Tsitsekun’un 151. Yılında...

Tsitsekun’un 151. Yılında...

Bu sayımızda; tam da 21 Mayıs 1864 Çerkes Soykırımı’nın 151. yılında, Jıneps Gazetesi’ne misafir olduk ve söyleştik. Sizlerle paylaşıyoruz.

Politika: Gazetenizin yayın hayatına girişi ve nedenlerini açıklar mısınız?

Yaşar Güven: Tabii. Kısa ve öz anlatmaya çalışayım. 10 yıldır biz yayındayız. 2005 yılı aralık ayında ilk sayımızı çıkardık. Ondan sonra da devam etti. Şöyle bir tespitle yayın çıktı. Biliyorsunuz Çerkesler sürgün bir halk, yaşadıkları soykırım sonucunda Osmanlı topraklarına sürgün edilmişler. Yaşadıkları topraklarda da bir arada değiller. 800 civarında yerleşim yerinde, dağınık bir şekilde yaşıyorlar. Dağınık yaşayan, kültürel değerlerini yitiren, yitirmeye başlayan ya da asimilasyona açık bir halk ve aynı zamanda da beraber yaşadığı halklarla da iletişimi tam olarak kurulamamış bir halk. Bu tabii ki de devlet politikaları vs. halkın özeli, nasıl tanımlarsanız. Ama bir takım eksiklikler var. O eksiklikleri icazetsiz, minnetsiz, bağımsız bir duruşla bir iletişim kanalı üzerinden gidebilir miyiz kaygısıyla yola çıktık. Biz gazeteyi düşündük. Bu radyo ya da başka bir şey de olabilirdi. Dergi olabilirdi. Bu gazete ile biz, hakikaten Çerkeslerde mevcut olan birikimi bu coğrafyaya anlatmaya ve bu coğrafyadaki diğer halkların gerçeklerini de Çerkeslere anlatmaya bir köprü olmaya çalıştık. Bir kimlik bazında baktığınızda da ihtiyacı olan şey demokrasi, daha fazla demokrasiydi. Eksen olarak da, yayın kurulunun aldığı ilkelere baktığınızda çok basit, temel birşey söyleyebilirim; Türkiye’nin demokratikleşmesi üzerinden kurgulanan bir yayın politikamız oldu. Türkiye gerçeklerini de yansıtmaya çalıştık ve en büyük sıkıntımız da bu gerçekleri yansıtırken Çerkes kamuoyundan aldığımız tepkiler oldu. Ama Türkiye’nin demokrat, devrimci kamuoyu tarafında ise kabul gören ve hani Çerkes denilince, bir başvuru kaynağı haline geldi zaman içinde. Demokratik ve kültürel gelişmeyi, Çerkesler de dahil, salt bir etnik grubun değil, tüm Türkiye Halklarının ortak ihtiyacıdır temelinde algıladık ve herkes için ve herkesle beraber olmak adına bir adım attık.

Politika: Çerkes Soykırımı (Tsitsekun) ile ilgili öne çıkarmak istediğiniz vurgular var mı? Soykırımın tanınması yönünde ne tür eylemselliklere gereksinim olduğunu düşünüyorsunuz?

Jıneps GazetesiYaşar Güven: Şöyle aktarayım. Soykırım meselesi de bir süre önce tartışıldı. Gerek Çerkes zihin haritasında yerini alması gerekse dünya kamuoyuna açıklanır olması bir hayli zaman aldı. Önce göç üzerinden bir yürüdük. Sonra usul usul sürgün lafları söylemeye başladık. Sonra da bunun bir soykırım olduğunu dillendirmeye çalıştık. Soykırım gerçeğinin, Ermeni ya da Yahudi soykırımını ele alırsak, dünyanın tanıdığı bir soykırımdır. Mesela Almanya, Willy Brandt’ın diz çöküp özür dilemesinden sonra Polonya’da, tazmini dahil olmak üzere resmi anlamda gereğini yaptığı için sıkıntı yok. Zaman zaman bir takım ülkelerde, Kızılderililere karşı ABD, Aborjinlere karşı Avustralya gibi özür hareketlerine giriyorlar. Olimpiyatlar ya da başka nedenlerden ötürü. Ermeni soykırımı meselesindeki gelişmeleri biliyoruz. Dünyada bu konuda şimdi elle tutulur şeyler yapıldı. Türkiye’de ise kabul ediliyor olmasına rağmen, devlet-parlamento düzeyinde sıkıntılar sürüyor. Ermeni soykırımının dünya kamuoyu tarafından kabul ediliyor olması çok daha değerlidir. Devletler de politik olmayan nedenlerden ötürü bunu kabul ettiğinde değerli olacaktır. Yani bir iktidarın kabul ettiği diğerinin soru işaretli baktığı bir durum pek hoş değil. Çerkes soykırımında da benzer bir durum var. Bir kere, Türkiyeli Çerkeslere bu anlamda ciddi görev düşüyor. Çünkü en kalabalık olduğumuz ve en fazla birikimin olduğu yer aslında bu coğrafya. Kafkasya’dan da buraya gelip bir takım derlemeler yapıyorlar. Biliyoruz bunu. Böyle bir birikimin olduğu yerden yükselecek sesin, dünya kamuoyunda da karşılık bulacağına inanıyoruz. Çok zor, zahmetli bir yol olduğunu biliyoruz. Hiç yarıştırmadan, halkların yaşadığı acılar ortak acılarımızdır inanışından yola çıkarak biz de kendi gerçeklerimizi ortaya koymaya çalışıyoruz.

