„Okulumuzun Anahtarlarını Polis Aldı“

Öğretmenleri çeken Milli Eğitim (!) Kürt çocuklarının eğitim hakkını gaspediyor

MEB’in talimatı üzerine Cizre’den ayrılan bir öğretmen İleri’ye konuştu. Müdürünün kendisine “Cizre’den çıkın” dediğini söyleyen öğretmen “Arkadaşlara atılan mesajlarda da ‘Seminere gönderiliyorsunuz’ deniyor ama herkes bunun gerçek olmadığını biliyor” ifadelerini kullandı. Cizre’de büyük bir kaos olduğunu anlatan öğretmen, müdürün eğitimin ne kadar süreyle tatil kalacağı sorusuna “Bilmiyorum” yanıtını verdiğini sözlerine ekledi. devamı


Mahfuz Kutlu’nun hayatı “Kürt çocukları neden dağa çıkar”ın özetidir

Pozantı Cezaevi’nde Kürt çocuklarına yapılan vahşeti duymayanınız kalmamıştır. Kamuoyunda “taş atan çocuklar” olarak bilinen mağdurlar, cezaevinde tecavüz, taciz ve işkencelere maruz kalmışlardı. Olayın açığa çıkmasıyla beraber mağdur olan çocuklar Sincan Cezaevi’ne sürgün edildiler. İşkence ve kötü muamele burada da devam etti. Bu çocuklara toplam 578 yıl, 11 ay 6 gün hapis cezası ve 978 bin 180 TL adli para cezası verilmiştir. devamı


Roboski ve Kürt Halkının Yaraları Kanamaya Devam Ediyor

Uzun yıllar boyunca TC’nin inkâr ve imha politikalarına maruz kalan Kürt halkının yüreği, en taze yaralardan biri olan Roboski katliamının acısı ile sızlamaya devam ediyor. Çoğu çocuk 34 Kürdün devlet eliyle katlinin üzerinden üç koca yıl geçmiş olmasına rağmen sorumluların hiçbiri gerçekleştirdikleri bu katliamın bedelini ödemiş değil. devamı


İsrailleşen Türk Devleti ve Kürtler

Ulusal sorununu çözmeyen bir devletin burjuva “demokratlığı” söz konusu olamaz. Türk devletinin tarihinde, burjuva anlamda “demokrat”lığı oldukça sınırlı olmuştur. Sınırlı yıllar içinde burjuva “demokrasisi”ni uygulaması, dış koşulların ve iç koşulların (işçi sınıfı ve emekçilerin) dayatması sonucu olmuş, ama, işçi ve emekçiler ve başta Kürtler olmak üzere diğer azınlık uluslar üzerindeki faşizm sopasını da hiç bir zaman elinden bırakmamıştır. devamı


Gündem Üzerine

Marx, “Bir kediyi köşeye sıkıştırırsanız o da son çare olarak sizi tırmalayacaktır. Devrimci şiddet tercih değil doğanın ve diyalektiğin yasaları gereği zorunluluktur” diyor.

Peki egemenler en çok ne zaman ve hangi durumlarda güç gösterisi yapar?

İşte basit dille anlatmaya çalışırsak; şöyle bir sonuç çıkıyor ortaya... devamı




Rüzgar

1990’larda Sosyalist Sistemin dağılmasıyla dünyada Neo-Liberal düşünce rüzgarı estirildi. Bu rüzgar toplumları etkilediği gibi sanat dünyasını ve tek tek bireyleri de etkisine alarak insanları köklerinden koparmaya çalıştı. Çoğu kez de başarılı oldu. Ancak pusulasını doğru tutan ve diyalektik bakışında sarsılmayan, temel çelişki Emek- Sermaye çelişkisinden ödün vermeyen komünistler, estirilen bu rüzgardan etkilenmediler, etkilenmeyeceklerdir. devamı


Aram Pehlivanyan’ı (A. Saydan yoldaş) Saygı ile Anıyoruz

Aram Pehlivanyan (A. Saydan)Aram Pehlivanyan, 1 Ağustos 1917’de (nüfus tezkeresine göre 9 Temmuz 1333’te) İstanbul Üsküdar’da doğdu. Yeni Mahalle, Boyacı Artin Sokak, Hane No: 6’da kayıtlı ailenin altıncı ve son çocuğuydu. Evleri Bağlarbaşı yakınındaydı. Çocukluğu Üsküdar’da ve ailesinin dedelerden kalma çiftliğinin bulunduğu Küçük Çamlıca’da geçti.

