Halkların Demokratik Kongresi 6. Genel Kurulu Sonuç Bildirgesi

Halkların Demokratik Kongresi 6. Genel Kurulu Sonuç Bildirgesi

Halkların Demokratik Kongresi - HDK40 ilden 600’e yakın delegenin katılımıyla 23 Ocak 2016’da Ankara’da bir araya gelen Halkların Demokratik Kongresi (HDK) 6. Olağan Genel Kurulu, iki Genel Kurul arasında gerçekleştirdiği ve Faaliyet Raporu’nda sunulan çalışma ve etkinlikleriyle, gündemindeki siyasal ve örgütsel

konuları, Türkiye ve Kürdistan’da ve Ortadoğu ile genel olarak dünyadaki gelişmeleri halklarımızın demokrasi, barış ve özgürlük mücadelesi ışığında HDK’nin yeninden inşası hedefiyle değerlendirmiş ve aşağıdaki sonuçlarda ortaklaşmıştır.

1. Halklarımızın iradesini hiçe sayarak 1 Kasım “silahlı seçim”leriyle iktidara el koyan Saray darbesinin Türkiye ve Kürdistan’ı bir faşist diktatörlüğe sürüklemekte olduğunu saptayan HDK Genel Kurulu, halklarımızın süregiden darbe rejimi ve yeniden başlatılan savaşa karşı muhalefetinin, yaşam ve çalışma alanlarında, taban hareketleri çevresinde birleştirilmesi ve bir demokrasi cephesinin aşağıdan yukarıya doğru ve toplumsal mücadeleler zemininde örülmesini öncelikli görevi olarak görür. Bu doğrultuda, Türkiye ve Kürdistan’ın bütün demokrasi ve barış güçlerini, anti faşist dinamiklerini, sendikaları, emek ve meslek örgütlerini, yurttaş inisiyatiflerini, kadın ve gençlik hareketlerini bir demokrasi cephesini birlikte ve acilen inşaya çağırır.

2. HDK Genel Kurulu, Kürdistan’da ağır sivil kayıplarla süregiden çatışma ve savaşın asli sorumlusunun “çatışmasızlık” dönemini Kürt sorununa “barışçı çözüm” getirmek ve çözümün gerektirdiği demokratik düzenlemeleri gerçekleştirmek yerine Kürt halkına yönelik soykırım hazırlıkları için istismar eden AKP Hükümeti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan olduğunu saptar.

15 bin Kürt’ün imhası ve 300 bin Kürt’ün göç ettirilmesi pahasına özgürlük hareketinin tabanının tasfiyesini hedefleyen “Çöktürme Harekatı”nın öngörüldüğü şekilde ilerleyişi Kürt halkının direnişiyle, ağır yıkımlar ve insani kayıplar pahasına birçok ilçede büyük ölçüde durdurulmuş olmakla birlikte, yaygın halk muhalefetinin var olduğu iller ve ilçeler halen askeri kuşatma ve saldırı tehdidi altındadır. Savaş bölgesi dışındaki halklarımız ise, Kürt halkına yönelik savaşa rıza sunmaları için ağır baskılar, ifade özgürlüğü kısıtlamaları ve mutlak bir medya kontrolü altında yalanlarla kuşatılmaktadır. Savaşın gitgide yayılma eğilimi gösterdiğini, halklarımız arasında güvensizlik, nefret ve kin duygularının yükselmekte, toplumsal dayanışmanın zayıflamakta olduğunu gözlemleyen HDK Genel Kurulu, tüm demokrasi, emek ve barış güçlerini, STK’ları, yurttaş girişimlerini, demokratik örgütleri, aydınları, sendika ve meslek odalarını, siyasi partileri, akademik çevreleri ve vicdan sahibi bütün yurttaşları barış içinde yaşama hakkını güvence altına alacak demokratik, eşitlikçi ve özgürlükçü yeni bir anayasa kampanyası da dahil bütün yöntemleri değerlendirerek barış için acilen seferber olmaya, barış dilinin ve söyleminin medya ve kamusal alana hakim kılınması için seferber olmaya çağırır.

3. Darbe rejiminin baskıları ve halkın direnişiyle oluşan yeni güç dengesinin Türkiye’yi hem aşağıdan hem yukarıdan bir siyasal rejim değişikliğine zorladığını saptayan HDK Genel Kurulu, bu süreçte halklarımızın demokratik, özgürlükçü, eşitlikçi, çoğulcu, özyönetimci, sosyal ve ekolojik bir Anayasa için mücadele hedefiyle harekete geçmesi;bir demokratik Anayasa hareketinin oluşması ve Anayasa yapım sürecinde belirleyici rol oynaması için en küçük birimlerden başlayarak etkin çaba içinde olacaktır. Bununla birlikte HDK Genel Kurulu, Kürdistan kentlerinde savaş ve çatışma sürerken; temel hakların tamamı ayaklar altındayken, medya ağır baskılar altında ve iletişim ortamları Saray muhaliflerine kapatılmışken özgürlükçü, eşitlikçi, demokratik ve özyönetimci bir Anayasa tartışması yapılamayacağına dikkat çeker. HDK Genel Kurulu, Anayasa çalışmalarının başlayabilmesi için, Kürt halkına karşı sürdürüle gelen kıyıcı savaşa son verilmesi, bütün askeri ve polisiye uygulamalar ve savaş halinin sona erdirilmesi, karşılıklı çatışmasızlığın güvence altına alınması ve halklarımızın Anayasal taleplerini dile getirmelerinin önündeki bütün engellerin ortadan kaldırılması konusunda kararlı bir çalışma içinde olacaktır.