Bu olayın, demokratik sokak eylemleri dışında kamuoyu ile paylaşılmasının önemli olması sebebiyle 1993 yılında ilk kez Kefken’de bir anma düzenledik. Yoksa Çerkesler kapalı, kendi içinde, bunu çok dillendirmeyen bir halktı. Kamuoyu ile paylaşmadan da bu gerçeği anlatamazsınız. Sonra Salacak, Beşiktaş derken Taksim eylemleri başladı. Çünkü nereden bakarsak bakalım bu işin, Çarlık Rusya’sının mirasını devralan muhatabı Rusya Federasyonu’dur. Bu çerçeve de bu tür eylemlerin bir önemi var idi. Devam da edecektir. Yanısıra bu soykırımın, akademik çevrelerde, aydın çevrelerde dillendiriliyor olması, özellikle Çerkesler dışındaki insanlar tarafından dillendirilmesi ve ortaya getirilmesi ki Ermeni soykırımında biraz ben bunu da gözlemleyebiliyorum. Böyle olduğunda değerli oluyor. Örneğin Rus aydınlarının, Tamara Polovinkina gibi insanların ortaya çıkıp “Bu bir soykırımdır.” demesi, Rus parlamentosu Duma’nın alacağı karardan bana göre çok daha değerli. O mirası kabul eden insan ya da insanlar yığını olacak karşımızda. Daha çok artık entelektüel düzeyde, bilimsel düzeyde, akademik çevrelerde, bu işin kamuoyuna daha fazla maledilebilmesi anlamında yer alması çalışmalarının sürdürülmesi gerekiyor. Bunun içinse her dilden soykırımın anlatılması gerekiyor.

Politika: Başkan Putin’in, çeşitli nedenlerle Çarlık Rusya’sı döneminde ülkeyi terkeden vatandaşlara tekrar davette bulunarak vatandaşlık vereceğini belirtmesi hakkında neler söylemek istersiniz?

Yaşar Güven: Putin bunu Çerkesleri düşünerek yapmadı. Hatta, Rus olmayan halkları düşünerek yapmadı. Bu çok açık. Çünkü çok ağır şartlar var, Rusça bilmek gibi. 5 yıla yayılan, 6 ayda bir giriş çıkış yapmak gibi gibi. Şimdi Çerkeslerin buradan bakış açısı böyle bir şey değil. 1997’de Birleşmiş Milletler Temsil Edilmeyen Uluslar ve Halklar Örgütü (UNPO)’nün aldığı karar gibidir. O karar da açık seçik Çerkeslerin soykırıma uğradığı, sürgün edildiği, tarihsel vatanlarına geri dönüş hakkının olduğu gibi koşulsuz bir haktan söz ediyorum. Bu yazılıdır. Hatta Rusya Federasyonu ve Çerkeslerin yaşadığı ülkelere de çağrı yapıyor UNPO, çifte vatandaşlık da haklarıdır diyor. Putin’in çağrısı, 2. Dünya Savaşı döneminde savrulmuş olan ve kendisine sorun çıkarmayacak olan -başta Ruslar tabii ki.- halklaradır. Genç nüfus ihtiyacı da var bu kararda.

Politika: Gürcistan, Çerkes soykırımını tanıyan tek ülke. Ama bu karar içinde bir ironiyi de barındırıyor. Abhazya ve Güney Osetya’yı yalnızlaştırma girişimi olarak değerlendirebilir miyiz?

