Metal Direnişinin Öğretileri

Metal Direnişinin Öğretileri

DİSK’e üye Birleşik Metal-İş Sendikasının (BM) grev kararlarının Bakanlar Kurulu kararı ile ertelenmesinden sonra Türk-İş’e bağlı Türk Metal Sendikasının (TM) örgütlü olduğu işyerlerinde yükselen işçi direnişi tüm sınıfa umut verdi. Slogan destekçiliğinden uzak durarak, direnişin içindeki yoldaşlarımızın deneyimlerinden yola çıkarak bir değerlendirme yapmanın zamanıdır.

Öncelikle, direnişin ilk hamlesinin Birleşik Metal-İş’ten geldiğinin altını çizelim. Kimi işyerlerini MESS’den kopararak anlaşma yapmaya zorladı. Ancak, sendikal önderliğin bir adım ötesini iyi değerlendiremediğini de hep birlikte gördük. Bakanlar Kurulu kararı ile ertelenen grevleri devam ettirmek isteyen işçileri BM yöneticileri işyerine soktu. Mücadelenin hukuksal zeminde süreceğini anlattı.

Metal işçileri direnişteAncak kısa bir süre sonra, Renault, Tofaş, Coşkunöz, ORS vb... TM’nin örgütlü olduğu bir çok işyerinde Bosch sözleşmesini örnek alarak “tek tip sözleşme yok. Farklı sözleşmeler oluyor. Aynısını biz de istiyoruz’’ diyerek, işçiler direnişe başladı.

İşveren ve TM bunun olanaksız olduğunu işçilere anlatmaya çalıştı... Direnişler fiili grevlere dönüştü.

Bu aşamada işçiler TM’ye tepki duyuyordu. Sendikadan istifa dalgası geldi. “Bütün sendikalar aynı’’ algısı da bir yandan işleniyordu. “İşyeri Komiteleri’’ sendikanın yerine ikame edilmeye çalışıldı. “Toyota Modeli’’ işçiler için bir seçenekmiş gibi sunulmaya çalışıldı.

Renault, 5000’e yaklaşan işçi sayısıyla direnişin motor güçlerinden biriydi. Sendikasızlığı kabul etmediler. Kendi sendikalarını kurmak istediler. Bir dernek bünyesinde kurulan ve “işte sizin bağımsız sendikanız’’ denen yapıya da güven duymadılar.

Bu dönemde TBMM çatısı altında bir hükümetin kurulamıyor olması da siyasi bir belirsizlik yaratıyordu. Yeniden seçim sinyalleri de, işçilerin üstüne sert bir gidişin önündeki engellerden birisiydi.

Metal İşçilerinin Direnişini Üç Büyük Fabrikanın Deneyimi ile Değerlendirelim;

RENAULT MAİS:

Direnişin temel dayanağı Bosch sözleşmesinin kendi işyerlerinde de uygulanması talebiydi. Direnişin ilerleyen günlerinde sendika temsilcilerinin işçiler tarafından seçilmesi talebi de öne çıktı.

Reno direnişinin yükünü büyük ölçüde işçilerin kendi aralarından belirledikleri temsilciler üstlendi. Temsilciler, gönüllülük esasına göre öne çıktılar. Direnişteki işçiler de onlara onay verdi.

Fabrikalardaki direnişlerde, üretimden kaynaklanan zor gücünüz ve sınıf dayanışmanız dışında bir garantiniz yoktur. Bir direnişte sözcü olmak uzun yıllar işsiz kalmayı da göze almak demektir. Bakmakla yükümlü olduğunuz bir aileniz de olduğunda, bu zor bir karardır ve büyük bir özveridir.

Bir süre sonra işverenin, karşı teklifi gündeme geldi. İşçilerin eline geçecek para açısından, senelik olarak pek bir fark yoktu. Ancak işveren saat ücretine zammı kabul etmiyordu.

Bunun üzerine işçiler toplantı yaptılar. Farklı görüşler oluştu. İşçilerin yaklaşık yarısı, işverenin teklifini kabul etmekten yanaydı. Diğer yarısı ise direnişe devam etmek istiyordu.

Kimi sol yapılanmalar da, direnişin devamı için propaganda yapıyor, “kabul edip çalışmaya başlayalım’’ diyenleri ihanetle suçluyordu.