4. HDK Genel Kurulu Türkiye’nin bir demokratik cumhuriyete dönüşümünün ancak mevcut aşırı merkeziyetçi, bürokratik, militarist, baskıcı, cinsiyetçi, tekçi, asimilasyoncu, pahalı, kaynak yutan ve Türkiye halklarının özgür yaşama arzularını karşılayamayan devlet yapısının yerel dinamikleri önceleyen, statü taleplerini gören, kaynak ve yetki dağıtım gücünü yerellerle paylaşan demokratik özerklik ilkesini temel alarak gerçekleştirilebileceği gerçeğinden hareketle DTK’nın 26-27 Aralık günlerinde Diyarbakır’da gerçekleştirdiği Olağanüstü Genel Kurul’da açıkladığı “Özyönetim Deklarasyonu”nu Türkiye’nin bir demokratik cumhuriyete dönüşümü ve Kürt sorununun barışçı çözümü doğrultusunda çok önemli ve yol açıcı bir teklif olarak selamlar ve sahiplenir; bu bağlamda Kürt halkının demokratik özerklik ve özyönetim ilanlarını ve bunları izleyen mücadeleleri Türkiye’nin genel demokratik dönüşümü için somut imkanlar olarak değerlendirir. HDK Genel Kurulu, bütün bileşenlerini Türkiye’nin batısındaki, toplumsal, politik, kültürel, demografik, kentsel ve ekonomik koşullara özgü özyönetim modellerini tartışmak ve kararlaştırmak üzere en kısa sürede konferanslar ve çalıştaylar düzenlemeye ve bu çalışmaların sonuçlarına dayalı olarak mümkün olan her zeminde halkın kendi kendisini yönetme mekanizmalarını harekete geçirerek cumhuriyetin demokratik bir dönüşümle yerelden ve yeniden kuruluşu hedefiyle mücadeleye çağırır.

5. HDK Genel Kurulu “Demokratik Suriye/Özerk Rojava” perspektifi dahilinde bütün halkların kendilerini özgürce ifade edecekleri barışçıl, demokratik ve siyasi dönüşüm çerçevesinde Suriye halklarının kendi kaderlerini ellerine alacakları siyasi çözüm girişimlerine destek verir, bu bağlamda Suriye halklarının özgür ortaklık girişimi olan Demokratik Suriye Meclisi’ni (DSM) selamlar. HDK Genel Kurul Rojava Kürdistan’da halkların özgür iradesi üzerinde yükselen çok kimlikli ve çoğulcu kanton yönetimlerini Rojava halklarının meşru temsilcisi olarak tanır; Türkiye’yi Kürt ve Kürdistan düşmanlığına dayalı Suriye siyasetine bütünüyle son vererek, Rojava’nın kendi kaderini tayin hakkına saygı göstermeye; mezhep karşıtlığına dayandırdığı iç savaşı körüklemekten vazgeçmeye ve demokratik çözüm yolunu desteklemeye; Türkiye’deki Suriyeli göçmenlere uluslararası geçerliğe sahip mülteci statüsü tanımaya; Suriyeli göçmenlerin Avrupa’dan uzak tutuldukları bir esir kampı olmak için AB ile utanç verici pazarlıklara girişmek yerine göçmenlerin anavatanlarına dönecekleri koşulları yaratmak için Suriye’nin yeniden kuruluşu doğrultusunda çaba göstermeye çağırır.

6. HDK Genel Kurulu önümüzde açılan yeni toplumsal mücadele döneminde kimlik siyaseti ile sınıf siyasetini birleştiren bir politik hat oluşturmanın, kimlik mücadeleleriyle eş zamanlı olarak emeğin farklı alanlarda kapitalist sömürüye karşı süren mücadelelerinin birleştirilmesi ve örgütlenmesi doğrultusunda harekete geçmenin önemini vurgular. HDK, fabrika ve tarlalarda, okul, hastane, büro ve imalathanelerde süregiden iktisadi ve sosyal mücadeleler kadar, yaşam alanlarında, ulaşım hatlarında süregiden kentsel hak mücadelelerinde; işsiz ve geleceksiz bırakılan gençlerin talepleri doğrultusunda; sermaye saldırılarına karşı ayaklanan köylülerin doğa ve yaşam mücadelesinde, güvencesiz ve sendikasız işçilerin örgütlenme ve güvenceye ulaşma uğraşlarında; kadına yönelik şiddete, çocuklara yönelik şiddet ve istismara karşı verilen mücadelelerde kurucu, kucaklayıcı ve halklarımızı mücadelede birleştiren bir eylem planını hayata geçirecek; Türkiye ve Kürdistan’da halklarımızın eşitlik, özgürlük, adalet mücadelelerinin halk meclisleri üzerinde yükselmesi için HDP, DTK ve DBP ile eşgüdüm ve ortaklık içinde mücadele edecektir.

7. HDK Genel Kurulu, Saray ve AKP diktası tarafından geliştirilen topyekun savaş saldırılarının en temel boyutunun kadınlar ve kadın özgürlük mücadelesi üzerinde uygulandığını tespit eder. Bu yaklaşımdan hareketle, devlet tarafından infaz edilen bütün kadınları selamlayarak; kadınların yaşam hakkı başta olmak üzere, beden, emek ve iradeleri üzerinden geliştirilen her türlü baskı ve sömürü politikalarına karşı, kadın özgürlük çizgisini esas alan bir mücadele anlayışını benimser.


Konuyla ilişkili diğer makaleler