da bilgi sızması mümkün değildi. Sızdı ise de polis bağlantısı var demektir. Çok sonraları, dönemin partimizin Genel Sekreteri Kutlu yoldaş (Nabi Yağcı) ile yaptığımız görüşmeler de, kendisi de aynı fikirde olduğunu dile getirdi. Deniz yoldaşın yakalanması sıradan bir müdahale değildir. Mücadelenin en direngen dinamiklerinden biri Deniz yoldaştı. Bir yandan işçi sınıfı içinde mücadele alanı yaratırken diğer yandan Kürdistan ile TKP arasındaki en güçlü bağlardan birisiydi.

Burada bir anektod eklemek istiyorum. Ben o sırada Diyarbakır cezaevindeydim. Diyarbakır’da koşullar çok ağırdı. Cezaevinde olmamıza rağmen akıllarına estiği zaman bizi sorguya ve işkenceye alıyorlardı. İşte, yine öyle bir anda sorgu yapan subay bana “arkadaşın Mustafa artık sigara içemeyecek” dedi. Benim tepkimi ölçmek istiyorlardı. Cevap vermedim, anlamamazlıktan geldim. Bunun üzerine “Mustafa yoldaşın artık hiç bir zaman sigara içemeyecek” dedi. O zaman öldürüldüğünü anladım ve yüreğimi büyük bir acı kapladı. Ama bunu onlara belli edemezdim, etmemem gerekiyordu.

Politika: Sizce Mustafa Hayrullahoğlu yaşasaydı bugün nerede olurdu?

1920’de kurulan Cumhuriyet hükümetlerinin, Kemalist burjuvazinin, tarihsel olarak işçi sınıfı üzerindeki baskı ve sömürüsü ile başta kendisi gibi Kürtler dahil, tüm ezilen, sömürülen, katledilen halkların kurtuluşu için kaldığı yerden mücadeleye bir komünist olarak devam ederdi. Onun komünist, devrimci kişiliği unutulmayacaktır. Tekrarlıyorum, Mustafa’nın, Deniz yoldaşın ölümü sıradan bir ölüm değildir, parti açısından kaybı da sıradan bir kayıp olmamıştır. Deniz yoldaş, -belki o dönemlerde teorik olarak hiç birimiz tam yeterli olmasak da- işçi sınıfının yükselen mücadelesi ve Kürdistan’ın özgürlük mücadelesinin bir arada yürütülmesinde en öncü isimlerden biriydi. Bugün yaşasaydı aynı yerde dururdu. Onun devrimci duruşu ve kişiliği, Türkiye ve Kürdistan komünistleri için büyük örneklerden biridir.

Politika: Sayın Ömer Ağın, Mustafa Hayrullahoğlu ile pek çok yaşanılmışlığınızı, tanıklıklarınızı, anılarınızı bizimle paylaştığınız için tekrar teşekkür ediyoruz. 34 yıl sonra tekrar yayın hayatına “merhaba” diyen Politika Gazetesi’nin ilk sayısında bu röportajla yer aldınız. Son sözü size bırakalım bu “merhaba”da...

İlk sayınızda yer almaktan ben de memnuniyet duydum, benim açımdan onurdur. Devrimci – demokratik kamuoyunda sesinizin ve soluğunuzun daim olmasını diler, devrimci dayanışmayı ben de borç bilirim. Her zaman yanınızda olacağımı bu vesileyle bir kez daha belirtmeliyim.


Konuyla ilişkili diğer makaleler