Sınıf bilinci ağır bastı “Direnişe hep beraber çıktık. Ya birlikte işbaşı yaparız, ya da birlikte direniriz’’ dediler. İşbaşı yapmak kararını alanların kararlı olduğu anlaşılınca, birlikte içeri girme önerisi kabul gördü. İşçilerin birliği korunduğu sürece, yeni kazanımlar elde etmenin önü hep açıktı. Birlik bozulursa, kazanmak imkansız olurdu.

Renault Mais işçileri hem TM’yi işyerinden kovdu, Çelik-İş’e geçit vermedi, hem de dernek sendikacılığını reddetti. Kendi şubelerini kurarak Birleşik Metal-İş içinde örgütlenme kararı aldı ve çoğunluğu sağladı.

Bu tutumlarıyla metal işçilerinin direnişindeki en olumlu örneği yarattılar. Turnike Grev diye bir kavramı işçi sınıfının literatürüne soktular.

Renault direnişinin başarısında, işçi sınıfının uluslararası kazanımlarının da önemli bir payı vardı. Renault’un global yönetimi Renault Sözleşmesi adında bir deklarasyon yayınlamış ve işçilerin diledikleri sendikaya üye olabileceğini, buna yönetimin müdahale etmeyeceğini deklare etmişti. Direnişteki işçiler bunu biliyordu ve kendi fabrikalarında bu kurala uyulması gerektiğini yönetime bildirdiler.

Olumlu bir örnek olduğu için, direnişçi işçilerin, işverenle yaptıkları protokolü de görelim;

Anlaşmaya varılan protokol maddeleri şöyle:

  1. Kimse işten atılmayacak
  2. İşçiler aleyhine yapılan şikayetten vazgeçilecek
  3. Tüm çalışanların sendikal özgürlükleri tanınacak
  4. Son toplu iş sözleşmeleri ve çalışanların konuyla ilgili talepleri ile kıdem ve saat ücretleri dikkate alınarak bir ay içinde iyileştirme amacıyla analiz yapılacaktır. Düşük aylık ücret alanlara daha yüksek ve yüksek aylık ücret alanlara daha düşük prim olmak üzere ayrıştırılma yapılacaktır ve iç kategorizasyon sistemindeki geçişleri hızlandırma üzerine çalışılacaktır.
  5. 4 No’lu madde kapsamında yapılacak iyileştirmelere mahsuben 1 hafta içerisinde tüm çalışanlara bin lira avans ödemesi yapılacak.
  6. Her yıl sonunda çalışanlara kalite iş güvenliği ve üretim adetleri hedeflerine bağlı olarak performans primi verilecek olup prim miktarı asgari net 600 TL olacaktır.
  7. İşyerinde çalışan ancak mevcut toplu iş sözleşmesinde dayanışma aidatı ödemek suretiyle yararlanan sendikasız işçilerin serbestçe sözcü seçmeleri halinde, yasal mevzuat çerçevesinde seçilen sözcüler, işçi-işveren arasındaki iletişimi sağlamak amacıyla muhatap kabul edilecekler ve mevcut sözcüler seçime kadar işçi-işveren arasındaki iletişimi sağlamak amacıyla muhatap olacaklardır.
  8. Banka maaş ödemeleri promosyonu olarak çalışanlara net 480 TL prim ödenecek
  9. Oyak Renault süreç içerisinde yaşadığı zararla ilgili çalışanlardan hiçbir talepte bulunmayacak. Aynı şekilde çalışanlar da süreçle ilgili Oyak Renault’dan şikayetçi olmayacak.

TOFAŞ DENEYİMİ:

Tofaş, direnişin güçlü fabrikalarından biriydi. İşçiler TM’den kitlesel olarak istifa etti. Ancak bu istifalar örgütlenirken yerine güçlü bir sendika seçeneği konmadı. “Sendikasızlık’’ işçilere bir seçenek olarak sunuldu. Boşluğu Çelik-İş değerlendirdi ve TM’den istifa eden işçileri üye yazmayı başardı.

Direnişin ilk günlerinde Çelik-iş bir alternatif değildi. Ancak “Harranlılık” diye bir kavram, direnen işçilerin öncüleri arasında da kabul gördü. ‘‘TM’yi de istemiyoruz, başka sendika da istemiyoruz.’’ bu akımın o günlerdeki sloganıydı.