İlköğrenimini Üsküdar Nersesyan-Yermonyan (1932), ortaöğretimini Galata Getronagan (1938) Ermeni okullarında, yükseköğrenimini İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde tamamladı (1949). devamı


Rüzgarın Hatıraları

Rüzgârın Hatıraları filmi, II. Dünya Savaşı yıllarında, çevirmen ve ressam olan Aram’ın siyasi nedenlerle hayatını kurtarmak için İstanbul’dan kaçışını konu alıyor. Karadeniz’de Sovyet-Gürcistan sınırındaki bir orman köyünde sıkışıp kalan Aram için bu kaçış, çocukluğuna dair kayıp bir zamanın izlerini aramaya dönüşüyor. Dönemin siyasi ve kültürel atmosferi içinde, aşk, zaman, ölüm, sürgünlük, yurt, sınırlar, özgürlük ve yüzleşme temaları, belleğin geri dönüşü olmayan karanlık koridorlarına açılan kapılar olarak beliriyor Rüzgârın Hatıraları’nda. Hatırlamak değiştiriyor her şeyi. devamı


2 Görüş 1 Yorum

Özcan Alper’in “Rüzgarın Hatıraları” filmi sözün tam anlamıyla komünistler arasında rüzgar yaptı. Sanatsal yanına diyecek yok da diyemiyoruz. Çünkü, ‘sanat’ da sınıflar üstü ve politika dışı bir olgu değildir. Yani iki olguyu biribirinden ayıramıyoruz. Filmin baş rolündeki Aram karakterini Aram Pehlivanyan yoldaş ile özdeşleştirmek bizce de hem doğru olmamış, hem de ‘acaba neden?’ sorusunun kafamıza takılmasına neden oldu. devamı


İslam’da Ganimet, Şehitlik ve Cennet

“...Kıyıda kendini bir odun yığınında yaktı ve çok renkli kuşlar yükseldi küllerinden, Ruhu Sabah Yıldızı oldu.” (1)

Bedir Savaşı’ndaki az sayıda Medineli Müslüman’ın Mekkeli Kureyşlileri ağır bir yenilgiye uğratması üzerine Muhammed’in, “Kendilerine savaş açılan Müslümanlara, zulme uğramaları sebebiyle cihat için izin verildi. Şüphe yok ki Allah’ın onlara yardım etmeye gücü yeter.” ayetinin (Hacc Suresi, 39) geldiğini açıklaması ve bunun kendisini daha sonraki savaşlar için de bağladığını düşünememiş olması tabii ki imkânsız. Nitekim kısa bir süre sonra, Bedir Savaşı’ndaki yenilgilerin intikamını almak isteyecek olan Kureyşlilerle Uhud Dağı’nın eteklerinde giriştikleri savaşta işler, Peygamber’in ve arkadaşlarının bekledikleri gibi gitmemişti (ve ağır bir yenilgiye uğradılar). devamı


Stalin’in Anısı...

Y. V. StalinTüm dünya komünistleri ve devrimciler, 27 Aralık’ta komünizm davasının yılmaz savaşçısı J.V.Stalin’in doğumunu anıyorlar. Yalnız sosyalizmin tarihine değil, tüm 20.yüzyıl tarihine damgasını vuran ve hala tartışılmakta olan bu sosyalist önderi yeniden anmak ve tartışmak bizler için büyük önem taşımaktadır. devamı


John Steinbeck ve ‘İNCİ’ Romanı

John SteinbeckJohn Steinbeck, Dünya klasiği olan “Fareler ve İnsanlar” ın yazarı. O müthiş sürükleyici dilini ‘İNCİ’ romanında da aynı çekiciliği, sıkmayan, işlediği konuda ustaca yarattığı gerilimle yine dillerden düşmeyen önemli bir eserle karşı karşıya bırakıyor okuyucuyu.

“İNCİ” tam bir aile dramı. Hayatın önemli bir kesitini içine alan ve kurtulması imkânsız bir ateş çemberi içinde dönen üç kişilik küçücük bir aile. Balıkçı Kino, karısı Juana ve bebekleri Coyotito ile yaşam arasında geçen sonsuz bir var olma mücadelesi. Ve bu öyle bir mücadele ki, yıllardır varlıklarını sürdürdükleri kasaba bile yaşananların dışında kalamıyor. devamı