24 Mayıs 1864, Tsitsekun'un 151. yıldönümüYaşar Güven: Düşmanına bir tavır alış var. Rusya Federasyonu’na senin elinde Çerkes kanı var derken, Abhaz ve Osetlere saldırabiliyor. Tamamen politik bir manevra. Gürcü çok arkadaşımız var. Kültürel özellikleri açısından çok benzeşiyoruz da. Gürcistan’ın aslında Kafkasya’nın bir örneği olduğunu biliyoruz. Orada yaşayan pek çok halk var. Çeçen, Laz, Acara, Abhaz, Adige gibi. Çok renkli bir coğrafya. Sovyetler Birliği dağıldığında konuşurken, bir şeyi hayal etmiştim. Gürcistan örnek ülke olabilirdi Kafkasya’da. bağımsız cumhuriyet olan Abhazya, Güney Osetya ve Acarya’ya seslenebilirdi. “Buyrun gelin, eşitler olarak masanın etrafına oturalım. Federasyon, konfederasyon hiç önemli değil” diyebilecekken bir çeşit milliyetçiliğe soyundu. Emperyal anlayışa devam ederek bu cumhuriyetlere saldırdı. Sovyetlerin kuruluşunda aslında çok güzel adımların atıldığını biliyoruz. Dili konuşan insanları, pozitif ayrımcılıklar uygulanarak, %20’lik bir nüfusa parlamentoda çoğunluklar verilerek, halkları korumaya yönelik anlayışlar geliştiriliyordu. O anlayışlar da Sovyet dönemi dahil süreç içinde terkedildi. Dağılma sonrasında da emperyal anlayış Kafkasya’da aynen devam ediyor. Emperyal oyunlardan sıyrılıp, inisayatif kullanıp, biz de bir şeyler yapabilir miyiz yönünde mücadeleyi de sürdürmek gerektiğine inanıyorum.

Politika: Sizce Abhazya, Çerkeslere neden vatandaşlık vermiyor?

Yaşar Güven: Bir seyahatimizde doğrudan başvuru yaptım. Orada bize bir şey söylenmedi. Daha sonra açıklamasını şöyle yaptılar: “Rusya Federasyonu’na bağlı diğer Adige Cumhuriyetleri kendi vatandaşlarını korumalı” düşüncesinden hareket edildiğini bildirdiler. Bana çok inandırıcı gelmiyor. Bu bölgede yoğunluklu bir çaba olacaksa Adigelerin de katkısıyla olacaktır. Burada kullanılan inisiyatifin doğru olmadığına inanıyorum. Bu bir ayrımcılık da. Biz kardeşler olarak görüyoruz kendimizi. Çerkes dendiğinde hiç birimizi ayırmıyorum. Aynı acılardan geçtik ve bir arada davranabiliriz. Abhazya’da ki savaşın komutanlarından biri de Adıge idi mesela. İbrahim Yağan. Rusya Federasyonu-Çerkesya arasındaki soykırım gerginliği, Abhazya’nın Rusya Federasyonu ile ilişkilerini etkiler düşüncesinin ağır bastığını düşünüyorum bu kararda. Ya da Rusya Federasyonu’nun baskısı da olabilir. Kabul edilebilir bulmuyorum.

Politika: Çerkesler neden dağınık?

Yaşar Güven: Neden dağınığız? Bunu, Türkiye’deki sosyalist hareketler de dağınıktı. Kürtler de bir zamanlar şöyleydi vs. gibi nedenlerle açıklamak istemiyorum. Biz geçmişten ders çıkarmak, tarihe bakmak gibi bir iradeye sahip değil miyiz? Aynı şeyleri düşünmek zorunda değiliz ancak, bizim bir yol haritamız olabilir. Bu yol haritasında olası bir yol ayrımına kadar beraber katedebileceğimiz çok uzun mesafeler olabileceği gerçeğini bizim görmemiz gerekir. Yürüyeceğimiz çok uzun bir mesafe var. Biz buna rağmen, kendi küçük kalelerimizde mutlu mesut oturuyoruz. Bir şeyler yapmaya çalışıyoruz ama böyle davrandığınızda bir, kamuoyu sizi dikkate almaz. İki, siz kendinizi ifade ederken zorlanırsınız. May21 bu anlamda birlikte hareket edebilmeyi sağlayan bir insiyatif olarak hiç olmazsa 21 Mayıs’ta ortak bir sesi çıkarabilmeyi hedefledi, iyi de oldu. Çerkeslerin iradi bir hareket göstermesi gerekiyordu. Burda ayrılacak, kimliğinden çok uzak kalmış insanlar vardır. Milliyetçi çevrelerde, güce yaslanma eğiliminde insanlar olabilir. İktidarlara muhalif tavır gösteremeyecekler de olabilir. Bunlar ayrı ve kendi kulvarlarında yürüsün. Ancak geriye kalan çok geniş bir çevre var. Bunların yol haritası uzun ve birlikte bir şeyler yapabiliriz.

Politika: Gelişen süreçte Kürt Özgürlük Hareketi’nin ve Kürt siyasetinin, demokratik özerklikle dillendirdiği talepler ve bu talepler çerçevesinde yürütmüş olduğu mücadelenin, Çerkeslerin kendi kimlik, anadil ve yaşam hakkı istençlerini yükselten bir etkisi oldu mu?