Tofaş direnişi,TM den kaçan işçilerin Çelik-İş’e geçmesiyle sonuçlandı.

Tofaş işçilerinin anlaşması:

Tofaş’ta işveren; işçilerin, Türk Metal Sendikası’nın gitmesi ve eylemler nedeniyle kimsenin işten çıkarılmaması yönündeki taleplerini kabul etti.

İşçilere ayrıca prim şeklinde zam yapılmasına karar verildi.

Bu zammın önce 1 hafta içinde yatmak üzere 1000 TL ve toplu sözleşmenin sona erme tarihi olan 2017 yılına kadar da yıllık 2400 lira prim olarak verileceği duyuruldu.

Ancak daha sonra,bu rakamların net olmadığı ve ilerleyen günlerde net rakamların açıklanacağı söylendi.

ORS DENEYİMİ:

Metal işçileri direnişteMetal Direnişi içindeki en acı deneyimimizdir. ORS Metal direnişinin Bursa-Gebze-Eskişehir’den sonra Polatlı’ya ulaşmasını sağlamıştı. Direniş Ankara’nın kapısına dayanmıştı.

ORS direnişi de, dışarısı ile bağlarını kurabilmiş, dayanışma ağını örmüş bir işyeriydi. Talepleri, direnişteki tüm işyerleriyle aynıydı.

ORS işvereni, direnişe işten atmalarla cevap verdi.

Siyasi konjonktür değişmeye başlamış, burjuvazi daha saldırgan bir tutum almıştı. ORS işçileri bu süreci ne yazık kı iyi değerlendiremediler.

Tüm dostlarını ve işçileri aileleriyle birlikte fabrikanın önüne çağırdıkları sabah, polis saldırdı. Bir çok işçi ve ailesi, bu durumla ilk kez karşılaşıyordu. Hiç bir toplantı yapılmadan ve karar alınmadan 600 işçinin 150’si, ertesi gün işbaşı yapıp çalışmaya başladı.

Direnişin bütünlüğü kırılmıştı. Aceleyle işverenle görüşmeler yapıldı. İşveren, işten attığı işçilerin sayısını 177’den 53’e indirmeyi kabul etti. İşçiler buna itiraz ettiler. Halen direnişe davam eden bir güç de vardı.

Sonunda, işçiler 30 arkadaşlarının işten atılmasını kabul etmek zorunda kaldı.

ORS’de imza altına alınan metin:

  • Patron adına Fabrika Müdürü Feridun Özhan ve işçiler adına sözcü Polat Ünal arasında bir protokol imzalandı. 8 maddelik protokole göre;
  • ORS yönetimi, işçilerin herhangi bir sendikaya üye olma veya olmama hakkına saygı duyacak.
  • Grev süreci nedeniyle işbaşı yapmış çalışanlara geriye dönük hiçbir yasal işlem yapmayacak. İşçiler de bu sürece ilişkin sosyal medyada yazı veya resim paylaşmayacaklar.
  • Devam eden kamu davaları dışında bugüne kadar şahsi yapılmış suç duyurularından ve davalardan feragat edilecektir.
  • İşyeri kurallarına riayet etmeyen çalışanlara İş Kanunu ve toplu iş sözleşmesine göre işlem yapılmaya devam edilecektir.
  • Daha önce yönetim tarafından yapılmasına karar verilmiş ek ödemeler planlanmış tarihlerde işten ayrılmayanlara ödenecektir.
  • 10 Eylül saat 15.00’ten itibaren vardiya çalışması başlayacaktır.
  • İşten ayrılmış ve işe devam edenlere çalışılmayan süreler için ödeme yapılmayacaktır.
  • Yapılmış ve yapılacak ek ödemeler için yeni bir sözleşme yapılamayacaktır.

SONUÇ VE DERSLER:

Bir işyerindeki, grev ya da direnişte, işverenle anlaşma masasına oturmak için, en güçlü olduğumuz anı seçmek gereklidir.

Bazı “sol’’ anlayışlar, bunu “satılmışlık’’, “ihanet’’ olarak lanse etmektedir. Bu anlayış yanlıştır.

Sendikal mücadelede, her direniş-grev bir anlaşma ile sonuçlanır. Kaybettiğimiz bir anlaşma yerine, kazandığımız bir anlaşmayı imzalarsak, yarın daha çok kazanırız.


Konuyla ilişkili diğer makaleler