Yaşar Güven: Elbette. Kürt halkının mücadelesinin bu yönde bir etkiye yol açtığını hiç bir halk inkar edemez. Kültürün en başat taşıyıcısı anadildir. Fakat resmi tarihin ve devlet tezlerinin getirdiği bir şey var. Anadil adeta bölücülükle, terörle eşitlendiği için insanlar, “Biz anadilimizi istiyoruz ama onlar gibi değil” gibi ironik laflar ediyorlar. Kimler gibi değil? Kürtler gibi değil. Oysaki senin anadil lafını söyleyebiliyor olmanın altında yatan gerçektir Kürtler. Devlet ve medya baskısı Çerkesleri bu lafı da söyler konuma getiriyor. İç acıtıyor böyle bir şey. Kürt realitesi, Türkiye’de bir çok şeyi değiştirdi. Bütün Türkiye halklarının mücadelesi ortak olmalıdır.

Politika: Bugün Türkiye’de Çerkes/ Abhaz dilleri ne durumda?

Yaşar Güven: Vahim. Bu ülke bir anadile mezar oldu. Vubıh dili. 1992 yılında son Vubıh olarak anılan Tevfik Esenç’i yitirdik. Seçmeli dersler bir aldatmacadır. Eğitim-Sen anadile dair araştırmalar yapmış, dünyadan örnekler vermişti. Anadil konusu yerel yönetimlerin inisiyatifinde yürüyor birçok ülkede. UNESCO’nun araştırmasında bizim dillerimiz, kaybolmakta olan diller arasındadır ne yazık ki. Şu an anavatanlardaki durum da çok iç açıcı değil. Türkiye’nin kimlikleri olağan şüpheli olmaktan çıkarması gerekir çözüm için. 90 yıllık cumhuriyet tarihinde bu denli ezilen halkların birden ayağa kalkmasını beklemiyoruz ve zaman alacak. Pek haz etmediğim bir sözcük ama, pozitif ayrımcılıklarla olacak bir şey. Bütün halkların anadile sahip çıkması gerekiyor.

Politika:HDK/HDP sürecinde konumlanışınızı ve seçim süreci ile ilgili değerlendirmenizi alabilir miyiz?

Yaşar Güven: Çerkes haklarını seçim bildirgesinde, tüzüğünde dillendiren, laf ola beri gele değil de halkların özelinde sorunlarına değinebilen siyasi hareketlerle bir arada durulabileceğine inandık hep. Çerkeslerin, Lazların, Kürtlerin... tek başına bu işi çözümleyemeyeceğine inançla hareket ettik ve Kürtler’de HDK sürecinde, “Bu iş Türkiye halkları ile bütünleşmeden olmaz.” diyerek tüm demokrat, sosyalist kamuoyuna, bütün halklar, inançlar ve kimliklerin bir arada durma geleneğidir HDK dediler. Bu yapı bize diyor ki; “Kendin gibi gel.” Diğer partilerin tümündeki anlayış aksidir.

Mesela bir Çerkes nasıl MHP’li olabilir? Sen “Türksün” diyor. Bizimki de kabul ediyor. O zaman kimliğinden muafsın sen. Siyaseten tavır alacaksan ve kimliğin adına hareket edeceksen, politika yapılabilecek bir tek alan var şu an. O da HDP. Taleplerimiz bugün HDP tarafından çıkarılan seçim bildirgelerinde yer alıyor. Bizim haklarımıza sahip çıkıyor. Çok açık. Gazete olarak söyleşiler yaptık. CHP Mehmet Bekaroğlu’nu işaret etti. HDP ise Selahattin Demirtaş’ı işaret etti. Aynı soruları sorduk. Abhazya’ya doğrudan ulaşım, Abhazya’nın bağımsızlığının tanınması, soykırımın kabulü gibi... Bu taleplere sadece HDP yer verdi. AKP ise söyleşi teklifimize olumlu yanıt vermedi. Biz de Çerkeslere dönüp diyoruz ki: “Lütfen ezberlerinizi bozun.”

Politika: Röportajımızın sonunda söylemek istediğiniz son sözlerinizi alalım mı?

Yaşar Güven: Öncelikle bulunduğum yerden baktığımda, güzel görünen ve ben bunu okuyabilirim dedirten Politika Gazetesi’ne, şahsınızda teşekkür ederim. Son bir sözüm olsun:

Çerkesler, Türkiye ve dünya renkliliği içinde yer almak istiyorlar. Ne eksik ne fazla, bütün diğer halklar kadar...

Biz de Politika Gazetesi olarak Jıneps Gazetesi Yayın Kurulu Üyesi Yaşar Güven’e röportaj için teşekkürlerimizi iletirken, 21 Mayıs 1864 Soykırımı’nın mağduru olan Çerkes/Abhaz halklarının mücadelesinde yanlarında olduğumuzu bildiriyoruz.


Konuyla ilişkili diğer makaleler